Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2096 E. 2023/169 K. 08.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2096
KARAR NO : 2023/169

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/10/2016 (Dava) – 06/02/2020 (Karar)
NUMARASI : 2016/1330 Esas – 2020/98 Karar
DAVA : Maddi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 08/02/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ: 08/02/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/02/2020 tarihli 2016/1330 Esas ve 2020/98 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı asil dava dilekçesinde özetle; 11/10/2016 tarihinde saat 22.45 sularında sürücü oğlu …’nin, sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile Kemalpaşa’dan İzmir istikametine seyrettiği bir sırada Kocatürk Virajını dönmekte iken arkadan gelmekte olan ve davalı …’ın maliki ve sürücüsü bulunduğu … plakalı otomobili ile aracının sağ arka kısmından çarpması neticesinde, kendisinin aracının sağa savrularak karşı şeride ve oradan da bankete savrulduğunu, maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, olay yerinde düzenlenen trafik kazası tespit tutanağına göre aracın hızını kavşaklara, dönemeçlere girerken azaltmama maddesini ihlalden dolayı kendisine ait … plakalı aracın sürücüsünün tamamen asli kusurlu, diğer araç sürücüsü olan davalının ise kusursuz olduğu yönünde görüş bildirildiğini, ancak aynı tutanakta davalı aracın İzmir istikametinden Kemalpaşa istikametine seyrettiğinden bahisle görüş bildirilmiş olup, bu düşüncenin tamamen maddi hataya dayalı olduğunu, kendisinin aracının anılı kavşağa hızlı girmesinin söz konusu olmadığını, her iki aracın sol şeride geçmesinin ise; arkadan gelmekte olan davalı araç sürücüsünün aşırı alkollü olması, sağ arka tarafından aracına çarparak birlikte karşı tarafa savrulmalarına neden olması neticesinde oluştuğunu, olay yerindeki kamera görüntülerinden elde edilen verilere göre olay saatinde anılı yerde İzmir istikametinden Kemalpaşa istikametine doğru seyreden herhangi bir araç geçişinin de gözlemlenmediğini, dolayısıyla anlattıkları gibi davalı araç sürücüsünün aracıyla arkadan seyrederken kendisine ait aracın sağ arka kısmına davalının kendi aracının sağ ön kısmı ile çarpması neticesinde kazanın meydana geldiğini, davalının bu nedenle ve ayrıca alkollü araç kullandığından olayda %100 asli kusurlu olduğunu, oğlunun ise kusursuz olduğunun yerinde yapılacak keşif ve alınacak bilirkişi heyet raporu ile tespit edileceğini, maliki bulunduğu … plaka sayılı aracın pert olduğunu, davalı …’ın … plakalı aracın sürücüsü ve maliki, davalı … A.Ş.’nin … plakalı aracın zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesini düzenleyen sigorta şirketi olup zarardan sorumlu olduklarını, sigorta şirketinin, sigorta poliçesinde yazılı limit ile sorumlu tutulması gerektiğini, davanın olay yeri tanık anlatımları ışığında ispat edileceğini belirterek, HMK 107. maddesi uyarınca belirsiz alacaklarının tespitine ilişkin fazlaya ait hakları saklı tutulmak üzere, şimdilik 5.000.00-TL hasar ve değer kaybından dolayı oluşan maddi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiş, talep arttırım dilekçesi ile hasar bedeli istemini 33.000-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddia ettiği zararının belirli olduğunu, bu nedenle belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından davanın reddi gerektiğini, kaza sonrası tutulan tutanak ile de sabit olduğu üzere, davacı aracının aşırı süratli olarak girdiği virajı alamayarak karşı şeride geçtiğini ve karşı istikametten gelen davalı müvekkilinin sevk ve idaresindeki araca tam kusurlu olarak çarptığını, müvekkilinin kusurunun olmadığını, davacının iddia ve beyanlarının gerçek dışı olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere davacının pert olan aracı için değer kaybı tazminatı talep etmesinin de yersiz olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … AŞ vekilinin cevap süresinden sonra sunduğu beyan dilekçesinde özetle; davacının dava öncesinde sigorta şirketine başvuru şartını yerine getirmediğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde sigortalı olduğunu, davacının dava konusu olayla % 100 kusurlu olmasından ötürü diğer sigortalı