Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2034 E. 2023/168 K. 08.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2034
KARAR NO : 2023/168

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/11/2014 (Dava) – 25/04/2017 (Karar)
NUMARASI : 2015/39 Esas – 2017/44 Karar
DAVA : Tasarıma Tecavüzün Durdurulması, Maddi ve Manevi Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 08/02/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ: 08/02/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 25/04/2017 tarihli 2015/39 Esas ve 2017/44 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, halıcılık sektöründe öncü bir firma olduğunu, ürettiği halılar üzerine, yine kendi bünyesinde istihdam ettiği tasarımcıları eliyle tasarlanmış özel desenleri işleten müvekkilinin, bu özgün tasarımlarını 554 Sayılı KHK hükümleri kapsamında tescil ettirerek koruma altına aldığını, ancak müvekkilinin çabalarının kendisine ait bu endüstriyel tasarımların üçüncü kişilerce izinsiz olarak fiilen kullanımına engel olamadığını, bu sebeple sıklıkla yargı yollarına başvurmak durumunda kaldığını, müvekkili tarafından düzenli olarak yaptırılan araştırmalar sırasında, kendilerine ait bir takım tasarımların davalı tarafından izinsiz olarak kullanılmakta olduğu ve bu tasarımları içerir halıları, yine davalıya ait işyerinde satmak maksadıyla sergilemekte ve pazarlamakta olduğu bilgisine ulaşıldığını, Selçuk Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/24 D. İş dosyası kapsamında yapılan keşif ve tespit neticesinde karşı tarafa ait işyerinde yer alan bazı halılar üzerinde müvekkili firmaya ait desenlerin izinsiz olarak kullanıldığının tespit edildiğini ve bu hususta bilirkişi raporu düzenlendiğini, anılan raporda özetle; keşif sırasında tespit edilen ürünler üzerinde bulunan desenin müvekkili firmaya ait 2003/02495 sayılı tasarım tescil belgesinde 13 kod numaraları ile koruma altına alınmış bulunan tasarımla “hitap ettiği müşteri çevresi dikkate alındığında ana hatlarında kullanılan desenlerin bilinçli tüketici tarafından yanıltıcı şekilde benzer olduğu” ve bu suretle iltibas yarattığının tespit edildiğini, 13.1 numaralı tasarım ile davalı tarafça satışa sunulan halı arasında iltibasın mevcut olduğunu ve sonuç itibari ile tescilli desenlerin tasarım hakkına tecavüz edildiğinin kanıtlandığını, davalının eylemi neticesinde müvekkilinin elde edebileceği olası ekonomik gelirin azaldığını ve müvekkiline ait tasarımın karşı tarafça aslına uygun kalite ve nitelikten çok daha düşük kalite ve nitelikte üretilerek satışa arz edilmesi sebebiyle müvekkili firmanın ticari itibar kaybının meydana geldiğini, müvekkili nezdinde meydana gelen maddi ve manevi zararların tazminini sağlamak adına 554 sayılı KHK’nın m. 52/a’ya göre hesaplanacak tazminat ile yine 554 Sayılı KHK’nın m. 53 ilk bendi uyarınca arttırılacak tazminatın, müvekkili firmanın ticari itibar kaybının tazminini sağlamak amacıyla 554 sayılı KHK’nın 54. maddesi çerçevesinde hesaplanacak tazminatlar toplamının ve keza tecavüzün giderilmesi ile manevi tazminatın tahsilini talep etmek adına huzurdaki davayı açma mecburiyetinin hasıl olduğunu belirterek, öncelikle tasarım hakkına tecavüz teşkil eden eylemin sona erdirilmesine ve bu suretle karşı tarafın elindeki müvekkiline ait tasarımlara, halılara el konulmasına, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00-TL maddi ve 5.000,00-TL manevi olmak üzere toplam 15.000,00-TL tazminatın ihlalin tespiti anından itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, kararın, masrafı davalıya ait olmak üzere ulusal bazda yayın yapan ve günlük tirajı en az 200.000 seviyesinde bulunan bir gazetede ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete ait … isimli mağazanın, uzun süredir faaliyet gösteren Selçuk-Kuşadası çevresinde tanınmış bir firma olduğunu, davacının kendisi tarafından tescillenen bazı desenlerin izinsiz kullanıldığı iddiası ile Selçuk Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2014/24 D.