Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1967 E. 2023/13 K. 11.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1967
KARAR NO : 2023/13

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/10/2014 (Dava) – 24/10/2019 (Karar)
NUMARASI : 2014/1340 Esas – 2019/1111 Karar
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat (Trafik Kazasına Dayalı)
BAM KARAR TARİHİ : 11/01/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 11/01/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/10/2019 tarihli 2014/1340 Esas ve 2019/1111 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 01/11/2006 tarihinde plakasız motorsikletiyle seyir halinde iken davalı …’ın sevk ve idaresindeki davalılardan … adına kayıtlı … plakalı aracın müvekkilinin motorsikletine çarpması sonucu ağır yaralandığını, müvekkilinin kazadan sonra ameliyata alındığını, sağ bacağı ile bileği arasına platin takıldığını, tam olarak iyileşmediğini ve sakat kaldığını, trafik kazası tutanağında; davalının asli kusurlardan doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yapma kuralını ihlal ettiğinden kusurlu bulunduğunu, müvekkilinin hastanede 28 gün yatarak tedavi gördüğünü ve uzun bir süre fizik tedavi görmüş olmasına rağmen sakat kaldığını, … plakalı aracın davalılardan … Sigorta A.Ş tarafından mali mesuliyet (ZMMS) sigortası ile sigortalandığını, müvekkilinin kaza geçirdiği tarihte 18 yaşında olduğunu, hayati tehlike geçirmiş olması gibi etkenler göz önüne alınarak müvekkilinin yaşadığı acı ve manevi yıkımın boyutunun anlaşılabileceğini, kaza tarihinde … A.Ş isimli işyerinde çalıştığını belirterek, 6100 sayılı Yasa’nın 107.maddesi uyarınca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 57.500-TL maddi tazminatın davalılardan … ve … yönünden kaza tarihinden, diğer davalı sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihinden itibaren işletilecek ticari faiziyle müteselsilen tahsili ile, 3.000,00-TL tedavi giderinin davalılardan müteselsilen alınarak faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesine (maddi tazminat talepleriyle ilgili olarak sigorta şirketinin poliçedeki limit ile sınırlı olarak sorumlu olduğu), ayrıca 15.000-TL manevi tazminatın kaza tarihinden faiziyle davalılar … ve …’dan alınarak müvekkiline verilmesine (manevi tazminattan sigorta şirketinin sorumlu olmadığı) karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin kazanın meydana gelmesinde kesinlikle asli kusurlu olmadığını, kazaya, A2 sınıfı ehliyeti olmadığı halde sevk ve idaresindeki plakasız ve farları yanmayan motorsikletiyle çok hızlı şekilde aniden müvekkili idaresindeki aracın sağ yan tarafına çarpmak suretiyle bizzat davacının sebebiyet verdiğini, davanın haksız olup reddinin gerektiğini, müvekkili hakkında takipsizlik kararı verildiğini, hiçbir şekilde kusur incelemesinin de yapılmadığını, müvekkilinin seyir halinde iken aracının lastiğinin patlaması nedeniyle lastiği yaptırmak üzere … Petrol Ofisine girmek üzereyken davacı sevk ve idaresindeki motorsikletin çarpması neticesinde kazanın meydana geldiğini, her ne kadar trafik kazası tespit tutanağında müvekkilinin asli kusurlardan doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yapma kuralını ihlal ettiğinden kusurlu olduğu belirtilmiş ise de; icra olunacak keşfe ve kazayı bizzat gören tanıkların beyanları ile sabit olacağı üzere müvekkilinin olayda tamamen kusursuz olduğunu, öncelikle kusur oranlarının tespit edilmesini talep ettiklerini, ayrıca davacı tarafın maddi tazminat talebini somutlaştırmadığını, kalemlerini açıklamadığını, kanıtlamak üzere de herhangi bir delil ve belgeye dayanmadığını, bu hususta beyanda bulunma haklarını saklı tuttuklarını, mahkemenin davacıyı Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kuruluna sevk