Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2100 E. 2023/1280 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2100
KARAR NO : 2023/1280

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/03/2020
NUMARASI : 2017/121 Esas – 2020/247 Karar
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 01/02/2017
BAM KARAR TARİHİ : 14/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/03/2020 tarihli 2017/121 Esas 2020/247 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … tarafından dava dışı …’ya 101 nolu üyeliği nedeniyle … ili, … ilçesi, … Mevki, … ada, … parsel, … blok altında bulunan 174,5 m2’lik dükkanın ferdi mülkiyete geçilmeden ve üyeler adına tapu çıkartılmadan 25/03/2003 tarihinde teslim edildiğini, davacı …’in, …’dan üyelik haklarını devralarak davalı kooperatife üye olduğunu, kooperatifin idari problemleri, iskan ruhsatı alma şartlarının oluşmaması gibi nedenlerle ferdi mülkiyete geçilmemiş olduğundan kooperatif üyelerine tahsis edilen bağımsız bölümlerin kooperatif üyeliğinin devri ile el değiştirdiğini, kooperatif hakkında açılan ve kesinleşen icra takipleri nedeniyle kooperatif adına tapuda kayıtlı içinde davacının dükkanının da bulunduğu birkaç adet taşınmazın kooperatifin borcundan dolayı satıldığını, müvekkilinin kooperatife herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkili tarafından kooperatif yönetiminden aynı rayiç değerde başka dükkanın verilmesini veya müvekkilinin satılan taşınmazının rayiç değerinin verilmesinin talep edildiğini, bu talebin kabul edilmemesi üzerine davacı tarafından kooperatif aleyhine İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/461 esas sayılı davasının açılarak kooperatif borcundan dolayı satılan bağımsız bölüm değerinin talep edildiğini, İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/461 esas 2014/240 karar sayılı kararı ile daire karşılığı 165.695,00-TL’nin 100.000,00-TL’sinin dava tarihinden geri kalan 35.695,00-TL’sinin ise ıslah tarihi olan 03/05/2013 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verildiğini, bu kararın kesinleştiğini, kararın İzmir 4.İcra Dairesi’nin 2013/7912 esas sayılı takibine konu edildiğini, ilama konu alacağın tahsili için 11/11/2015 tarihinde kooperatif merkezine hacze gidilmiş ise de, haczi kabil mala rastlanılmadığını, alacağın tahsil edilemediğini, kooperatifin yöneticisi ve denetçisi olan …, …, …, …, …’a ihtarname keşide edilmişse de, alacaklarının ödenmediğini, müvekkilinin mağduriyetinin yıllardır sürdüğünü, yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin davacının alacağını tahsili konusunda kanunun yüklediği görevlerini yerine getirmediğinden davacının zararından sorumlu olduğunu, diğer ortakların ise müvekkilinin üyelikten doğan haklarını alamamasına rağmen üyelikten doğan haklarını almış olmalarını ve kooperatif borcundan dolayı davacıya ortaklık payı nedeniyle isabet eden bağımsız bölümün satılması sebebiyle sebepsiz zenginleştiklerini, bu nedenle onların da borçtan sorumlu olduklarını ileri sürerek İzmir 4.İcra Dairesinin 2013/7912 esas sayılı kesinleşmiş icra dosyasındaki alacağın iş bu davanın açıldığı tarih olan 30/01/2017 tarihi itibariyle ulaştığı alacak miktarı olan 233.469,58-TL’nin davalılardan müteselsilen tahsiline, bu rakam içindeki asıl alacak rakamı olan 152.736,55-TL’ye dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Bir kısım davalılar vekili Av…. cevap dilekçesinde özetle; davacının talebinin İzmir 5.ATM’nin 2014/461 esas sayılı davasına konu edildiğini, bu dosyadan verilen kararın kesinleştiğini, kesinleşmiş bir karar bulunduğunu, kesin