İş sayılı dosyasından mağazada keşif yaptırdığını, sonrasında da 15.10.2014 tarihli bilirkişi raporunun düzenlendiğini, bilirkişinin müvekkili şirkete ait mağazada bulunan TH00416 kodu ile sergilenen halının desenleri ile, tespit isteyen tarafından 2003/02495 sayı 13.1 kod ile tescillenmiş desenlerin birbirine benzeyip benzemediği konusunda incelemelerde bulunduğunu, kıyaslamalar yapıp fotoğrafladığını, bilirkişinin davacı firmasına tescilli 2 adet ipek halı ile müvekkili şirkete ait 1 adet ipek halıya ilişkin yapmış olduğu incelemesinde, davacı yanın iddiasının aksine söz konusu halıların tasarımlarının birbiri ile aynı olmadığı kanaatine vardığını, … Halıcılığa ait 12 ve 13 nolu dikdörtgen halıların köşelerinde, yaprak stilizasyonlarıyla sonlandırılan bir form kullanıldığı, buna karşılık müvekkili şirkete ait mağazada bulunan dikdörtgen halının dört köşesinde ise iki yana kıvrılarak açılan ve karanfil çiçeği stilizasyonu ile sonlandırılan bir form kullanıldığının tespit edildiğini, ekli fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere, halılarda kullanılan motiflerin farklı olduğunu, müvekkili şirkette halıda enli alanda çiçek ve yaprak stilizasyonlarının iç içe geçmiş sarmaşık şeklinde dağılan bir desen kullanıldığının tespit edildiğini, motifler arasındaki farklılığın ilk bakışta dahi anlaşılabilecek nitelikte olduğunu, son olarak bilirkişinin, halıların bordürler ile çevrelenen orta kısımlarındaki tasarımlarının birbirinden farklı olduğunu açıkça vurgulandığını, raporun sonuç kısmında da halıların tasarımlarının birbirinden oldukça farklı olduğunun belirtildiğini, ancak bu şekilde tespitlerde bulunmuşken; bilirkişinin yapmış olduğu tespitlerin tam aksi olacak şekilde, hitap ettiği müşteri çevresi dikkate alındığında, ana hatlarında kullanılan desenlerin bilinçli tüketici tarafından yanıltıcı şekilde benzer olduğu şeklinde belirttiği görüşünün kabulünün mümkün olmadığını, zira bilirkişi rapor içeriğiyle görüşünün birbirine tamamıyla tezat olduğunu, bilinçli tüketicinin bilirkişinin iddia ettiğinin aksine, yaprak motifi ile karanfil motifini rahatlıkla ayırabildiğini, dolayısı ile bilirkişi raporuna karşı yasal süresi içerisinde itirazda bulunulduğunu, bu rapora dayalı olarak açılan işbu davanın kabulünün mümkün olmadığını, tüm bunların yanında, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte; müvekkilinin söz konusu halının imalatçısı olmadığını, halıyı imal eden firmanın başka olup, müvekkilinin sadece satışını yaptığını, halının motiflerinin neye göre nasıl yapıldığını da bilmediğini, söz konusu halının yurtdışından ithal edildiğini, müvekkilinin de halı toptancılarından satın alarak satışını yaptığını, bir diğer hususun da, tescilli ve patentli halıların taklit veya benzerlerinin hiçbir suretle Türkiye’ye girişinin mümkün olmaması olduğunu, eğer taklit bir halı olmuş olsa idi, gümrükten geçmesinin mümkün olamayacağını, bunun yanında, halıların üretildiği malzemeler arasında da farklılıklar olup bilirkişinin buna hiç değinmediğini, ayrıca, yaprak ve çiçek motifleri, karanfil çiçeği, saray desenleri vb.nin Anadolu’da yüzyıllardır kullanılagelen halı motifleri olduğunu, bu sebeple söz konusu motiflerin çeşitli ve değişik kombinasyonlarda, farklı versiyonlarla kullanılmasının direkt olarak, halının taklit olduğu anlamını taşımadığını, halı motiflerinin hemen hemen hepsinde kullanılagelen yaprak, çiçek karanfil modellerinin müvekkili şirkette satılan halılarda da kullanılmış olmasının davacının ekonomik gelirini azaltma şeklinde yorumlanamayacağını, ayrıca talep edilen maddi-manevi tazminatların fahiş olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte, mahkemenin 