etmesi ve maluliyet raporu alınmasını, kazanın meydana geldiği tarihin 01/11/2016 olduğunu, dava tarihine kadar aradan 8 yıl gibi bir zaman geçtiğini, bu itibarla da davacının tam olarak iyileşip iyileşmeyeceğinin belli olmadığı yönündeki iddianın hiçbir şekilde kabule şayan nitelikte olmadığını, ayrıca davacı taraf her ne kadar tedavi gideri talep etmiş ise de, 6111 sayılı Kanunla trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağının düzenlendiğini, bu itibarla davacı tarafça SGK’nın davaya dahil edilmesi gerektiğini, davacının talep ettiği manevi tazminat miktarının da sebepsiz zenginleşme amacına matuf olup çok fahiş olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; olayın üzerinden dava tarihi itibariyle yaklaşık 8 yıl kadar bir süre geçtiğini, tazminat istemlerinin 2 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, müvekkilinin ceza yasasına göre suç teşkil edebilecek haksız bir eylemi olmadığından ceza zamanaşımının da uygulanamayacağını, bu açıdan öncelikle müvekkili yönüyle davanın zamanaşımından reddinin gerektiğini, trafik kazası tespit tutanağına göre trafik polislerinin kusur değerlendirmesi yapma yetkilerinin olmadığını, davacı yanın kusur iddiasının başkaca bir dayanağı da olmadığını, diğer davalı …’ın kullandığı müvekkiline ait aracın kasasına davacının kullandığı motorsikletin çarptığını, üstelik plakasız ve tescilsiz motorsikletin akşam vakti yaşanan kazada farları yanmadığı gibi davacı sürücünün ehliyeti dahi olmadığını, yine tutanağa göre sürücü …’ın alkol kullanmadığı tespit edilmişken davacının alkol durumunun da kontrol edilemediğini, görgü tanıkları… ve …’ın da yapılacak keşif esnasında dinlenmesini, diğer davalı …’ın kazada kusuru olmadığını, konu ile ilgili Kemalpaşa C.Başsavcılığı’nın 2006/2532 Hz. sayılı dosyasından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, davacının şikayetinden vazgeçtiğini, davacının kalıcı sakatlığı olup olmadığının ispata muhtaç bir iddia olduğunu, tedavi giderlerine ilişkin hiçbir belge sunmadığını, maddi ve manevi tazminat taleplerinin fahiş olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta AŞ. (… Sigorta AŞ.) vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi (trafik) ile sigortalı olduğunu, davacının sigortalının kusurunu ve zararını usulen ispat etmesi gerektiğini, geçici iş göremezlik zararlarının, tedavi giderleri kapsamında olduğunu, 6111 Sayılı Yasa uyarınca davacının tedavi giderleri, tedavi ulaşım giderleri ve geçici işgöremezlik nedeniyle uğradığı zararlara ilişkin talebinin reddinin gerektiğini, zira Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağını, hastaya yapılan refakatçi gider ve harcamalarının da tedavi gideri içerisinde yer aldığını, davacı tarafın sürekli maluliyet zararını ispat etmesi gerektiğini, müvekkili şirketin dava tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu olduğunu, müvekkili şirkete başvuru yapılmadığını, kaza tarihinde geçerli poliçe teminatının 57.500-TL ile sınırlı olduğunu, teminatın tek, hasar görenlerin birden fazla olması durumunda Karayolları Trafik Kanunu 96.maddesi gereğince teminatın proporsiyon yapılarak paylaştırılması gerektiğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…..Davacı vekili tarafından 09.06.2015 tarihli duruşmada, davacı tarafça talep edilen maluliyete ilişkin maddi tazminatın kalıcı iş göremezlik tazminatı olduğunun bildirildiği, davacı tarafın bu beyanının esas alındığı, her ne kadar davalı … vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunulmuş ise de, 2918 Sayılı Yasa’nın 109/2.maddesi gereğince kaza tarihinden itibaren dava tarihine kadar TCK 66.maddesi uyarınca zamanaşımı süresi dolmamış olduğundan bu davalının zamanaşımı def’inin yerinde görülmediği, tarafların kusur oranlarının tespiti açısından