hüküm itirazında bulunduklarını, söz konusu dosyadan verilen kararın kesinleşmemiş olması halinde derdestlik itirazında bulunduklarını, davacının kooperatif ile birlikte 26 kooperatif üyesine davayı yönelttiğini, esasen başlangıçta talebini sadece kooperatife yönelttiğini, ortaklara yöneltmediğini, zamanında ortaklara karşı başvuruda bulunulmadığını, ortaklara karşı başvuru şartının oluşmadığını, davacının zararından ortakların sorumlu olmadığını, zaman aşımı definde bulunduklarını, kooperatifin 110 üyesi bulunduğunu, bir kısım üyelere karşı talepte bulunulup, bir kısım üyelere karşı talepte bulunulmamasının eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, diğer ortaklarında davaya dahil edilmesi gerektiğini, sorumluluk var ise bunun taşınmazın ihalede oluşan değeri kadar olabileceğini, aksi halde davacının sebepsiz zenginleşmesinin söz konusu olacağını, olması gerekenden fazla talepte bulunulduğunu, davanın öncelikle usulden bu talepleri kabul görmezse esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı kooperatif temsilcisi olarak …, …, … sundukları 08/03/2017 tarihli cevap dilekçesi ile; davalılar vekili ile benzer yönde savunmada bulunmuşlardır.
Davalı … cevap dilekçesinde; zaman aşımı definde bulunduğunu, kooperatif ortaklarının kooperatif borcundan sorumlu olmadığını, kanun hükümleri ve ana sözleşme hükümleri incelendiğinde kooperatif ortaklarının şahsi sorumluluğuna gidilmesinin mümkün olmadığını, bugüne kadar kooperatif organlarında görev almadığını, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalılar … ve … 17/04/2017 tarihli beyan dilekçesinde; kooperatif üyesi olduklarını, kooperatife borçlarının bulunmadığını, 2011 yılı Temmuz tarihli karar ile arsa sahibinin icra ile satışa çıkardığı dükkanların sahiplerine ödenmesi içi her üyeden 4.300,00-TL senet ve makbuz karşılığı tahsil edildiğini, yine 2011 yılı Ağustos ayından itibaren her ortaktan 400,00-TL toplanmaya başlandığını, yönetimin icralık olduğunu fakat üyelere bilgi vermediğini, ödedikleri paraların dükkan sahiplerine ödenmesi gerekirken yönetim tarafından ödenmediğini, yönetim tarafından ibra edildiklerini ve istifa ettiklerini, üyeliklerinin düşürüldüğünü, buna rağmen aleyhlerine dava açıldığını davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “…Davalı T.H…. aleyhine açılan davanın kesin hüküm nedeni ile HMK 114/1-i ve 115/2 maddeleri uyarınca usulden reddine, davalılar …, …, …, …, … ve … aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, 135.000,00-TL’sına 10.02.2017 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak kaydı ile 188.030,00-TL’nin bu davalılardan müteselsilen alınarak (davalı …’in bu tutarın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile 100,00-TL sinden sorumlu olması, …, …, …, …, …’un borcun tamamından sorumlu olması kaydı ile) davacıya verilmesine, bu davalılar aleyhindeki fazlaya dair alacak talebinin reddine, davalılar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … aleyhine açılan davanın reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, davalı kooperatif gerek kendi yöneticileri ile gerek arsa sahibi ve gerekse müteahhit ile olan hukuki ihtilaflar nedeniyle şartlar oluşmadığından bahisle ferdi mülkiyete geçip her üyenin ferdinin tapusunu vermediğini, ancak üyeler kendilerine tahsis edilen bağımsız bölümleri teslim aldıklarını ve bu bölümlerde kendilerine uygun birtakım tadilatlar yaptıklarını, kooperatif üyelerine kooperatif tarafından belirtilen nedenlerle tapular verilmediğinden gerek dükkanların ve gerekse dairelerin üyeler tarafından satışı üyelik devri yoluyla