Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2126 E. 2023/683 K. 26.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2126
KARAR NO : 2023/683

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/09/2011 (Dava) – 15/05/2019 (Karar)
NUMARASI : 2011/304 Esas – 2019/280 Karar
DAVA : İtirazın İptali
BAM KARAR TARİHİ : 26/04/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/04/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/05/2019 tarihli ve 2011/304 Esas – 2019/280 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Karşıyaka 2. İcra Müdürlüğü’nün 2011/6094 sayılı icra takip dosyasında davalıya karşı icra takibi başlatıldığını, davalının vekili aracılığıyla icra takibine itiraz ederek takibi durdurduğunu, haksız itirazın iptali gerektiğini, davacının İzmir’in tanınmış iş adamlarından olduğunu, bu tanınmışlığı nedeniyle yasa dışı faaliyet gösteren silahlı ve organize suç örgütünün dikkatini çektiğini, istem ve iradesi dışında cebir şiddet, tehdit ve hürriyetinden yoksun bırakılma gibi eylemlere maruz kaldığını, bu konuda İzmir 10.Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/129 sayılı dosyasında yargılama yapıldığını, yargılama konusu olan eylemin davalı bankanın … Şubesi nezdinde gerçekleştiğini, davacıya ait işyerlerinin muvazaalı devrine ilişkin 02/12/2008 keşide tarihli 298.000,00 TL bedelli çek ile 04/12/2008 keşide tarihli 381.750,98 TL bedelli çek ödemesinin Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan şube çalışanı … tarafından şube müdürü … ve servis yetkilisinin bilgisi ve onayı dahilinde gerçekleştirildiğini, davacının … Şubesinde hesabı bulunmadığını, buna rağmen davacının işyerlerinin devrine zorlanarak söz konusu devir işlemlerinin tehdit ve cebir altında yapıldığının anlaşılmaması için kendi rızası ile suç örgütü mensubu kişilere satmış gibi gösterilerek suç örgütü mensubu …’ün yetkilisi olduğu … San. Tic. Ltd. Şti.nin … Bankası … Şubesi nezdindeki … nolu alacaklı cari hesabı üzerine düzenlenmiş yukarıda bahsedilen 2 adet çekin davacı lehine keşide edilip ilgili şubeden tahsil edilmiş gibi gösterildiğini, aslında çek bedellerinin tahsil edilmediğini, çek bedellerinin … San. Tic. Ltd. Şti. ile suç örgütü mensubu … ve …’in hesabına davacının yazılı veya sözlü hiçbir talimat veya muvafakatı olmaksızın çıktı girdi yapılmak suretiyle göstermelik hesap hareketleri yapılarak tekrar yatırıldığını, bu hususun … Bankası A.Ş. … düzenlemiş olduğu 17/08/2010 tarihli ön araştırma raporunda da belirtildiğini, bu olayların 10.Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/129 E.sayılı dosyasında ifadesi alınan şahısların anlatımı ile de ortaya çıktığını, davalı bankanın basiretli bir tacir gibi hareket etmesi, çalıştırdıkları personelin seçiminde ve denetiminde dikkatli davranması gerektiğini, banka personelinin kasıtlı veya ihmali hareketlerinden kaynaklanan alacaklar ve doğan zararlardan ilgili bankanın sorumlu olduğunu, davacının yazılı talimatı olmaksızın çıktı girdi yapılmak suretiyle göstermelik hesap hareketleri neticesinde rıza ve istemi dışında başka hesaplara aktarılan paralardan dolayı sorumlu olduğunu ileri sürerek, başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ile lehlerine %40’tan aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın zamanaşımı ve pasif husumet yokluğundan dolayı reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının işyeri devir işlemleri ve davaya konu banka işlemlerinin yaptırılmasında banka çalışanının muvazaalı işlemleri bildiği yönündeki iddiasını kabul etmediklerini, dayanağının bulunmadığını, çek ödemelerinin talep ve muvafakat ile …-… ve … hesaplarına alacak kaydedildiğini, davacının davalı banka tarafından 2008 yılından itibaren tasfiye olunacak alacaklar hesabında izlendiğini, kendisinin davalı bankaya 17/08/2010 tarihi itibariyle 313.616,00 TL borcunun