554 sayılı KHK’nın 55.maddesini de göz önünde bulundurması ve davacı yanın, söz konusu halılardan elde ettiği gelirleri tespit ederek, tazminat miktarını değerlendirmesi gerektiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…İşin teknik niteliği gözetilerek Ankara FSHHM kanalıyla uzman bilirkişi heyetinden alınan 17/03/2016 tarihli rapora göre; davalı tasarımının davacıya kayıtlı 2003/02495- 13.1 nolu tasarım ile belirgin benzer olduğunun tespit edildiği, bunun üzerine, muhasip bilirkişi görevlendirilerek davacının tasarımı kullanmakla elde ettiği gelir yöntemini tercih etmiş olması nedeniyle, İstanbul FSHHM’den talimat yoluyla alınan kök ve ek raporlarda hesaplama yapıldığı, davalı tarafından satışa sunulan bir adet halının ticari defter ve belgelerinden tespit edilebildiğini, bu esas alındığında muhtemel kazancın 685,90 TL olduğunun rapor edildiği, bilirkişinin davacıya ait ticari defter ve belgeleri incelediği ve raporunu sunduğu, raporun hükme esas alınabileceğinin değerlendirildiği, Selçuk SHM’de davacı talebi üzerine davalıya karşı delil tespiti yapılmış olup, öğretim üyesi tasarımdan anlar bilirkişinin tecavüzü tespit ettiği, söz konusu halının davacıya ait 2003/02495-13 nolu çoklu tasarımın ihlali olduğu belirlenmekle birlikte, davalı tarafın tasarım ihlalinin tam bir mali portresinin ise çıkarılabilmiş olmadığı, 2003/02495 nolu çoklu tasarımın 25/08/2003’den beri koruma altında olduğu, geçerliliğinin devam ettiği, 2013 yılında ikinci yenilemesi yapılan tasarımın koruma süresinin sürdüğü, dolayısıyla davacının bu tasarımının semerelerinden en az 2018 yılının Ağustos ayına kadar yararlanacağının sabit olduğu, davacının EndTasKHK 52/a maddesinde yazılı yöntemi tercih ettiği, bu tasarımı kullanmakla elde ettiği gelirin tecavüz dönemi boyunca hesabı gerektiği, ancak, muhasip bilirkişinin tasarım bakımından davacının elde ettiği net geliri hesap edemediği, öte yandan davalının bir adet ihlal ürünü çerçevesinde değerlendirme yapmış olduğu, bununla birlikte, tasarım tecavüzden doğan tazminat davalarında zararın veya YKK’nın tam olarak tespitinin mümkün olmadığı, bu nedenle, TBK’nın 50 ve 51. maddelerinin dikkate alınması gerektiği, davacı vekilinin taleplerde bulunmasına rağmen araştırma için gereken ticari belge ve evrakları muhasip bilirkişiye sunmadığı, bu durumda, söz konusu model bakımından net bir tazminat hesabı yapılamadığı, davacı 10.000 TL maddi, 5.000 TL manevi olmak üzere, 15.000 TL tazminat talep etmekle, mahkemece, TBK’nın 50. ve 51. maddelerinin verdiği yetki ile hayatın olağan akışı, tasarımın geçerlilik süresi gibi hususlar dikkate alınarak, 5.000 TL maddi, 5.000 TL manevi olmak üzere tazminat taleplerinin kabulünün uygun olacağının değerlendirildiği, yanların sosyal ve ekonomik durumları göz önüne alınarak, manevi tazminatın somut tecavüze uygun biçimde değerlendirilmesi gerektiği, sonuç olarak; DAVANIN KISMEN KABULÜNE, davalının davacı adına tescilli 2013/02495-13.1 nolu tasarımı ihlal eyleminin sona erdirilmesine, ihlal oluşturan ve bu tasarımın belirgin benzeri ürünlere toplanarak el konulmasına, 5.000 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminatın, tespitin yapıldığı 01/10/2014 tarihinden işleyen değişen oranlı ticari faiziyle davalıdan alınarak, davacı tarafa ödenmesine, karar kesinleştiğinde, hüküm özetinin ulusal çapta yayın yapan gazetede giderleri davalıya yüklenerek, ilan edilmesine, ilan için kararın kesinleşmesinden itibaren 3 ay içinde başvuru gerektiğine, 3 ay içinde başvurulmadığı takdirde ilan hakkının düşeceğine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı vekili tarafından, “….Söz konusu tasarımın gerek maddi değeri gerekse tasarımın işlendiği ürünlerin (halıların) ekonomik değerinin tasarım sebebiyle önemli ölçüde artmış olması