Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1894 E. 2022/1945 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1894
KARAR NO : 2022/1945

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/11/2017 (Dava) – 18/09/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/1319 Esas – 2019/966 Karar
DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı)
BAM KARAR TARİHİ : 14/12/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 14/12/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/09/2019 tarihli 2017/1319 Esas ve 2019/966 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait … plakalı araç ile … ve … plakalı araçların 19/09/2017 tarihinde maddi hasarlı trafik kazasına karıştıklarını, kazanın meydana gelmesinde … plakalı araç sürücüsü …’in arkadan çarpmak kusurunu ifa suretiyle asli kusurlu olduğunu, davalı sigorta şirketinin kazada kusurlu olan … plakalı aracın KZMM sigortasını tanzim eden şirket olduğunu, hasardan poliçe limitleri ile sorumlu olduğunu, araçtaki hasar bedelinin tespiti maksadıyla İzmir 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/147 D. İş sayılı dosyası ile delil tespitinin talep edildiğini ve makine mühendisi bilirkişinin düzenlemiş olduğu raporda, müvekkiline ait araçta 17.200-TL tutarında hasar olduğunun mütalaa edildiğini, rapor üzerine 25/10/2017 tarihinde davalının resmi elektronik posta adresine başvuru yapıldığını, ancak bugüne değin olumlu ya da olumsuz bir yanıt alınamadığını belirterek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik; müvekkiline ait araçta oluşan hasar bedeline mahsuben 8.000-TL ile değer kaybı alacağına mahsuben 10-TL olmak üzere toplamda 8.010-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 1.054,60-TL delil tespiti giderinin de yargılama gideri olarak davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile hasar bedelini 13.250-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; rücu imkanı bulunacağından, müvekkili şirkete sigortalı aracın işleteni …’e davanın ihbar edilmesini, meydana gelen hasarın “şüpheli hasar” niteliği taşıdığını, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, bahsi geçen … plaka sayılı aracın, müvekkili şirkete 15.05.2017-15.05.2018 tarihleri arasında trafik sigorta poliçesi ile … adına sigortalı olduğunu, sorumluluklarının azami 33.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, araç değer kaybının, kazanç kaybının, hasar tespit masrafının, vekalet ücreti masraflarının sigorta teminatı dışında kaldığını, tarafların kendi aralarında tuttuğu tutanakta belirtilen ve müvekkili şirketin sigortalısının karıştığı iddia olunan kazada şüpheli hasar durumunun tespit edildiğini ve bu nedenle de davacının tazminat talebinin müvekkili şirketçe haklı olarak reddedildiğini, hasar dosyası kapsamında yaptırılan tahkikat raporuna göre; davacının haksız yere menfaat temin etmeye yönelik işlemler içinde olduğu ve sigortalı aracın rent a car olarak çalıştırıldığı bilgilerine ulaşıldığını, davacının tazminat talebinin kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirket sigortalısı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını, trafik memurları tarafından usulüne uygun tutulmuş geçerli bir kaza tespit tutanağı bulunmadığı sürece yalnızca sürücülerin kendi beyanlarına bağlı kalınarak kusur değerlendirmesi yapılmasının mümkün olmadığını, dava konusu hasarın “düzmece hasar” olma ihtimali bulunduğundan tüm dosyanın (varsa savcılık/ceza davası evraklarının da eklenerek) Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilip kusur raporu alınmasını, yokluklarında yaptırılan tespite itiraz ettiklerini ve davacı tarafın bildirdiği hasar miktarını kabul etmediklerini, yapılacak incelemede bilirkişi tarafından öncelikle meydana gelen araç hasarlarının birbiriyle uyumlu olup olmadığının araştırılması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkili şirketin yalnızca gerçek zarardan sorumlu olduğunu, gerçek zararın miktarını ispat külfetinin zarar görene ait olduğunu, bu nedenle masrafların da davacı tarafından karşılanması gerektiğini, delil tespit giderinin teminat dışında olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere, müvekkili şirketin yalnızca dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olabileceğini ve uygulanması gereken faizin de yasal faiz olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; meydana gelen maddi hasarlı trafik kazasında, davalı sigorta şirketinin sigortalısının 2918 sayılı KTK’nun 56/1.c maddesince %100 oranında kusurlu olduğu, davacı sürücünün kazanın meydana gelmesine neden olabilecek kural ihlalinde bulunmadığı anlaşılmakla, bu trafik kazasında kusursuz olduğu, aracın onarımının ekonomik olmaması nedeniyle pert-total işlemine tabi tutulduğunda araçta değer kaybı oluşmayacağı anlaşılmakla; Davacının değer kaybı talebinin REDDİNE, Davacının hasar bedeline yönelik talebinin KABULÜ ile, 13.250,00-TL hasar bedelinin, dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davacının avans faizine yönelik talebinin şartları oluşmadığından reddine ve faizin türüne ilişkin red sebebi fer’i nitelikte olduğundan, davalı lehine vekalet ücret takdirine yer olmadığına, İzmir 8. Sulh Hukuk Mah nin 2017/147 D. İş sayılı dosyasındaki 1.054,60-TL delil tespit giderinin, yargılama gideri olarak davalıdan