Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2055 E. 2023/134 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2055
KARAR NO : 2023/134

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/10/2017 (Dava) – 26/12/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/1127 Esas – 2019/1482 Karar
DAVA : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
BAM KARAR TARİHİ : 26/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/01/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2019 tarihli 2017/1127 Esas ve 2019/1482 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 26.07.2011 tarihinde davalı sigorta tarafından ZMMS ile sigortalanan … plakalı motosiklet ile … plakalı aracın karıştığı trafik kazasında, … plakalı motosiklette yolcu olarak bulunan müvekkilinin yaralandığını, bu nedenle müvekkilinde geçici ve sürekli iş göremezlik durumu oluştuğunu, kazanın oluşumunda davalı sigortalı araç sürüsünün kusurlu olarak tespit edildiğini, davalı sigorta kuruluşuna yapılan başvuru sonucunda kısmi ödeme yapıldığını, yapılan ödemenin gerçek zararı karşılamaktan uzak olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 100,00 TL kalıcı iş göremezlik tazminatı, 100,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 200,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden kusuru oranında tahsili ile müvekkiline ödenmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … plaka sayılı aracın müvekkili nezdinde Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile teminat altına alındığını, dava konusu kazaya ilişkin davacı tarafça İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi ’nin 2016/ 498 E.sayılı dosyası ile dava açıldığını, ikame edilen dava ile işbu davanın konusu aynı olmakla derdestlik itirazlarının kabulü ile davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, ayrıca davalı müvekkili sigorta şirketince dava konusu maluliyete ilişkin yapılan ödeme ile poliçe teminatı dahilinde başkaca hiçbir sorumluluğu bulunmamakla birlikte Karayolları Trafik Kanunu 111. Maddesi gereğince ibranamenin imzalandığı tarihten itibaren 2 yıllık süre geçmiş olup davacıların ibranamenin geçersiz olduğunu ve müvekkili şirket tarafından yetersiz ödeme yapıldığını iddia etme hakkı bulunmadığından davanın reddi gerektiğini, kusur oranlarının tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Kurumuna sevk edilmesini istediklerini, BK.nun 53.maddesine göre ceza mahkemesinin kararı kusurun takdirinde ve zarar miktarının müvekkili şirketin ancak sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, maluliyet oranının Adli Tıp 3. İhtisas Dairesince tespitinin önem arz ettiğini, tedavi/sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve …nın sorumluluğunun 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98 inci maddesi hükmü gereğince sona erdiğini, bakıcı tutulduğunun belgelendirilmesi durumunda asgari brüt ücretin hesaplamalarda dikkate alınacağını, tüm bakıcı giderilerinin tedavi teminatı kapsamında olduğuna dair karar verilmesi halinde 6111 Sayılı yasa kapsamında SGK tarafından karşılanması gerekli işbu giderlerden davalı müvekkilinin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, geçici iş göremezlik ve sair tedavi masraflarından da SGKnın sorumlu olduğunu işbu nedenle davanın reddi gerektiğini, 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren ve Karayolları Trafik Kanunu’nda yapılan değişiklik ile hesaplamanın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında öngörülen usul ve esaslara göre yapılacağını, Zorunlu Mali Sorumluluk Genel Şartları hükmü uyarınca da tazminat hesaplamasında kullanılması gereken yaşam tablosunun TRH 2010 ve teknik faizin 1,8 olarak esas alınmasını talep ettiklerini, ayrıca hesaplamanın Aktüerler Siciline kayıtlı aktüerler tarafından yapılması gerektiğini, gelirin asgari ücret üzerinden hesap edilmesi gerektiğini, dava konusu trafik kazasında davacının, sigortalı araçta yolcu olarak bulunması sebebiyle, davacıya herhangi bir tazmin hesaplama yapılırken hatır taşımasının varlığı dikkate alınarak tazminat miktarında indirime gidilmesi gerektiğini, işbu dava tarihine kadar müvekkili şirkete herhangi bir başvuru yapılmadığından faiz başlangıç tarihinin dava tarihi itibariyle yasal faiz olması gerektiğini belirterek davanın esastan ve usulden reddine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…Davacının geçici ve sürekli iş göremezlik taleplerine yönelik