nedeniyle hükmedilen maddi tazminatın önemli ölçüde eksik ve hatalı tespit edildiğinin aşikar olduğunu, muhasip bilirkişi raporları eksik ve hatalı iken mahkemenin bu raporlara dayanarak ve TBK md 50-51’e göre hüküm tesis etmesinin hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, kök raporda bilirkişilerin davalı yanın ticari defterlerini sunmamış olduklarını belirterek inceleme konusu yapmadıklarını, davalı yanın, halıları dava dışı 3. kişilerden satın aldıklarından bahisle bu ilişkiyi gösterir fatura örnekleri sunduklarını, ancak sunulan satış faturalarında davalı yanın 86 adet ithal yün halı ve 186 adet ithal floş halı satın almış olduğu görülmüş olmasına rağmen davalının deposunda kaç adet halı bulunduğunun tespit edilemediği gerekçesiyle davalı elinde bir adet halı bulunduğu varsayımından hareketle hesap yapmış olmalarının, eksik ve hatalı inceleme yapıldığının açık bir göstergesi olduğunu, ek raporda yine davalı yanın ticari defterleri ve stok durumlarının incelenmediğini, dosyaya sunulan ve müvekkiline ait örnek faturaların, ticari defterlerin ve ilgili deseni havi satışları gösterir listenin dikkate alınmadığını, ancak müvekkiline ait tüm faturaların birer örneğini ibrazı ile ‘fatura tarihi, fatura no, müşteri adı, müşteri adresi, satılan malın m2 si, satış tutarı (KDV hariç) ve varsa KDV dahil toplam fatura bedellerinin yer aldığı Excel tablosunun sunulmadığından bahisle’ tazminat hesaplaması yapılamadığının bildirildiğini, yaptıkları tüm itirazlara rağmen mahkemenin dosyayı yeniden bilirkişilere sevk etmek yerine TBK m. 50-51 uyarınca 5.000,00-TL maddi tazminata hükmettiğini, davalı yanın sunmaktan imtina ettiği ticari defterlerinin HMK md. 222 hükmü muvacehesince mahkemece incelenmesi ve taraflarınca defaten yapılan piyasa faaliyet araştırmaları ve değerlendirmeleri taleplerinin dikkate alınması yerine, yalnızca bilirkişilerin müvekkilinden istediği geniş kapsamlı excel raporunun temin edilememiş olmasından bahisle tazminatın hesaplanamadığı sonucuna varılması ve bu yönde hüküm tesis edilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, yapılması gerekenin; müvekkilinin piyasada ve pazarda teşkil ettiği ticari alanı ve yıllık cirosunu gözeterek, davalının haksız rekabetinin müvekkilinin halı satışını ne oranda etkilediğini tespit etmek olduğunu, bu bağlamda ilgili meslek odaları ve derneklerden de görüş almanın mümkün olduğunu….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
Davalı vekili tarafından ”….Davacı şirketin Selçuk Sulh Hukuk Mahkemesinde 2014/24 D. İş sayısıyla keşif yaptırdığını, bilirkişi raporunda söz konusu halıların tasarımlarının birbiri ile aynı olmadığı kanaatine varıldığını, halılarda kullanılan motiflerin farklı olduğunun ve tasarımların birbirinden farklı olduğunun açıkça vurgulandığını, halıdan anlayan bilinçli tüketicinin, yaprak motifi ile karanfil motifini rahatlıkla ayırabilecek durumda olduğunu, bunun çıplak gözle dahi anlaşılabileceğini, ancak teknik bilgiler yerel mahkemece hiç dikkate alınmadan karar verildiğini, bu durumun kabulünün mümkün olmadığını, ayrıca halıcılık sektöründe; çeşitli çiçek ve yaprak motifleri, saray desenleri vb.nin Anadolu’da yıllarca kullanılmış ve hala kullanılmakta olan klasik desenler olduğunu, halılarda benzer desenler kullanılmasının olağan bir durum olup, birbirine benzeyen halıların ‘taklit’ olarak nitelendirilmesinin doğru olmadığını, halıların bütününe bakıldığında ilk bakışta bile bariz farklılıklar olduğunun, halıların birbirine benzemediğinin hemen anlaşılacağını, ayrıca müvekkilinin, söz konusu halının imalatçısı olmayıp yalnızca satıcısı olduğunu, dolayısıyla, halıyı imal eden firmadan resmi fatura karşılığı satın alarak satışını yaptığını, motiflerin neye göre veya nasıl yapıldığını bilmemekle birlikte, müvekkilinin bu durumu bilme gibi bir zorunluluğunun da olmadığını, bahsi geçen halının yurt dışından ithal edilen bir ürün olduğunu, müvekkili tarafından toptancılardan satın alınarak, satışının yapıldığını, tescilli ve patentli halıların taklit veya benzerlerinin hiçbir suretle yurt dışından Türkiye’ye giremediğini, ek olarak; müvekkili şirkete ait halıların üretiminde kullanılan malzemelerde de farklılıkların mevcut olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2002/2440 E.