Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1945 E. 2023/824 K. 12.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1945
KARAR NO : 2023/824

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/01/2019
NUMARASI : 2017/1198 Esas – 2019/22 Karar
DAVA : Kooperatif Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu Üyelerinin Haksız Eylemlerine Dayanan Maddi ve
Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 25/10/2017
BAM KARAR TARİHİ : 11/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 11/05/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/01/2019 tarihli 2017/1198 Esas 2019/22 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 1985 yılında kurulan …nin 1, 2 ve 3. bloktan oluştuğunu, önce 1. ve 2. blok inşaatına başlandığını, 9 Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesince 2. blok için binalarda oturulmasının can ve mal güvenliği açısından tehlikeli olduğunun belirtilerek çürük raporu verildiğini, buna rağmen yönetim kurulunun tedbir almadığını ve inşaata devam ettiğini, çürük yapılan betonarme kısımların güçlendirmelerinin parasının müvekkillerden tahsil edildiğini, dairenin kullanım alanının daraltıldığını, kullanılamaz hale getirildiğini, 3. blok inşaatın 1 sene sonra 7 kat olarak başlayıp, 2. blokun yükünü azaltmak için bir katı 3. bloka ilave edilerek 3. katın 8 kat yaptırıldığını, belediyenin buna onay vermediğini, ruhsatsız ve projesiz yapı nedeniyle binaların çürük olmasından yıllarca oturma izni ve tapularının alınamadığını, yönetim kurulunun 2. blok projesini üç, 3. blok projesini de 2. blok olarak gösterdiklerini, 2. blokta çürük raporun bulunduğunu, yönetim kurulunun blok numaralarını değiştirdiğini, denetçilerin buna rağmen durumu genel kurula bildirmediklerini, yönetim kurulunun 2. ve 3. bloklarının mutfak balkonlarını mutfağın içine dahil ettiklerini ve tadilat projesi çizdirmediklerini, blokların çürük oluşları nedeniyle dairelerin değerinin düştüğünü, emlak vergisi için üyelerden kişi başına 520.000,00 TL para istendiğini, ancak bu verginin yatırılmadığını, kooperatif hakkında icra takibinin yapıldığını, kooperatifin iki üyesinin hisselerini 1997 yılında satmalarına rağmen 1999 yılında kura çekim tutanağında isimlerinin bulunduğunu, kooperatifin bir hissesinin iki kişiye satıldığını, kooperatifte 60 daire olması gerekirken 28 dairenin kuraya girdiğini, denetleme kurulunun da bu usulsüzlükleri bildiği halde gerekli denetimleri yapmadığını belirterek, davalılardan fazlaya ilişkin hakların saklı kalmak kaydı ile 5.000,00 TL maddi tazminat 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; kendisinin bahse konu kooperatifle hiçbir maddi manevi bağının bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, kooperatifteki yönetim kurulu üyeliğinin 1992 de, denetim kurulu üyeliğinin de 1993 de sona erdiğini, söz konusu inşaatlardaki eksik ve kusurların 1992 yılında tespit edildiğini ve bu tarihe kadar dava açılmadığını, inşaatları … isimli bir mimara kontrol ettirildiğini, bilirkişiler ile karot testi ve yükleme deneyi yapılarak tespit yapıldığını, müteahhit firmanın malvarlığına ihtiyati tedbir koydurduğunu, yönetim kurulundaki görev bitince denetim kurulu görevinin başladığını, gerek yönetim gerekse denetim kurulunda görevler yerine getirildikten 23 yıl sonra davanın açıldığını, davacının gizli ayıptan bahsedemeyeceğini, zamanaşımının geçtiğini, yine savcılıkta bulunan dosyalarda kendisinin taraf olmadığını, manevi tazminat talebinin de açık olmadığını, her bir müvekkili için ayrı ayrı 5.000,00’er TL manevi tazminat talep edip etmediğini açıklaması gerektiğini, böylece eksik harç varsa tamamlatılmasını istediklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, kooperatifteki yönetim kurulu üyeliğinin 1992 de, denetim kurulu üyeliğinin de 1993 de sona erdiğini, söz konusu inşaatlardaki eksik ve kusurların 1992 yılında tespit edildiğini ve bu tarihe kadar dava açılmadığını, inşaatların … isimli bir mimara kontrol ettirildiğini, bilirkişiler ile karot testi ve yükleme deneyi yapılarak tespit yapıldığını, müteahhit firmanın malvarlığına ihtiyati tedbir koydurduğunu, yönetim kurulundaki görevi bitince denetim kurulu görevinin başladığını, gerek yönetim gerekse denetim kurulunda görevler yerine getirildikten 23 yıl sonra davanın açıldığını, davacının gizli ayıptan bahsedemeyeceğini, zamanaşımının geçtiğini, yine savcılıkta bulunan dosyalarda kendisinin taraf olmadığını, manevi tazminat talebinin de açık olmadığını, her bir müvekkili için ayrı ayrı 5.000,00’er TL manevi tazminat talep edip etmediğini açıklaması gerektiğini, böylece eksik harç varsa tamamlatılmasını istediklerini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davacılar vekili 25.03.2015 tarihli dilekçesi ile; her bir davacı için ayrı ayrı 