Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/209 E. 2021/354 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/209
KARAR NO : 2021/354
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/11/2017
NUMARASI : 2017/12 Esas- 2017/148 Karar
DAVA : Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 22/04/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/04/2021

İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2017/12 Esas- 2017/148 Karar sayılı kararının dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesi süresi içinde usulünce verilmiş olmakla; raportör hakim tarafından hazırlanan rapor, dosyadaki dilekçe, lahiyalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler incelendi.
DAVA
Davacı vekili, “…” markasının sahibi olduğunu, 14/01/2014 tarihinde … nolu markanın tescillendiğini, davalının ise izinsiz olarak lokantasında “…” adını kullandığını, 2017/4 D.iş dosyada eylemi tespit ettirdiklerini ileri sürerek, öncelikle tedbiren tecavüzün önlenmesini, esasen de markaya tecavüzün tespit edilip önlenmesini, durdurulmasını, ref edilmesini ve belirsiz alacak olarak 1.000 TL maddi, 100.000 TL manevi olmak üzere, 101.000 TL tazminata karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP
Davalı savunmasında …, … ibarelerinin anonim olduğunu, davacının tekelinde olmadığını ve asli değil yan unsur olarak kullanıldığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre “…. Dava, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin giderilmesi ve tazminata ilişkindir.
Davacı Türk Patent ve Marka Kurumunda tescilli “… + …”, “…” ibareli 29 -43. sınıfta kayıtlı 28/12/2012 tarihli markaya, “…” 29, 30, 35, 43. sınıflarda 18/01/2017 tarihli markaya, “…” ibareli aynı tarihli, aynı sınıflardaki markaya ve yine “…” ibareli aynı tarih ve sınıflardaki markaya dayanmıştır.
Marka tescilli sahibine tescil edildiği emtia kapsamında tekelci hak ve yetkiler sağlamaktadır. Mülga MarkKHK, 9. madde gibi SMK.’nın 7. maddesi de bu ilkeyi düzenlemektedir. Markayla aynı veya benzer işaretin aynı sınıf veya karıştırılabilecek kadar benzer sınıflar için izinsiz kullanımlar marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturabilir.
Somut çekişmede davacı öncelikle davalı aleyhine 2017/4 sayılı D.iş dosyasını açarak tespit yaptırmıştır. Ayrıca, ihtiyati tedbir yoluyla davalının kullanımının durdurulmasını istemiştir. Bununla birlikte, mahkeme, ön kanaat edinemediğinden tedbir istemini reddetmiştir.
Gerek tespit raporundaki bulgular, gerekse dosyada sonradan yapılan teknik incelemelerle elde edilen veriler davalının “…” tabirini tabelasında kullandığını doğrulamaktadır.
Bununla birlikte, “…, “…” tabirleri jeneriktir. Bunun anlamı, … bölgesinde … göçmenlerinin yarattığı, bu adaya özgü bir takım yerel lezzetlerin ifade edilmesidir. Diğer deyimle, tıpkı …, … yemekleri veya … mutfağı gibi karakteristik bildiren sözcük tamlaması, yiyecek içecek hizmeti sınıfında yaygın kullanıma açık bulunmaktadır. Diğer deyimle, tek başına bir kişinin markasal tekel elde ederek 3. kişilerin dürüstçe kullanımını kısıtlayamayacaktır. Bunun istisnası, marka sahibinin “…” veya “…” tabirlerini kullanımla (ki bu kullanımın çok uzun süreli, çok yoğun olması ve sürekli reklam ve tanıtımla) bağımsızlaştırılması, özgün biçimde kendine bağlamasıdır. Ancak, dosyaya yansıyan kanıtlardan davacının ilk kez 2012’de tescillediği bu markayı bağımsızlaştırdığı ve normal anlamından farklı ve kendi işletmesine bağlı ibareler haline getirdiği anlaşılmamaktadır.
