Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1902 E. 2023/446 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1902
KARAR NO : 2023/446

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/09/2019
NUMARASI : 2016/688 Esas – 2019/957 Karar
DAVA : Franchising Sözleşmesinden Kaynaklanan Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 16/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/09/2019 tarihli 2016/688 Esas – 2019/957 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 09/05/2015 tarihli franchising sözleşmesi imzalandığını, müvekkili şirketin franchise alan, davalının franchise veren olduğunu, imza tarihi itibariyle kurulmuş bir şirket olmadığı için franchise alan olarak sözleşmeye gerçek kişilerin imza attığını, sözleşmenin 1.2 maddesinde yeni şirket kurulacağının karşılaştırıldığını, sözleşmeye imza koyan gerçek şahıslardan birinin de dava dışı …. Şti. kurucu ortalarından olan … olduğunu, sözleşmenin imzalanmasıyla birlikte müvekkili şirketin faaliyetine başladığını, ancak davalının sözleşme hükümlerine aykırı olarak müvekkili şirket ile aynı bölgede olacak şekilde dava dışı … Şti’ne franchise verdiğini, bunun sözleşmenin 4.1.6 maddesine aykırı olduğunu, durumu öğrenen müvekkili tarafından 22/02/2016 tarihli ihtarnameyle noter aracılığıyla sözleşme şartlarının durdurulması talepli ihtar gönderildiğini, 10 günlük süre verildiğini ancak davalının ihlali durdurmadığını, davalının 04/03/2016 tarihli cevabı ihtarnamesiyle ihlali kabul etmediği gibi bir başka sebeple sözleşmeyi feshettiğini bildirdiğini, davalının fesih sebebinin haksız olduğunu, çünkü davalının sözleşmeyi fesih nedeni olarak gösterdiği müvekkili şirketin ortaklık yapısının değişmesinin kendisine bildirmediği hususunun doğru olmadığını, davalının zaten bu durumdan bilgisi ve haberi olduğunu, konuyla ilgili olarak davalıya ihtardan önce bir e posta gönderdiğini, davalının …’ın müvekkili şirketten ayrıldığını bildiği halde akde aykırı olarak aynı bölgede bu kişinin kurduğu dava dışı … Şti’ne franchise verdiğini, haksız fesihten müvekkilinin zarar gördüğünü, sözleşmenin devam edeceği inancıyla bir takım masraflar yaptığını, sözleşme haksız olarak feshedilince bunları kullanamadığını, aynı bölgede aynı konuda faaliyet gösteren ikinci bir franchise verilmesi nedeniyle müvekkili şirketin kazanç kaybına uğradığını, sözleşme kurulum/katılım bedeli olarak KDV hariç 12.000 Euro ödediğini, bu nedenlerle şimdilik kurulum/katılım payı bedeli olarak 1.000,00 TL, reklam tanıtım giderleri, kazanç kaybı v.s karşılık gelmek üzere 4.000,00 TL olmak üzere toplam 5.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesini, müvekkili şirketin neredeyse tüm Bursa’da tanıtım çalışmalarına girdiğini, davalı şirketin markası ve adı altında çalıştığını duyurduğunu, davalının haksız feshi karşısında çok da uzun olmayan bir sürede tebalasını indirmek zorunda kaldığını, bu durumun müvekkili yönünden ticari itibar kaybı oluşturduğunu, bu nedenlerle 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile imza sırasında kurulma aşamasında olan müstakbel şirket ortakları, sorumluları …, … ve … ile 09/05/2015 tarihli sözleşmenin imzalandığını ve … adı altında işletme kurularak işletilmeye başlandığını, sözleşmeyi imzalayan … tarafından 2.bir franchise başvurusu yapılması üzerine … ‘ın önceki franchise devam etmek üzere 2.bir franchise açacağı kazançtan memnun kaldığı düşünülerek sözleşmenin 4.1.6 maddesine uygun olarak imzalandığını, davacı tarafça Bornova 1.Noterliğinin 04454 yevmiye nolu 22/02/2015 tarihli ihtarnamesi keşide edildiğinde davacı şirketin ortaklık yapısı hakkında sicil gazetelerinde araştırma yapıldığında davacı tarafın sözleşmenin 5.1 maddesinin ihlal edildiğinin tespit edildiğini, bu