Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2014 E. 2023/133 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2014
KARAR NO : 2023/133

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/11/2018 (Dava) – 02/10/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/1331 Esas – 2019/1054 Karar
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 26/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/01/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/10/2019 tarihli 2018/1331 Esas ve 2019/1054 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan … adına tescilli, … sevk ve idaresinde olan … Sigorta A.Ş. nezdinde 125401611 numaralı Motorlu Kara Taşıtları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile … plakalı araç 20.11.2016 günü, İzmir Bayraklı ilçesinde meydana gelen kaza neticesinde müvekkilinin maliki olduğu, … Plakalı araca çarparak hasarlanmasına neden olduğunu, kazının oluş şekline göre bu kazada davalılarla ilişkili olan … plaka sayılı aracın kusurlu olduğunu, müvekkiline ait … plaka sayılı aracın ise her hangi bir kusurunun olmadığı açıkça görülmekte olduğunu, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı 2016/107441 hazırlık numaralı dosyasında ve İzmir 5.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/424 esas sayılı dosyasında bu hususun açıkça ortaya çıktığını, kasko poliçesi kapsamında … Sigorta Şirketi tarafından hasar dosyası açılarak onarımının yapıldığı ancak bu hasar nedeniyle aracın ikinci el piyasa rayiç değerinde bir kayıp meydana geldiğini, değer kaybının tazmini için 25/06/2018 tarihinde kargo kanalı ile başvuruyapıldığı, 09/07/2018 tarihinde 9.450,00-TL ödeme yapıldığını, zararın tamamını karşılamayan bu ödemenin neye istinaden yapıldığının belli olmadığını, piyasa koşullarına göre yapılan araştırmada müvekkilinin aracında 40.000,00 TL değer kaybının meydana geldiğinin öğrenildiğini, ödenmeyen bakiye değer kaybı zararı olan 30.550,00-TL’nin kaza tarihi olan 20.11.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, sigorta şirketi poliçe limiti ve başvuru tarihi 25.06.2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizinden sorumlu olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı … Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde bahsi geçen ve kazaya sebebiyet verdiği öne sürülen … plakalı aracın müvekkil şirket nezdinde 2016 yılı için teminat limiti araç başına maddi hasarlarda maksimum 31.000-TL.ile sınırlı trafik poliçesiyle sigortalı olduğunu, sürücü beyanları ve kazanın oluş şekli birlikte değerlendirilerek yapılan %50-%50 kusur dağılımına göre, müvekkil sigorta şirketince yapılan ekspertiz çalışmasıyla 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren trafik sigortası genel şartları Ek-1 maddesinde değer kaybı başlığı altında1. maddesindeki formülasyon kullanılarak yapılan hesaplamada bulunan 18.900,00-TL değer kaybının sigortalı araç sürücüsünün %50 kusur oranına tekabül eden 9.450,00-TL.nin 09.07.2018 tarihinde ödendiğini, yapılan ödemeyle poliçeden doğan sorumluluğun son bulmuş olması nedeniyle haksız açılan davanın reddine karar verilmesini, bilirkişi tarafından değer kaybı hesaplaması yapılırken 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren trafik sigortası genel şartlarındaki formülasyonun uygulanması gerektiğini, aracın kazadan önceki ikinci el piyasa değeri ile kazadan sonraki ikinci el piyasa değeri arasındaki fark kriterine göre yapılan afaki, fahiş ve takdire dayalı hesaplamaya göre çıkartılan değer kaybı bedelinin kabulü mümkün olmadığını, dava konusu tazminat istemine ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilebileceğini belirterek açıklanan nedenlerle haksız, yersiz, usül ve yasaya aykırı şekilde açılan davanın müvekkil sigorta şirketi yönünden reddine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…Davanın KISMEN KABULÜ ile, Kaza nedeniyle davacıya ait … plakalı araçta meydana gelen değer kaybının, sigorta şirketi yönünden 36.799,00-TL, sigorta poliçe limiti 31.000,00-TL olduğundan, değer kaybının, poliçe limiti ile sınırlı olmasına, diğer davalı gerçek kişiler yönünden ise 40.000,00-TL olarak değer kaybı oluştuğunun tespitine, davalı sigorta şirketi yönünden 09/07/2018 kısmi ödeme tarihinden itibaren 21.550,00-TL’ nin yasal faizi ile (sigorta poliçe bedeli 31.000,00-TL olup, 9.450,00-TL lik önceki ödeme düşülmek suretiyle), diğer davalılar …ve ….’ten 30.550,00-TL’ lik zararın kaza tarihi olan 20/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, şartları oluşmadığından avans faizine yönelik talebin reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğu miktarın sigorta genel şartları bahane edilerek düşük belirlenmesi, sigortacının sigortalısından daha az bir rakamdan sorumlu olduğunun düşünülmesi hatalı ve hukuka aykırı olduğu gibi müştereken ve müteselsilen sorumluluk esaslarına da aykırı olduğunu, sigorta şirketinin de, hukuk sistemi ve yerleşik yargıtay uygulamaları çerçevesinde gerçek zarar ilkesi gereğince belirlenecek müvekkilinin zararının tamamından (poliçe limitleri çerçevesinde) sorumlu olduğunu, davalı sigorta şirketi ile diğer davalılar arasında geçerli olan poliçe gereğince Sigorta Genel Şartları çerçevesinde yapılan hesaplamanın müvekkilini bağlayıcılığı olmadığı gibi Yargıtay’ın yerleşik kararlarına da aykırı olduğunu, kaldı ki davalılardan farklı sorumluluk miktarlarının oluşunun da hukuka, anayasaya ve kanunlara aykırı bir durum olduğunu, KTK. Madde 95’te “sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez” denmesinin de sigorta genel şartlarına göre belirlenen hesaplama yönteminin müvekkilini bağlayıcı olmadığının açık bir göstergesi olduğunu, bu nedenle değer kaybının, tüm davalılar yönünden gerçek zarar ilkesi gereğince belirlenmesi ve diğer davalılar için olduğu gibi davalı sigorta şirketi için de 40.000,00.-TL. olarak tespit edilmesinin hukuka uygun olan sonuç olduğunu, aksi bir düşünce ile değer kaybı miktarının tespiti diğer davalılardan farklı olarak sigorta genel şartları gereğince sigorta şirketi için 36.799,00.-tl. olarak tespit edilecek ise davalı sigorta şirketi lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, öncelikle davada karşı tarafın % 100 kusurlu olduğu ve taleplerinde haklılıklarının kesinleştiğini, Yerel Mahkeme kararında avans faizi taleplerinin yasal faiz olarak belirlendiğini, faizin, taleplerinde olduğu gibi avans faizi üzerinden belirlenmesi gerektiğini belirterek Yerel Mahkeme’nin kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yapılacak yargılama neticesinde, dava dilekçesindeki beyan ve talepleri doğrultusunda davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince verilen kararı sigortalıya izafe edilen %100 kusur yönünden kabul etmediklerini, gerek müvekkili sigorta şirketince açılan hasar dosyası ve Sigortacılık Kanunu 22. Maddesi uyarınca aldırılan yasal delil değeri taşıyan ekspertiz raporu ile başlı başına çeliştiğini, taraflara isnad edilen %50-%50 kusur oranlarına göre tespit olunan hasar bedelinin tamamının mevcut poliçe teminatı dahilinde dava açılmadan evvel ödenerek müvekkili sigorta şirketinin üzerine düşen tüm sorumluluğunu yerine getirdiğini, kusur yönnüden mevcut çelişki ve ihtilafları giderecek mahiyette adli tıp kurumu trafik ihtisas dairesi’nden ya da benzer bir üst kurumdan, rapora karşı itiraz dilekçeleriyle birlikte açıkça talepleri de bulunmasına rağmen, tüm haklı, somut itirazlarının ilk derece mahkemesince yok sayıldığını, değer kaybı ile ilgili olarak ise; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan aldırılan raporla müvekkili sigorta şirketi yönünden 36.799,00 TL., diğer davalı gerçek kişiler yönünden de 40.000 TL olarak belirlenen fahiş, abartılı, gerçeğe aykırı değer kaybı bedelini kesinlikle kabul etmediklerini, karara dayanak bilirkişi raporunda araçta oluşan hasar, hasar miktarı, hasarlanan bölgeler, hasarlanan parçaların yerleri ve özellikleri gibi hususlar ile mevcut hasar dosyasının en ufak bir inceleme, değerlendirmeye tabi tutulmadığını, gelişigüzel, bir hesaplama ile tümü afaki, abartılı ve hatalı oran, rakam ve katsayılar ile değer kaybının belirlendiğini, bu rakam bariz hatalı ve kabul edilemez bir rakam olduğu gibi müvekkili sigorta şirketince aynı formül ve hesaplama yöntemi kullanılmak suretiyle belirlenen değer kaybı bedeli arasında bariz çelişki ve farklılık mevcut olup ilk derece mahkemesince mevcut çelişki ve ihtilafların giderilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin tamamiyle eksik inceleme, usul ve yasaya aykırı bir şekilde vermiş olduğu kararın kaldırılmasına, açılan davanın reddine, müvekkili sigorta şirketinin mağduriyetinin önlenmesi bakımından da öncelikle tehir-i icra kararı verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan rapor ile değer kaybının, davalı gerçek kişiler yönünden 40.000-TL olarak belirlenmesinin fahiş, abartılı ve gerçeğe aykırı olup, gerçek değer kaybını yansıtmayan bu değer kaybını kesinlikle kabul etmediklerini, diğer davalı sigorta şirketince aynı formül ve hesaplama yöntemi kullanılmak suretiyle belirlenen değer kaybı bedeli ile arasında bariz çelişki ve farklılığın bulunduğunu, bu yönüyle de raporun eksik incelemeye, hatalı