Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1979 E. 2023/6 K. 11.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1979
KARAR NO : 2023/6

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/04/2017 (Dava) – 17/12/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/453 Esas – 2019/1413 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 11/01/2023
KARARYAZIM TARİHİ : 11/01/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/12/2019 tarihli ve 2017/453 Esas – 2019/1413 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’ın yönetimindeki … plakalı araç ile 09/08/2015 tarihinde Kemalpaşa İlçesi, Sütçüler Mahallesi, Cennet Bahçe Mezarlığı Mevkii’ne geldiğinde viraja hızlı girmesi nedeniyle şerit ihlali yaptığını ve bu sırada karşı yönden gelen müvekkili … yönetimindeki … plakalı araca çarptığını, bu kazada müvekkili …’nın eşi, diğer müvekkillerinin babası ve müvekkili …’un kayınpederi olan …’ın vefat ettiğini, kaza tespit tutanağı ile bilirkişi raporuna göre kazanın oluşunda davalı sürücünün tam kusurlu olduğunu, müvekkili …’ın kaza nedeniyle sol omzunun kırıldığını ve dizlerinin altında iki ayağının zedelendiğini, 15 gün yürüyemediğini, müvekkilinin hastanede tedavi gördüğünü, müvekkili …’un eşinin kullandığı araçta kemeri bağlı olmasına rağmen yaralandığını, belinde ve omurgalarında kırık oluştuğunu, göğsünden yaralandığını, hastanede tedavi gördüğünü, müvekkillerinden …, … ve …’ın davalının sebebiyet verdiği kazadan dolayı babalarını kaybettiklerini, günlerce annelerine baktıklarını, …’ın vefat ettiğinde 80 yaşında olmasına rağmen hiçbir hastalığının bulunmadığını ve adına şirketi olan bir vergi mükellefi olduğunu, vefatından iki yıl öncesine kadar aktif çalışma hayatının bulunduğunu, dava konusu kaza ile ilgili ceza yargılamasının İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/411 Esas sayılı dosyasında yürütüldüğünü, bu dosyada kusur raporunun aldırıldığını, müvekkillerinin, …’ın vefatı sebebiyle onun maddi desteğinden yoksun kaldıklarını ayrıca manevi zarar gördüklerini, müvekkillerinin cenaze ve defin giderlerinin oluştuğunu, … plakalı aracın ZMMS poliçesinin davalı sigorta şirketi tarafından düzenlendiğini, bu aracın diğer davalı şirkete ait olduğunu, tüm davalıların zarardan sorumlu olduklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkili … için 4.900,00-TL, … için 4.900,00-TL, … için 4.900,00-TL, … için 4.900,00-TL, … için 4.900,00-TL ve … için 4.000,00-TL olmak üzere toplam 28.500,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının, 200,00-TL cenaze ve defin giderlerinin davalı … için kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte, diğer davalılar için ise temerrüt tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle birlikte, müvekkili … için 10.000,00-TL, … için 10.000,00-TL, … için 10.000,00-TL, … için 10.000,00-TL, … için 10.000,00-TL ve … için 10.000,00-TL olmak üzere toplam 60.000,00-TL manevi tazminatın davalı …’dan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesi gereğince dava yoluna gidilmeden önce sigorta şirketinin yazılı olarak başvurulması gerektiğini, müvekkiline herhangi başvuru yapılmadığını, … plakalı aracın ZMMS poliçesinin müvekkili tarafından düzenlendiğini, müvekkilinin sorumluluğunun poliçe limiti ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında olduğunu, öncelikle kusur durumunun ortaya konması gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek ile birlikte vefat edenin vefatından önceki sürekli ve