Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1927 E. 2023/12 K. 11.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1927
KARAR NO : 2023/12

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/05/2018 (Dava) – 25/12/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/559 Esas – 2019/1330 Karar
DAVA : İtirazın İptali (İşyeri Devrinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 11/01/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 11/01/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/12/2019 tarihli 2018/559 Esas ve 2019/1330 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davadışı …. Şti.’nin iki adet işyeri olan “…”nın tüm demirbaşları, işyerlerindeki, depolarındaki çocuk giyim ve gereçleriyle kül halinde 04/08/2016 tarihinde 1.200.000-TL bedel ile davalılar …. ve babası …’na devir ve teslim edildiğini, sözleşmede ödemenin şeklinin davaya konu zayii olan senetler de dahil olmak üzere 7 adet senet ve 2 adet çek ile ödeneceğinin akde bağlanmış olduğunu, devreden olarak müvekkili … ve devralan olarak ise kendi adına asaleten, … adına ise vekaleten/vekaletsiz işgören …’nun imzaladığını, işyerlerinin … adına devir edildiğini, ancak bu sözleşmenin bedeli olan çek ve senetlerin lehtar olarak …’a teslim edilmiş olmasına rağmen, 20/09/2016 günü İstanbul, …. AVM içerisindeki hırsızlık suretiyle çantasının çalınması üzerine kaybettiğini, soruşturmanın halen Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/44573 Soruşturma sayılı dosyası ile derdest olduğunu, İzmir 3.ATM 2016/1154 E.-2017/89 K. sayılı 27/01/2017 tarihli ilamı ile işbu kıymetli evrakların çalınması nedeniyle iptallerine karar verildiğini, henüz vadesi gelmediği için ödenmeden çalınan senet bedelleri tahsil edilemediği gibi bu arada borçlu …’nun vefat ettiğini, şifahi olarak defalarca taleplerine rağmen davalıların önce olayı zamana yaydıklarını bilahare de ödememeyi tercih ettiklerini, bunun üzerine icra takibinin yapıldığını, ilk takibin yetkisizlikle İzmir İcra Müdürlüğüne gönderildiğini, davalılara İzmir 15.İcra Müdürlüğünün 2017/5016 sayılı dosyası ile gönderilen tebligata ise 05/05/2017 tarihinde haksız ve suiniyetli itiraz üzerine takibin durduğunu, davalıların senetler ödenmediği halde, yuvarlak cümlelerle ödendiği gibi bir iftira/isnadı beyan etmelerinin hukuka ve oluşa aykırı olduğunu, vadelerinden aylar önce ödendiğinin iddia olunduğunu, halen aynı sözleşme kapsamında icraya konu çeki dahi ödememek için hukuku dolandırmaya çalıştıklarını, davalılardan …’in aynı zamanda mümzi olup, diğer kardeşlerin de mirasçı olarak müvekkilinden alınan 2 işyerinin varisi olduğunu, mirası reddetmediklerinden külli halef olduklarını, dolayısı ile tüm sözleşme ve içeriğini bildiklerini, sözleşmede bulunan ceza-i şart ile de bağlı bulundukları sabit olduğundan, hukuka aykırı suiniyetli itiraz nedeniyle %20 tazminata mahkum edilmesini ayrıca talep ettiklerini, ayrıca ödeme iddiasının ispatının kendilerinde olduğu gerçeği nedeniyle İzmir 15.