mahallinde taraf tanıkları da dinlenmek suretiyle keşfen bilirkişi incelemesi yapılmış olup, neticesinde alınan bilirkişi raporunda; dava konusu trafik kazası nedeniyle davalı …’ın %75 oranında asli kusurlu, davacı sürücünün ise %25 oranında tali kusurlu olduğunun bildirildiği, taraf vekillerinin itirazları doğrultusunda İstanbul ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden kusura ilişkin olarak rapor alındığı ve bu raporda ihtimalli olarak davacının kullandığı motosikletin far ışıklarının yandığının kabulü halinde davalı sürücü …’ın %100, far ışıklarının yanmadığının kabulü halinde ise davalı sürücü …’ın %75 oranında kusurlu olduğunun kabulü gerektiği yönünde rapor hazırlanmış olduğu, tüm dosya kapsamındaki belgelerin birlikte değerlendirilmesi neticesinde; mahallinde tanıklar da dinlenmek suretiyle keşfen yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen 15.09.2015 tarihindeki rapor esas alınarak dava konusu trafik kazasında davalı sürücü …’ın %75 oranında asli, davacı sürücünün ise %25 oranında tali kusurlu olduğunun kabul edildiği, İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. Üst Kurulu tarafından düzenlenen 04.10.2018 tarihli rapor ve bahse konu kusur raporu esas alınmak suretiyle davacı tarafın maddi tazminat istemleri açısından aktüer ve aynı zamanda tıp doktoru olan bilirkişiden alınan raporda; davacının geçici iş göremezlikten kaynaklı maddi tazminat alacağının 7.647,50 TL, sürekli maluliyetten kaynaklı maddi tazminat alacağının 31.845,90 TL, bakım giderinden kaynaklı maddi tazminat alacağının 1.593,00 TL, SGK’nın sorumluluğunda olmayan tedavi giderinin 150,00 TL, tedavi ile ilişkili muhtemel ulaşım giderinin 130,62 TL, ileriye dönük platin çıkarma işlemi ve sonrası bakım için yapılabilecek tedavi giderinin 875,00 TL olacağı kanaatinin bildirildiği, benimsenip hüküm kurmaya elverişli bulunduğu düşünülen işbu bilirkişi raporunda tespit edilen maddi tazminat istemlerinin davalı sürücü …’ın %75 kusur oranı dikkate alınarak yapılan hesaplama neticesinde; davacının sadece daimi iş göremezlik tazminatı talep etmiş olmasıyla bu talebi ile de bağlı kalınarak, sürekli maluliyetten kaynaklı maddi tazminat alacağının (31.845,90 TL X %75=) 23.884,42 TL, bakım giderinden kaynaklı maddi tazminat alacağının (1.593,00 TL X %75=) 1.194,75 TL, SGK’nın sorumluluğunda olmayan tedavi giderinin (150,00 TL X %75=) 112,50 TL, tedavi ile ilişkili muhtemel ulaşım giderinin (130,62 TL X %75 =) 97,96 TL, ileriye dönük platin çıkarma işlemi ve sonrası bakım için yapılabilecek tedavi giderinin (875,00 TL X %75=) 656,75 TL olduğu tespit edilmiş olmakla, toplam 25.945,88 TL maddi tazminat hesaplandığı, manevi tazminat istemi yönünden ise; davacının maluliyetine ilişkin olarak alınan rapor, yine kusur oranlarına ilişkin olarak alınan rapor, davacı ve davalı şahısların ekonomik sosyal durumlarının araştırılması ile ilgili olarak gelen yazı cevapları ve tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesi neticesinde, davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 7.000,00 TL manevi tazminata karar verilmekle, sonuç olarak, DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE; MADDİ TAZMİNAT İSTEMİ YÖNÜNDEN; davanın kısmen kabulüne, 23.884,42 TL daimi iş göremezlik tazminatı, 1.194,75 TL bakıcı gideri, 97,96 TL tedaviye ilişkin ulaşım gideri, 768,75 TL toplam tedavi gideri olmak üzere toplam 25.945,88 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 01.11.2006 tarihinden itibaren (davadan önce davalı sigorta şirketinin temerrüde düşürüldüğüne dair bir delil dosyaya sunulmadığından davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihi olan 21.10.2014 tarihinden itibaren faiz işletilmek kaydıyla) işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istem yerinde görülmediğinden reddine, MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ YÖNÜNDEN; davanın kısmen kabulü ile, 7.