maddeye göre şirket bilgilerinde olabilecek tüm değişikliklerin derhal müvekkile bildirilerek gerekli izinlerin alınmasının zorunlu bulunduğunu, sözleşmede yer alan 3 şahsın kuracakları tüzel kişiliğe kullandırılmak amacı ile sözleşme imzalandığı ancak müvekkile hiç bir yazılı bildirim yapılmadan ve onayı alınmadan sözleşmeye aykırı olarak davacı şirketin … ve sözleşme dışı … ve … tarafından kurulduğu tespit edildiği, yine sözleşmenin 5.1 maddesi ihlal edilerek müvekkile bildirim yapılmaksızın yada onay alınmaksızın 16/11/2015 tarihinde tescil edilen karar ile …’ın temsilcilik görevi sona erdirildiğini ve sözleşme dışı …’ın şirkete yeni ortak olarak eklendiğinin tespit edildiğini, sözleşmenin 6.4 maddesinin de ihlal edildiğini, bu nedenle müvekkilinin haklı nedenle fesih hakkını kullandığını, davacı tarafın iddialarının kabul edilmediğini, … ile şirket ortakları arasında imzalanan protokol delil olarak sunulmuş ise de, müvekkilin bilgisi ve ilgisi olmayan protokolün kabul edilemeyeceğini beyan edilerek, davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “…Taraflar arasında 09/05/2015 tarihli franchising sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin 7.2 maddesinde taraflardan herhangi birisinin sözleşme hükümlerine aykırı hareket etmesi halinde diğer tarafın söz konusu ihlalin yazılı olarak ihtar eyleyeceği ve karşı tarafa edimini gereği gibi ifa etmesi için 7 gün süre vereceği buna rağmen aykırı hareket devam ettiği takdirde sözleşmenin feshi ve sözleşmenin feshine bağlı cezai, maddi, manevi alacaklar ile yaptırımların yerine getirilmesinin/ödenmesinin talep edilebileceği hususlarının kararlaştırıldığı, bu kapsamda davalı tarafından davacıya gönderilen 04/03/2016 tarihli ihtarnamede süre tanınmaksızın ihtarnamenin tebliği tarihi itibariyle sözleşmenin doğrudan fesh edildiği görülmekle, davalı tarafça yapılan fesih işleminin haksız olduğu, davalının 04/03/2016 keşide tarihli ihtarnamesinin davacıya tebliğ tarih bilgisi dosyada bulunmadığından fesih tarihi olarak davacının cevabı ihtarnamesinin keşide tarihi olan 22/03/2016 tarihinin esas alındığı, franchise sözleşmesinin başlangıç tarihinin 09/05/2015, fesih tarihinin 22/03/2016 tarihi esas alınarak yapılan hesaplamalarda denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi heyet raporunda belirlendiği üzere davacının sözleşmenin feshinden sonra aynı işi yaptığı anlaşıldığından, 02/01/2015, 21/11/2015, 27/11/2015 ve 21/01/2016 tarihli 4 adet faturaya konu ürünleri kullanabildiği kabul edildiğinden sözleşmenin geriye kalan süresi ile orantılı olacak şekilde 39.417,00 TL katılım (isim hakkı ve royalıty) bedelinin maddi tazminat olarak ödenebileceği, davacının aynı nitelikte işe devam ettiği anlaşıldığından davacının müspet zararının olamayacağı kanaatine varılarak 39.417,00 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 17/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, manevi tazminat talebine ilişkin olarak; davacı şirketin manevi zararının oluşmadığı…” gerekçesiyle “Maddi tazminat talebine ilişkin olarak; Davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile, 39.417,00 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 17/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, manevi tazminat talebine ilişkin olarak; Davacının davasının reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davacı vekili ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece, taraflar arasındaki franchıse sözleşmesinin, davalı tarafça haksız bir şekilde feshedildiğinin kabul edildiğini, feshin haksızlığını da davalı tarafça yapılan feshin davacıya süre tanınmada sözleşmesinin, davalı tarafça haksız bir şekilde feshedildiğinin kabul edildiğini, feshin haksızlığını da davalı