Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1920 E. 2022/1998 K. 21.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1920
KARAR NO : 2022/1998

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/09/2016 (Dava) – 26/11/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/495 Esas – 2019/1215 Karar
DAVA : İtirazın İptali
BAM KARAR TARİHİ : 21/12/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 21/12/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/11/2019 tarihli 2018/495 Esas ve 2019/1215 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının Tasfiye Halindeki … Kurumu AŞ.’nin müvekkiline olan 1.037,50-USD ve 9.918-USD tutarındaki borçlarını temlik aldığını, tarafların borçların ekteki 2 adet sözleşmede belirlenen vadelerde taksitler halinde ödenmesi hususunda anlaştıklarını, davalının 1.073,50-USD tutarındaki borcunun 28 Kasım 2011 tarihinde ödemesi gereken tutarı 34 USD eksik ödediğini, 28 Ocak 2012 ve 28 Şubat 2012 tarihinde ödenmesi gereken taksitlerini ödemediğini, 9.918 USD tutarındaki borcun ise hiçbir taksitini ödemediğini, ödenmeyen bu alacakların tahsili için İzmir 6. İcra Müdürlüğü’nün 2015/3290 sayılı dosyasıyla davalı hakkında icra takibi başlatıldığını, ancak davalının borca itiraz ederek takibin durmasını sağladığını belirterek, itirazın iptaliyle takibin devamına ve davalı aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; işbu davanın hukuki tavsifi yapılırsa “borcun nakli” sözleşmesi olduğunu ve borcun muaccel hale gelmediğini, nakledilen borç tasfiye halinde devam ettiğinden tasfiye bitmeden ödenmesinin talep edilemeyeceğini, sözleşme incelendiğinde alacaklının aynen kaldığını, değişmediğini, borçlunun değiştiğini ve borcun nakledildiğini, bu nedenle de asıl borç ödenme zamanı gelmeden ya da ödenip bitmeden borcu nakledilen taraftan ödemelerin istenmesinin mümkün olmadığını, Yargıtay’ın müstakar içtihatlarının da bu yönde olduğunu, hesabın niteliği gereği ancak tasfiye işlemleri sonucunda bir alacak kalırsa davacının bir hak talebinde bulunabileceğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2014/5732 Esas-2014/11490 Karar sayılı ilamı ve 19. Hukuk Dairesinin 2013/6602 Esas-2014/3748 Karar sayılı ilamlarında da tasfiye tamamlanmadan açılan davanın zamansız açılan dava olması nedeniyle reddi gerektiğinin belirtildiğini, davadışı finans kurumunun halen tasfiye halinde olup tasfiye sonuçlanıp kâr ve zarar durumu belirginleşmeden davacının alacak talep etmesinin mümkün olmadığını, takip tarihi itibariyle alacak muaccel hale gelmediğinden, davanın zamansız açıldığı kabul edilerek reddedilmesi gerektiğini, davacı ile şirket arasında akdedilen alacağın temliki sözleşmesiyle tarafların işbu sözleşmeden doğabilecek olan ihtilaflarda İstanbul Mahkemelerinin yetkili kılındığını, İstanbul Mahkemelerinde dava açılması gerektiğinden davanın yetki yönünden reddedilmesini, takip alacaklısı ile müvekkili şirket arasında tanzim olunan “Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi” ile takip alacaklısının Tasfiye Halinde … Kurumu A.Ş. nezdindeki kar ve zarar katılım hesap bakiyesinin temliki hususunda mutabakata varıldığını, takip alacaklısının Tasfiye Halinde … Kurumu A.Ş. nezdinde henüz vadesi gelmemiş, mutlak ödenmesi de hukuken garanti edilmeyen kar ve zarar katılım bakiyesinin temlik alındığını, müvekkili şirketin işbu temlik sözleşmesinden kaynaklanan edimlerini yerine getirdiğini, halen de sözleşmeye konu edimleri ifa ettiğini, davacı yanca, kötü niyetle sözleşmeyi ortadan kaldırma ve bir fırsata dönüştürmenin amaçlandığını ki, kanunun bir hakkın suistimalini himaye etmeyeceğini, icra inkar tazminatı talebinin de haksız ve mesnetsiz olduğunu, konunun yargılamayı gerektirdiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, her ne kadar davalı borçlu tarafça İzmir 6.