yapıldığını, kooperatif hakkında açılan ve kesinleşen icra takibine dayalı olarak kooperatife ait ve içinde müvekkilin de dükkanının bulunduğu birkaç adet taşınmazın icra müdürlüğü tarafından ihale ile satıldığını, davacı tarafça kooperatif aleyhine İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/461 Esas sayılı dosyasından açılan tazminat davası sonucu 135.695,00 TL’nin kooperatiften tahsiline karar verildiğini, hükmün 15.15.2014 tarihinde kesinleştiğini, kooperatif aleyhine İzmir 4. İcra Müdürlüğü’nün 2013/7912 Esas sayılı dosyasından başlatılan icra takibinde kooperatife ait haczi kabil taşınır ve taşınmaz mala rastlanmadığını, müvekkilin ilamla hüküm altına alındığını ve kesinleşmiş alacağını tahsil edemediğini, bu durumda, öncelikle ferdi mülkiyete geçilememesi hususunda sorumluluğu bulunan daha sonra da tüm bu zararların doğması üzerine müvekkillere olan yükümlülüklerden kurtulmak için borçları ödemeden ferdi mülkiyete geçerek kooperatifin içini boşaltıp müvekkillerin alacağını almasını engelleyen ve müvekkilce bu yönde ihtar çekildiği halde yapması gereken olağanüstü genel kurulu yapmayan, müdebbir bir yönetici gibi davranmayıp mevcut mağduriyeti daha da arttıran davalı yönetim kurulu üyelerinin kooperatifin malvarlığı bulunmaması sebebiyle tahsil edilemeyen alacaktan kendi malvarlıkları ile sorumlu olduklarını, buna dair sorumluluk sebeplerinin dava dilekçesinde açıklandığını, kararın, ilgili dava dosyası içinde bulunan bilirkişi raporları, icra dosyası, müvekkilce davalılara keşide olunan ihtarnameler ve talebe dayanak yaptığı yasal mevzuat ve emsal yüksek mahkeme kararları alacağın varlığına kanaat getirilmesi için yeterli belgeler olduğunu, bu sebeple mahkemece davalıların kooperatiften edindikleri taşınmazlar üzerine ihtiyaten haciz konulmasına dair talebin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, istinaf taleplerinin kabulü ile usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılmasına 233.469,58-TL alacağın teminat altına alınmasını ve tahsili için taktir edilecek teminat karşılığında davalılar adına olduğu tespit edilen gayrimenkullerin ihtiyaten haczine karar verilmesini istediklerini beyan ederek belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalılardan … …, …, …, … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; TTK madde 560 ticari işlerde uygulanacak zamanaşımı süresi düzenlenmiş olup kooperatif yöneticilerinin sorumluluğu yönünden hüküm kurulduğundan bu madde uyarınca zamanaşımı değerlendirmesi yapılmasının gerektiğini, davanın 2 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, kanun zararın doğduğu tarihten itibaren iki yıl içinde dava açılması gerektiğini düzenlediğini, davacının zararı dairesi satıldığında doğmuş olup zamanaşımı süresinin dolduğunu, konusu ve tarafları aynı olan davanın daha öncesinde de görüldüğünü ve kararın kesinleştiğini, davacı taraf 2014 yılında … aleyhine İzmir 5. Asliye Mahkemesinde dava açıldığını, davanın 19.01.2015 tarihinde kesinleştiğini, aynı alacağa ilişkin davanın açıldığını, kooperatif yönetim kurulu ve denetim kurulunun kusurunun olmadığını, davacının dükkanının satılmasına sebep olan borcun oluşmasına neden olan müvekkillerin değil, müvekkillerden önceki yönetim ve denetim kurulları olduğunu, davacının tarafın zararının giderilmesi için 02/07/2011 tarihinde toplanılan genel kurulda kararın alındığını, müvekkiller zararın ödenmesini sağlamak için kooperatifi toplamaya çalışmış ise de çağrılarının yanıtsız kaldığını, nitekim kök bilirkişi raporunda müvekkillerin sorumluluğu hususunda değerlendirmenin