tarafça yapılan feshin davacıya süre tanınmadan yapılmış olmasına bağladığını, oysa davalı şirket, sözleşmenin bu maddesine aykırı davranıp dava dışı …. Şti’ ne, bir franchıse daha verdiğini, yargılama esnasında bu durumun ispatlandığını, davalı şirket yetkilisinin bu durumdan davacı şirket yetkililerince haberdar edildiğini, buna rağmen ihlalin davalı yanca giderilmediği de yargılamada ispatlandığını, sözleşmenin feshinin bu açıdan da haksız olduğunu, Mahkemece bilirkişi raporuna uyularak; sözleşmenin kalan süresi ile oranlanarak 39.417,00 TL katılım bedelinin davalıdan tahsiline karar verildiğini, davacı tarafça fesih haksız olduğu için, davacının ödemiş olduğu katılım bedelinin tamamının davacıya ödenmesine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafın ıslah dilekçesinde bu kısma ilişkin haklarının saklı tutulduğunu, kararın miktar yönünden ortadan kaldırılıp, katılım bedelinin tamamına hükmedilmesi gerektiğini, Mahkemece davacı tarafın diğer maddi tazminat talepleri ve bu cümleden olmak üzere reklam giderleri taleplerinin de reddine karar verildiğini, bu duruma da istinaf ettiklerini, davacı tarafın dava ve Islah dilekçelerinde bilirkişi tarafından hesaplanan 21/11/2015-22/03/2016 toplam 9.979,72 TL’yi talep ettiklerini, davacının fesihten sonra aynı işi yapmaya devam ettiğini ancak parasını ödediği her eşya, makina ve malzemeyi kullanmadığını, İlk bilirkişi reklam giderini 22.023,80 TL olarak belirlediğini, bu anlamda iki rapor arasında fark olduğunu, aynı bölgede davacıya aynı işi yapan dava dışı … şirketine sözleşmeye aykırı bir şekilde franchıse verilmesi davacının zararına olacağını, kazancın ikiye bölüneceğinin kesin olduğunu, bunun da gerçek bir zarar olduğunu, hakkaniyet gereği tazminata hükmedilmesi gerektiğini, davalı şirket Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/78 D.İş sayılı dosyasında delil tespiti talebinde bulunduğunu ve davacının sözleşme gereği parasını verip satın aldığı ürünleri, tasarım hakkına tecavüz ettiğini iddia ettiğini, Manevi Tazminat Yönünden; Mahkemece davacı şirketin manevi zararı oluşmadığından bahisle manevi tazminat talebinin reddine karar verildiğini, kararı bu yönden de istinaf ettiklerini, davalıdan Frachısıng alan davacının, doğal olarak Bursa’nın büyük bir kısmında büyük bir tanıtıma girdiğini, haklı olarak Franchısıng veren davalı şirketin markası ve adı altında çalıştığını duyurduğunu, reklam ve diğer harcamaları yaptığını, davalının haksız feshi karşısında da kısa bir sürede tabelasını indirmek zorunda kaldığını, bu durumun davacı şirket yönünden ticari itibar kaybı doğurduğunu, şirket yöneticileri açısından moral bozukluğu yarattığının da sabit olduğunu, tüm bu nedenler karşısında davacı tarafın manevi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini beyanla, kararının kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı tarafından taraflar arasında akdedilen sözleşmeyi fesih etmesinin haklı nedenlere dayandığı gerek dosya kapsamı ile gerekse de 25/8/2017 tarihli bilirkişi raporu ile tespit edilmiş olmasına rağmen feshin haksız olduğu kanaati ile hüküm kurulması ve davanın kabulünün yerinde olmadığını, sözleşmenin 5.1 maddesi uyarınca; franchise alanın sözleşmeden önce şirket ortaklarına ait bilgilerin yer aldığı bir bilgi formu imzalayarak … firmasına teslim edeceğini, bu bilgi ve belgelerin sözleşmenin ekinde yer alacağı, şirket bilgilerinde olabilecek tüm değişikliklerin derhal …’ye yazılı olarak bildirilmesini ve gerekli izinlerin alınmasının zorunlu olduğunu, bildirim eksikliğinden kaynaklanan tüm olumsuz sonuçların franchise alana ait olacağını, bu durumda … tarafından haklı fesih doğuracağının belirtildiğini, sözleşmenin ilgili maddesi gereğince davacı şirketin