maddi tazminat davasının 2918 sy KTK’nun 111/1. fıkrasında öngörülen hak düşürücü süre içerisinde açılmaması nedeniyle REDDİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalının cevap dilekçesinde 2 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği ve müvekkili şirketin başkaca sorumluluğunun kalmadığından bahisle davanın reddini talep etmesinin yerinde olmadığını, nitekim ilk derece mahkemesinin de bu yönde karar verdiğini, davalı yanın poliçe teminatı limiti dahilinde sorumluluğu bulunduğunu, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının 19/12/2018 tarihli maluliyet raporuna göre şahısta olaya bağlı gelişen birden fazla arıza olması nedeniyle Balthazard Formülü uygulandığında Meslekte Kazanma Gücündeki Azalma oranı şahsın olay tarihindeki yaşına göre %23,2, bugünkü yaşına göre %24 olarak bulunduğu, uyluk kemiliği kırığı arızasının tıbbi iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceğinin bilindiği, fakat gelişen komplikasyonlar sonucu tedavisinin uzaması nedeniyle iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 18 aya kadar uzayabileceği bu süre zarfında mesleğini icra edemeyeceğinin mütaala edildiğini, davacının yükselen sakatlık derecesi gözönüne alındığında davacının tazminat talep etme hakkı bulunmakta olup, önceki işgöremezlikten bağımsız olarak tazmini gerektiğini, öyle ki, zarar görenin, önceki davada veya başvurusunda hakkını saklı tutmamış olmasının, gelecekteki gelişmelere dayanarak yeni bir dava ile artan zararını istemesini engelleyen bir kesin hüküm kabul edilemeyeceğini, anılan olguların oluştuğu günden zamanaşımının işlemeye başlayacağının Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerinden olduğunu, davacıya yapılan ödemenin davacının artan maluliyet oranına bakıldığında gerçek zararının karşılığı olmadığını, davacının talebini 2 yıllık süreye bağlamanın doğru olmadığını, İstinaf Mahkemesince iki yıllık sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi yerinde olmayıp, bozulması gerektiğini, ilk derece mahkemesince eksik ve hatalı incelemeye dayalı hüküm kurulması nedeniyle istinaf kanun yoluna başvuru zorunluluklarının doğduğunu belirterek; kararın belirttikleri sebep ve gerekçelerle müvekkili lehine ortadan kaldırılmasına; yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davacının, trafik kazasından kaynaklanan yaralanması nedeniyle uğradığı sürekli ve geçici iş göremezlik zararının karşı araç trafik sigortacısından tahsiline ilişkin maddi tazminat davasıdır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olup, karar davacı vekilince istinaf edilmiştir.
Davacı vekili, istinaf dilekçesinde davacının artan maluliyetinin bulunduğunu belirtmiş ise de, dava dilekçesinde bu yönde herhangi bir iddiasının bulunmadığı, kaldı ki, yargılama sırasında alınan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının 19/12/2018 tarihli maluliyet raporunda, olay nedeniyle gelişen birden çok arıza olduğu belirtilmiş ise de, belirtilen hususların artan maluliyet niteliğinde bulunmadığı, sadece davacının kaza sonrası oluşan arızalarının meydana gelen kazadan kaynaklı olduğunun tespiti niteliğinde olduğu anlaşılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “sorumluluğa ilişkin anlaşmalar” başlığını taşıyan 111. maddesi gereği, “ Karayolları Trafik Kanunu ile öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir”. Bu madde hükmü gereğince, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasadaki bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Yasada belirtilen 2 yıllık süre hak düşürücü süre olup, mahkemece res’en dikkate alınması gerekir.
Somut olaya bakıldığında; KTK.nun 111/2. maddesinde yer alan 2 yıllık süre hak düşürücü süre olup resen nazara alınması gerektiği, kaldı ki davalının bu hususu cevap dilekçesi ile ileri sürdüğü; taraflar arasında 26/07/2011tarihinde ibraname imzalandığı, ibraname uyarınca kazada cismani zarara uğrayan davacıya davadan önce 18/10/2012 tarihinde 73.621,00 TL ödeme yapıldığı, eldeki davanın ise KTK’nın 111. maddesinde düzenlenen 2 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 12/10/2017 tarihinde açıldığı anlaşıldığından, mahkemece davacının davasının reddine karar verilmiş olması isabetli olmuş, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/12/2019 tarihli 2017/1127 Esas ve 2019/1482 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 125,50-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 26/01/2023