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 01.11.2006’dan itibaren işletilecek yasal faiziyle davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı … Sigorta AŞ. (… Sigorta AŞ.) vekili tarafından, “….Mahkemece maddi meselenin takdirinde hata yapıldığını ve eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, şöyle ki, Karayolları Trafik Kanunu’nun 86.maddesine göre araç işleteninin ve sürücünün kusursuz olduğu hallerde sigortacının da tazminat ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, kusur raporuna yaptıkları itirazları değerlendirilmeden ve gerçek kusur değerlendirmesi yapılmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, kazanın meydana gelmesinde dikkatsizliği ve tedbirsizliği ile kusurlu olan davacı iken, sigortalı araç sürücüsüne atfedilen kusur oranının hakkaniyete aykırı olduğunu, ATK tarafından engellilik oranının % 3,3 olduğu, iyileşme süresinin 18 aya kadar uzayabileceği şeklinde rapor düzenlendiğini, itirazları değerlendirilerek ATK’dan rapor alınması gerekirken yalnızca üniversiteden alınan raporla hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, davacının sunmuş olduğu raporun özürlülük ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkındaki yönetmelik hükümlerine uygun olmadığını, bu yönetmelik hükümlerine göre davacının özür oranının tespit edilmesi gerektiğini, 20.03.2019 tarihli hesap bilirkişisi raporunun mahkemece de benimsendiğini, usule ve yasaya uygun olmayan kusur ve maluliyet raporu esas alınarak belirlenen maluliyet oranı üzerinden ve gerçek kusur tespiti yapılmadan tazminat hesaplanmasının da hukuka aykırı olduğunu, rapora itirazlarının dikkate alınmadığını, geçici işgöremezlik ve tedavi gideri Sosyal Güvenlik Kurumu sorumluluğunda olduğundan kararın haksız olduğunu, kaldı ki bakıcıya muhtaç olunup olunmadığı hususuna ilişkin ATK’dan rapor alınması gerekirken eldeki verilerle hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, ayrıca yalnızca kalıcı işgöremezlik tazminatı talep edildiği kararda da belirtilmişken tedavi gideri ve yol gideri yönünden de talep aşılarak hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, KTK 98. maddesi ve 6111 sayılı Yasa’nın geçici 1.maddesi kapsamında müvekkili şirketin geçici iş göremezlik tazminatı bakımından sorumluluğu bulunmadığını, bakıcı gideri ve tedavi gideri bakımından sorumluluğunun bulunmayacağının da açık olduğunu, davacının tescilsiz araçla ehliyetsiz olarak yolculuk yaparken kazaya karıştığını, bu sebeple en az %20 müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, mahkemece hükmedilen tazminatın dava tarihinden işleyecek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi sebebiyle de kararın kaldırılması gerektiğini, zira temerrütün gerçekleşmediğini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
Davacı vekili tarafından, ”….Kusur değerlendirmesinin gerçeğe uygun olmadığını, buna göre maddi tazminat miktarının belirlenmesinin hukuka aykırı olduğunu, şöyle ki; trafik bilirkişinin müvekkili …’in %25 oranında tali kusurlu bulduğunu, bu rapora itiraz edilmesi üzerine ATK İstanbul Trafik İhtisas Dairesinden alınan raporda ise müvekkilinin kullanmakta olduğu motosikletin farlarının yanıp yanmamasına göre 2 ihtimalli bir kusur değerlendirmesi yapıldığını, birinci durumda motosikletin farlarının yandığının kabul edildiğini ve davalı sürücü …’ın %100 kusurlu, müvekkilinin ise kusursuz bulunduğunu, ikinci durumda ise motosikletin farlarının yanmadığı kabul edilerek davalı sürücü …’ın %75, müvekkilinin ise %25 kusurlu bulunduğunu, söz konusu raporda tarafların ifadelerinin çelişkili olduğundan bahisle iki farklı sonuca ulaşılmış