İcra Müdürlüğünün 2017/5016 sayılı dosyasına vaki itirazlarının iptali ile takibin devamına, suiniyetle itiraz nedeniyle davalılar aleyhine %20 inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalıların davaya cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…Yapılan incelemeler ve toplanan değerlendirildiğinde; davacı tarafın bilirkişi raporuna karşı itirazının bulunmadığı, davalı tarafça ise; davacının alacağının ispat edilemediği ve davacının defter ve kayıtlarının incelenmediği belirtilmiş olmakla birlikte, davacının dava konusu şirkete ait işyerinin davalıların murisi …’na sözleşme ile temlik edildiğinin belirlendiği, taraflar arasında düzenlenen 2. sözleşme ile 7 adet senet ve 2 adet çek ile ödemenin yapılmasının kararlaştırıldığı, davalıların işyeri devir sözleşmesi kapsamında düzenlenen senetleri ödemediği, duruşmada dinlenen davalıların ödeme iddiasında bulunmakla birlikte ödeme iddialarını ispatlayamadığı, buna istinaden de davacı tarafın 30.03.2017 tarihli İzmir 15. İcra Müdürlüğü’nün 2017/5016 sayılı dosyası ile 21.04.2017 tarihinde yapmış olduğu takipte; 05.08.2016 tanzim tarihli 15.11.2016 vadeli 200.000 TL bedelli senet, 05.08.2016 tanzim tarihli 05.12.2016 tarihli vadeli 200.000 TL bedelli senet, 05.08.2016 tanzim tarihli 15.01.2017 vade tarihli 120.000 TL bedelli senet, 05.08.2016 tarihli 15.02.2017 vade tarihli 120.000 TL bedelli senet ve 05.05.2016 tanzim tarihli 15.03.2017 vade tarihli 140.000 TL bedelli senet toplamı olan 780.000 TL senetten dolayı alacaklı olduğu, ancak taraflar arasında yapılan sözleşmede davacı …’ın şirketi yetkili temsilci olmadığı, şirket adına hareket etmekle birlikte şirketin sahip olduğu demirbaşları davalı tarafa temlik ettiği ve davalı tarafın da temlik alan sıfatıyla malları teslim aldığı, böylece senede konu alacak hakkının doğduğu, bu senetlerden dolayı alacaklı olduğu, sözleşmede yer alan cezai şarta ilişkin hükümde ise cezai şart bedelinin devir edene ödeneceğine ilişkin hüküm bulunduğu, ancak devir edenin …. Şti. olması nedeniyle cezai şartın tarafı davacı … olmayıp, şirket olduğundan bu konudaki cezai şart alacağının bulunmadığı, sözleşmeden doğan bu hakkı şirketin kullanabileceği, …’ın bu hakkının doğmadığı tespit edilmekle bu yöndeki talebinin reddine karar verilerek, sonuç olarak; DAVACININ DAVASININ KISMEN KABULÜ İLE; davacı …’ın, müteveffa … mirasçıları …, …, … ve …. aleyhine İzmir 15. İcra Müdürlüğü’nün 2017/5016 sayılı dosyası ile yapmış olduğu takibe itirazın kısmen iptali ile takibin, 05.08.2016 tanzim tarihli 15.11.2016 vadeli 200.000,00 TL bedelli senet, 05.08.2016 tanzim tarihli 05.12.2016 tarihli vadeli 200.000,00 TL bedelli senet, 05.08.2016 tanzim tarihli 15.01.2017 vade tarihli 120.000,00 TL bedelli senet, 05.08.2016 tarihli 15.02.2017 vade tarihli 120.000,00 TL bedelli senet ve 05.05.2016 tanzim tarihli 15.03.2017 vade tarihli 140.000,00 TL bedelli senet toplamı olan 780.000,00 TL senet bedeli ve 18.009,70 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 798.009,70 TL üzerinden takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile devamına, davacı tarafın fazlaya ilişkin taleplerinin reddine, alacak likit ve itiraz haksız olmakla %20 icra inkar tazminat tutarı olan 159.601,94 TL nin davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, tahsilde tekerrür edilmemesine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalılar vekili tarafından, “….04.08.2016 tarihinde davacı …’ın şirketi hangi sıfatla temsil ettiğinin belirlenmediği, ticaret sicil kayıtlarına göre yetkili olmadığı gibi herhangi bir vekaletnamesinin de bulunmadığını, yetkisiz temsile ilişkin hükümler uygulandığında da kanuna atıf yapılarak karşı tarafça bu durumun açık ve yazılı onayı olmadan yaptığı işlemlerle bağlı olmayacağının açık olduğunu, sözleşme gereği, alacaklının sadece ve sadece …. Şti. olduğunu (çünkü kaybedilen kıymetli evrağın dayanağının sözleşme tarafının şirket olduğunu) davacının, alacaklı taraf sıfatı olmadığından söz konusu davaya konu icra takibini açamayacağı