Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1989 E. 2023/145 K. 01.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1989
KARAR NO : 2023/145

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/02/2018 (Dava) – 06/02/2020 (Karar)
NUMARASI : 2018/168 Esas – 2020/109 Karar
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat (Ölüm Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ : 01/02/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 01/02/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/02/2020 tarihli 2018/168 Esas ve 2020/109 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi …’nın olay günü olan 02/11/2017 tarihinde trafik kurallarına uygun yürürken davalı …’ın sürücüsü olduğu ve diğer davalı … Kooperatifi’ne ait … plakalı aracı hatalı kullanımı nedeniyle muris …’nın ölümüne neden olduğunu, olay yerinden derhal hastaneye kaldırılan müteveffanın kurtarılamayarak vefat ettiğini, kaza tespit tutanağından görüldüğü üzere olayın oluşumunda davalı …’ın asli kusurlu olduğunu, aracın davalı … Şirketi tarafından sigortalı olduğunu, geriye mirasçıları eşi … ile evli kızı …’nın kaldığını, davalı … hakkında İzmir 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/98 E. sayılı dosyasında …’yı taksirle öldürmekten dava açıldığını, davalı … Şirketinin …’ya 42.536,00-TL ödeme yaptığını, ancak bu ödemenin yetersiz olduğunu, ibranamenin iptali ile bakiye zararı istediklerini, müteveffanın ölümüyle müvekkili …’nın destekten yoksun kaldığını, başka yerden de geliri olmadığını, kaza sonrası …’nın ağır yaralandığını ve hastane tedavi giderlerinin de olduğunu, Yargıtay kararları uyarınca bunların da uzman bilirkişiye hesaplatılarak hüküm altına alınması dileğinde bulunduklarını, müteveffanın ölümüyle mirasçı müvekkillerinin tarifi mümkün olmayan acı ve elem duyduklarını, bunun için manevi tazminat talepleri olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 6100 sayılı Yasa’nın 107.maddesi uyarınca şimdilik, davacı eş için 10.000-TL olarak belirledikleri destekten yoksun kalma tazminatı ile ölüm öncesi tedavi giderlerinin bilirkişi incelemesi sonucunda belirlenen rakama göre arttırılmak kaydıyla olay tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek avans faiziyle birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline (sigorta şirketi için sorumlu olduğu limitle sınırlı kalmak kaydıyla), ayrıca müvekkili eş … için 60.000,00-TL manevi, kızı … için 40.000,00-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 100.000-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek avans faiziyle birlikte davalı … şirketi haricindeki davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, talep açıklama beyanı ile 10.000-TL maddi tazminatın 2.000-TL’sinin tedavi gideri ve bakiyenin destekten yoksun kalma tazminatı olduğunu açıkladığı görülmüştür.
CEVAP:
Davalı … AŞ. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı … için 42.536,00-TL’nin 22/12/2017 tarihinde ibraname karşılığında davacı vekiline ödendiğini ve müvekkili şirketin ibra edildiğini, kayıtsız ve şartsız ibra edilmiş olan müvekkili şirket açısından davanın reddi gerektiğini, ibranamenin geçersizliğinin ancak tutarda açıkça ve fahiş bir fark olması halinde kabul edilebilir olduğunu, dava konusu olayda böyle bir durum söz konusu olmadığından ibranamenin geçersizliğinden bahsedilemeyeceğini, ödeme tarihindeki veriler dikkate alınarak tazminat hesaplaması yapılması, bu hesaplamaya göre bulunan miktar ile yapılan ödemenin mukayese edilmesi, bariz bir fark yok ise davanın reddedilmesi, yetersizlik olgusu var ise; bu sefer rapor tarihindeki verilere göre, evvelce yapılan ödemelerin faiz uygulanarak güncellenmesi suretiyle nihai tazminat rakamının belirlenmesi gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, olay tarihinden itibaren faiz talep edilemeyeceğini, gerekli tüm belgelerle birlikte yapılan müracaattan 8 işgünü sonrasından itibaren, böyle bir müracaat bulunmadığı takdirde ise, ancak dava tarihinden itibaren faiz talep edilebileceğini, davacı tarafın avans faiz talebinin de hatalı olduğunu, haksız fiillerden mütevellit tazminat taleplerinde temerrütten itibaren yasal faiz talep edilebileceğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … Kooperatifi vekili cevap dilekçesinde özetle; olayın oluşu ve gelişiminin davacı tarafın anlattığı şekilde olmadığını, kazanın meydana geldiği yerin köy meydanı olduğunu, herhangi bir trafik levhası, işareti, yönlendirme tabelası bulunmadığını, müvekkili …’ın köy meydanının dolu olması sebebi ile aracını geri manevra yaptırmak zorunda kaldığını, hareket ettirmeden önce ön ve arka tarafını kontrol ettiğini, kimse olmadığını gördükten sonra aracı geriye doğru yavaş yavaş hareket ettirdiğini, müteveffa …’nın trafik kurallarına uygun yürüdüğünün iddia edildiğini, bu hususun doğru olmadığını, vefat eden …’nın 82 yaşında olması ve fiziki rahatsızlıklarından kaynaklı aracın kör noktasında kaldığını, yaşa bağlı kulaklarının ağır işitmesi nedeni ile de aracın sesini duymaması sureti ile istenmeyen bu üzücü olayın gerçekleştiğini, asli kusurun müvekkili …’a ait olduğu iddiasının doğru olmadığını, davacı tarafın talep ettiği tazminat miktarının yerleşik Yargıtay kararları uygulamasında fazla olduğunu, müvekkilinin ve ailesinin kaza anında, hastane aşaması ve cenaze dahil her an müteveffanın ailesinin yanında olduğunu, müteveffanın 82 yaşında vefat ettiğini, talep edilen destekten yoksun kalma tazminatının ve diğer tazminat miktarının da Yargıtay uygulamalarına göre yüksek olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; 02/11/2017 tarihinde davalı … yönetimindeki … plakalı araç ile yaya halinde olan davacıların murisi …’ya çarpması neticesinde ölümlü trafik kazası meydana geldiği, alınan 12/11/2018 havale tarihli kusur raporuna ve Ankara Trafik İhtisas Dairesinin kusur raporuna göre; davalı sürücü …’ın %75 oranında kusurlu olduğu, müteveffa yaya …’nın %25 oranında kusurlu olduğu, mahkemece benimsenen hesap bilirkişisinin raporuna göre; 01.06.2015 tarihli trafik sigortası poliçesi genel şartlarında belirlendiği şekilde TRH 2010 yaşam tablosu ve %1,8 teknik faiz uygulanmak sureti ile ve devre başı ödemeli belirli süreli rant yöntemi ile yapılan hesaplamalara göre …’ya yapılan ödeme tarihi olan 22.12.2017 itibari ile destekten yoksun kalma alacağının 32.029,10 TL olduğu, sigorta şirketinin ise kendisine 42.536,00-TL ödediği, bu nedenle sigorta şirketi tarafından karşılanmayan DYKT alacağının bulunmadığı anlaşıldığından bu talep yönünden davanın reddine karar verildiği, SGK tarafından karşılanmayan ölümden önceki tedavi amaçlı yol, yeme içme giderinin kusur oranına göre 375,00 TL olduğu anlaşıldığından davacı …’nın tedavi giderine ilişkin davasının kısmen kabulü kararı verildiği, haksız fiile ilişkin davalarda olay tarihinden itibaren, sigorta şirketi yönünden ise daha önce temerrüde düşürüldüğü ispat edilemediğinden ödeme tarihi itibari ile faiz talep edilebileceği anlaşıldığından araç işleteni ve sürücü yönünden olay tarihi olan 02/11/2017 tarihinden, sigorta şirketi yönünden ise ödeme tarihi olan 22/12/2017 tarihinden itibaren aracın ticari olarak kullanılması sebebi ile ticari faiz işletilmesi gerektiği kanaatine varıldığı, manevi tazminat yönünden yapılan değerlendirmede; olay nedeni ile davacıların elem duyduğunun sabit olduğu, davalı sürücü …’ın meydana gelen kazada %75 oranında kusurlu olduğu, manevi tazminatın zenginleşme aracı olmadığı, manevi tatmin duygusu