olmakla birlikte müvekkilinin %25 oranında kusurlu kabul edilmesinin davalı tanıklarının beyanlarından kaynaklandığını, öncelikle dinlenen tanıklarından …’ın davalının tanığı olduğu halde keşif tutanağında maddi hata sonucu davacı tanığı olarak yazıldığını belirtmek istediklerini, davalı tanıklarının (… ile…) objektif olmayan ve davalıyı sorumluluktan kurtarma amacı taşıyan beyanlarda bulunduğunun açık olduğunu, kaza anında motosikletin farlarının yanmadığıyla ilgili salt davalı tanıklarının gerçeğe aykırı beyanlarının dikkate alınarak yapılan kusur dağılımına itibar edilerek karar verilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, kaza anında motosikletin farlarının çalışır vaziyette olduğunu, raporda belirtilen davalının %100 kusurlu, müvekkilinin ise kusurunun olmadığı yönündeki birinci durumun (değerlendirmenin) hükme esas alınması gerektiğini, ayrıca geçici iş göremezlikten kaynaklanan zararın giderilmesini kapsayan taleplerinin kabul edilmemesi yönünden de istinafa geldiklerini, dava dilekçesinde tedaviye ilişkin ulaşım giderini, bakıcı giderini, geçici iş göremezlik ve kalıcı iş göremezlik tazminatlarını içerecek şekilde ‘maddi tazminat’ adı altında talepte bulunulduğunu, 09.06.2015 tarihli ön inceleme duruşmasında, kendilerine sorulması üzerine maddi tazminat taleplerinin kalıcı iş göremezlik tazminatına ilişkin olduğu şeklinde sehven beyanda bulunulduğunu, geçici iş göremezlik tazminatı talep etmemenin hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceğinin tartışmasız olduğunu, sehven yapılan ve iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi niteliği taşıyan bu beyana karşı davalıların açık muvafakatlerinin de bulunmadığını, dolayısıyla sehven sunulan beyanın bu yönden de dikkate alınmaması gerektiğini, İstanbul Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Dairesi ile İstanbul Adli Tıp Kurumu 2.Üst Kurulunun raporlarında ‘Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ ne göre değerlendirme yapıldığını, oluşan bedeni zararla ilgili olarak gerçek durumun dışında düşük bir maluliyet oranı belirlenip buna göre tazminat hesabı yapıldığını, maluliyete ilişkin alınacak raporların 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne uygun olarak düzenlenmesi gerektiğini, trafik kazasının tarihinin 01/11/2006 tarihi olduğunu, yine mahkemenin manevi tazminat taleplerine ilişkin vermiş olduğu kısmen red kararının hukuka aykırılık teşkil ettiğini, hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının müvekkilinin duyduğu acı ve geçirmiş olduğu kaza sebebiyle yaşadığı ruhsal çöküntüyü karşılayamadığını, müvekkilinin kaza geçirdiği tarihte henüz 18 yaşında olduğunu, ameliyatın kritik nitelikte bir ameliyat olması, hayati tehlike geçirmiş olması gibi etkenler göz önüne alındığında belirlenen tazminatın müvekkilinin yaşadığı manevi zararı gidermeye yetmediğini, manevi tazminat taleplerinin tamamının kabulüne karar verilmesini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasına dayalı cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı … Sigorta AŞ vekili ve davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; dava dilekçesinde tedavi giderleri ayrı bir kalem olarak istenilmiş, bunun yanı sıra 57.500-TL maddi tazminatın da ayrıca istenilmiş olduğu, mahkemece ön inceleme duruşmasında davacı vekilinin bu yönde beyanının alınmış olup davacı vekilinin sözkonusu duruşmadaki imzalı açıklamasında maddi zarar olarak belirttikleri taleplerinin “kalıcı işgöremezlik” ile ilgili olduğu yönünde açıkça beyanda bulunmuş olduğu görülmekle, mahkemece “taleple bağlı kalınarak” geçici işgöremezlik tazminatına hükmedilmemiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiş, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının reddi gerekmiştir.