davalı …’ın dava konusu hasarıyla ilgili olarak 2016 T 118565/1 numaralı hasar dosyasının açıldığını, davacının değer kaybının ve diğer taleplerinin poliçe teminatı kapsamında olmadığını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…Bilirkişinin 17/05/2018 tarihli raporunda; 11/10/2016 tarihinde meydana gelen kazanın oluşumunda … plakalı araç sürücüsünün %100 oranında tam ve asli kusurlu olduğu, … plakalı araç sürücüsünün kusursuz olduğu, davacı tarafa ait … plakalı araçta yedek parça ve işçilik olmak üzere toplam 95.544,62-TL (KDV dahil) hasar meydana geldiği, aracın kaza öncesi ikinci el piyasa rayiç değerinin 48.000,00-TL ve sovtaj değerinin 15.000,00-TL olduğu, toplam gerçek hasarın 33.000,00-TL olduğu, davaya konu aracın pert-total olması nedeniyle değer kaybı oluşmayacağı kanaatine varıldığının bildirildiği, tarafların bilirkişi raporuna itirazları doğrultusunda dosyanın Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilerek trafik kaza tespit tutanağı ile bilirkişi raporunda kazanın oluş şeklinin kabulüne dair çelişki de göz önünde bulundurularak rapor düzenlenmesinin istenildiği, ATK’nın 07/01/2019 tarihli raporunda; kusur yönünden davalı sürücü …’ın kusursuz olduğu, dava dışı sürücü …’nin %100 oranında kusurlu olduğu, hasar yönünden davalı tarafın kusursuz olmasıyla zarardan sorumlu olmadığı, davacı tarafın sürücüsü …’nin olayda %100 kusurlu olması nedeniyle aracındaki toplam 33.000,00-TL tutarındaki zarardan kendisinin sorumlu olduğu kanaatine vardıklarının bildirildiği, ATK raporu ile kaza tespit tutanağındaki kazanın oluş şekli ile 15.05.2018 tarihli bilirkişi raporundaki kazanın oluş şeklinin kabulü arasında çelişki doğduğu, söz konusu çelişki ve davacının itirazları üzerine dosya içerisinde yer alan CD’nin mahkeme hakimince izlendiği, kazanın oluş ve saati hususunda kanaat edinilmeye çalışıldığı, CD içerisindeki görüntü ve kayıtlar incelendiğinde, kazanın davacının iddia ettiği ve 15.05.2018 tarihli bilirkişi raporunda kabul edildiği şekilde meydana geldiğine dair kanaat edinilemediği, davacı taraftan kazanın olduğunu bildirdiği saat ve dakikayı kamera kaydına göre bildirmesinin ve ayrıca fotoğrafların da renkli ve anlaşılabilir şekilde sunulmasının istenildiği, davacı tarafından ara karar gereği yerine getirildikten sonra dosya içeriği de dikkate alınarak davacı tanığının dinlenilmesine karar verilmekle birlikte, bildirilen adrese tebligat yapılamadığı ve sistemde bulunan diğer adresine de tebligat yapılamadığından, HMK md. 240/3. gereğince davacı tanığı …’nın dinlenmesinden vazgeçilmiş sayılmasına karar verildiği, dosya içerisinde yer alan kaza tutanağındaki araçların konumunu belirtir kroki ile dosya içerisinde yer alan kaza sonrası çekilen fotoğraflar ile CD incelendiğinde, kazanın kaza tutanağında belirtildiği şekilde gerçekleştiği, davacının belirttiği şekilde kazanın gerçekleştiğine dair somut bir delilin bulunmaması nedeniyle ATK raporu ve kaza tespit tutanağı ile tüm dosya kapsamı dikkate alınarak; kazanın meydana gelmesinde davacının işleteni olduğu aracın sürücüsü … %100 kusurlu kabul edilerek, DAVANIN REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı asil tarafından, “….Oğlu İzmir istikametine giderken, davalı …’ın maliki ve sürücüsü bulunduğu … plakalı araçla sağ arkadan oğluna çarptığını, oğlunun kullandığı aracın karşı şeride geçtiğini ve yol kenarındaki duvara çarparak yine yönü İzmir istikametinde olacak şekilde duvarın üstüne çıktığını, aynı şekilde aracına çarpan … plakalı aracın da aynı bankete çarparak durduğunu, olay yerinde çekilen fotoğraflardan aracın yönü ve durumunun net bir şekilde görüldüğünü, olay saatinin trafik kaza tutanağına göre 22.45 olduğunu, ancak …’ın olay yerini terk ederek, yaklaşık 35 dakika sonra trafik ekibi ile birlikte 23.04 (alkol raporundaki saatten anlaşıldığı) geri geldiğini, davalı alkollü olduğundan kaza yerini terk ettiğini, nitekim alkol raporunun saat 23.04’de alınmasına rağmen 1.24 promil alkollü çıktığını, fotoğraflar incelendiğinde aracının sağ arkadan darbe aldığının, davalının aracının ise bütün ön tarafından darbe aldığının görüldüğünü, yani kaza tespit tutanağında belirtilen darbe ve oluş şeklinin; hem araçların darbe aldığı