yapılmadığını, ek rapora dayanılarak sonuca gidilmesinin hatalı olduğunu, müvekkillerin tasfiye sürecinin sağlıklı şekilde yürütülmesi için gerekeni yaptıklarını, müvekkillerin 2013 – 2014 yılında genel kurulu toplamamasının kusurlu olduklarını göstermediğini, bu tarihlerde müvekkillerin yönetici olmadığını, sözü geçen tarihlerde davacının açtığı davanın henüz kesinleşmediğini, kooperatif hakkında açılmış bir iflas dosyasının da olmadığını, kooperatifin borcu ödeyebilecek durumda olduğunu, tasfiye sürecinin beklenmesinin gerektiğini, gerekçeli kararda yazılı nedenlerin kabulünün bu sebeplerle mümkün olmadığını, davacının taleplerinin fahiş olduğunu, zarar miktarının araştırılmadığını, gerçekte davacının kooperatif ne kadar ödeme yaptığının araştırılmadığını, zarar tespiti yapılırken bu hususun araştırılması gerektiğini beyan ederek karar kesinleşene kadar icranın geri bırakılmasına, kararın kaldırılmasına, haksız davanın reddine karar verilmesini istediklerini beyan ederek belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, yönetici, denetçi ve kooperatif ortaklarının sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili ve davalılardan … …, …, …, … ve … vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
1-Davalılardan … …, …, …, … ve … vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesinde;

Davalı kooperatifin ortağı olan davacı adına tahsis edilen … blok … nolu bağımsız bölümün, dava dışı kooperatifin dava dışı üçüncü kişiye (…) olan borcu nedeniyle kooperatif aleyhine başlatılan İzmir 2.İcra Dairesinin 2009/22403 Esas sayılı icra takip dosyası kapsamında cebri icra yolu ile yapılan satışı neticesinde davacının elinden çıktığı sabittir.
Kooperatif ile kooperatif üyesi arasında üyelik ilişkisi devam ettiği sürece tapu iptali ve tescile, üyelik tespitine, tahsis hakkına dayalı davalarda olduğu üzere ortaklığa sıkı sıkıya bağlı taleplerde zamanaşımı işlemez. Ortaklıkla yapışık olmayan talepler yani sadece aidat tahsili gerekipte karşılığında tapu ve benzeri edim beklenmeyen hallerde TBK’da öngörülen zamanaşımı süresi işler. (Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 05.06.2018 tarih ve 2016/6803 Esas, 2018/3527 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır) Eldeki dava, tahsis hakkına ve yöneticiler ile denetçilerin sorumluluğuna dayalı açılmış olup, devam eden zarar nedeniyle zamanaşımı söz konusu olmadığından, bir kısım davalılar vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
Bir yapı kooperatifinin ortağına karşı asıl sorumluluğu parasal yükümlüğü karşılığında anasözleşmeye uygun oturmaya ya da kullanmaya elverişli konut ya da işyeri teslim etmektir. Çeşitli nedenlerle konut ya da işyeri tahsisi imkansızlığı ortaya çıktığında ortağın uygun bir tazminat isteme hakkı bulunmaktadır. Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ortağın tüm ödemelerini yapmış olduğu belirlenirse verilecek tazminat emsal bir konutun veya işyerinin dava tarihi itibari ile rayiç değeridir. ( Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 28.02.2018 tarih ve 2015/9265 Esas 2018/589 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır. )