2-Her iki taraf vekilince de kusur bakımından istinafa gelindiği görülmekle; kaza tespit tutanağında yalnızca davalıya kusur verilmiş olduğu, mahkemece keşif yapılarak trafik bilirkişiden alınan kusur raporunda davalıya %75, davacıya %25 kusur izafe edildiği, ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan kusur raporunda ise iki ihtimalli rapor düzenlenerek, davacının motosikletinin farlarının açık olmaması halinde davacının da %25 kusurlu olduğu, farlarının kaza anında açık olması halinde ise davacının kusursuz olup tüm kusurun davalı sürücüde olacağının belirtildiği, ATK raporunun ihtimale dayalı olarak seçenekli düzenlenmiş olması karşısında iki rapor arasında çelişki olduğunun söylenemeyeceği, mahkemece davacının da %25 kusurlu olduğu görüşü benimsenerek hüküm tesis edilmiş olduğu, bu kabulün dosya kapsamına ve mevcut kusur raporlarına göre uygun olduğu gibi, kaldı ki kusur bakımından istinafa gelen davacı vekilinin de davalı … Sigorta AŞ vekilinin de hükme esas alınan ilk kusur raporuna yönelik itirazda bulunmamış olduğu da anlaşılmakla, kusura yönelik her iki taraf itirazlarının da esastan reddi gerekmiştir.
3-Davalı sigorta şirketinin geçici işgöremezlik tazminatından, tedavi ve bakıcı giderlerinden SGK’nın sorumlu olup, kendilerinin bu yönde bir sorumluluklarının bulunmadığına dair itirazı yerinde görülmemiştir. Şöyle ki; mahkemece geçici işgöremezlik tazminatına zaten hükmedilmemiş olup, tedavi giderleri bakımından ise usule uygun bir şekilde, SGK’nın sorumlu olduğu belgeli giderler ile davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğu belgesiz giderlerin ayrılarak hesaplama yapıldığı ve SGK’nın sorumluluğunda olmayan tedavi giderleri bakımından hüküm kurulmuş olduğu görülmüştür. Bilindiği üzere, 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanıp sınırlandırılmıştır. KTK’nın 98.maddesi gereği SGK Başkanlığı’nın sorumlu olduğu sağlık giderleri, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarında yapılan tıbbi tedaviye ilişkin sağlık hizmet bedellerinden ibarettir. SGK’nın hangi sağlık giderlerinden sorumlu olduğu kanunla belirlenmiş olup, normlar hiyerarşisinde daha altta olan genel şartlar ile kanun kapsamının değiştirilip genişletilemeyeceği aşikardır. Açıklanan maddi ve hukuki vakıalar karşısında; Anayasa Mahkemesinin KTK 90/İ maddesinin iptali de göz önüne alındığında TBK’nın 54.maddesi ile KTK’nın 98.maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, kazadaki yaralanmadan kaynaklanan ve SGK sorumluluğunda olmayan zararlardan dolayı sorumluluk, zarara neden olanlar ile bu kişilerin sorumluluğunu poliçe ile üstlenen sigorta şirketine ait olduğundan, kararda bu yönüyle bir isabetsizlik bulunmadığı gibi (bu yönde bknz. Yargıtay 4. HD 2021/2511 E.- 2021/2452 K), doktor bilirkişiden alınan rapor uyarınca davacının 3 ay bakıcı gideri olacağına dair tespite göre karar verilmiş olması nedeniyle bu yöndeki itirazlar da yerinde görülmemiş, dava dilekçesinde maddi tazminat kalemi dışında tedavi giderlerinin de açıkça istenmiş olması karşısında herhangi bir talep aşımı durumu da olmadığı kanaatine varılmıştır.