düzenli desteğinin maddi olgularla ispat edilmesi gerektiğini, müvekkilinin ödeme yükümlülüğünün dava tarihinde muaccel hale geldiğini, bu nedenle faizin başlangıç tarihinin dava tarihi olacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; cenaze gideri ve masrafların tespit edilebilir nitelikte olması nedeniyle belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davacı tarafın bu masrafları tam ve kesin olarak bildirmeleri ve bu konuda kendilerine kesin süre verilmesi gerektiğini, kaza ile ilgili olarak İzmir Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/411 Esas sayılı dosyada yargılama yapıldığını, dosyanın temyiz aşamasında olduğunu, kararın kesinleşmediğini, kesinleşmesinin beklenmesini gerektiğini, ceza dosyasında aldırılan bilirkişi raporlarına itiraz ettiklerini, kusur durumunu kabul etmediklerini, vefat edenin 80 yaşında olmasının ve çalışamayacak durumda bulunmasının gelir ve tazminat hesabında dikkate alınması gerektiğini, davacıların vefat eden ile aynı çatı altında yaşamayan, kendi gelirleri olan kişiler olduklarını, vefat edenden destek almadıklarını, müvekkilinin işten ayrıldığını, yeni iş arayışında olduğunu, bankalara yüklü miktarda kredi borçlarının bulunduğunu, maddi sıkıntılarının olduğunu, yüksek miktarda belirlenecek tazminatın müvekkilinin mahvına neden olacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile özetle; davanın hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin işleten sıfatının bulunmadığını, zira dava konusu aracın diğer davalı … tarafından 03/08/2015 tarihinde kiralandığını, bu nedenle müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, müvekkilinin faaliyet alanının araç kiralama olduğunu, aracın kira ilişkisi çerçevesinde davalı …’ın kullanımında olduğunu, bu hususun araç kiralama sözleşmesi ve teslim formu ile müvekkilinin ticari defterlerinden açıkça görüleceğini, işleten sıfatının aracı kiralayana geçeğini, davanın kısmi ya da belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, kusura ilişkin iddiaları kabul etmediklerini, yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda kusur durumunun belirleneceğini, davacı tarafın maddi tazminat isteklerini de kabul etmediklerini, var olduğu ileri sürülen zararın davacı tarafça ispatının gerektiğini, istenen tazminat miktarının yüksek olduğunu ve sebepsiz zenginleşmeye sebebiyet vereceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince “…1-Davalı sigorta şirketi hakkındaki ve davalı … A.Ş. hakkındaki maddi tazminat davasının feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Davacı …’nın davalı … hakkındakı maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile; 41.807,70 TL’si destekten yoksun kalma tazminatı ve 1.200,00 TL’si cenaze defin gideri olmak üzere toplam 43.007,72 TL maddi tazminatın davalı …’dan alınarak, davacı …’a verilmesine,
Bu miktarın 28.700,00 TL’sine dava tarihinden itibaren, kalan kısmına ise 02/07/2019 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, davacı …’ın fazlaya ilişkin isteğinin reddine,
3-Diğer davacıların maddi tazminat isteklerinin REDDİNE,