Öte yandan, davacının aldığı markalarda yiyecek içecek hizmetlerine ilişkin lokanta tabirleri yanında yöreye ilişkin yer bildiren “…” ve “…” ibareleri bulunmaktadır. Bunlarda tek başına üzerinde markasal, tekel hakkı kurulamayacak sözcüklerdir. Ticarette 3. kişilerin yardımcı unsur olarak söz konusu sözcükleri tercih edip, kullanmaları mümkündür. Davacının 2012 ve 2017 yıllarında, önce “…” sonra üç başvuru ile “…”, “…”, “…” ibarelerini tescillemesi alan kapatıcı etki yaratmaktadır.
Bundan ayrı, yukarıda belirtilen hizmete ilişkin coğrafi karakteristik bildirici sözcükler, kurum tarafından şekil unsurları ile birlikte değerlendirilerek kabul edilmiş ve tescillenmiştir. Korumanın da tescile birebir uygun kapsamda olması asıldır. Ortalama tüketicilerin tarafların kullandığı işaretleri karıştırıp karıştırmadığının değerlendirilmesi, üzerinde durulması gereklidir. Tarafların sunduğu hizmetin ayniyetinde bir tereddüt yoktur. Ancak, davalının lokanta tanıtımı için kullandığı tabela, broşür, kartvizit gibi görseller ile davacının tescil edilen markaları karşılaştırıldığında, ortalama tüketicinin markaları karıştıracağı kadar ciddi bir benzerlik bulunmadığı görülmektedir. Çünkü, davalının “…” ibaresini öne çıkardığı ve ayırt edici biçimde kullandığı sabittir. “…” tabiri ise, yine büyük puntolu harflerle olsa da bilgi verici mahiyette, altta kullanılmaktadır. Gerçekten de bir takım yöreye özgü ot yemekleri (turp otu, şevketi bostan, kabak çiçeği dolması gibi) sunmaktadır. Bu durumda, hizmetini anlatmak kapsamında kullandığı anlaşılmaktadır. … mutfağının aranan, seçkin bir mutfak olması nedeniyle, bu hizmeti sunanların bunu müşterilere duyurmaları ticari bir zorunluluktur. Dolayısıyla yukarıda belirtilen gerekçe çerçevesinde davalının kullanımının markaya yanaşma, markadan haksız yararlanma olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
Buna bağlı olarak davacının tercih ettiği ve tescillediği markaların tanımlayıcı yönleri nedeniyle 3. kişilerin iyi niyetli kullanımlarına katlanması gerektiği açıkça bellidir. Davalı tarafın marka tecavüzü ve haksı rekabet kastıyla, davacıya ait markadaki yan unsurları da kullanmaması savunmasını doğrulamaktadır. Nitekim, görevlendirilen muhasip ve marka uzmanı bilirkişiler benzer değerlendirmeler yapmışlardır. Olası kabule göre 22 günlük dönem için 700 TL lisans bedeli biçilmişse de, marka tecavüzü ve haksız rekabet kanıtlanmadığı … gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle, davalının dava açıldıktan sonra yapmış olduğu kötü niyetli marka başvurusunun kurum tarafından red edildiğini ve müvekkili şirketinin markasının ise koruma altında olduğunu, davalının kullanmış olduğu ibarelerin davacıya ait marka ile birebir aynı olduğu, tabelalarda …’nın yeri ibaresinin hiçbir suretle ön planda yer almadığı, davalının uzun süre davacı şirkette çalıştığını ve daha sonra şirketten ayrılarak çevrede davaya konu açmış olduğu lokantayı davacıya ait bir şube gibi lanse ettiğini, bu sebeple eyleminin haksız rekabet kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, marka hakkına tecavüz, haksız rekabetin giderilmesi ve tazminata ilişkindir.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2017/12 Esas- 2017/148 Karar sayılı kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
3-a) İstinaf kanun yoluna başvuran davacı taraftan alınması gereken 59,30 TL harçtan başlangıçta alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 23,40 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
b) Davacı tarafın yatırmış olduğu istinaf kanun yoluna başvuru harcı olan 98,10 TL’nin hazineye gelir yazılmasına,
4-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan istinaf gider avansının istek halinde HMK’nun 333. Maddesi gereğince yatıran tarafa İADESİNE,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/04/2021