Davacı eldeki davayı açmadan önce İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/349-2013/205 E/K sayılı dosyası ile, davalı kooperatifin üyesi olan müvekkiline tahsis ve teslim edilen işyerinin, kooperatifin üçüncü bir kişiye olan borcundan dolayı icra takibi sonucunda satıldığını, kooperatife herhangi bir borcu bulunmayan müvekkiline başka bir işyeri tahsis edilmediği gibi tazminat talebinin de reddedildiğini ileri sürerek, şimdilik 100.000,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, ıslah yoluyla talebini 135.695,00 TL’ye çıkarmış, davalı vekili, henüz ferdi mülkiyete geçilmemiş olduğundan taşınmaz bedelinin talep edilmesinin mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiş, mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davalı kooperatif bünyesinde davacıya tahsis edilecek başkaca bir taşınmaz bulunmadığı, yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca normal ödemelerini yapan bir üye ile davacının ödemelerinin kıyaslanması neticesinde, davacının toplam 135.695,00 TL alacağı bulunduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 135.695,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, kararın, davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 2013/6892 E, 2014/757 K sayılı ilamı ile”…Dava, davalı kooperatifçe kendisine işyeri tahsis edilmeyen ortağın tazminat istemine ilişkindir. Bir yapı kooperatifinin ortağına karşı asıl yükümlülüğü parasal yükümlüğü karşılığında anasözleşmeye uygun oturmaya ya da kullanmaya elverişli konut ya da işyeri teslim etmektir. Ortağa konut ya da işyeri teslim edilemiyorsa tazminat isteme hakkının doğacağı kuşkusuzdur. Normal ödemesini yapıp işyeri sahibi olan üyeler ile eşit miktarda ödemesi bulunduğu ve ortağa işyeri tahsis ve tesliminin mümkün olmadığı hallerde ortağın emsal bir işyerinin dava tarihi itibariyle rayiç değeri kadar yararlanması olacağının kabulü gerekir, bu bağlamda emsal işyerinin dava tarihindeki rayiç değerinin ortağa tazminat olarak verilmesi hakkaniyet gereğidir. Hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda, davacının normal ve eksiksiz ödeme yapan bir ortağın ödemesinden daha fazla ödeme yaptığı tespit edilmiş olup, dairemizin parasal yükümlülüklerini eksik yerine getiren üyelerin tazminat talebinde uygulanması yönünde benimsediği ve beş aşamalı formül ile açıklanan hesaplama yönteminin somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, dava tarihi itibariyle davacı üyeye tahsis edilmesi gereken işyerinin rayiç değeri belirlenip, temyiz edilmemekle oluşan usuli kazanılmış haklar da gözönünde bulundurularak, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır…” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamından sonra anılan mahkemece dosyanın İzmir 5. Asliye Ticaret mahkemesine devri sonrasında İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 02/10/2014 tarih ve 2014/461 esas, 2014/240 karar sayılı karar ile taşınmazın dava tarihindeki değeri belirlenerek toplam 135.695,00-TL’nin 100.000,00-TL’sinin dava tarihinden itibaren 35.695,00-TL’sinin ıslah tarihi olan 03/05/2013 tarihi itibariyle yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verildiği, bu kararın 15/12/2014 tarihinde kesinleştiği, İzmir 4. İcra Dairesi’nin 2017/4201 esas sayılı takip dosyası ile 09/07/2013 tarihinde İzmir 6.ATM’nin bozma öncesi verdiği 2011/349 esas 2013/205 karar sayılı ilamının takibe konu edilerek faiziyle birlikte 170.619,81-TL’nin tahsilinin talep edildiği (2013/7912 esas sayılı icra dosyası) ödeme emrinin tebliği üzerine borcun ödenmediği, bozma sonrası dosyanın devri neticesinde İzmir 5.ATM’nin verdiği 02/10/2014 tarihli 2014/461 esas 2014/240 karar sayılı kararı uyarınca yeni takip talebinin 02/12/2014 tarihinde düzenlendiği, ferileriyle birlikte toplam 191.289,45-TL alacağın talep edildiği, yeni bir ödeme emrinin tebliğ edildiği, alacağın ödenmemesi üzerine 11/11/2015 tarihinde hacze gidildiği, haczi kabil mal bulunamadığından haczin yapılamadığı, alacağın tahsil edilemediği anlaşılmıştır.