4-Maluliyet raporu yönünden yapılan değerlendirmede; bilindiği üzere maluliyete ilişkin alınacak raporların, 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne göre düzenlenmesi gerekmekte olup, somut uyuşmazlıkta da kaza tarihinin 01.11.2006 olduğu gözetildiğinde, davacı vekilinin istinaf itirazlarındaki iddialarının aksine mahkemece hükme esas alınan rapor olan son ATK 2.Üst Kurul raporunda zaten bahse konu tüzüğün esas alınmış olduğu görülmekle ve yine davalı sigorta şirketi vekilinin istinaftaki iddialarının aksine zaten ATK’dan rapor alınmış olmakla, tarafların bu yöndeki istinaf itirazlarının da ayrı ayrı reddi gerekmiştir.
5-Davalı sigorta şirketi aktüer raporuna karşı da istinafa gelmiş olup; temelde kusur ve maluliyet raporlarına yönelik itirazlarının yukarıda açıklandığı üzere reddi gerektiği, buna göre aktüer tarafından hesap yapılmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, PMF 1931 yaşam tablosu esas alınarak hesap yapılmışsa da, daha kısa yaşam süreleri belirleyen bu tablonun TRH 2010’a göre davalı taraf lehine olduğu görülmekle, aleyhe bozma yasağı da gözetilerek bu husustaki istinaf itirazlarının da reddi gerekmiştir.
6-Yine, davalı sigorta şirketi bakımından hükmedilen maddi tazminat tutarına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesinin hatalı olup temerrüdün gerçekleşmediği ileri sürülmüşse de, mahkemece zaten öncesinde temerrüt oluşmadığı ve davanın açılmasıyla temerrüdün gerçekleştiğinin kabulü ile faize hükmedilmiş olduğu anlaşılmakla, davalı sigorta şirketi vekilinin bu yöndeki itirazı da dayanaksız olup kabulü mümkün görülmemiştir.
7-Davacı vekilinin manevi tazminata yönelik istinaf itirazı bakımından yapılan değerlendirmede; kusur oranlarına, maluliyet durumu ve özellikle birden fazla kırık nedeniyle tıbbi iyileşme süresinin uzunluğuna, kaza tarihinde davacının yaşına göre, hükmedilen tutarın az olduğu anlaşılmıştır. Ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını da gerektirmediğinden, açıklanan nedenler ve tüm dosya kapsamına göre HMK 353/1-b-2.madde uyarınca kararın kaldırılarak davacı yararına 12.000-TL manevi tazminata dair yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
8-Müterafik kusur konusunda re’sen yapılan değerlendirmede ise; davacı, kaza anında motosiklet kullanmakta olup dizinde de kırık olması nedeniyle yaralanmasının yeri ve niteliğine göre kaza anında dizlik koruyucu ekipmanı kullanmadığı dosya kapsamından anlaşıldığından, toplam maddi tazminat tutarından %20 oranında müterafik kusur indiriminin re’sen indirim yapılması gerekmekte olup, mahkemece bu hususa dikkat edilmeksizin karar verilmiş olması da doğru olmamıştır. Bununla birlikte, istinafa gelen sigorta şirketi bakımından bu indirim uygulanabilecek olmakla birlikte, diğer davalıların ise istinafa gelmemeleri nedeniyle davacı yararına usuli müktesep hak oluşmasından dolayı, HMK 353/1-b-2.madde uyarınca yeniden kurulan hükümde bu hususun gözetilmesi gerekmiştir.