yerlere aykırı olduğunu, hem de bilinen bütün fizik kurallarına aykırı olduğunu, araçlarının tamponunun dahi yerinden çıkmadığını, 2 adet rapor tanzim edildiğini, birinci raporda olayın, arkadan çarpma şeklinde olduğu ve çarpmanın etkisi ile araçların karşı şeride geçerek bankete çıktıklarının ifade edildiğini ve kusurun …’ta olduğunun tespit edildiğini, Ankara Adli Tıp Kurumunun raporunda ise, olayın trafik kaza tutanağındaki şekilde olduğu kabul edilerek, sürücü …’nin %100 kusurlu bulunduğunu, bu raporda hiçbir teknik inceleme olmadığı gibi, ileri sürüş teknikleri konusunda uzman bir bilirkişi bulunmadığının açık olduğunu, kaza tespit raporundaki olayın oluş şeklinin fizik kurallarına aykırı olduğunu, raporun … plakalı aracın bütün ön tarafındaki hasarı açıklayamadığını, mahkemenin iki esaslı hataya düştüğünü; olay yerini terk eden davalının kendi semtinin polisi ile gelerek lehine bir rapor tutulmasının gözden kaçırıldığını, 1.24 promil alkollü olup TCK m.179’a göre kasıtlı bir suç işlediğinin hiç dikkate alınmadığını, müvekkilinin alkolsüz oluşu yanında yol arkadaşının oluşunun, raporda bahsedildiği gibi çok hafif bir virajı dönmeden karşı şeride geçmesinin açıklanmadığını, maddi hasarlı kazalarda; bir taraf kaza mahallini terk ettiğinde trafik polisinin artık kaza tespit tutanağı düzenleme yetkisine sahip olmadığını, bu olayın artık adli bir vaka olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, yani polisin kanuna aykırı hareket ederek davalıyı olay yerine getirerek lehine bir tutanak düzenlediğini, olay yerinde bulunan tanık …’nın da bilgilerinin tutanağa geçirilmediğini ve beyanının alınmadığını, ortada %100 farklı iki bilirkişi raporu olmasına rağmen, usule ve yüksek mahkemenin yaygın görüşüne aykırı bir karar verildiğini, ortada bir çelişki söz konusu olup bu çelişkinin yeni bir heyet ve uzman vasıtasıyla giderilerek öylece karar verilmesinin gerekli ve zorunlu olduğunu, mahkemenin eksik inceleme yaptığını, kaza yerine 200 metre mesafede bulunan işyerinin güvenlik kamerasının görüntülerinin olayı aydınlatacak nitelikte olduğunu, uzman tarafından çözümlemesi yaptırılarak kaza tespit tutanağındaki saate göre ekrandan geçen araçların tespiti kolaylıkla yapılabilecekken, bunun yapılmadığını ve adli tıp raporunun hatalı gelmesine sebep olunduğunu, adli tıp raporunda CD’deki görüntülerin yanlış yorumlandığını, CD kaydında olaya karışan … plakalı aracın geçişinin görülmediğini, bu durumda söz konusu aracın Kemalpaşa-İzmir istikametinde seyir halinde olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, aksini kabul etmenin akla ve mantığa ters olduğunu, aslında CD kaydı incelendiğinde kazanın 22.19’da olduğunun da görüldüğünü, kamera kaydında açıkça karşı şeritten olay yerine koşan fabrika çalışanları görüldüğü gibi bu saatten sonra geçen araçların uzun farlarını kullanarak olay yerini görmeye çalıştıklarının görüldüğünü, belirttikleri kaza saati olan 22.19’dan önce İzmir yönünden Kemalpaşa yönüne geçen bir araç geçişi olmadığının da açıkça görüldüğünü, yine olaya karışan … plakalı aracın ortalarda görünmediğini, ayrıca mahkemenin olay yerindeki tanıkları …’yı mernis adresinden zorla getirerek dinlemesi gerektiğini, beyanları davanın seyrine etki edeceğinden dinlenilmesinden vazgeçilerek karar oluşturulmasının hatalı olduğunu, olayın oluşu ve delillerin değerlendirilmesi açısından olay yerinde keşif yapılmadan dosyanın heyete tevdi edilmesinin hatalı olduğunu, nitekim bu hata nedeniyle yanlış bir sonuca varılarak mahkemenin davayı reddettiğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle hasar bedeli ve değer kaybı istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-Öncelikle, dava tarihi 18.10.2016 olup, dava tarihi itibariyle sigorta şirketine başvuru “dava şartı” niteliğinde olduğu halde, dosya kapsamında davacının sigorta şirketine başvurusuna dair bir belge bulunmadığı ve davalı … şirketi vekilinin beyan dilekçesinde de başvuru yapılmadığını belirtmiş olduğu gözetilerek, davacı taraftan başvuruya dair bilgi ve belgelerinin sorulması, başvuru yapılmamış ise, bu dava şartının “tamamlanabilir nitelikte” olduğu gözetilerek, bu eksikliğin giderilmesi için mahkeme kararının kaldırılması gerekmiştir.
