Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2041 E. 2023/176 K. 08.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2041
KARAR NO : 2023/176

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2018 (Dava) – 03/02/2020 (Karar)
NUMARASI : 2018/113 Esas – 2020/90 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 08/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/02/2023

İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/02/2020 tarih ve 2018/113 Esas – 2020/90 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 21/08/2018 tarihinde sürücüsü tespit edilemeyen … plakalı aracın ters yönde gelip Mithatpaşa Caddesi kavşağını geçmekte iken frenin patlaması ile yüksekten uçarak yere vurması neticesinde araçta yolcu olarak bulunan davacının ağır derecede yaralandığını ve kaza sonrasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedavi gördüğünü ancak tedavilerin sonuçsuz kaldığını, müvekkilinin sakat kalması üzerine kalıcı iş göremezliği nedeniyle İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1395 E sayılı dosyasında açılan davada … plakalı araç sürücüsü …’ın asli ve tam kusurlu bulunduğunu, aracın kaza tarihini kapsar ZMMS poliçesi olmadığından davayı …’na yönelttiklerini, müvekkilinin kendi hayatını bir başkasının yardımı olmadan ve mekanik olarak destek olabilecek bir cihaz olmaksızın sürdürebilmesinin mümkün olmadığını, her ne kadar İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce %37,2 maluliyet oranına istinaden bir ödeme yapılmasına karar verilmiş ise de, müvekkilininin maluliyetinin arttığını, yeniden kalıcı iş göremezlik raporunun alınmasını talep ettiklerini, …’na 14/08/2018 tarihinde yazılı başvuruda bulunulduğunu ancak davalı şirketçe verilen cevabın müvekkilinin zararını karşılamadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin tüm dava ve tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla kısmi bakım ücretine yönelik şimdilik 200 TL, artan maluliyete ilişkin şimdilik 100 TL kalıcı iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 300 TL maddi tazminatın başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu kaza nedeniyle daha önce açılan İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1395 Esas sayılı dosyasında yargılama yapılmakta iken sulh sağlanması üzerine davacı tarafın davasından feragat ettiğini, artan maluliyet iddiasına ilişkin dayanak belgenin sunulmadığını, davacı tarafın trafik kazasına ilişkin tüm haklarından feragat etmesi nedeniyle tazminat talep etme hakkının bulunmadığını, müvekkil kurumun davacıya ödemede bulunarak üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirdiğini, davacının tüm zararının karşılandığını, müvekkilinin başkaca bir sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkili kurum aleyhine yargılamaya devam edilmesi halinde kazaya sebebiyet veren ve sigortasız olduğu iddia edilen araç sürücüsüne ve işletenine davanın ihbarını talep ettiklerini, aracın kaza tarihini kapsar şekilde geçerli trafik sigorta poliçesinin olup olmadığının tespitinin gerektiğini, kusur oranlarının tespitinin Adli Tıp vasıtasıyla yapılması gerektiğini ve sağlık raporu alınması gerektiğini, davacının müvekkili kurumdan talep ettiği bakıcı giderine bağlı maddi tazminat isteklerinin reddi gerektiğini, müvekkilinin sorumluluğunun poliçedeki teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu savunarak, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…21/08/2016 tarihinde … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın ters yönde gelirken frenin patlaması sonucu meydana gelen kazada davacının yaralandığı,bunun üzerine davacı tarafça İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1395 E sayılı dosyası ile 100 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili istemine yönelik dava açıldığı, yargılama aşamasında dosya içerisine sunulan 09/03/2018 tarihli dekont ile davalı tarafça davacıya 119.729,00 TL ödemede bulunulduğu, davacı vekilince dosyaya sunulan dilekçe ile davadan feragat ettiklerinin bildirildiği, Mahkemece 24/04/2018 tarihli karar ile davanın feragat nedeni ile reddine karar verildiği görülmüştür. Davadan feragat, 6100 Sayılı HMK nun 307. maddesinde düzenlenmiş olup davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. Feragat, davaya son veren hem usul, hem maddi hukuka ilişkin taraf (davacı) işlemlerinden biri olup, kesin hükmün sonuçlarını doğurur.İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1395 E sayılı dosyasına yönelik verilen ibraname kapsamında davacının yeniden talepde bulunma hakkı kalmadığı, İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1395 E sayılı dosyasında maluliyet oranı belirlendikten sonra ibranamenin düzenlendiği, buna dayalı olarak davadan feragat edilmiş olması nedeniyle ibraname kapsamında artan maluliyete yönelik dava açılamayacağı,davacının aynı olaya ilişkin yeniden talepte bulunamayacağı tespit edilmekle…” gerekçesiyle davanın kesin hüküm nedeniyle REDDİNE karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece kararın kesin olarak verilmesinin hatalı olduğunu, söz konusu davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, yerel mahkeme tarafından bu hususa dikkat edilmeyerek istinaf kanun yolu kapalı olmak üzere karar verildiğini, yerel mahkemece karar verilirken alacağın tamamının göz önünde bulundurması gerekirken sadece dava değeri üzerinden karar verilmesinin kanuna ve hukaka aykırılık teşkil ettiğini, yerel mahkemece eksik inceleme yapıldığını, kısmi bakıcı alacağından kastlarının, davacının maluliyet durumu da değerlendirilerek kısmi bakıcıya ihtiyacı olup olmadığı, varsa günde kaç saat bakıcıya ihtiyacı olup olmadığı olduğunu, davacının geçen zamanda maluliyet oranında ciddi bir artış meydana geldiğine ilişkin bir iddialarının olmadığını, davalıdan tüm bakıcı gideri tazminatı talep etmediklerini, ancak raporda belirtildiğinin aksine günlük ihtiyaçlarını gidermede başkasının yardımına muhtaç olduğunu, müvekkilinin hareket kısıtlılığının yalnızca hareketin yapılıp yapılmaması yönünden değil hareketin yapılabilme süresi yönünden de önemli olduğunu, mahkemece tespit edilen tıbbi iyileşme süresinde davacının yaralanma derecesinin bakıcı gideri yapılması gerektirip gerektirmediği ve müvekkilde tespit edilen maluliyet oranında herhangi bir artış olup olmadığının tespitinin gerektiğini, ancak yerel mahkemece bu hususa ilişkin herhangi rapor dahi aldırılmadığını, yerel mahkemenin hükme esas aldığı raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, söz konusu raporda talep edilen hususlara hiç değinilmediğini, raporda sadece sürekli bakıcı gideri hesaplandığını, kısmi bakıcıya ihtiyacı olup olmadığı, varsa günde kaç saat bakıcıya ihtiyacı olduğu hususlarının irdelenmediğini, raporda Adli Tıp Kurumu tarafından davacının tıbbi iyileşme süresinin 9 ay olduğunun tespit edildiğini, bakım yönünden herhangi bir tespitte bulunulmadığını, ancak vertebra kırıklarında ilk 3 ay mutlak yatak istirahati yapılması, sonrasında ise yüklenme egzersizlerine başlanması öngörüldüğünden, ilk 3 aylık dönemde davacının mutlak bakım ihtiyacı içerisinde olacağı kabul edilerek 3 aylık bakım gideri hesaplaması yapıldığını, bakım hizmeti yapıldığının belgelendirilmesi halinde brüt asgari ücret üzerinden, belgelendirilememesi halinde net asgari ücret üzerinden hesaplanması gerektiğini, bu doğrultuda belgelendirilmeyen bakım gideri yönünden net asgari ücret üzerinden 3 aylık bakım gideri tespiti yapıldığını, raporun netice kısmında ise kısmi bakım giderinin 3.902,97 TL olduğunu, müterafik kusur indirimi sonrası alacağının 3.122,37 TL olacağı tespit edilmişse de , 3 ay gibi kısa bir sürenin ve hesaplamada asgari ücretin netinin baz alınmasının taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, davacının maluliyet oranı ile geçici işgöremezlik dönemi boyunca davacının 3 ay gibi kısa bir süre kısmi bakıcıya ihtiyacı olduğu hususunun bağdaşmadığını, İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’ndan davacının maluliyet durumunun yeniden tespiti ile sürekli veya kısmi bakıcıya ihtiyacı olup olmadığını, kısmi bakıcıya ihtiyacı varsa günde kaç saat olduğunun tespitinin gerektiğini, yerel mahkemece kesin hüküm nedeniyle davanın reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin geçirmiş olduğu trafik kazası sonucunda yaralanması nedeniyle kalıcı ve iş göremezlik tazminatının tahsili talepli olarak açılan İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1395 esas sayılı dosyasında davalı … ile sulh olunduğunu ve sulh olunması nedeniyle söz konusu davadan taraflarınca feragat edildiğini, bu davada ise taleplerinin artan maluliyet ve kısmi bakıcı tazminatı talepli olduğunu, söz konusu davaların konu ve taleplerinin farklı olduğunu, kararı kabul anlamına gelmemekle, davalı vekili yönünden hükmedilen vekalet ücreti miktarının hatalı olduğunu, …’na karşı açılan dava belirsiz alacak davası olarak bakım ücretine yönelik 200,00 TL ve artan maluliyet tazminatına yönelik 100,00 TL olmak üzere toplam 300,00 TL’den açıldığını, dava değerinin daha sonradan arttırılmadığını, bu durumda davalı vekili lehine 300,00 TL vekalet ücreti hükmedilmesi gerekirken, 3.400,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar nedeniyle kalıcı işgöremezlik ve bakıcı giderinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kesin hüküm sebebiyle reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Mahkemece her ne kadar hükmün kesin olduğu belirtilerek karar verilmiş ise de davanın belirsiz alacak olarak açılması karşısında verilen hüküm kesin olmadığından işin esasına girilerek istinaf incelemesine geçilmiş, bu husus bozma sebebi sayılmayıp sadece eleştiri konusu edilmiştir.