5.000,00’er TL manevi tazminat talep ettiklerini beyan etmiş, 27.02.2015 tarihli ve 24.04.2015 tarihli dilekçesi ile; davalılardan …, … ve … dışında diğer davalılar olan …, … ve … hakkındaki davayı takip etmediklerine ilişkin beyanda bulunmuş, 24.04.2015 tarihli dilekçesi ile bu davalılar hakkındaki davadan feragat ettiğini, 25.06.2015 tarihli celsede ise davalılar …, … ve … hakkındaki davalarından da feragat ettiğini, 16.02.2018 tarihli dilekçesinde ise kooperatifin 1989- 1991 yılları arasında 3. bloktan ibaret inşaatlarının 2. blokunu 4. katına kadar kaba inşaatlarını …a yaptırılması konusunda davalıların anlaştıklarını, DEÜ Mühendislik Fakültesinden karot testi yaptırılması ile binaların çürük çıktığını, eski yönetim olan … ve …’in 750,00 TL nakit para ve 1 adet daire bedelini teslim ettiklerini, … ve …’nin de güçlendirme yapmadığını, yeni yönetimin üyelerden 12.500,00 TL para topladığını belirterek güçlendirmeyi yapmayan yönetimin hangi yönetim olduğunun tespiti ile bunların davalı olması halinde davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, bu dilekçesi ile birlikte talebini ıslah ettiğini beyan ederek 40.000,00 TL maddi 40.000,00 TL manevi olmak üzere 80.000,00 TL talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “… kooperatife ait sicil kayıtlarının incelenmesiyle tasfiye halinde sınırlı sorumluluk …nin 1995 yılından sonraki yöneticilerinin …, …, … ve … olduğu, 2008 yılına ait olağan genel kurul toplantısının 20.06.2009 tarihinde yapıldığı ve bu toplantıda her üyeden 15.000,00 TL para toplanmasının kabul edildiği, yönetim ve komisyon tarafından bu paranın 12.500,00 TL’ye indirildiği ve 3 eşit taksit ile toplanmasına karar verildiği belirlenmiştir. … davacının binaların güçlendirilmesi için kooperatife ödenen her üye için 12.500,00 TL bedelin amaca uygun olarak kullanılmadığı iddiası ancak kooperatifin uğradığı zararın giderilmesi için ileri sürülebilecek bir taleptir. Dolayısıyla davanın TTK m. 553 ve devamına göre kooperatife ödenmesi kaydıyla açılması gerekir. Diğer tarafın söz konusu ödemelerde dava dışı 1992 – 1995 dönemi görev alan yöneticiler tarafından toplanmış olup, bu amacın dışında kullanıldığının bu dönemde görev yapmayan davalılara karşı ileri sürülmesi mümkün değildir. Buna ek olarak davacıların bu davada doğrudan doğruya uğradıkları zararı ispat edemedikleri de görülmektedir. Bu nedenle davanın hem aktif husumet yönünden ve hem de zararın ispat edilememesi nedeniyle esastan reddi…” gerekçesiyle “Davacılar vekilinin 27.02.2015 tarihli ve 24.04.2015 tarihli dilekçesi ile; davalılardan …, … ve … dışında diğer davalılar olan …, … ve … hakkındaki davayı takip etmediklerine ilişkin beyan dilekçesi vermiş, daha sonra 24.04.2015 tarihli dilekçesi ile 25.06.2015 tarihli celsedeki beyanı ile bu davalılar hakkından davadan feragat ettiğini, beyan etmesi ile bu davalılar yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, davacıların diğer davalılar yönündeki davasının reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/95 Esas sayılı dosyasında alınan 19/03/2012 tarihli bilirkişi heyet raporunda inşaatların çürük yapılması ve kusurun kooperatif yönetiminde bulunduğu, talep edilebilecek tazminat miktarının ise 8.793,00 TL olduğunun belirtildiğini, anılan dosyadaki alınan bu rapora dayanarak davacılar lehine maddi tazminata hükmedilmesi ve ayrıca çürük evlerde yıkılma korkusuyla oturan davacıların her birinin talep ettiği 5.000,00 TL manevi tazminatın da davalılardan alınması gerektiği sonucuna varıldığını, mahkemenin zararın niteliğinin doğrudan değil dolaylı zarar olduğu gerekçesiyle davayı reddettiğini, davacı ortakların doğrudan zarara uğradıklarını, bu zararın davacı şahısların zararı olması nedeniyle onlar lehine hükmedilmesi gerekirken davacıların ortağı oldukları kooperatif varlığında azalmaya yol açmadığını, yerel mahkemenin ise şahıs varlığı değil kooperatif varlığında azalma varmışçasına davada talep edilen tazminatı kooperatif namına talep etmediklerinden dolayı davayı reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldırılması gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; kooperatif yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluklarına dayanan maddi ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
1-Kooperatifler Yasası’nın 59/3 maddesinde;”Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur” hükmüne, 62/3 maddesinde ise; “Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar” hükmüne yer verilmiştir. Yöneticilerin ve temsile yetkili şahısların zarar doğuran eyleminden dolayı, yöneticiler ve kooperatif müteselsilen sorumludurlar. Bu nedenle, ortaklığın, yöneticilere karşı sorumluluk davası açmasının yanı sıra ortakların, kooperatife karşı maddi ve manevi tazminat davası açma hakları bulunmaktadır.