alınıp davacıya verilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili tarafından, “….Kazada şüpheli hasarın söz konusu olduğunu, tahkikat raporu da aldıklarını, buna göre; ZMMS’den talepte bulunandavadışı … plakalı aracın ekspertizinin yapılmak istendiğini, ancak hangi serviste olduğu ile ilgili bilgi alınamadığını, avukat tarafından da mağdur aracın nerede olduğu ve mağdura ait iletişim bilgilerinin kendilerinde olmadığının belirtildiğini, bu şekilde kaçamak yanıtlar alınarak görüşmenin sonlandırıldığını, zabıtta yazan telefon numarası arandığında kapalı olması sebebiyle ulaşmanın mümkün olmadığını, acente ile yapılan görüşmede, sigortalı …’in … mandıra deposunda çalıştığı ve sigortalının abisinin araç kiralama işi ile uğraştığının belirlendiğini, ayrıca sigortalının … plakalı aracın ZMMS poliçesinden 05.06.2017 tarihli (bu kazadan 3 ay önce) 3/927440 numaralı hasar dosyası açıldığını, tüm bu ekspertiz inceleme ve araştırmaları neticesinde, davacının haksız yere menfaat temin etmeye yönelik işlemler içinde olduğu ve sigortalı aracın rent a car olarak çalıştırıldığı bilgilerine ulaşıldığından şüpheli hasar durumunun söz konusu olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, hükmün eksik inceleme ile kurulduğunu, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde belirttikleri şüpheli hasara ilişkin hususların mahkemece değerlendirilmediğini, davada asıl çözümlenmesi gereken husus şüpheli hasar olup olmadığının tespiti iken bu konuda bir araştırma yapılmadığını, bilirkişi raporunda da bu hususa ilişkin bir tespit olmadığını, mahkemece gerekçeli kararda buna ilişkin değerlendirme yapılmadan eksik incelemeyle hüküm kurulduğunu, sigorta genel şartları gereği ‘çekme/hurda belgesi ibraz edilmeden sigorta tazminatı ödenmez’ kuralı göz önünde tutularak, aracın davacı tarafta kaldığı durumda dahi müvekkili şirket tarafından tazminat ödemesinin gerçekleştirilmesi için aracın çekme belgesinin ibraz edilmesi gerektiğini, bu husus gözetilmeksizin kurulan hükmün hukuka aykırılık teşkil ettiğini, Kasko Sigortası Genel Şartları madde 3.2.2.2 gereğince; aracın hurdasının sigortalıya veya sigortacıya bırakılması ayrımı yapılmaksızın hurda tescil belgesinin sigortacıya ibraz edilmeden ödeme yapılamayacağının kesin kural olarak belirlendiğini, kabul anlamına gelmemek şartıyla hurda tescil belgesinin sunulması şartının konulması gerektiğini, bu nedenle yerel mahkeme hükmünün kaldırılmasını talep ettiklerini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle karşı yan trafik sigortacısından hasar ve değer kaybı tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davalı sigorta şirketi tarafından dava konusu kazanın gerçek olmadığı, şüpheli bulunduğu, bu nedenle ödeme yapılmadığının savunulduğu, bu konuda araştırma raporu düzenlendiği ve sigortalı aracın kiralık araç olarak çalıştırıldığı bilgisine ulaşıldığından davacının talebinin reddedildiğinin belirtilmiş olduğu, bu hususların istinaf itirazlarında da dile getirilmiş olduğu anlaşılmıştır. Bununla birlikte, davalı sigorta şirketi tarafından bahse konu kazanın haksız menfaat temin etmek amacıyla kurgusal olarak düzenlendiği ileri sürülmüşse de, bu hususta savcılığa şikayet evrakları ya da herhangi bir savcılık soruşturma dosya numarasının ise beyan edilmediği, ifadelerin soyut kaldığı, dayanak hiçbir belge sunulmadığı da anlaşılmaktadır. Ayrıca, hasarın teminat dışı olması hususundaki ispat yükünün davalı tarafta olmasının yanısıra, davalıya sigortalı aracın kiralık araç olarak kullanılması hususu da, zarar gören davacıya ödeme yapmama gerekçesi olarak değil, sigortalıya rücu talep hakkı doğuran bir husus olmakla, bu nedenle bu itirazlara da itibar edilememiştir.
Davalı vekilinin bir diğer itirazı olan çekme/hurda belgesi ibraz edilmeden tazminatı ödeyemeyecekleri halde, mahkemece buna dikkat edilmediği hususu bakımından yapılan değerlendirmede; mahkemece ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık bilirkişi heyet raporu alındığı, bu konuda seçim hakkına sahip davacının araç hurdasının sigortacıya verilmesine dair bir talebinin bulunmadığı, bilirkişi raporunda hurda bedelinin aracın rayiç bedelinden düşülmesi ve kalan tutarın sigorta şirketince ödenmesi suretiyle gerçek zararın hesaplanmış olduğu anlaşılmıştır. Yine, rapordaki sovtaj değeri, maddi hasar tutarı ve aracın rayiç değerine yönelik saptamaların da aracın tramer kayıtları, piyasadaki emsalleri, oto galeriler, ikinci el satış yapan internet siteleri, yetkili bayiler ve hasarlı araç alım satım işi yapan firmalardan araştırılmak suretiyle gerekçeli olarak belirlenmesine göre, usul ve esas yönünden bir hukuka aykırılık saptanmayan mahkeme kararına yönelik istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir (Aynı yönde bknz. Yargıtay (kapatılan) 17 HD 2016/7680 E.-2017/1041 K., 2016/17736 E.-2017/9799 K.).

Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalı vekilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1319 Esas-2019/966 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 905,11-TL istinaf karar harcından peşin alınan 226,28-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 678,83-TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan avansdan kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 14/12/2022