4-Davacı tarafın manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile; davacılardan … için 10.000,00-TL, … için 8.000,00-TL, … için 8.000,00-TL, … için 8.000,00-TL, … için 8.000,00-TL ve … için 8.000,00-TL olmak üzere toplam 50.000,00-TL manevi tazminatın davalı …’dan 09/08/2015 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte alınarak, davacılara verilmesine, Davacı tarafın manevi tazminatla ilgili fazlaiya ilişkin isteğinin reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin davalı sigorta şirketi açısından verilen ibranameyi geçerli saydığını, ibranamenin bilirkişi raporu öncesi verildiğini ve hakkaniyet ilkesi açısından makbuz niteliğinde sayılması gerektiğini, yerel mahkemenin belirttiği şekilde kesin feragat olarak kabul edilmesinin hakkaniyet ilkesine aykırı olduğunu, ayrıca müvekkillerinin sigorta şirketine tazminatı almadan önce başvurduklarını, müteveffanın yaşına göre, gayet sağlıklı, hiç bir hastalığı olmayan, tüm evlat ve torunlarına destek olan onları her hafta toplayan sağlıklı bir birey olduğunu, müteveffanın, davacı …’la birlikte yazları Ömür Beldesi’nde olan yazlıkta kaldıklarını, müteveffa vefat ettikten sonra, davacı …’ın yazlığa bile gidemediğini, ayrıca …, …, … ve müteveffanın aynı araç içerisinde bulunduklarını, kazada … ve …’ın da yaralandıklarını, davacı …’ın hala sağ kolunu tam kullanamadığını, dosyada bulunan raporlarda davacı …’da 5.derece kırık oluşmuş diğer davacı …’de ise 4.derece kırık mevcut olduğunun beyan edildiğini, davacı … ve …’nin yaşanan olay sebebiyle antidepresan kullandıklarını, ayrıca …’a yaşanan kaza sebebiyle yaralandığı için maddi tazminata hükmedilmesi gerektiği gibi manevi tazminatın da daha yüksek tutulması gerektiğini, dinlenen tanık beyanlarında vefat sebebiyle tarafların duyduğu acı, elem, keder hakkında beyanda bulunduklarını, yerel mahkemenin müvekkilleri açısından verdiği tazminat miktarlarının oldukça düşük olduğunu, yerel mahkemenin davalı … A.Ş. lehine vekalet ücretine hükmetmesinin hatalı olduğunu, dava açılırken davalı … ile diğer davalı … arasındaki kira ilişkisini müvekkilinin ve diğer davacıların bilebilmesinin mümkün olmadığını, müvekkil aleyhine davalı … firması lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini, davalı … firması maliki olduğu … plakalı aracı araç sürücüsü …’a kiraladığını, bu kira sözleşmesinin muhtemelen kısa süreli bir kira sözleşmesi olduğunu, ayrıca araç için yapılan ZMMS poliçesinde muhatabın … firması olduğunu, sadece aracı, kiralamış olmasının davalı … firmasını sorumluluktan kurtarmayacağını, diğer davalı … ve … firması arasında uzun süreli bir kira ilişkisinin mevcut olmadığını, davalı; … firmasının işleten sıfatının olayda mevcut olduğunu, ayrıca olayla ilgili daha önce keşif yapıldığını ve bilirkişi raporu alındığını, sürücü …’ın olayda asli kusurlu olduğunun sabit olduğunu, İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi 2015/411 Esas Sayılı dosyasında, davalı … firmasının malen sorumlu firma niteliğinde olduğunu, müvekkillerinin iyi niyetli olduklarını, ancak yerel mahkemece vekalet ücretine hükmedildiğini, ayrıca mahkemece davalı … lehine mükerrer vekalet ücretine hükmedildiğini, müvekkili …’a hükmedilen tazminat miktarı üzerinden vekalet ücreti verildiğini, ancak müvekkili … aleyhine maddi tazminat yönünden vekalet ücreti hükmedilmesinin hatalı olduğunu, müvekkili … yönünden reddedilen bir maddi tazminat miktarı olmadığını, diğer müvekkilleri açısından ise yerel mahkemece eğer reddedilen maddi tazminat yönünden bir vekalet ücretine hükmedecekse bu oranın maktu olarak belirlenmesi gerektiğini, ayrıca davalı … lehine hem maddi hem manevi tazminat için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin haksız olduğunu, cenaze giderlerinin de, her kültüre göre farklılık gösterdiğini, müvekkillerin yaşamış olduğu manevi acı ,elem göz önüne alındığında müteveffa