oluşturacak miktarda olması gerektiği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kazanın meydana geliş şekli, müteveffanın yaşı nazara alınarak 35.000,00 TL manevi tazminatın davacı … ve 25.000,00 TL manevi tazminatın davacı … bakımından uygun olduğu kanaatine karar verilerek, sonuç olarak; DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE, DAVACI …’NIN DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATINA YÖNELİK DAVASININ REDDİNE, davacı …’nın TEDAVİ GİDERİNE İLİŞKİN DAVASININ KISMEN KABULÜ İLE 375,00 TL TEDAVİ GİDERİNİN davalı … şirketi yönünden 22/12/2017 tarihinden itibaren, davalılar …. Kooperatifi ve … yönünden 02/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen davalılar … Kooperatifi, … ve … AŞ’dan alınarak davacı …’ya verilmesine, DAVACI …’NIN MANEVİ TAZMİNAT TALEBİNİN KISMEN KABULÜ İLE; 35.000,00 TL MANEVİ TAZMİNATIN davalılar … Kooperatifi ve …’dan 02/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, DAVACI …’NIN MANEVİ TAZMİNAT TALEBİNİN KISMEN KABULÜ İLE; 25.000,00 TL MANEVİ TAZMİNATIN davalılar … Kooperatifi ve …’dan 02/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacılar vekili tarafından, “…Dava dilekçesinde belirttikleri hususlarda yeterli araştırma yapılmaksızın, eksik inceleme ile karar verildiğini, uzman olmayan bilirkişi tarafından verilen rapora itirazları değerlendirilmeden ve Yargıtay’ın emsal içtihatlarına da aykırı biçimde yeni bir rapor alınmadan hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, sunmuş oldukları delillerin tamamının iddialarını ispat ettiğini, mahkemenin karar gerekçesinde belirttiği hususların delilleri ile çeliştiğini, destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin hesaplama yöntemini kabul etmediklerini, müteveffanın muhtemelen 87 yaşına kadar yaşayacağı ihtimaline göre yapılan hesaplamanın doğru olmadığını, hesaplamanın 22.12.2107 tarihi itibariyle yapılmasının da doğru olmadığını, hesaplamanın dava tarihindeki verilere göre hesaplanması gerektiğini, müvekkilinin kaza tarihi itibariyle yaşının 68 olmayıp 67 olduğunu, müvekkilinin yaşı ile ilgili yanlış hesaplama yapıldığını, ayrıca, 2017 yılında net asgari ücretin 1.404,00-TL olduğunu, hesaplamada bu miktarın dikkate alınması gerektiğini, müteveffanın da ölüm tarihi itibariyle 80 yaşında olup henüz 81 yaşına girmediğini, kaza tarihinin 03.11.2017 olduğunu, 28.11.1936 doğum tarihli olan müteveffanın kaza tarihinde 80 yaşında olduğunu, bu nedenle hesabın yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini, pasif dönem hesabının bu nedenle eksik hesaplandığını, hesaplamanın yeniden müvekkili lehine olan ve Yargıtayın benimsediği usule göre yapılması konusunda itiraz ettiklerini, manevi tazminat taleplerinde mahkemece belirlenen rakamların, müvekkillerinin çektiği acı ve elemi telafi etmekten uzak olduğunu, manevi tazminat taleplerinin rakamsal bazda son derece yerinde olduğunu, makul karşılanacak seviyede olduğunu…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
Davalılar … ve … Kooperatifi vekili tarafından, “….Mahkeme kararını sadece manevi tazminat yönünden istinaf ettiklerini, müvekkilinin davranışsal sorumluluk anlamında elinden geleni yaptığını, davacı tarafın ailesinin yanında olduklarını, vefat edenin olay tarihinde 80 yaşında olduğunu, olayın oluş biçiminde % 25 kusurlu olduğunu, takdir edilen manevi tazminat miktarının yüksek olduğunu, Yargıtay kararlarına da uygun olmadığını….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma, tedavi gideri ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davacılar vekili ile davalılar … ve … Kooperatifi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, kusur yönünden tarafların istinafa gelmediği ve bu hususun kesinleştiği anlaşılmıştır.