2-Esasa ilişkin olarak dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; mahkemece alınan ve dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda düzenlenmiş bulunan ilk kusur raporunda davacı taraf sürücüsünün kazada kusursuz olup, davalı sürücünün ise %100 kusurlu olduğunun, kaza tespit tutanağının olayın oluşumuna ve gelişimine uygun düşmediğinin, etki-tepki kuralları gereği davalı taraf aracı karşı şeritte olsa idi çarpma-hasar noktalarına göre davacı aracının geliş istikametine doğru dönme hareketi yapacak olup, duvarın üzerine çıkıp duvara paralel bir şekilde durmasının mümkün olamayacağı yönünde görüş bildirildiği, davalı tarafın itirazı ve anılan raporun kaza tespit tutanağı ile çelişkili olması nedeniyle mahkemece bu defa Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesinden kusur raporu alındığı, bu aşamada davacı delillerinde yer alıp davacı tarafça da dosyaya sunulmuş olan CD’nin de ATK’ya gönderilmiş olduğu, ATK’nın 27.12.2018 tarihli raporunda; CD’de kazanın oluş anına dair görüntüye rastlanılamadığı belirtilerek, kazanın kaza tespit tutanağında belirtildiği şekilde meydana geldiği kanaatine varıldığı ve buna göre davacının %100, davalı tarafın ise kazada kusursuz olduğu yönünde görüş bildirildiği, mahkemece de bu rapor esas alınarak davanın reddine karar verildiği anlaşılmış ise de, dosyanın mevcut durumu itibariyle bu kabul doğru olmamıştır. Şöyle ki, taraflar arasındaki ihtilaf ve raporlardaki farklılığın sebebinin davalıya ait aracın kaza tarihindeki istikametine (İzmir’den Kemalpaşa yönüne mi, yoksa Kemalpaşa’dan İzmir yönünde mi) ve dolayısıyla bunun sonucu olarak da, davacı aracının mı yoksa davalının aracının mı çarpma eylemini gerçekleştirdiğine ilişkin olup, bu hususun çözüme kavuşturulmadığı anlaşılmaktadır. Bu noktada, ATK raporunda “CD’de olayın oluş anına dair görüntü olmadığı” belirtilerek bu yönde bir değerlendirme yapılmamış ise de, görüntülerdeki araçların seyir yönlerinin tespiti suretiyle “hangi aracın hangi yöne seyir halinde olduğu” na dair bir inceleme yapılmadığı görülmektedir.
Mahkemece yapılması gereken iş; öncelikle, davalı tarafın kaza anında 1.24 promil alkollü olması da dikkate alınarak kazaya dair kolluk kuvvetlerince re’sen yapılması gereken tahkikat evraklarının ve savcılık soruşturma evraklarının dosyaya celbi, akabinde konusunda uzman bir bilirkişi aracılığıyla CD inceletilerek tarafların araçlarının dosyada belirli bulunan özellikleri ve plakalarına göre seyir yönlerinin belirlenmesi, kazanın oluşumu ana unsurlar yönünden ihtilaflı olduğundan mahallinde farklı bir bilirkişi heyeti aracılığıyla keşif yapılarak, taraf araç sürücülerine de (ve davacı tanığı …’ya da) keşif öncesi çağrı çıkarılıp keşif mahallinde kaza anına dair ayrıntılı beyanları da alınmak suretiyle rapor alınması, dosya kapsamındaki bu eksiklikler tamamlandıktan sonra çelişkinin giderilmesi, gerektiğinde tüm evraklarla birlikte İTÜ trafik kürsüsünden de rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesinden ibaret olup, eksik inceleme ile karar verilemez.
3-Kabule göre de, dosyaya davacı aracına ait İMM poliçesi sunulmakla birlikte, “davalı aracına ilişkin ZMM poliçesi”nin dosyada bulunmaması da, davanın davalı … şirketine yönetilmesine göre yerinde görülmemiş, bu eksikliğin de giderilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacının istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının istinaf itirazlarının KABULÜNE; İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1330 Esas – 2020/98 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılan 54,40-TL istinaf karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
4-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 08/02/2023