babaları her dertlerine koşan, torunlarıyla ilgilenen ortalamanın üzerinde olan bir birey olduğundan, müvekkilleri lehine hükmedilen manevi tazminat miktarlarının hakkaniyete uygun olmadığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacıların fazlaya dair dava ve talep haklarını saklı tutarak belirsiz alacak davası niteliğinde 200 TL cenaze gideri talep ettiklerini, cenaze gider ve masrafların tespit edilebilir nitelikte olduğunu, belirsiz alacak davası olarak açılabilmesinin mümkün olmadığını, davacıların cenaze masraflarını belgelendirmeleri ve talep miktarını tam ve kesin olarak bildirmeleri gerekmekteyken ilgili talep belirsiz alacak olarak edilerek bu yönde hüküm tesis edildiğini, merhumun sigortalı olduğu düşünüldüğünde SGK’dan vefat nedeniyle ödenen cenaze ve defin giderlerinin sorulmadığını, davacıya SGK tarafından cenaze ve defin giderleri ödendiğini, mahkemece yeniden cenaze ve defin giderine mükerrer olarak hükmedilmesinin hukuka uygun olmadığını, kusur durumuna dair yeterince araştırma yapılmadığını, kusur durumu konusunda İzmir 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/411 Esas nolu dosyada alınan bilirkişi raporları ve verilen kararın dikkate alınmadığını, ilgili ceza dosyasında merhumun emniyet kemeri takmaması nedeniyle kendisine kusur izafe edildiğini, bu kararın henüz kesinleşmediğini, kaza mahalllinde trafik levha ve ışıklandırmaları ve yol teknik ve fiziki yapısının kazaları tetiklediği iddialarının tam ve kesin olarak açıklığa kavuşturulmadan hüküm tesis edildiğini, bu hususta yetersiz ve eksik inceleme neticesinde düzenlenen bilirkişi raporlarıyla hüküm tesis edildiğini, kusur durumu manevi tazminat ve maddi tazminat miktarlarını etkileyecek nitelikte olduğunu, ceza dosyası incelendiğinde, kaza sırasında … plakalı araçta yolcu konumunda olan müteveffa …’ın emniyet kemerinin takılı olmadığının tespit edildiğini, bu durumda yerel mahkemece hesaplanacak tazminattan, %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerekmekteyken bu taleplerinin dikkate alınmadığını, 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesi gereğince dava yoluna gidilmeden önce sigorta şirketine yazılı olarak başvurulması gerektiği halde, davacı tarafça bu yasa hükmüne uyulmadığını, dava şartı yokluğundan maddi tazminata dair taleplerin reddi gerekirken bu hususta hüküm tesisinin hukuka uygun düşmediğini, 25.06.2019 tarihli celse zaptında, 30.04.2019 tarihinde mahkemeye verilen dilekçe ile davalı sigorta şirketi ile davacıların sulh olduklarını karşılıklı vekalet ücreti ve yargılama gideri taleplerinin olmadığını beyan ettiklerini, aynı celsede diğer davalı … A.Ş. Vekilinin, davacının sigorta şirketinden tüm alacağını aldığını beyan ettiğini, davacıların ve vekillerinin bu hususta itirazlarının olmadığını, destekten yoksun kalma tazminatı poliçe kapsamının kişi başına ölüm tazminatı limiti 290.000 TL olduğundan davacıların maddi tazminat taleplerinin poliçe kapsamında olduğunu, tespit edilen destekten yoksun kalma tazminatı miktarının da poliçe limitleri kapsamında kalmasına rağmen, davacı …’ın tüm destekten yoksun kalma tazminatını sigorta şirketinden almasına ve aralarında ibralaşmalarına rağmen yerel mahkeme kararı ile müvekkili aleyhine maddi tazminata hükmedilmesinin hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili ile sigorta şirketinin müteselsilen sorumlu olduğu düşünüldüğünde, destekten yoksun kalma tazminatının mükerrer olduğunu, davacı …’ın destekten yoksun kalma