2-Davacılar vekili aktüer raporuna yönelik istinaf itirazlarında bulunmuş olup, bir kısım itirazları ek aktüer raporu ile karşılanmışsa da, hesaplama yöntemine dair istinaf itirazının kabulü gerekmiştir. Şöyle ki, bilindiği üzere trafik kazasında bedensel zarara uğrayan ve buna dayalı olarak işgücü kaybı tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında,Yargıtay tarafından da tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Diğer yandan; Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, TRH 2010 yaşam tablosuna göre, %1,8 teknik faiz uygulanmadan ve Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen “progresif rant yöntemi” kullanılarak yapılması gereklidir (Bu yönde bknz. Yargıtay 4. HD 2021/15412 E.- 2022/10678 K). Mahkemece hükme esas alınan aktüer raporunda da TRH 2010 tablosu kullanılmış ise de, 1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü uygulandığı görülmekle, bu hesap yöntemi doğru olmamıştır. Ek aktüer raporunda progresif rant yöntemi kullanılarak yapılan hesaplamada ise bu defa PMF yaşam tablosu esas alınmış olduğundan ek aktüer raporu da hüküm kurmaya yeterli değildir. Mahkemece yapılacak iş; davacı tarafın itirazlarını da karşılayacak ve denetime elverişli şekilde, TRH 2010 tablosu ve progresif rant formülü kullanılarak, bilinen dönem hususunda güncel veriler de dikkate alınarak, ayrıntılı ek aktüer raporu alınıp sonucuna göre dava öncesi ödemenin yeterli olup olmadığının tespitine göre bir karar verilmesinden (istinaf kapsamlarına ve usuli müktesep haklara da dikkat edilerek) ibarettir.
3-Manevi tazminat tutarları yönünden her iki taraf da istinafa gelmiş olup, davacı tarafça talep edilen tutar ve mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarları da dikkate alınarak yapılan değerlendirmede; müteveffanın kazadaki kusur durumuna, yaşına, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın oluş şekline ve tüm dosya kapsamına göre, mahkemece hüküm altına alınmış olan manevi tazminat tutarları bakımından bir isabetsizlik görülmediğinden, her iki tarafın da bu yöndeki istinaf itirazlarının ayrı ayrı reddi gerekmiştir.
4-Kabule göre, davacının dava dilekçesindeki faiz talebi “avans faizi” iken, mahkemece hüküm fıkrasında “ticari faiz”iyle denilerek hüküm tesis edilmesi de hükmü müphem hale getirdiğinden, yerinde görülmemiştir.
5-Yine kabule göre, mahkeme hükmünün 1.fıkrasındaki son cümledeki; “Davacı …’nın manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 25.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … Kooperatifi ve …’dan 02/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine” şeklindeki kısım, tavzih kararı ile “….davacı …’ya verilmesine” şeklinde düzeltilmiş ve anılan yanlışlığın cümle başlangıç şekline göre maddi hata olduğu anlaşılmışsa da, mahkemece yeniden verilecek kararda bu hususun da düzletilmesine dikkat edilmesi için burada eleştiri yapılması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalılar … ve … Kooperatifi vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-1. madde uyarınca esastan reddine, davacılar vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar … ve … Kooperatifi vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacılar vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜNE; İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/168 Esas – 2020/109 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacılar vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
5-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davacılar tarafından yatırılan 54,40-TL istinaf karar harcının istek halinde davacılara iadesine,
b-Davalılar … ve … Kalkınma Kooperatifi’nden alınması gereken 4.124,21-TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.031,50-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 3.092,71-TL’nin bu davalılardan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
6-İstinaf aşamasında davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
7-İstinaf aşamasında davalılar … ve … Kooperatifi’nce yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
8-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
9-Kararın taraflara tebliği, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 01/02/2023