Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2011 E. 2023/98 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2011
KARAR NO : 2023/98

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/06/2018 (Dava) – 18/02/2020 (Karar)
NUMARASI : 2018/725 Esas – 2020/132 Karar
DAVA : Tazminat (Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 19/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 19/01/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/02/2020 tarihli 2018/725 Esas ve 2020/132 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin sigortacısı olduğu … Fabrikası şantiyesinde hırsızlık olayı meydana geldiğini ve davalının da fabrikanın güvenliğini sağlayan şirket olduğunu, müvekkilinin hırsızlık olayı nedeni ile sigortalısına 442.579,41 TL ödeme yaptığını, Türk Ticaret Kanununun 1472. maddesi gereğince müvekkilinin halefiyet ilkesi gereğince sigortalısının yerine geçerek bu miktarın zarara sebebiyet verenden tahsil etme hakkının olduğunu, bu nedenlerle şimdilik 50.000,00 TL’ nin 27.02.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte hüküm altına alınmasına karar verilmesini talep etmiş olmakla yapılan açık yargılama sonunda;
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sigortacının aktif husumet ehliyetinin varlığını ispatlaması gerektiğini,davacı tarafın müvekkili şirketin zarardan sorumlu olduğuna dair beyanlarını kabul etmediklerini, müvekkilinin sözleşme gereği üstlendiği yükümlülükleri tam olarak yerine getirdiğini, müvekkili şirketin olayda bir kusurunun bulunmadığını, müvekkili şirket tarafından hazırlanan risk analizi raporuna göre alınması gereken önlemlerin, eksikliklerin dava dışı sigortalıya bildirildiğini, dava dışı Sigortalının gereken önlemleri almadığını, müvekkili şirkete de güvenlik görevli sayısının azaltılması konusunda talimat verdiğini, dava dışı sigortalı … Söke Çimento şirketi tarafından müvekkili şirkete kabloların döşendiği hususunda herhangi bir bilgi verilmediğini, ayrıca hırsızlığın meydana geldiği varsayılan tren yoluna bakan yerdeki güvenlik noktasının da dava dışı sigortalı şirket yetkililerinin talimatı ile boşaltıldığını, davanın müvekkili şirketin veya çalışanlarının kusurları ile 3.kişilere verebilecek zararları teminat altına alan …. Türkiye Şubesine ihbar edilmesini, tüm bu nedenlerle davacı yanın aktif husumet ehliyetinin bulunmadığının tespiti halinde, davanın aktif husumet yokluğundan usulden reddine ve her halükarda davacı yanın davası haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olup davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece, ”…Davanın KABULÜ İLE; fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 50.000,00.-TL bedelin 27/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sigortalı şirket, alacağını müvekkili şirkete temlik ettiğinden TBK.m.183 gereği ödenen tüm hasar bedelinin taraflarınca davalıdan talep edilebileceğini, eksik sigorta indirimi yapılması ve muafiyet uygulanması hususlarının müvekkili şirketin insiyatifinde olan hususlar olduğunu, müvekkili şirket bu indirimleri yapmadan gerçek hasar bedelini sigortalısına ödemekte serbest olup alacağın temliki söz konusu olduğundan, müvekkili şirketin rücu edebileceği rakam belirlenirken, poliçe hükümleri dikkate alınmadan gerçek hasar bedelinin tespit edilmesi gerektiğini, dolayısıyla müvekkili şirketin ödediği tüm bedeli, zarardan sorumlu olan davalıdan talep edebileceğini, bilirkişi raporunda ve mahkeme’nin kararında da belirtildiği üzere çalınan malzeme 7000 metre uzunluğunda ve 18 ton ağırlığında olup bu malzemenin çalınmasının çok uzun süren bir zaman zarfında çokça kişi tarafından gerçekleştirildiğini, hırsızlık hadisesi gerçekleştirilirken demir çift sürgülü üzeri kalın zincir ile sarıldığını ve üzerinde bulunan asma kilitin kırılarak açıldığını, beton tünele girildiğini, beton tünel içerisindeki elektrik akımının