ortaklıktan ayrılan ortakları ile …’nin tekrar franchise sözleşmesi imzalaması sonucunda zarara uğradığı iddialarının mesnetsiz kaldığını, davacı, davalı şirkete hiçbir yazılı bildirimde bulunmadan, davalı şirketten onay almadan ortakları …’ın temsilcilik görevini sona erdirerek …’ı şirkete yeni ortak olarak eklemiş olmaları sözleşmenin 5.1. maddesine aykırılık teşkil ettiğini, davalı söz konusu sözleşmeyi sözleşmenin 5.1. maddesi gereğince haklı fesih ile fesih etmiş olduğundan, davacıya öncesinde bildirim yükümlülüğünün bulunmadığını, davalı taraf davacının aralarında akdedilen franchıse sözleşmesine aykırı davrandığını, davacı tarafından keşide edilen 22/02/2016 tarihli ihtarname ile öğrendiğini, davacının sözleşmeye aykırılığı söz konusu olup franchise veren davalıya haklı nedenlerle derhal fesih hakkı verdiğini, zira sözleşmenin davacı şirket, davalı şirketi bilgilendirmeden kurmuş olduğu şirketi sözleşmeye imzasını atan gerçek kişiler dışındaki kişilerle kurduğunu, bu aykırılığın giderilmesini, davacı her ne kadar 09/05/2015 tarihli franchise sözleşmesine dayanmakta ve davalının iş bu sözleşmenin 7.2. maddesine aykırı davranarak sözleşmeyi süre vermeden fesih ettiğini savunmakta ise de sözleşmeye taraf olmadığını, davalı Franchise ilişkisi karşılıklı güven ilişkisine dayanmakta olan bir ilişki olup davacı davalı tarafından franchise verilirken kişileri tanımak ve sözleşmeyi yapan kişilerin franchise şartlarına riayet edecekleri konusunda emin olmasının gerektiğini, iş bu nedenle sözleşme şirketle değil kişilerle yapıldığını, Franchise sözleşmesi …, … ve … tarafından imzalandığını, dava ise davalı tarafından tanınmayan ve sözleşmeye taraf olmayan … tarafından açıldığını, şirket bünyesinde meydana gelen ortakların değişmesi gibi esaslı değişiklik davalıya haber dahi verilmeden yapıldığını, davalı hiç tanımadığı insanlar karşısında davalı konuma düştüğünü ve hakkaniyet ile bağdaşmayan bu haksızlık mahkeme tarafından davanın kabulü ile onaylandığını, tüm bu nedenler ile hakkaniyet ve adalet duygusunu zedeleyen iş bu mahkeme kararının kaldırılmasının gerektiğini, davacı tarafça yeni kurulan şirketin yapılanmasının taraflar arasında akdedilmiş olan franchise sözleşmesine aykırılık teşkil ettiğinin açıkça ortada olduğunu, …’ın da ortaklığına son verilmesi ile mevcut şirket ortakları ile franchise sözleşmesini imzalayan ortakların tamamen farklı kişiler olduğunu, taraflar arasındaki sözleşme gereği şirket bünyesindeki değişikliklerin yazılı olarak bildirilmesi gerekitğini, dosya kapsamında şirket ortaklarında yapılmış olan değişikliğin davalı şirkete bildirildiğine dair yazılı bir belge tespit edememiş olmasına rağmen davanın kabulüne karar verilmesi yerinde olmayıp kararın kaldırılması gerektiğini, yurt içinde ve yurt dışında 30’a yakın Franchise şubesi ile 7 adet kendi şubesi bulunan davalının, Franchise şubelerinde meydana gelebilecek değişiklikleri kendisine yazılı bildirim yapılmadan yakından takip etmesinin mümkün olmadığını, davacı taraf bünyesinde meydana gelen değişiklikleri sözleşmesi gereğince, sistemine dahil olduğu …’ye bildirmekle mükellef olduğunu, aksi durumda, sözleşmeye konulan maddelerin konulma amacı ve uygulanabilirliğinin kalmayacağını, ticari hayatın gereklerini yerine getirirken, basiretli bir tacir gibi hareket etmenin esas olduğunu, Franchise sözleşmesini davacı şirketin ihlal ettiğini ve feshe sebebiyet vermiş olmakla, davalı şirketten hiçbir ad altında herhangi bir tazminat talebinde bulunma hakkına sahip olmadığının da kanıtlandığını, Franchise sözleşmesinin imzalanması ile … franchise sistemine dahil edilmiş olup, ödediği katılım payı karşılığı hizmetini aldığını, hatta hizmetten sözleşmenin feshedildiği 2015 tarihinden beri, yararlanmaya