-2002/5406 K.sayılı ilamında ürünün taklit olarak nitelendirilmesi için taklit olduğu iddia edilen ürünün, taklit edildiği iddia edilen ürünün tanınmışlığından faydalanarak gelir elde etmek amacıyla tasarımın aynen kullanılması veya o tasarımdan fiili olarak yararlanılması gerektiğinin ifade edildiğini, 15.07.2016 tarihli bilirkişi raporunda tamamen varsayımsal rakamlardan yola çıkılarak zarar ya da muhtemel kazanç hesabı yapıldığını, bu varsayımsal hesaplamaların dikkate alınmaması gerekirken tam aksine hükme esas alınarak hukuka aykırı bir karar tesis edildiğini, davacının 1 adet halıdan muhtemel kazancının 685,90-TL olduğuna kanaat getirildiğini, bu şekilde farazi rakamlarla ortaya çıkarılan muhtemel kazanç değerinin hükme esas alınmasının hukuka aykırılık teşkil etmekle verilen mahkeme kararının haksız olduğunu, mahkemenin davaya konu halıların, yıllardır yaşadıkları coğrafyada kullanılan ve anonim olan motifleri barındırdığını göz ardı ederek, eksik incelemeyle taklit olduğuna karar vermesi ile birlikte bu neticede müvekkiline yükletilen maddi ve manevi tazminatın haksız olduğunu….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, tasarıma tecavüzün durdurulması, taklit ürünlerin toplatılması ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı her iki taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davadan önce yaptırılan tespit sonucu alınan tespit raporunda; “…halı tasarımlarının birebir aynı olmadığı, ancak hitap ettiği müşteri çevresi dikkate alındığında, kullanılan desenlerin bilinçli tüketici bakımından yanıltıcı şekilde benzer olduğu” yönünde görüş bildirilmiş olduğu, mahkemece yargılama sırasında alınan uzman heyet raporunda da; “… bilgilenmiş kullanıcı kitlesinin somut uyuşmazlık yönünden oldukça geniş bir kitle olabileceği değerlendirilmekle birlikte daha özele indirgendiğinde bilgilenmiş kullanıcının bu ürünlerin üretildiği iş yerlerinde çalışan eleman olabileceği kanaatine varılmıştır. Davaya konu halılar pamuk- ipek karışımlı el dokuması sınıfındandır. Halılara ait görsellerden, davalı halının özellikle yüzey kompozisyonu açısından örtüştüğü görülmüştür. Dikdörtgen halıların kenarlarında, içten ve dıştan ince bordürle (küçük sü) çevrili enli bir bordür (büyük su) yer almaktadır. Enli bordürün dört köşesine yaprakları kıvrılarak iki yana simetrik açılan birer sitilize çiçek formu yerleştirilmiştir. Bordürlerin, köşelerde yer alan formun ve orta zeminin içi, saray matifi olarak tanımlanan küçük grift bitkisel motiflerle dolgulanmıştır. Her iki halıda da ilk bakışta algılanan bu özellikler ortaktır. Küçük grift bitkisel motiflerde ve motiflerin düzenlemesinde farklılıklar vardır. Var olan bu farklılık genel izlenime etki etmeyen ufak farklılık olarak değerlendirilmiştir. Davalı tasarımının davacı adına 2003 02495/13 sayı ile tescilli tasarım ile belirgin benzer görünüm özelliğine sahip olduğu” yönünde görüş bildirildiği, hükme de esas alınan bu raporda, davalının satışa konu ettiği halının davacının 2003/02495-13.1 nolu tescilli tasarımı ile belirgin benzer özelliklere sahip olduğu, farklılıkların ufak olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır. Bu yönde alınan ve hüküm kurmaya elverişli bulunan raporlar uyarınca tasarıma tecavüzün tespit edilmiş olmasında hukuka aykırı bir yön görülmemekle, davalı vekilinin bu husustaki istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