bulunduğunu, teftiş incelemeleri sırasında davacının bankaya olan borcunu ödeyeceğini beyan ettiğini, davacının öncelikle iddialarını dava dışı …’e karşı yöneltmesi gerektiğini, ayrıca illiyet bağını da ispatlaması gerektiğini savunarak, davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “…Davalı vekilinin zamanaşımı ve husumet itirazına dava konusunun haksız fiile dayanmış olması nedeniyle 818 sayılı Kanunun 125.maddesinde belirlenen 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu ve sürenin dolmadığı, davalı tarafın husumet itirazının yine davacı talebinin 818 sayılı Kanunun 100.maddesine dayanılmış olması nedeniyle itibar edilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır. Öte yandan, İzmir 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/121 E.sayılı dosyasında davaya konu olan bankacılık işlemlerini yapan …’un beraatine karar verildiği ve bu kararın onanarak … yönünden kesinleştiği tespit edilmiş olmakla, davalının çalışanının gerçekleştirdiği bankacılık işlemlerinde mahkememizcede yaptırılan gerçeğe ve hukuka uygun görülerek hükme esas alınan bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere, gerçekleşen işlemlerde hukuka ve mevzuata aykırılık olmadığı, 818 sayılı BK’nun 100.maddesi hükmüne göre gerçekleştiği iddia edilen zarardan dolayı davalının sorumlu tutulamayacağı sonuç ve kanaatine varılmış davanın reddine, davalı tarafın kötü niyet tazminatı verilmesine dair talebinin davacının icra takibini başlatmakta haksız olduğu ancak kötü niyetli olduğu ispatlanamadığı…” gerekçesiyle davanın REDDİNE karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usule, hukuka ve yasalara aykırı olduğunu, müvekkilinin tanınmış iş adamlarından olduğunu ancak tüm malvarlığının gasp edildiğini, bu kapsamda İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2010/129 esas sayılı dosyasında dava açıldığını, daha sonra dosyanın İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne devredildiğini, 2014/121 Esas sayılı kapsamında karar verildiğini, temyiz incelemesi neticesinde Yargıtay bozması akabinde İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2018/251 esas numarasını aldığını, henüz bu dosyanın derdest olduğunu, müvekkilinin malvarlığına karşı yöneltilen eylemlerden birinin de bu davanın konusu olduğunu, davalı bankanın … Şubesi nezdinde gerçekleştirildiğini, … Bankası … Şubesi nezdinde alacaklı cari hesabı üzerine düzenlenmiş 02/12/2008 ve 04/12/2008 keşide tarihli 298.000 TL ve 381.750,98 TL tutarlarındaki iki adet çekin, müvekkili lehine keşide edilerek ilgili şubeden tahsil edilmiş gibi gösterildiğini, aslında müvekkilinin mezkur çek bedellerini ilgili şubeden tahsil etmediğini, bu çek bedellerinin suç örgütü mensuplarına ait olan … San. Ve Tic. Ltd. Şti. İle suç örgütü mensubu … ve …’in hesabına, müvekkilinin yazılı veya sözlü hiç bir talimatı veya muvafakati olmaksızın çıktı-girdi yapılmak suretiyle göstermelik hesap hareketleri ile tekrar yatırıldığını, müvekkiline bu çek bedellerinin ödenmediğini, kasadan nakit çıkışı olmadığını, müvekkilinin çek ödemeleri neticesinde para almadığı hususunun … Bankası A.Ş … tarafından tutulan Ön Araştırma Raporu sabit olduğunu, müvekkilinin … Bankası … Şubesi müşterisi olmadığını, bu şubede hiç bir zaman bir hesabının olmadığını, davalı banka personeli …’un ilgili suç örgütü mensupları sanıklarla banka çalışanı-müşteri ilişkisinin çok ötesinde bir ilişkiye sahip olduğunu, örgütün faaliyetlerine bilerek ve isteyerek bir çok defa yardım ettiğini, banka personeli …’ın suç örgütü ile organik bağının bulunduğunu, suç örgütü mensuplarının değişik şahıslara tefecilik amacıyla para vermeden önce banka personeli …’ı arayıp bu şahıslarla ilgili bilgi aldıkları dosya kapsamındaki tapeler ile ortaya çıktığını, banka personeli …’un kendi el yazısı ile verdiği ifadesindeki ikrarı ile