devam ettiğini, davacı yan, sözleşme feshinden sonra da, hem fesihten haberi olmayan … personelinden hem de davalı ile beraber çalışan, davalının tescilli tasarım ve dekorasyonunu şubelere kuran ….’dan ücretsiz olarak hizmet almaya devam ettiğini, davalının, katılım payı karşılığı davacının güzellik sektörüne adaptesini sağladığını, hem de davacı yanın eğitim sektörüne katılımını sağlayarak, şubenin akademi unvanı almasını sağladığını, taraflar, 09/05/2015 tarihinde imzaladıkları Franchise sözleşmesi ile hem güzellik salonu hem de akademi yani eğitim kurumu kurulması için anlaştıklarını, davalı, davacı yanın güzellik sektöründe hizmet vermenin yanında, eğitim sektöründe faaliyette bulunması için gerekli tüm yasal süreçleri yerine getirdiğini, Bilirkişilerin raporunda ifade ettiği isim hakkı ve katılım bedeline ilişin bedelin, sisteme dahil olma bedeli olarak alındığını, davalı da, sözleşme gereği yükümlülüklerini fazlasıyla yerine getirdiğini, aksine, davacı yan, akademi olarak faaliyete başlaması halinde ödemesi gereken isim hakkı bedelini davalıya ödemediğini, aldığı hizmet, davalının kurduğu sistemin yanına kâr kaldığını, öte yandan yurt çapında ticaret sicil müdürlüğü nezdinde yapılan incelemede dava dışı … Şti. veya … unvanı altında akdedilmiş bir şube tescilinin bulunmadığını, yine bu hususta davalı şirket defterleri üzerinde yapılan incelemede franchise hakları konusunda 2015 yılında düzenlenen faturalar içeriğinde, gerek dava dışı ….Şti.’ne gerekse şirket ortağı … adına hizmet, mal alımı, royalite hakkında veya şube yapılanmasına yönelik franchise olarak her hangi bir tutarda hizmet faturası düzenlenmediğini, bu haklara ilişkin dava dışı anılan firmadan herhangi bir tahsilat yapılmadığının tespit edildiğini, davacı yanın aynı bölgede ikinci bir franchise verilmesi nedeniyle kazanç kaybına uğradığını ve zarar gördüğü iddiası da tamamen dayanaksız olduğunun ortaya çıktığını, tüm bu açıklanan nedenlerle davacı açısından yoksun kalınan kârın da söz konusu olamayacağının da açıkça ortada olduğunu, davacı yan, sözleşme ilişkisinin feshinden sonra, davalıdan öğrendiği tüm sistemi, aynı sektörde aynı yerde faaliyete başlayan … ismi ile devam ettirdiğini, iş bu nedenle davacının müspet zararından da söz edilemediğini, Mahkeme tarafından da davacının müspet zararının olmadığı yönünde hükmün kurulduğunu ve müspet zarar talebinin reddedildiğini, davalının yapmış olduğunu iddia ettiği fakat kanıtlayamadığı reklam harcamaları sözleşmenin feshinden sonra yapıldığını, sözleşmenin fesih tarihinden sonra yapılan hiçbir harcamadan davalının sorumlu tutulamayacağını, maddi tazminat yönünden kısmen kabul kısmen red kararı verilmiş olmasına rağmen davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmediğini, maddi tazminat yönünden kısmen kabul kısmen red kararı verilmiş olmasına rağmen davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmediğini, kısmi red kararı verilmiş olması nedeni ile maddi tazminat yönünden davalı lehine de vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken vekalet ücretine hükmedilmemesi kararın kaldırılmasını gerektirdiğini, mahkemenin belirtilen tüm hususları gözetmeden hüküm kurmasının hatalı olup, kararın kısmen kaldırılması kısmen onanmasının gerektiğini beyanla, kararının kaldırılması gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında akdedilen franchise sözleşmesinin davalı yanca haksız olarak feshedildiği iddiasıyla açılan maddi ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiş; hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 114/(1)-d maddesi gereğince aktif dava ehliyeti dava şartlarından olup, aynı Kanun’un 115/(1) maddesi gereğince mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır.