tazminatını sigorta şirketinden tahsil ettiğini, yerel mahkeme maddi tazminatın sigorta şirketinden tahsilini ve ibralaşmayı dikkate almadan karar verdiğini, poliçe kapsamında davacının sigorta şirketi ile ibralaşmasının müvekkilini de kapsaması gerektiğini, aksi takdirde sigortanın bir güvencesinden söz edilemeyeceğini, maddi tazminat açısından müvekkilinin sorumluluğu kalmadığı halde mükerrer bir şekilde maddi tazminata hükmedilmesinin hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığını, davacı …’a ve diğer davacılara SGK tarafından ödenen tazminat ve maaşların ayrıntısıyla sorulmadığını, merhum …’ın ticari işletmesi olduğunun SGK kayıtlarından belli iken bilanço ve mizan kayıtlarının istenmediğini ve merhumun sosyo ekonomik durumunun tüm gerçekliğiyle araştırılmadan maddi tazminata hükmedildiğini, taraflarınca müvekkilinin işten ayrıldığının beyan edilmesine rağmen müvekkilinin eski işyeri kayıtlarının esas alındığını ve … sigara şirketinde 4.500 TL geliri olduğundan bahisle sosyo ekonomik durum tespiti üzerinden hüküm tesis edildiğini, müvekkilinin işsiz olduğunu, her hangi bir gelirinin bulunmadığını, yerel mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarlarının çok yüksek olduğunu, halen işsiz olan müvekkilinin bu miktarları ödemesinin mümkün olmadığını, ayrıca maddi tazminat ve manevi tazminata hükmedilirken faiz başlangıç tarihlerinde hata yapıldığını, hükümde 28.700 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiz işlemesine hükmedildiğini, ancak maddi tazminatın sadece davacılardan … lehine hükmedildiğini, … için dava dilekçesinde talep edilen maddi tazminat miktarının 4.900 TL olduğu nazara alındığında 4.900 TL için dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesinin kalan miktar için ıslah tarihinin esas alınması gerektiğini, manevi tazminat faizi açısından da kaza tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hukuka ve hakkaniyete uygun düşmediğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası sonucu destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davacılar ve davalı … vekili tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-) İşletenin, 2918 sayılı KTK.’nun 85. maddesi, sürücünün TBK’nun 49 vd. madde hükümlerine göre mevcut zarardan davacılara karşı, 2918 sayılı KTK.’nun 88/1. maddesi uyarınca müteselsilen sorumluluğu bulunmaktadır. Alacaklı taraf, TBK’nun 163. maddesi uyarınca, müteselsil borçlulardan hepsinden veya birinden borcun tamamen veya kısmen edasını istemekte muhayyerdir.
Davacılar vekili, yargılama aşamasında davalı zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı … Sigorta A.Ş. tarafından davacılara ödeme yapıldığını belirterek davalı sigorta şirketi hakkında açtıkları davadan feragat etmiştir. Makbuz ve ibraname başlıklı belge uyarınca davacı sigorta şirketi tarafından yapılacak ödeme üzerine hem sigorta şirketi hem de sigortalısı (davalı …Şti.) hakkındaki maddi tazminat taleplerinden feragat edileceği belirtilmektedir. Davalı sigorta şirketinin olay tarihinde poliçe limitinin 290.000 TL olduğu, davacılar vekiline yargılama sırasında 34.535,34 TL ödendiği anlaşılmaktadır.
Müteselsil borçlulardan birinin zarar görenin zararını ödemesi oranında diğer borçlular borcundan aynı oranda kurtulurlar. TBK’nun 166. maddesi “Borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur. Borçlulardan biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler. Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtarır” hükmünü içerir.