gibi, davayı açma hakkının da bulunmadığını, işyerlerinin kaynağının …’ın sahip olduğu şirketler olduğunu, darbe girişiminden sonra yurtdışına kaçmış bulunmasının, senet ve çeklerin de bir tesadüf sonucunda kaybolmasının, kaybolan senet ve çeklerle ilgili hem şirket hem …’ın takiplerde bulunmak sureti ile haksız kazanç elde etmeye çalışmalarının aşikar olduğunu, mahkeme davacıyı getirterek isticvap yapabilecekken (talepleri olduğunu) basiretli tacir sıfatı ile defterlerin sunulması gerekirken, defterler incelenmeyerek karar verilmesinin eksik inceleme sonucunu doğurduğunu, cevap ve beyan dilekçelerinde belirttikleri, talep ettikleri eksikliklerin hemen hemen hiçbiri tamamlanmamışken karar verilmesinin hukuki yönden batıl bir karar niteliğinden ileri gidemeyeceğini, bilirkişi heyetinin tarafların defterlerini incelemediğini (defterlerin sunulduğu sabit olarak raporda görülmekle), raporda davacı tarafın defterleri sunmadığından defterlerinin incelenmediğini, davacı tarafın beyanlarının olduğu gibi aktarıldığını, cezai şarta dahi hükmedildiğini, raporun kabulünün mümkün olmadığını, ancak bu rapora dayalı hüküm kurulduğunu, sözleşmedeki son mutabık maddesi olan; ‘(1)kirli, ambalajı bozuk satılamayacak durumda olanlar bedelden mahsup edilecektir’ maddesinin değerlendirilmediğini, bilirkişi heyetinin değerlendirmeyeceğini, çünkü davacının öyle bir beyanının olmadığını, davacı tarafın yurtdışına kaçtığını, mutabık kalınması için müvekkilleri tarafından ulaşılmak istenmesine rağmen halen kendilerine ulaşılamadığını, 2 adet sözleşme bulunduğunu, hangisinin geçerli olduğu konusunda kararda açıklama yapılmadığının görüldüğünü, bilirkişi heyetinin de ne tesadüftür ki, dosya içerisindeki 2 sözleşmeye rağmen davacı vekilinin açıklamadığı gibi başkanlığın davacı vekilinden açıklamasını istediği halde halen açıklanamayan sözleşme belirsizliğine rağmen, davacının sunmadığı hatta sözleşme tarafı olan şirketçe dahi sunulmayan (çünkü sözleşme tarafı olan şirketin de 2017 Şubat ayında ticaret sicilden terkin edildiği) defterlere rağmen davacının tüm beyanlarının kopyalayıp yapıştırma yöntemi ile rapor düzenlendiğini, başkanlığın da maalesef olmayan senetlere göre karar verdiğini, somut delillere dayanmayan bu rapor doğrultusunda karar verildiğini, hangi sözleşmenin esas alınması gerektiği sorununun çözüme kavuşturulmadığını, 1.000.000-TL malzemeler, 890.000-TL demirbaşlar olarak biçilen değerlere ilişkin sözleşmeye mi, 1.200.000-TL malzemeler, 930.000-TL demirbaşlar olarak biçilen değerlere ilişkin sözleşmeye göre mi olduğunun mahkemece hükümde veya yargılama süresince açıklığa kavuşturılmadığını, bilirkişilerce de açıklığa kavuşturulmadan eksik bir inceleme yapıldığını, müvekkilleri tarafından yapılan ödemelerin hükümde dikkate alınıp alınmadığının belli olmadığını, 500.000-TL, 236.000-TL, 225.000-TL, 200.000-TL, 233.000-TL, 310.753,00-TL’nin ne bilirkişi heyeti ne mahkeme heyeti tarafından dikkate alınmadığı gibi, duruşma sırasında taraflar bekletilerek İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesindeki 2017/767 E. dosyanın getirtildiğini, 3-5 dk inceleme sonucu geri yollanarak hükme geçildiğini, mahkemece, yukarıda belirttikleri ödemelerin dikkate alınmadığını, hükümde belirlenemeyen bir alacak kalemleri olmasına rağmen % 20 icra inkar tazminatına da hükmedilmesinin Yargıtay içtihatlarına uygun düşmediğini, söz konusu ödeme belgelerinin tamamının dosya içerisinde yazılı delil olarak bulunduğunu ve ödemelerin 1.586.000,00-TL rakamını bulduğunu, ama