kesildiğini, 95 kez kesi işlemi yapılarak kabloların taşınabilecek şekilde kısaltıldığını, çalınan kabloların olay yerinden fabrika dışında bulunan ve 18 ton yük taşıyabilecek bir araca yüklendiğini, bütün bu süreçler dikkate alındığında; hırsızlık hadisesinin saatlerle ifade edilebilecek zaman zarfında gerçekleştiğinin tespit edildiğini ayrıca tünelde bu işlemlerin yapılabilmesi için devamlı veya ihtiyaç halinde kullanılabilecek ışık kaynağından yararlanılması gerektiğinin tespit edildiğini, açık alanda oldukça ağır ve büyük kabloları sürükleyerek götüren kalabalık bir grubun, gece devriye gezen güvenlik görevlisi tarafından fark edilmemesinin, güvenlik zaafiyetinin ne derece büyük olduğunu gösterdiğini, güvenlik hizmeti konusunda bilgi sahibi olan, bu işin gerçekleştirilme şekli ve düzeni konusunda ehil olan kişinin sigortalı şirket olmadığını, sigortalı şirketin zaten bu hususlar konusunda bilgi sahibi olmadığı ve bu alanda faaliyet göstermediği için, uzmanlığı ve faaliyet konusu güvenlik hizmeti vermek olan davalıdan hizmet aldığını, bu sebeple, sigortalı şirkete “aksaklıkların tespit edilerek giderilmesi” gibi bir yükümlülük yüklemenin hakkaniyete aykırı olduğunu, davalı tarafça Risk Analiz Raporu’nun Ocak 2017 de sigortalı şirkete tebliğ edildiği iddia edilmekte ise de, Risk Analiz Raporuna ilişkin mail yazışmasının 23/03/2018 tarihinde yapıldığını, yani söz konusu yazışmanın; hırsızlık hadisesinin meydana gelmesinden sonra yapıldığını, bunun da yapılan yazışmanın, davalı tarafça sadece kendisini garantiye almak amacıyla gerçekleştirildiğini ortaya koyduğunu, kaldı ki; sigortalı şirket tarafından bazı bölgelere yeni güvenlik noktalarının konulmasının davalıdan talep edildiğini, ayrıca davalı tarafın, etkin ve yeterli güvenlik hizmeti sağlamadığı gibi, denetleme görevini de yerine getirmediğini belirterek; ilamının gerekçe kısmının yeniden incelenerek, talepleri gibi müvekkilinin sigortalısına ödeme yaptığı tutar üzerinden ve davalının %100 kusurlu olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı taraf dava dilekçesinde 442.579,41TL ödeme yaptığını iddia ederek davayı 50.000 TL’ den kısmi olarak açmış olup işbu durumun hukuka aykırılık teşkil ettiğini, davacı tarafça ödenen tutar üzerinden rücu davası açılması gerekmekte iken kısmi dava açılması açıkça hukuka aykırılık teşkil etmekte olup eksik harcın tamamlanması gerektiği hususunun mahkemece değerlendirilmediğini, yerel mahkeme kararında bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuş ise de, bilirkişi raporuna itiraz dilekçelerinde de ayrıntılı olarak belirttikleri üzere, bilirkişi raporunda müvekkili şirkete atfedilen kusur oranının kabulünün mümkün olmadığını, söz konusu oranın hangi kriterler esas alınarak ve ne şekilde hesaplandığının belirsiz olduğunu, dolayısıyla bilirkişi raporunun hükme esas alınmaya ve denetime elverişli olmadığını, müvekkili şirketin sigortalı … Çimento şirketi ile arasında akdedilen sözleşmede öngörülen tüm yükümlülüklerini süresinde ve gereği gibi ifa ettiğini, sözleşmede belirtildiği gibi çalışanlarına ilişkin her türlü iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini aldığını, sözleşmede öngörüldüğü şekilde tüm çalışanlarını “Özel Güvenlik Eğitim Sertifikası” bulunan kişilerden seçtiğini, her türlü eğitimi eksiksiz almalarını sağladığını, sözleşme ile müvekkili şirketin görevleri ve görev alanı açıkça belirlenmiş olup müvekkili şirketin, sigortalı …. Çimento şirketi ile arasındaki sözleşme uyarınca devamlı olarak üstlendiğini, özellikle de aksaklıkların raporlanması dahil, tüm görevleri gereği gibi yerine getirdiğini, dava dışı sigortalı … Çimento şirketinin bu sözleşme kapsamında yetkilendirdiği kişilerin emir ve talimatlarına uygun hareket ettiğini, dava dışı sigortalı … Çimento şirketinin, müvekkili şirket tarafından yapılan tüm sözlü ve yazılı uyarılara rağmen hiçbir surette herhangi