1-) Davacı vekili, meydana gelen kazada davacının yaralandığını ve malul kaldığını, davalı tarafça kısmi ödeme yapıldığını ancak müvekkilinin maluliyetinin daha sonra arttığını açıklayıp bakiye zararın ve bakıcı giderinin tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davalı tarafça yapılan savunmada, davacının bu davadan evvel maluliyet tazminatı talebi ile davalı şirket aleyhine dava açıldığını, davacıya yeterli ödeme yapıldığını savunarak kesin hüküm itirazında bulunmuş, mahkemece yapılan yargılama neticesinde davacının daha önce tarafları aynı olan İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açtığını, ticaret mahkemesince yapılan yargılamada davanın feragat nedeni ile reddine karar verilerek kesinleştiğini, talep konuları aynı olduğundan eldeki dava ile kesin hüküm oluşturduğunu belirterek davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, bu davadan evvel İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2016/1395 esas sayılı dava ile sürekli iş göremezlik tazminatı talebinde bulunmuş, ticaret mahkemesince yapılan yargılamada davacının maluliyet oranına ve zararın miktarına ilişkin bir raporlar alınmış, davacının davadan feragat dilekçesi sunması üzerine mahkemece davanın feragat nedeni ile reddine karar verilmiştir.
Davacı eldeki dava ile, gelişen durum sebebiyle sürekli iş göremezlik tazminatı ile bakıcı gideri tazminatı talebinde bulunmuştur.
Eksik inceleme ile karar verilemez. Davacının aynı kazaya bağlı olarak yeniden talepte bulunabilmesi için maluliyet oranındaki artışta gelişen bir durumunun olup olmadığının araştırılması gerekmektedir.
Somut olayda; bu davadan önce açılan davada maluliyet oranına ilişkin rapor alınmış, davacının %37,2 oranında sürekli iş göremez olduğu belirtilmiş ancak raporda gelişen durum olup olmadığı yönünde bir değerlendirme yapılmamıştır.
Taraflar arasında görülen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1395 esas sayılı davasının kesinleşmesi sebebiyle bu dava taraflar için bağlayıcı olup artık aynı hukuki sebeplerle ikinci bir dava açılamaz. Ne var ki gelişen durumların varlığı halinde artık yeni ortaya çıkan durumlar açısından kesin hüküm söz konusu değildir. Zira daha önceki yargılamada sonradan gelişen bu durumlar yargılama konusu yapılmamıştır. Gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü olarak kanıtlara göre değerlendirilir.
Mahkemece karara esas alınan maluliyet raporunda gelişen durum olup olmadığı yönünden bir değerlendirme yapılmamış olması nedeniyle anılan rapor bu dosyada karar vermeye yeterli ve elverişli değildir.
Bu durumda mahkemece, davacıya ait tüm tıbbi belgeler getirtilerek tedavinin hangi tarihte tamamen sona erdiği, ilk davanın karar tarihinden sonra tedavinin devam edip etmediği, yine aynı tarihten sonra gelişen durum olup olmadığı ve gelişen durum var ise kaza ile gelişen durum sonucu ortaya çıkan maluliyet oranı arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı hususlarında gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınması, gelişen durumların olmaması halinde davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesi, gelişen durumların bulunması halinde yargılama yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. ( bknz aynı yönde Yargıtay 4. HD, 2022/568-9828 E.- K. Sayılı ilamı )
2-) Bozma ilamının neden ve şekline göre davacı vekilinin sair istinaf itirazının ve bakıcı giderine ilişkin istinaf itirazının şimdilik incelenmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/113 Esas – 2020/90 Karar kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/02/2023