İcra Müdürlüğünün 2015/3290 sayılı takip dosyasındaki ilamsız icra takibine konu alacağa ilişkin ödeme emrine icra dairesinin yetkisine, takibe konu borca ve ferilerine yönelik itirazda bulunulmuş ise de; takip alacaklısı davacının taraflar arasındaki alacağın temliki sulh, ibra ve feragat sözleşmesinin düzenlendiği tarih itibariyle tacir olmadığı, bu nedenle her iki tarafın tacir olmadığı yetki sözleşmesinin, sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükteki 6100 Sayılı HMK.nın 17.md. uyarınca geçerli olmadığı, İİK.50.md. yollaması ile 6100 Sayılı HMK 6.maddeye göre de, davalının yerleşim yeri mahkemesi ve icra dairesinin takipte ve davada yetkili olduğu, davalının yerleşim yeri adresinin İzmir İcra Müdürlüğünün yetki sahası dahilinde bulunduğu, işbu nedenle davalının icra takibine yapmış olduğu yetki itirazında haksız olduğu, yine her ne kadar davalı tarafça takibe konu alacağa ve ferilerine itiraz edilmiş ise de; taraflar arasındaki davacının tasfiye halindeki … Kurumu AŞ’de bulunan alacağının, ’12/01/2011 tarihli alacağın temliki, sulh, ibra ve feragat sözleşmesi’ ile sözleşmede belirtilen bedel ve şartlar dahilinde, davalı şirkete devir ve temlik edildiği, davalı şirketin ise, alacağın temlikine ilişkin sözleşmede belirtilen vadelerde ödemede bulunmadığı, işbu hususta yapılan bilirkişi incelemesi ve dosya kapsamına göre de; davalının takip tarihi itibariyle 6.153,50 USD asıl alacak ile, 262,52 USD işlemiş faiz alacağı olmak üzere toplam 6.419,02 USD ödemesi gereken bakiye borç miktarı bulunduğu, davalının işbu miktar alacağa ilişkin itirazında haksız olduğu kanaatine varılmakla; DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE, davalı borçlunun İzmir 6.İcra Müdürlüğü’nün 2015/3290 sayılı takip dosyasına konu, 6.153,50 USD asıl alacak ile, 262,52 USD işlemiş faiz alacağı olmak üzere toplam 6.419,02 USD alacağa ilişkin itirazının iptali ile, asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 SY.nın 4/a md.göre yabancı para alacağına değişken faiz oranı uygulanmak suretiyle ve fiili ödeme günündeki TCMB efektif satış kuru karşılığı Türk Lirası olarak tahsil edilmek suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, kabul edilen alacağın %20’si miktarındaki 3.346,36 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili tarafından, “….Davanın esastan reddinin gerektiğini, takip alacaklısı ile vekili bulunduğu şirket arasında Tasfiye Halinde … Kurumu A.Ş. nezdindeki kar ve zarar katılım hesap bakiyesinin temliki hususunda mutabakata varıldığını, alacağın temliki sözleşmesine istinaden takip alacaklısının henüz vadesi gelmemiş, mutlak ödenmesi de hukuken garanti edilmeyen kar ve zarar katılım bakiyesinin temlik alındığını, müvekkili şirketin işbu temlik sözleşmesinden kaynaklanan edimlerini yerine getirdiğini, takip alacaklılarına takip miktarı kadar günü geçmiş bir borcu bulunmadığını, davanın hukuki tavsifi yapılırsa ‘borcun nakli’ sözleşmesi olduğundan borcun muaccel hale gelmediğini, nakledilen borç tasfiye halinde devam ettiğinden tasfiye bitmeden ödenmesinin talep edilemeyeceğini, asıl borcun ödenme zamanı gelmeden ya da ödenip bitmeden borcu nakledilen taraftan ödemelerin istenmesinin mümkün olmadığını, Yargıtay’ın müstakar içtihatlarının da bu yönde olduğunu (Yargıtay 19. H.D. 2002/8347 E-2003/11732 K., 2004/6209E-12465 K., 2005/534 E-9338 K., 2008/6809 E-8835 K.,) hesabın niteliği geregi tasfiye işlemlerinin sonucunda bir alacak kalırsa davacının bir hak talebinde bulunabileceğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2014/5732 Esas-2014/11490, 19. Hukuk Dairesinin 2013/6602 Esas-2014/3748 Karar sayılı ilamlarında da tasfiye tamamlanmadan açılan davanın zamansız açılan dava olması nedeniyle reddinin gerektiğinin belirtildiğini, tasfiye sonuçlanıp kâr ve zarar durumu belirginleşmeden davacının alacak talep etmesinin mümkün olmadığını, davanın zamansız açıldığı kabul edilerek reddi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere; sözleşmenin 4.3. maddesinde ‘ödeme günündeki TCMB alış kuru’ yazdığı halde yerel mahkemece buna riayet edilmediğini, alacağın, taraflar arasındaki sözleşmenin 4.3 maddesi gereği ‘ABD DOLARI’ üzerinden değil, ‘TL’ üzerinden hesaplanması gerektiğini, mahkeme kararına dayanak yapılan bilirkişi raporunun 2. sayfasında; ödeme günündeki TCMB alış kuru yazdığı halde buna riayet edilmediğini, bunun sözleşmeye de aykırı olduğunu, bu nedenle bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasındaki 12.01.2011 tarihli iki temlik sözleşmesi uyarınca, davalı aleyhine girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık konusu 12.01.2011 tarihli “Alacağın Temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi”nin temelinde, davacının dava dışı … Kurumu A.