Davacılara davalı sigorta şirketi tarafından poliçe teminatının altında ödeme yapılmış, davacıların bu ödemeyi kabul ederek davalı sigorta şirketi hakkındaki davadan feragat etmiş olmasına göre, yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin feragat beyanı poliçe limitiyle sınırlı olarak diğer davalılara da sirayet edecektir. Bu halde davacıların feragatinin poliçe limiti kadar olduğu, alınan aktüer rapor uyarınca da davacı …’ın bakiye alacağının 43.007,72 olduğu, diğer davacıların ise yaşları itibariyle destekten yoksun kalmadıkları veya destekten yoksun kaldıklarına dair özel bir durumlarının da bulunmadığı tespit edilmiş, buna göre tespit edilen bedelin, limitin altında kaldığı ve bu durumda feragatin istinafa gelen davalı … yönünden de geçerli olacağı gözetilmeden anılan davalı hakkında maddi tazminatın tahsiline karar verilmesi doğru olmamış, hükmün istinaf eden davalı … yararına bozulması gerekmiştir.( bknz aynı yönde Yargıtay 17. HD, 2014/25252 E. – 2015/5757 K. )
2-) 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Davaya konu edilen kazada, ölüm meydana gelmesiyle duyulan acı ve elemin kısmen giderilmesinin gerektiği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olayın oluş biçimi, kazanın meydana geldiği olay tarihindeki paranın alım gücü, ve manevi tazminatın yukarıda ifade edilen amacı da göz önünde bulundurularak davacılar … haricindeki davacılar için takdir edilen manevi tazminatın hak ve nesafet kuralları çerçevesinde belirlenmediği görülmüş ve davacıların istinaf itirazları bu sebeple yerinde görülmüştür.
Bu nedenlerle; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus da bulunmadığından dairemizce davanın esası hakkında HMK’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca aşağıda yazılı şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜNE; Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 31/05/2022 tarih ve 2022/141 Esas – 2022/211 Karar sayılı kararının HMK’nın 353-1-b-2 maddesi gereğince, KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE,
a-Davacı … yönünden; tüm davalılar hakkındaki maddi tazminat davasının feragat nedeniyle REDDİNE,
b-Diğer davacıların maddi tazminat isteklerinin ise esastan REDDİNE,
c-Davacıların manevi tazminat davasının KABULÜ ile; her bir davacı için ayrı ayrı 10.000,00’er TL olmak üzere toplam 60.000,00-TL manevi tazminatın davalı …’dan 09/08/2015 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte alınarak davacılara verilmesine,
d-Maddi tazminat talebi yönünden; alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının davacılardan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
e-Manevi tazminat talebi yönünden; alınması gereken 4.098,60 TL nispi ilam harcından, peşin alınan 302,96 TL ve ıslah harcı 173,00 TL olmak üzere toplam 475,96 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.622,64 TL harcın davalı …’dan alınarak Hazineye gelir kaydına,
f-Davacıların yatırmış oldukları 31,40 TL başvurma harcı ve 302,96 TL peşin harç ve 173,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 507,36 TL’nin davalı …’dan alınarak davacılara verilmesine,
g-Davacı tarafın yapmış olduğu 461,10 TL’si tebligat-posta gideri, 600,00 TL’si bilirkişi ücreti ve 314,50 TL’si adli tıp rapor ücreti olmak üzere toplam 1.375,60 TL’den ibranamede belirtilen 750,00 TL yargılama gideri belirlendiğinden, bu kısmın düşülmesi ile kalan 625,60 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre takdiren 417,82 TL’lik kısmının davalı …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, kalan kısmının davacılar üzerinde bırakılmasına,
ğ-Kabul edilen manevi tazminat miktarı üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 9.600,00 TL nispi vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak davacılara verilmesine,
h-Davası esastan reddolunan davacılar yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 2.725,00’er TL vekalet ücretinin davacı … haricindeki diğer davacılardan tahsili ile davalılar … ve davalı … A.Ş.’ye ayrı ayrı verilmesine,
ı-Davacıların reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden AAÜT’ye göre takdir ve tayin edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak, davalı …’a verilmesine,
i-Davacı …’ın maddi tazminat talebi yönünden ibraname ve sirayet sebebiyle tüm davalılara vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
j-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-İstinaf İncelemesi Yönünden Harç ve Yargılama Masrafları;
a-İstinaf eden taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince ilgili taraflara iadesine,
b-Davacılar tarafından yatırılan istinaf başvuru harcı 148,60 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine,
c-Davalı … tarafından yatırılan istinaf başvuru harcı 148,60 TL yargılama giderinin davacılardan alınarak davalı …’a verilmesine,
d-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
e-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 11/01/2023