üzerine atılı suçu işlediğine dayanılan olguların haklılığını ortaya çıkardığını, sanıkların yağma, tefecilik olayını gerçekleştirdikten sonra bu haksız eylemleri kılıfına uydurmak için davalı bankayı ve ilgili memuru aracı olarak kullandıklarının açıkça ortaya çıkacağını, ayrıca yine … Bankası … Şubesinin işlem tarihlerideki müdürü …’in de bu olayla ilgili yapılan teftiş ve soruşturma sırasında kendi el yazısı ile verdiği ifadesindeki beyanlarının yasadışı suç örgütünün müvekkiline karşı gerçekleştirdikleri yasa dışı eylemleri, başka kişilere karşı da suç örgütü vasıtasıyla gerçekleştirdiklerine karşı açıkça kanıt oluşturduğunu, şube müdürü …’in ifadesinde de belirttiği intihar olayının tamamen gerçekleri yansıttığını, … isimli şahsın, yasadışı suç örgütünün baskıları ve tefecilik-yağma eylemleri neticesine intihar ettiğini, bu hususun yasa dışı suç örgütünün ne kadar korkutucu ve etkili olduğunu gösterdiğini, müvekkiline ait telefon ile ilgili kayıtların ve baz sinyallerinin müvekkilinin sanık …’in evinde tutulduğunu, suç örgütünün istekleri ile değişik zamanlarda değişik yerlerde suç örgütü lehine işlemler yaptırıldığını ortaya koyduğunu, bu dava konusu banka işlemlerinin de bu tarihler arasında gerçekleştirildiğinin açıkça ortada olduğunu, İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/121 Esas – 2016/46 Karar sayılı dosyası kapsamında … Bankası … Şubesine yazılan müzekkerelere verilen gerçeğe aykırı tarafgir ve çelişkili cevapların, banka personeli …’un kusurunu gizleme ve kendi aleyhine doğacak sorumluluktan kurtulma çabasını gösterdiğini, yerel mahkemenin kararına dayanak olarak gösterdiği bilirkişi raporunda, bankacılık uzmanı bilirkişi … tarafından somut hiç bir gerekçeye dayandırılmaksızın, beyan ve iddiaları araştırılmaksızın rapor tesis edildiğini, bilirkişinin gerek dava dilekçesinde gerekse daha sonraki beyanlarda belirtilen hususlar ile ilgili tespit ve değerlendirme yapmaktan ısrarla ve özenle kaçındığını, bankacılık uzmanı bilirkişinin, raporda her ne kadar yapılan işlemlerin bankacılık mevzuatına uygun olduğunu ifade ettiyse de, İlk Derece Mahkemesi kararında da bu rapordaki tespit ve değerlendirmelere dayanılmışsa da; ‘çekin bankaya ibraz edilmiş olması, çekin hesabında çek bedeli kadar bedelin bulunması, çeki mevzuata uygun yapmayacağını, müvekkilinin malvarlığı değerlerine yapılan haksız, cebren, zorla ve hukuka aykırı bir saldırı olduğunu, çekin davalı bankaya, müvekkilinin yanında suç örgütü üyeleri ile birlikte ibrazının dahi, bu saldırının yapıldığının kanıtı olduğunu, eğer gerçekten, müvekkilinin, tek başına çeki bankaya ibraz etmiş olsaydı, hür iradesi ile çek bedelini tahsil etmiş olsaydı, o zaman mevzuata ve hukuka uygun olacağını, çünkü Ticaret Hukuku anlamında ‘çek, ibrazı halinde ödenir’, hükmünü taşıdığını, müvekkilinin çeki, bankaya ibraz ettiğini ancak bedelini tahsil edemediğini, bedelin de hangi hesaplara döndüğü banka kayıtları ile ortada olduğunu, ayrıca, müvekkilinin söz konusu şubede herhangi bir hesabı bulunmadığını, banka personeli …’ın, diğer suç örgütü üyeleri ile birlikte, ortak irade ve eylem birliği içerisinde hareket ederek, çek bedelini suç örgütü üyelerinin hesaplarına kasıtlı şekilde havale ettiğini, ve müvekkilinden yazılı veya sözlü talimat alma gereği de dekontlara imza attırma gereği dahi duymadığını, bununla birlikte, … A.Ş.-…’nın tanzim ettiği 17.08.2010 tarihli Ön Araştırma raporunun ‘B’ bendinde “çek bedellerinin adı geçene (…) ödenmediği tespit edilmiş, müştekinin çek ödemeleri neticesinde para almadığı yönündeki iddiasının gerçeği yansıttığı sonucuna ulaşıldığı” açıkça ifade edilmesine rağmen; bilirkişi raporunda işbu çek bedellerinin müvekkili tarafından tahsil edildiğini belirtilmiş olup, bilirkişi …’in işbu haksız ve gerçeğe aykırı sonuca nasıl ve hangi araştırmaları yaparak, hangi gerekçelerle ulaştığını anlayamadıklarını, davalı banka personeli dahi kendi el yazısı ile verdiği ifadesinde; ‘…bu parayı nakit mi ödeyeceğimi, hesaplara geri mi yatıracağımı sordum. İşlem sırasında … önümde oturuyordu. …, şu hesaplara yatıralım dedikten sonra, … herhangi bir itirazda bulunmadı. … ve …’in hesaplarına paraları geri yatırdım. … bankamızdan herhangi bir nakit para almamıştır.’ demek suretiyle; müvekkilinin bankaca herhangi bir ödeme yapılmadığını açıkça kabul ve ikrar etmişken, bilirkişinin müvekkiline ödeme yapıldığı yönünde görüş bildirmesinin açıkça haksız, mesnetsiz ve fahiş hatalı olduğunu, tüm bu açıklamalar ışığında; bankacılık uzmanı bilirkişinin bilirkişi raporundaki eksik, hatalı, haksız, mesnetsiz, taraflı ve maddi gerçeğe aykırı değerlendirmelerini kesinlikle kabul etmediklerini, bankacılık uzmanı bilirkişi … yerine, konusunda uzman ve yetkin, dosyayı aydınlatmaya matuf incelemeleri yaptıktan sonra görüşünü bildirecek yeni bir bilirkişi tayin edilmesine ve yeni veya ek bir rapor tanzim edilmesini talep etmişsek de, İlk Derece Mahkemesi tarafından bu taleplerinin gözetilmeyerek ve hatalı, eksik şekilde hüküm tesisine edildiğini, dosya kapsamında, müvekkilinin borçlu sıfatı taşıdığı icra dosyaları incelenmiş ise de; icra dosyalarının davaylı herhangi bir ilgisi bulunmadığını, (Kapatılan) İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2010/129 E. sayılı dosyası incelendiğinde de görüleceği ve kendilerinin de defalarca ifade ettiği üzere; müvekkili ve eşinin, yasadışı organize bir suç örgütü tarafından 2008 yılı Eylül ayı sonu itibariyle hürriyetinden yoksun bırakıldığı yaklaşık 4 aylık dönem boyunca, müvekkilin istem ve iradesi dışında tüm malvarlığının hukuk dışı yollar ile elinden alınmış, ticaret hayatının sona erdirildiğini, dolayısıyla davalı tarafından ileri sürülen icra takiplerinin, mezkur 2008 yılı Eylül ayı sonundan itibaren başladığını, bu durumun dahi müvekkilinin haklılığını içine düşürüldüğü mağduriyeti açıkça gözler önüne serdiğini, hukuk mahkemesinin, ceza mahkemesinin beraat kararları ile bağlı olmadığını, delil yetersizliğine dayanan aklama kararının hukuk hakimini bağlamadığını, kusurun kast çeşidini esas alan ceza mahkemesinin beraat kararının hukuk hakimini bağlamayacağını, eylemin hukuka aykırılığını belirlemede bağımsızlık ceza mahkemesince, eylemin hukuka aykırı olmadığı gerekçesiyle verilen beraat kararının hukuk hakimini bağlamadığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, İİK’nun 67. maddesi uyarınca açılmış olup haksız fiile dayalı olarak gerçekleşen zararın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine yöneliktir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, alınan bilirkişi raporunun somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, davalı banka personelinin dava dışı … ve … isimli şahısların kurduğu iddia edilen suç örgütüne üye olup bilerek yardım ettiği iddiasıyla yargılandığı ceza davasında beraat ettiği ve hükmün Yargıtay’ca da onandığı, eldeki dava dosyasında da davalı personelinin dava dışı anılan şahıslarla birlikte dava konusu eylemleri gerçekleştirdiğinin sabit olmadığı, davalı banka teftiş raporu ve eklerinin incelemesinde dava konusu çeklerin ödeme şeklinin mevzuata uygun olduğunun tespit edildiği, yapılan işlemlerin bankacılık mevzuatına uygun olduğunun da bilirkişi raporunda ayrıca irdelenerek tespit edildiği, kaldı ki ödemeye ilişkin dekontlar üzerinde davacının imzası olduğu ve kimlik fotokopisinin alınarak işlem yapıldığı, yapılan işlemlere itirazın bulunmadığı, sonuç olarak davalı banka personelinin bu işlemlere bilerek yardım ettiğinin ispatlanamadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/304 Esas – 2019/280 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gerekli 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 26/04/2023