Davaya konu sözleşme 09/05/2015 tarihinde davalı şirket ile dava dışı …, …, … tarafından imzalandığı, davacı şirket tarafından dava konusu sözleşmeye imza atılmadığı, davacı şirketin 01/07/2015 tarihinde ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik kazandığı, şirket merkezinin … ili … ilçesi olduğu, şirketin kuruluşundaki ortaklarının …, … ve … olduğu, her birinin pay oranlarının 160 olup, şirket müdürü olarak …’ın ilk on yıl için şirketi münferiden temsile ve ilzama yetkili kılındığı, …’ın Bursa 1. Noterliğinin 09/11/2015 tarihli hisse devir sözleşmesi ile davacı şirketteki hissesini dava dışı …’a devrettiği, bu devirin 25/11/2015 tarihinde TTSG’ de yayınlandığı anlaşılmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; dava, franchising sözleşmesine dayalı açılmış olup, davacı şirket, sözleşmeyi imzalayanlardan sadece …’ın katılımıyla kurulmuş olup, anılan kişi de hissesini dava tarihinden önce dava dışı üçüncü kişiye devretmiştir. Şirketin dava tarihindeki ortakları, arasında Franchising sözleşmesini imzalayan kimse bulunmadığından, sözleşmeye imza atan kurucu ortak …ı’ın da davacı şirketteki hissesini devredip, davalı şirket ile başka bir Franchising Sözleşmesi imzaladığı anlaşıldığından, davacı şirketin sözleşmenin tarafı olmamasından dolayı haksız fesih iddiasına dayalı olarak davalıdan tazminat isteme hakkına sahip olmadığı anlaşıldığından, mahkemece davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gözetilerek, aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile kararın HMK nın 353/1/b/2 maddesi uyarınca kaldırılarak, Dairemizce yeniden hüküm kurularak, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, kararın kaldırılma sebep ve şekline göre davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)Davalı vekilinin istinaf itirazlarının ESASTAN KABULÜNE; İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/09/2019 tarihli 2016/688 Esas – 2019/957 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
1-Davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle dava şartı noksanlığından usulden reddine
2-Alınması gerekli 179,90-TL karar ve ilam harcının, başlangıçta peşin alınan 674,00-TL harçtan mahsubu ile bakiye 494,10 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-HMK’nın 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
B)Davacı vekilinin istinaf itirazlarının kararın kaldırılma sebep ve şekline göre incelenmesine yer olmadığına,
C-İSTİNAF AŞAMASINDA;
1-İstinaf başvurusu sırasında, davalıdan alınan istinaf karar harcı ile davacıdan alınan istinaf karar harcının talep halinde ve karar kesinleştiğinde taraflara tebliğine,
2-İstinaf incelemesi esnasında davalı yanca yatırılan istinaf başvuru harcının, hazineye gelir olarak kaydına,
3-İstinaf incelemesi esnasında davalı tarafça yapılan 148,60-TL istinaf başvuru harcı istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında davacı tarafça yapılan 148,60-TL istinaf başvuru harcının istek halinde yatırana iadesine,
5-Davacı tarafından harç dışında yapılan istinaf yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf eden ilgilisine iadesine,
8-Kararın temyiz kanun yoluna tabi olmaması nedeniyle HMK nın 359/4 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 16/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.