Ş. nezdindeki kar ve zarar katılım hesabındaki hakların davalı şirkete temliki bulunmaktadır. Davacının davalı ile yaptığı temlik sözleşmelerinde, tasfiye halindeki … Kurumu A.Ş. taraf olmadığı gibi, sözleşme içeriğinde davadışı bu şirketin tasfiyesinin bekleneceğine dair bir hüküm de bulunmamaktadır. Davacı, davalı ile imzaladıkları sözleşme hükümlerindeki açıkça ve her iki taraf iradesi doğrultusunda belirlenmiş bulunan vade tarihlerine dayanarak davalı şirketten talepte bulunmaktadır. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin, davacının alacağının henüz muaccel olmadığına ve davadışı şirketin tasfiye sürecinin tamamlanmasının beklenmesi gerektiğine dair itirazları yerinde görülmemiştir (Bu yönde bknz. Yargıtay 11. HD 2020/5534 E.- 2021/6325 K, 2020/2489 E.- 2020/3744 K).
Davalı vekilinin diğer istinaf itirazı olan alacağın TL olarak hesaplanması gerektiğine dair itiraza ilişkin yapılan değerlendirmede; taraflar arasındaki 12.01.2011 tarihli her iki temlik sözleşmesinde de 4.3.maddesinde; “…herbir taksit ödeme günündeki TCMB Döviz alış kuru karşılığı Türk Lirası olarak ödenecektir.” şeklinde hüküm bulunmakta olup, bu açık hüküm uyarınca, “ödeme tarihindeki” kura göre alacağın TL’ye çevrilmek suretiyle hesaplanması suretiyle ödemenin gerçekleştirileceği açıktır. Bu nedenle, bu husustaki istinaf itirazı da yerinde görülmemiştir.
Bununla birlikte, taraflar arasındaki sözleşmenin aynı hükmü uyarınca “döviz alış kuru” şeklinde hüküm tesis edilmesi gerekirken “satış kuru” şeklinde hüküm tesisi doğru olmamış, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının kabulü gerekmiştir. Ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün kaldırılıp düzeltilerek Dairemizce yeniden hüküm tesis edilmesine karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/495 Esas – 2019/1215 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
a-Davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile davalı borçlunun İzmir 6.İcra Müdürlüğü’nün 2015/3290 sayılı takip dosyasına konu, 6.153,50 USD asıl alacak ile, 262,52 USD işlemiş faiz alacağı olmak üzere toplam 6.419,02 USD alacağa ilişkin itirazının iptali ile, asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 SY.nın 4/a md.göre yabancı para alacağına değişken faiz oranı uygulanmak suretiyle ve fiili ödeme günündeki TCMB efektif alış kuru karşılığı Türk Lirası olarak tahsil edilmek suretiyle takibin devamına,
b-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
c-Kabul edilen alacağın %20’si miktarındaki 3.346,36-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
d-Alınması gerekli 1.142,94-TL karar ve ilam harcından peşin yatırılan 210,55-TL’nin mahsubu ile kalan bakiye 932,39-TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
e-Davacı tarafça peşin olarak yatırılan 210,55-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
f-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap edilen 2.725,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
g-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap edilen 700,55-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
h-Davacı tarafça yapılan 29,20-TL başvuru harcı, 178,80-TL tebligat ve posta gideri, 400,00-TL bilirkişi ücreti dahil olmak üzere toplam 608,00-TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre 583,56-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
ı-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ilgili olduğu tarafa iadesine
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalıdan alınan 286,00-TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında davalı tarafça yapılan 148,60-TL istinaf kanun yolu başvuru harcından oluşan istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 21/12/2022