Bununla birlikte, tazminat hesabına yönelik olarak her iki taraf vekili de istinafa gelmiş olup, bu konuda yapılan değerlendirmede; davacının 554 sayılı EndTasKHK 52/a maddesinde yazılı yöntemi, yani tasarım hakkından doğan tecavüz edenin haksız rekabeti olmasa idi, tasarım hakkı sahibinin tasarımını kullanması ile elde edebileceği muhtemel gelir gereği hesap yapılmasını tercih ettiğini beyan ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davalının tecavüzü olmasaydı davacının elde edilebileceği menfaatin hesabı gerekmektedir. Tazminat hesabında mahkemece talimat yoluyla muhasip bilirkişiden kök ve ek raporlar alınmış olduğu, bu raporlarda davacı taraf defterlerinin incelendiği, davalı tarafça sunulan defter ve belge olmadığından stokları, dava konusu halıyı satış rakamları bilinemediği gerekçesiyle “tek bir halı varsayımı” ile hesap yapıldığı, buna göre davacının talep edebileceği maddi tazminatın 685,90-TL olarak hesaplandığı, bilirkişinin ek rapor öncesinde davacı taraftan ayrıntılı excel tabloları hazırlayarak tüm faturalarının bilgilerini tablo halinde sunmasını istediği, davacı tarafça bu yönde bir belge sunamayacaklarının beyan edildiği, sonuç olarak bilirkişinin ek raporunda kök raporundan bir değişikliğe gidilmediği görülmekle, hükme esas alınan muhasip raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmadığı gibi, mahkemece de dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler uyarınca önce yeterince araştırma yapılmadan, bahse konu alınan rapordan da farklı olarak, “TBK’nın 50 ve 51. maddelerinin verdiği yetki ile hayatın olağan akışı, tasarımın geçerlilik süresi gibi hususlar dikkate alınarak 5.000 TL maddi tazminat” a hükmedilmiş olması da doğru görülmemiştir. Mahkemece yapılacak iş; davalının, davacının tescilli halı tasarımının kullanıldığı ürünlerin satış miktarlarının araştırılması ve buna oranla kâr payının belirlenmesi ile ulaşılacak miktara göre hüküm kurulması iken, bu yapılmadan takdire ve varsayıma dayalı hüküm kurulması doğru görülmemiştir (Benzer yönde bknz.Yargıtay 11.HD 2011/2177 E.-2012/8871 K). Taraflarca da itiraza uğrayan sözkonusu raporda, davacının tercih ettiği yönteme göre her iki taraf kayıtları da irdelenerek, davalının eylemi olmasa idi davacının elde edebileceği ve mahrum kaldığı gelirin tespit edilmesi, bunun için öncesinde taraf defter ve kayıtlarının incelenmesi bakımından bilirkişiye gerekirse yerinde inceleme yetkisi verilmesi, gerektiğinde meslek kuruluşlarından da görüş alınarak dosyaya eklenmesi, ayrıca ve özellikle dosyaya davalı vekili tarafından sunulan ve “dava konusu halıya ait fatura” şeklinde açıklanan faturadaki halıların da bu açık kabul beyanı dikkate alınarak hesaplamada davalının defter kayıtları ile birlikte değerlendirmeye esas alınması, buna göre tespit tarihinden dava tarihine kadar davacının satışlarında düşüş olup olmadığı, taraflarca kaç adet tecavüze konu halı satışının olduğu hususlarında, uyuşmazlığın niteliği ve mevzuat maddeleri ile taraf itirazları da dikkate alınarak, farklı bir muhasip bilirkişiden rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi için, kararın eksik incelemeden dolayı kaldırılması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ve davalı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ve davalı vekilinin istinaf itirazlarının ise KISMEN KABULÜ İLE, İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2015/39 Esas – 2017/44 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davacı tarafından yatırılan 31,40-TL istinaf karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
b-Davalı tarafından yatırılan 171,00-TL istinaf karar harcının istek halinde davalı tarafa iadesine,
5-İstinaf aşamasında davacı ve davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 08/02/2023