bir güvenlik önlemi alınmadığını, kamera sistemi kurulmadığını, gerekli aydınlatmayı sağlamadığını ve sözleşme uyarınca kendi üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini, Ocak 2017′ de Risk Analiz Raporunu alıp sonrasında müvekkili şirket yetkilileri ile yapılan toplantıda güvenlik görevlisi sayısını arttıracağını, sonrasında da yatırım sahası şartlarına göre en kısa zamanda kamera ve duvar yapımını gerçekleştireceğini bildiren dava dışı sigortalının, bir ay sonra aksine yatırım sahasında çalışan güvenlik görevlisi sayısını azaltması dahi dava dışı sigortalının kusurunun bilirkişilerce tespit edilen orandan çok daha fazla olması gerektiğini açıkça ortaya koyduğunu, bilirkişi raporundaki aleyhe tespit ve yorumları kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, bütün tesis arazisinin 430.000 m2 ve yatırım alanının 220.000 m2 olduğu, dava dışı sigortalının talimatları ile bu denli büyük bir alanın kamera ve sair önlemler alınmaksızın sadece 13 güvenlik görevlisi ile korunmaya çalışıldığı, hırsızlık olayının yer altında gerçekleştiği, yer altındaki galerilerden ilerlenildiği için güvenlik görevlileri tarafından fark edilemediği hususları göz önüne alındığında müvekkili şirkete bu denli yüksek oranda kusur atfedilmesinin açıkça hukuka aykırılık teşkil ettiğini, somut olayda aydınlatma ve kamera sisteminin temini, kurulumu, montajı, çevreye duvar örülmesi, tel örgülerdeki yıpranma ve kopmaların onarılması, tel örgü yüksekliğinin arttırılması, dikenli veya jiletli tel ile desteklenmesi gerektiği hususunda müvekkili şirketin defalarca sözlü ve yazılı uyarıda bulunduğu, ancak buna rağmen sözleşme uyarınca dava dışı sigortalının yükümlülüğü olan işbu hususların hiçbirinin gerçekleştirilmediğini belirterek usul ve yasaya aykırı kararın kaldırılmasına ve davacı yanın haksız ve mesnetsiz davasının reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; İnşaat Tüm Riskler Sigorta Poliçesi kapsamında hırsızlık nedeniyle sigortalıya ödenen tazminatın rücuen tahsili istemine istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup, karar davacı vekili ve davalı vekilince istinaf edilmiştir.
İş güvenliği-elektirik, güvenlik ve sigorta alanında uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 15/11/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; sigorta şirketi tarafından sadece muafiyet uygulaması yapılacağından sigortalısına 92.585,21-TL zarar ödemesi yapılabileceği, bilirkişi heyeti tarafından iş bu zararın meydana gelmesinde Özel Güvenlik firmasının %80 kusurlu olduğu tespit edilmekle güvenlik firmasından talep edilebilecek miktarın 310.293,78-TL olduğu, davacı sigorta şirketi tarafından dosyaya sunulan dekontlar incelendiğinde sigortalısı … firmasına toplam 106.682,00 Euro ödeme yaptığı, davacı sigorta şirketi tarafından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000,00-TLsının 27/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile talepte bulunduğunu bildirilmiştir.
Somut olayda; tarafların süresinde bilirkişi raporuna somut gerekçelerle itiraz ettikleri, ancak mahkemece tarafların itirazları hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmeyerek savunma haklarının kısıtlandığı, tarafların itirazlarını karşılar şekilde ek rapor ya da başka bir heyetten yeniden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği halde eksik incelemeye dayalı karar verildiği anlaşıldığından, tarafların itirazlarının belirtilen yönden kabulü ile kararın kaldırılması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18/02/2020 tarihli 2018/725 Esas ve 2020/132 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre davacı ve davalının sair istinaf nedenlerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı ve davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
5-İstinaf aşamasında davacı ve davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 19/01/2023