yerel mahkemenin bu ödemeleri basit bir toplama hesabına bile gerek duymadığını, sözleşme tarafı ile davacı tarafın aynı alacaklar için açtıkları takipleri dahi incelemediğini, davaya esas sözleşmenin taraflarının müvekkili muris … ve … Şti. olduğunu, taraflar arasında …’ın bulunmadığını, devreden şirketin gerçek sahibinin … olduğunu ve karısı davacı …’ın şirket yetkilisi olmadığını, sözleşmeye taraf olmadığını, aynı zamanda FETÖ PDY terör örgütü üyeliğinden dolayı kaçak olduğu bilgisine ulaşıldığını, yakalanamadığının savcılığa ifade vermemesinden anlaşılabildiğini, özetle, …’ın tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere taraf sıfatı olmadığını, …’ın sözleşme tarafı olmamasına rağmen, sözleşme tarihinden yaklaşık 2 ay sonra senetleri, çekleri kol çantasında taşındığını, çantasını da AVM’ de alışveriş yaptığı sırada çaldırdığını, bu durumun hayatın olağan akışına tamamen aykırı olduğunu, tasarlanan kötü niyetli planlarının bir parçası olduğunu, bilirkişilere HMK 219,220,222 maddeleri gereği görev verildiğini, sözleşme tarafı …. Şti defterlerinin esas alınması gerektiğini belirttiklerini, ama … Şti.’nin defterlerini incelemediklerini, hakim kimliğine sahipmişçesine sadece sözleşme hükümleri üzerinde durup, yanlış, eksik, tek taraflı ve objektiflikten uzak bir değerlendirme yaptıklarını, bu nedenle 12.07.2019 tarihli raporun kabulünün mümkün olmadığını, hükme de esas alınamayacağını, bozmayı gerektirdiğini, bilirkişi raporunda dava konusu meblağı 2.130.000,00-TL olarak belirlendiğini, oysa dosya tüm kapsamıyla değerlendirildiğinde ne taraf beyanları ne de meblağın bu olduğunu gösteren başkaca hiçbir delil bulunmadığını, dosyanın üstünkörü incelenerek yapılan değerlendirmenin mahkemece de dikkate alınmayacağını, davacının da resmi defter ve kayıtlarının değerlendirilmesinin sağlanması gerektiğinin aşikar olduğunu, bu hususların tamamlanmamasının hükmün eksik inceleme ile yapıldığının, tarafların basiretli tacir olarak defter ve kayıtları üzerinden inceleme yapılarak, yazılı delil olarak yapılan ödemelerin de dikkate alınarak sonucunda hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve hükme esas alınamayacak bilirkişi raporuna göre hüküm verilmesinin bozmayı gerektirdiğini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, işyeri devir sözleşmesi uyarınca verilen ve ödenmeyen senetler ile cezai şart alacağına dayalı icra takibi nedeniyle itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davanın temelinde işyeri devir sözleşmesi bulunmakta olup, anılan sözleşme uyarınca verilen çek ve senetler olduğu her iki tarafın da kabulündedir. Davaya dayanak icra takibinde bu sözleşme uyarınca verilen senetlerden 5 tanesinin takip sebebi yapıldığı, bununla birlikte bu senetlerin çalındığı iddiası ile öncesinde hasımsız olarak açılan dava ile senetlerin iptali kararı alınmış olduğu da görülmektedir. Bununla birlikte, mahkemece sözkonusu iptal kararının usulsüz olduğu benimsenerek taraflar arasındaki temel ilişki olan işyeri devri sözleşmesine gidilmek suretiyle uyuşmazlığın değerlendirildiği de mahkeme gerekçesinde yer almaktadır. Sözkonusu kambiyo senetlerinin ziya nedeniyle iptali istemli dava dosyası dosya ekinde yer almakta olup, davacı … tarafından hasımsız olarak açılmış olan o davada herhangi bir senet fotokopisi, senetlerde lehtar olduğuna dair bir belge vs. sunulmaksızın talepte bulunulmuş olduğu, başta 7 adet senet için hırsızlık iddiası ile iptal istenmişken yargılamanın devamında iki adet senedin bulunduğu yönündeki