9-Hükümde manevi tazminat bakımından da esasen harç alınmış (toplam olarak) olmakla birlikte, yalnızca maddi tazminat harcı olarak yazılmış olduğu görülmekle, maddi hataya dayalı olduğu düşünülen bu hususun da düzeltilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı … Sigorta AŞ. vekili ile davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … Sigorta AŞ. vekili ile davacı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1340 Esas – 2019/1111 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
A) MADDİ TAZMİNAT İSTEMİ YÖNÜNDEN;
a-Davanın KISMEN KABULÜ ile; 23.884,42-TL daimi iş göremezlik tazminatı, 1.194,75-TL bakıcı gideri, 97,96-TL tedaviye ilişkin ulaşım gideri, 768,75-TL toplam tedavi gideri olmak üzere TOPLAM 25.945,88-TL (DAVALI … SİGORTA’NIN 20.756,70-TL (ve poliçe limiti ile) İLE SINIRLI SORUMLU OLMAK KAYDIYLA) maddi tazminatın kaza tarihi olan 01.11.2006’dan itibaren (davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihi olan 21.10.2014 tarihinden itibaren faiz işletilmek kaydıyla) işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin yerinde görülmediğinden reddine,
b-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hükmedilen maddi tazminat talebi üzerinden hesaplanan 1.772,37-TL nispi karar ve ilam harcından başlangıçta yatırılan toplam 257,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.514,47-TL (davalı sigorta şirketi yalnızca 1.417,89-TL’ye kadar olan kısımdan sorumlu olmak kaydıyla) nispi karar ve ilam harcının tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
c-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen maddi tazminat istemi üzerinden hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen maddi tazminat istemi üzerinden hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
B) MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ YÖNÜNDEN;
a-Davanın KISMEN KABULÜ ile 12.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 01.11.2006 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,

b-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hükmedilen manevi tazminat tutarı üzerinden hesaplanan 819,72-TL nispi karar ve ilam harcının davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
c-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen manevi tazminat istemi üzerinden hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalılar … ile …’dan alınarak davacıya verilmesine,
d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen manevi tazminat talebi üzerinden hesaplanan 3.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … ile …’a verilmesine,
C)Davacı tarafından başlangıçta yatırılan toplam 286,90-TL harç, 439,50-TL tebligat gideri, 148,70-TL posta ücreti, 195,40-TL keşif harcı, 200,00-TL taksi ücreti, 1.584,00-TL Adli Tıp ücreti, ve 800,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.367,60-TL yargılama giderinden red-kabul oranına göre 1.683,80-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine (… Sigorta AŞ. sadece 1.155,38-TL’sine kadar sorumlu olmak kaydıyla), bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
D)Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalanın karar kesinleştiğinde ilgili olduğu tarafa iadesine,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Davacı vekilinin ve davalı … Sigorta AŞ. vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davacıdan alınan 54,40-TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
b-Davalı … Sigorta AŞ.’den alınan 444,00-TL istinaf karar harcının talep halinde bu davalıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında;
a-Davacı tarafça yapılan 148,60-TL istinaf kanun yolu başvuru harcından oluşan istinaf yargılama giderinin davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
b-Davalı … Sigorta AŞ. tarafından yapılan 121,30-TL istinaf kanun yolu başvuru harcı, 100,00-TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 221,30-TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 11/01/2023