Kooperatifler Yasası’nın 59/3 maddesinde;”Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur” hükmüne, 62/3 maddesinde ise; “Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar” hükmüne yer verilmiştir. Yöneticilerin ve temsile yetkili şahısların zarar doğuran eyleminden dolayı, yöneticiler ve kooperatif müteselsilen sorumludurlar. Bu nedenle, ortaklığın, yöneticilere karşı sorumluluk davası açmasının yanı sıra ortakların, kooperatife karşı maddi ve manevi tazminat davası açma hakları bulunmaktadır.
Ortakların dava açma hakları da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Yönetim ve denetim kurulu üyelerinin yasa ve anasözleşme hükümlerine aykırı davranışları ile ortaklığın malvarlığını azaltan veya kötüleştiren davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları etkiler. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararıdır. Ancak, ortak TTK’nun 309. ve 340.maddeleri uyarınca dolaylı zarar dolayısıyla açtığı davada hükmedilecek tazminatı kendisi adına değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabilir. İkinci durum ise doğrudan zarar halidir. Bu halde yöneticilerin veya denetçilerin eylemleri sonucunda ortakların ortaklığın zararından müstakil olarak gördükleri zararlar söz konusudur. Anılan zarar türünde ortaklığın zarar görüp görmemesinin bir önemi bulunmamaktadır. Esasen, bu zararın üçüncü kişinin gördüğü zarardan tek farkı, ortak olmanın sonucu olmasıdır. TTK’nun 336/5 maddesinde anlamını bulan bu dava türünde ise ortaklar talep ettiği tazminatın kendisi adına hükmedilmesini isteyebilirler.
Davacı vekili eldeki davayı yukarıda bahsedilen zararını İzmir 5. ATM’ nin dosyası ile tahsil edemediğini, bu durumdan davalı kooperatif yöneticileri, denetçileri ve bir kısım ortakların da sorumlu olduğunu ileri sürerek açmış, mahkemece yazılı şekilde karar verilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi … tarafından tanzim olunan ek raporda da belirtildiği üzere; davalılardan yönetim kurulu başkanı …, başkan yardımcısı …, muhasip üye …, denetim kurulu üyeleri … ile …’un davacının kooperatif üyesi olduğu 17/09/2009 tarihinde, satışın gerçekleştiği 20/10/2009-30/10/2009 tarihlerinde, satışın kesinleştiği 06/09/2010 tarihinde görevde bulundukları, yine İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yukarıda anılan dosyasının kesinleşmesini müteakip davacının alacağının ödenmesi amacıyla kanunun ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri ifa etmedikleri, 2007-2012 yılları arasında kooperatif kasasına giren 1.466.245,01 TL’ nin kooperatifin banka hesaplarına yansıtılmadığı, gayrimenkul satışşı sonrası davacı ortağın alacağının ödenmesi amacıyla herhangi bir girişimde bulunulmadığı, genel kurullara hazırlanmış denetçi raporlarında bu hususun yansıtılmadığı, hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporunun denetime elverişli ve hüküm kurmaya yeterli olduğu anlaşıldığından davalılardan …, …, …, …, … ve … vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazlarının da esastan reddi gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesinde:
a-Davalı Kooperatif yönünden davanın kesin hüküm nedeniyle reddinin doğru olmadığına yönelik istinaf itirazlarının incelenmesinde; davalı kooperatif aleyhine aynı dava sebebine dayanılarak daha önce İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesine açılan ve anılan mahkemece verilen kararın Yargıtayca bozulması sonucu dosyanın İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesine devri nedeni ile İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02/10/2014 tarih ve 2014/461 esas, 2014/240 karar sayılı karar ile taşınmazın dava tarihindeki değeri belirlenerek toplam 135.695,00-TL’nin 100.000,00-TL’sinin dava tarihinden itibaren 35.695,00-TL’sinin ıslah tarihi olan 03/05/2013 tarihi itibariyle yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verildiği, bu kararın 15/12/2014 tarihinde kesinleştiği anlaşıldığından, kesin hüküm nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