beyan ile bu iki senet bakımından davadan feragat edilmiş olduğu, mahkemece ilanlar yapıldıktan sonra talebin kabulü ile, işbu davadaki icra takibinin de dayanağı olan 5 adet senet bakımından iptal kararı verildiği anlaşılmış olmakla, yerel mahkemenin de kabulünde olduğu üzere sözkonusu karar hasımsız olarak verilmiş olup, dosya içeriğindeki belgelere göre, senet unsurlarının tam olup olmadığı dahi belli olmadığı gibi (sözleşmede dahi senetlerin düzenleme tarihlerinin belirtilmediği), sözkonusu dosya kapsamı, davacının bahse konu senetler üzerinde hak sahibi olduğunu ispata yeterli nitelikte de değildir. Şöyle ki; dava dosyasına da sunulan ve stok sayımı nedeniyle revizyona tabi tutulduğundan ikincisi de düzenlendiği belirtilen, tarafların da kabulündeki (930.000-TL demirbaş/1.200.000-TL ürün bedelli) 04.08.2016 tarihli iş yeri devir sözleşmelerindeki taraflar; devreden olarak açıkça “….Şti” ve devralan olarak ise …’dur. Sözleşmenin altında …’na ait … kaşesi bulunduğu, imza olarak ise davalı …’na ait imzanın atılı bulunduğu, devreden kısmında ise devreden şirkete ait bir kaşeye rastlanmadığı, davacı … imzası olması muhtemel bir imza (davacı tarafın da kabulü uyarınca) görülmekte olduğu, sözleşme içeriğinde senetlerde …’ın lehtar olacağına dair bir ifade de yer almadığı, ancak bununla birlikte bu hususların yerel mahkemece incelenmediği anlaşılmaktadır. Davalılar vekili, aşamalardaki itirazlarında sözleşmede taraf sıfatı bulunmayan davacı …’ın sözleşmeye dayalı hak talep edemeyeceğini beyanla, taraf sıfatının öncelikle irdelenmesini talep etmiş, ancak mahkemece bu itirazlar hakkında olumlu veya olumsuz hiçbir değerlendirme yapılmadığı görülmüş olmakla, eksik inceleme ile karar verilemez. Eldeki davada, öncelikli olarak taraf teşkili hususunun çözümlenmesi gerekmekte olup, bu noktada karardaki “cezai şartı ancak sözleşmenin tarafı olan şirketin isteyebileceğine” dair kabul ile dosya kapsamındaki sair kabullerin çelişkisinin de giderilmesi, ticaret sicil ve vergi kayıtları ile devre konu işyerleriyle ilgili (devirden önce ve sonraya ait) tüm kayıtlar da getirtilerek, yine davadışı … Şti.’ye ait defter ve kayıtlar da dosyaya eklenerek, davacı …’ın sözkonusu şirketteki konumu, temsile dair herhangi bir özel vekaletname verilip verilmediği, herhangi bir temlik sözleşmesi bulunup bulunmadığı hususları titizlikle araştırılmak suretiyle, davadışı şirket adına işlem/sözleşme yapma yetkisi bulunup bulunmadığının saptanması, vekaletsiz işgörme durumu ve şirket tarafından icazet verilen başkaca işlemleri olup olmadığının belirlenmesi, yine davalı taraf veraset ilmaı da dosyaya eklendikten sonra, davalı taraf defter ve kayıtlarının titizlikle incelenerek, murisin sağlığında davalılardan …’na bahse konu işyeri devirlerine dair yetki veya icazeti bulunup bulunmadığının, iki işyerinin devrine dair işlemlerin yürürlüğe girip girmediğinin ve işyeri devrine dair sözleşmedeki birtakım borçların benimsenip ödendiği iddia ve kabullerine göre, her bir davalı bakımından pasif husumet ehliyetlerinin de değerlendirilmesi gerekmekte olup, kararın öncelikle her iki tarafın husumetinin incelenmesi yönünden kaldırılması gerekmiştir.
Dava konusu icra takibi bu haliyle kambiyo vasfındaki senede dayalı olmayıp, nitekim takibin de ilamsız icra takibi olarak yapıldığı görülmektedir. Davacının, öncesinde almış olduğu hasımsız ve yeterli incelemeye dayalı bulunmayan senet iptal kararı da yukarıda açıklanan nedenlerle, davacıya senetlere dayalı hak sahipliği vermemiştir.