değerlendirmeye dayandığı, hükme esas teşkil edemeyeceğinin sabit olduğunu, raporda yapılan hesaplamaya esas alınan aracın kaza tarihi itibariyle ikinci el piyasa değeri ile kullanılan oran ve katsayıların çok fahiş, abartılı, hatalı ve gerçeğe aykırı rakamlar olduğunu, aynı zamanda özellikle hesaplamaya esas alınan aracın kaza tarihi itibariyle 2. el piyasa değerinin sadece tahmine, takdire dayalı olarak, soyut ve afaki bir şekilde ve tek bir kişiye sorulmak suretiyle belirlendiğini, raporda yapılmış hiçbir piyasa araştırması sonucu, alınmış emsal fiyat teklifleri, internet emsal satış ilanları örneği ve sair bulunmadığını, bu yönüyle de raporun eksik incelemeye dayandığını, karara dayanak yapılan bilirkişi raporunun, kusur konusunda taraflara %50-%50 kusur yükleyen gerek kazanın ardından düzenlenen kaza tespit tutanağı, gerek resmi nitelikteki tramer kayıtları, gerek diğer davalı sigorta şirketince açılan hasar dosyası ve Sigortacılık Kanunu 22. maddesi uyarınca aldırılan yasal delil değeri taşıyan ekspertiz raporu ile çeliştiğini belirterek; ilk derece mahkemesinin eksik inceleme ile usul ve yasaya aykırı bir şekilde vermiş olduğu kararın kaldırılmasına, nihayetinde açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazası nedeniyle, davacıya ait araçta meydana gelen değer kaybı nedeniyle bakiye tazminatın tahsili istemli tazminat davasıdır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmakla; karar davacı vekili, davalılar … ve … ile davalı … Sigorta A.Ş.vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen19/07/2019 tarihli raporda değer kaybı için seçenekli hesaplama yapıldığı, raporun davalı şahıslara tebliğ edildiği ancak rapora itiraz etmedikleri bu nedenle raporda tespit edilen hususların davalı şahıslar yönünden kesinleşmiş olduğu, kaldı ki raporda davalı sürücü …’ün %100 tam ve asli kusurlu olduğu yönünde tespit edilen kusur oranının, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma dosyasında alınan 12/12/2016 tarihli kusur raporu ile İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/424 E.-2018/453 K. sayılı dosyasında alınan kusur raporunda davalı …’ün asli ve tam kusurlu olduğu yönünde tespit edilen kusur oranları ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğundan davalıların kusur oranına yapmış oldukları itirazın yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.
Zarar ve zarar kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekmektedir. Yargıtay uygulamasına göre değer kaybı, aracın trafik kazası sonucu hasarlanıp onarılmasından sonraki değeri ile hiç hasarlanmamış haldeki değeri arasındaki farka ilişkin olup, araçtaki değer kaybı belirlenirken, aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki 2. el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin tespiti ve arasındaki fark göz önüne alınmaktadır. Tüm davalılar yönünden değer kaybı tazminatının aynı şekilde tespit edilmesi gerekir. Dolayısıyla davalı sigorta şirketi yönünden mahkemece bilirkişi raporunda Yargıtay uygulamasına göre hesaplama yapan seçenek yerine, genel şartlara göre hesaplama yapılan seçeneğin hükme esas alınması doğru olmamakla birlikte, davalı sigorta şirketinin sorumluluğun poliçe limiti ile sınırlı olduğu, her iki durumda da hesaplanan tazminatın sigorta poliçe limiti üzerinde olacağından, yapılan ödemenin poliçe limiti olan 31.000,00 TL’den mahsubu ile bakiye tazminatın ödenmesi gerekeceğinden, davacının bu yöne ilişkin itirazının sonuca etki etmeyeceği anlaşıldığından, belirtilen nedenlerle davacı ve davalıların itirazların esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekili ve davalılar vekillerinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekili ve davalılar vekillerinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/10/2019 tarihli 2018/1331 Esas ve 2019/1054 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA;
Davacıdan alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 125,50-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
Davalı … Sigorta A.Ş.’den alınması gereken 1.472,08-TL istinaf karar harcından peşin alınan 522,00-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 950,08-TL’nin davalı … Sigorta A.Ş.’den alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
Davalılar … ve …’den alınması gereken 2.086,87-TL istinaf karar harcından peşin alınan 522,00-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 1.564,87-TL’nin iş bu davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davacı vekili ve davalılar vekilleri tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 26/01/2023