b-Bir kısım ortaklar yönünden davanın reddinin doğru olmadığına yönelik istinaf itirazlarının incellenmesinde;
Kooperatif borçlarından dolayı ortağın sorumluluğu anasözleşme ve Kooperatifler Kanunu ile sınırlıdır. Nitekim, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 28. maddesinde, “Anasözleşmede aksine hüküm olmadıkça kooperatif, alacaklılarına karşı yalnız mameleki ile sorumludur” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenleme, kooperatiften alacaklı olan kişilerin kooperatif ortaklarının kişisel malvarlığına başvurma imkanını ortadan kaldırmıştır. Aksine düşünce kooperatiflerin kuruluş amaç ve mahiyetine aykırı düşer. Zira, kooperatifin borcundan dolayı ortak, ancak kooperatifin iflası veya diğer sebeplerle dağılması hallerine ilişkin anasözleşmede belirtilen kurallar dahilinde sorumlu tutulabilir. Anılan 28. maddede yer alan kuralın aksine bir düzenleme, anılan Kanun’un 29, 30, ve 31. madde hükümleri uyarınca anasözleşme ile getirilebilir. Aynı Kanun’un 33, 35, 36. maddelerinde özellikle kooperatifin iflası veya diğer sebeplerle dağılması hallerine ilişkin anılan kuralın istisnalarına yer verilmiştir.
Davacı vekili, davalı kooperatif ana sözleşmesi uyarınca davalı ortakların sorumluluğunun bulunduğunu ileri sürmüş ise de hükme esas alınan ve bilirkişi … tarafından tanzim olunan 27/01/2020 tarihli ek raporda da belirtildiği üzere ana sözleşmenin 20. Maddesi uyarınca kooperatif ortaklarının kooperatif borçlarından sorumlulukları, kooperatife taahhüt ettikleri sermaye payı (100,00 TL ) kadardır. Davalı ortaklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …’ın dava tarihi itibariyle üyeliklerinin bitmesinden sonra iki yılın geçtiği sabittir. Bu nedenle mahkemece, davalı … dışındaki ortaklar yönünden davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin anılan yöne ilişen istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmektedir.
c-Davacı vekilinin, İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargılama giderleri vekalet ücreti ile İzmir 4. İcra Dairesinin 2017/4101 esas sayılı dosyasına ait icra giderleri vekalet ücreti ve ferilerinin iş bu davada kabul edilmemesinin doğru olmadığına yönelik istinaf itirazlarının incelenmesinde ise;
İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin anılan dosyasında davalı kooperatif taraf olup, ilgili dosyada yapılan yargılama giderleri ile ilamın konu edildiği icra dosyasındaki giderlerin davacı yanca dosyanın tarafı olan davalı kooperatiften tahsili gerektiği anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince bu yönde verilen red kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından davacı vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazlarının da esastan reddi gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekili ve bir kısım davalılar vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekili ve davalılardan …, …, …,…,…, … vekilinin İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/03/2020 tarihli 2017/121 Esas 2020/247 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a)Davacıdan alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 215,45-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
b)Davalılar …, …, …,…,… ve …’den alınması gereken 12.844,32-TL istinaf karar harcından peşin alınan 3.211,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 9.632,92-TL’nin anılan davalılardan alınarak Hazineye gelir kaydına ( …’in bu tutarın 6,83 TL si ile sorumlu tutulmasına, harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
c)Davacı vekili ile davalılardan …, …, …,…,…, … Vekili tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının(148,60 + 148,60 = 297,20) Hazineye gelir olarak kaydına,
3- Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansı bakiyesinin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile 14/09/2023 tarihinde karar verildi.