Mahkemece bilirkişi heyetinden rapor alınarak karar verildiği görülmekte ise de, bu rapor davalılar vekilinin itirazına uğramış olup, yeniden rapor alınmadığı gibi gerekçeli itirazların mahkemece de kararda karşılanmadığı görülmüştür. Davalı taraf defterlerinin incelendiği anlaşılmakla beraber bu konuda bir görüş ve tespite varılmadığı, ayrıca davadışı … Şirketi defterlerinin incelenmesi de talep edildiği ve davacı vekili tarafından sunulan 13.02.2019 tarihli dilekçede defterlerin İstanbul’da olup, mahkemece istendiği takdirde mahkeme kalemine sunulacağı da belirtilmesine rağmen bu yönde bir inceleme yapılmadığı da anlaşılmıştır. Davalılar, ödeme savunması yapmış olup, ödeme savunması her aşamada yapılabileceğinden ödemeye dair sunulan tüm delillerin de incelenmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, dava konusu senetler dışında da senet ve çekler olduğu ve yine sözleşmede öngörülen nakit ödemeler de gözetildiğinde (50.000-TL kapora, 500.000-TL nakit, 200.000’er TL lik davadışı iki senet), sunulan ödeme belgelerinin hangilerinin takibe konu senetlerle ilgili olduğunun tespiti bakımından tüm sözleşme hükümlerinin ve ödeme belgelerinin denetlenmesi gerektiği de açıktır. Yukarıda açıklanan aktif husumet konusunda yapılması gereken araştırmalar ile ilgili açıklamalar saklı olmak üzere, ispat yükü ödeme savunmasını ileri süren davalı tarafta olup, somut uyuşmazlığın niteliği ve HMK 222.madde de gözetilerek davadışı şirket kayıt ve defterleri, banka kayıtları da irdelenmek suretiyle, yine dava konusu taleple aynı konuda olduğu ileri sürülen icra takip dosyaları/dava dosyaları da getirtilip incelenerek ve ilgili belgelerin sureti dosya içine alınarak ayrıntılı bir bilirkişi raporu alınması gerekmektedir. Zira, aynı konuda (gerek davacı … tarafından ve gerekse davadışı ….Şti.tarafından) başkaca takip/dava bulunmakta ise bu hususların araştırılıp, ödeme olup olmadığının belirlenmesi gerekirken, mahkemece, bu konuda hükümde sadece “tahsilde tekerrür edilmemesine” şeklinde genel bir ifade ile yetinilmesi doğru olmamıştır.
Davacıdan sadır olup da taraflar arasında ihtilaflı bir yazılı belge bulunmamakta olup, davalılar vekilinin davacı …’ın isticvabına dair talebinin yerinde olmadığı görülmekle, bu itirazın reddi gerekmiştir.
Davalılar vekilinin, sözleşmede kirli/ayıplı mallar bakımından mahsup işlemi yapılmasına dair hükümler bakımından itirazının kabulü de mümkün görülmemiştir. Zira, sözkonusu sözleşme maddesinde bu tespitlerden sonra sıralı çeklerde revizyon yapılacağı belirtilmiş olup, işbu davanın konusu sözleşmedeki çekler değil, senetler olmakla bu madde kapsamında kalmadığı gibi, kaldı ki davalı tarafça bu yönde yaptırılmış bir tespit, gönderilmiş bir ayıp ihbarı gibi somut bir delil de bulunmadığı görülmüştür.
Kabule göre ise, takip dayanağının kambiyo vasfında senetler olmadığı hususu gözetilerek, faiz başlangıç hususunun buna göre değerlendirilmesi gerekirken, bu hususa dikkat edilmemiş olması da doğru görülmemiştir.
Davalılar vekilinin icra inkar tazminatına yönelik istinaf itirazının ise, karar kaldırma nedenine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalılar vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜNE; İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/559 Esas – 2019/1330 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalılar vekilinin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalılar tarafından yatırılan 13.628,01-TL istinaf karar harcının istek halinde davalılara iadesine,
5-İstinaf aşamasında davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 11/01/2023