Ortakların dava açma hakları da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Yönetim ve denetim kurulu üyelerinin yasa ve anasözleşme hükümlerine aykırı davranışları ile ortaklığın malvarlığını azaltan veya kötüleştiren davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları etkiler. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararıdır. Ancak, ortak TTK’nun 309. ve 340.maddeleri uyarınca dolaylı zarar dolayısıyla açtığı davada hükmedilecek tazminatı kendisi adına değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabilir. İkinci durum ise doğrudan zarar halidir. Bu halde yöneticilerin veya denetçilerin eylemleri sonucunda ortakların ortaklığın zararından müstakil olarak gördükleri zararlar söz konusudur. Anılan zarar türünde ortaklığın zarar görüp görmemesinin bir önemi bulunmamaktadır. Esasen, bu zararın üçüncü kişinin gördüğü zarardan tek farkı, ortak olmanın sonucu olmasıdır. TTK’nun 336/5 maddesinde anlamını bulan bu dava türünde ise ortaklar talep ettiği tazminatın kendisi adına hükmedilmesini isteyebilirler.
İlk derece mahkemesince eldeki dava, hem davacıların aktif dava ehliyetlerinin bulunmaması, hemde davalılardan … ve … yönünden zararın ispat edilememesi gerekçesiyle reddedilmiş, davacıların manevi zararlarının oluşup oluşmadığı, oluşmadı ise hangi nedenle reddedildiği karar yerinde gerekçelendirilmemiştir.

Bu durumda, işin esasına girilerek davacıların delil olarak dayandıkları İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/95 esas sayılı dosyası celbedilerek, kooperatifte ferdileştirme yapılıp yapılmadığı araştırılarak gerekirse keşif yapılıp bilirkişi heyeti raporu alınarak, davacıların doğrudan zararlarının mevcut olup olmadığı, aktif dava ehliyetlerinin bulunup bulunmadığı tespit edilip, davalılar … ve …’ın görev yaptıkları dönemler itibariyle sorumluluklarının doğup doğmadığı, doğdu ise zarar miktarı, davacıların manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı yönünden inceleme yapılması ve oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
2-Kabule göre ise; maddi ve manevi tazminat davaları birbirlerinden ayrı ve bağımsız davalar olduğundan; hüküm ve fer’ileri birlikte kurulamaz. Şöyle ki; 6100 Sayılı HMK 297/2 maddesi gereğince bir davada istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup, maddi tazminat ve manevi tazminat davaları her ne kadar birlikte görülmüş ise de; birbirinden bağımsız, müstakil davalar olması nedeniyle hüküm kısmında her dava hakkında o davaya ilişkin yargılama giderleri ve buna bağlı olarak yargılama giderlerinden sayılan vekalet ücretinin, karar ve ilam harçlarının da ayrı ayrı gösterilmesi zorunludur. Mahkemece anılı usul kanunu hükmüne aykırı şekilde maddi ve manevi tazminat tutarları için tek harca hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, davacılar vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun HMK nın 353/1-a/6 maddesi uyarınca kabulü ile kararın kaldırılması gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/01/2019 tarihli 2017/1198 Esas 2019/22 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde anılan tarafa iadesine,
4-İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın kaldırılması sebep ve şekline göre istinaf edenlerin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 11/05/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.