Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1892 E. 2022/1963 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1892
KARAR NO : 2022/1963

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/09/2017 (Dava) – 20/11/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/987 Esas – 2019/1309 Karar
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
BAM KARAR TARİHİ : 15/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/12/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/11/2019 tarihli 2017/987 Esas ve 2019/1309 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Tasfiye Halinde … Şti.’nin 19/06/2017 tarihinde yapılan genel kurulunda tasfiyenin sonlandırılarak şirketin feshine dair karar alındığını, bu karara karşı müvekkili tarafından muhalefet şerhi konulduğunu, şirket hisseleri toplamının 440 olup, müvekkilinin 148, ortaklardan …’ın 146 ve …’in 146 hissesi bulunduğunu, şirketin feshine ilişkin alınan genel kurul kararının TTK’nın 621. Maddesinde yer alan karar nisabına uyulmamış olması ve tasfiye sürecinin yasaya uygun olarak tamamlanmadan şirketin feshine gidilmiş olması yönünden hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, Tasfiye Halinde … Şti.’nin 19/06/2017 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan fesih kararının iptaline, sicilden terkin edilen şirketin yeniden sicile tesciline, şirketi temsilen kayyım atanmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; şirket ortaklarının tamamının 05/05/2016 tarihli genel kurul toplantısında şirketin tasfiyesi sürecine girilmesine, şirketin adresinin en son adres olan adresine taşınmasına, şirket ortaklarından …’in tasfiye memuru olarak atanmasına oy birliği ile karar verdiklerini, diğer yandan şirket adına kayıtlı taşınmazların değerlerinin denkleştirilerek ortaklara devredildiğini, diğer yandan şirketin üçüncü kişilere herhangi bir borcu bulunmadığını, KDV alacağının da mevzuat gereğince hazineye bırakılacağını oy birliğiyle kararlaştırıldığını, davacı yanın asıl amacının müvekkili ve diğer ortağın elinden şirketi alıp mevzuata göre maliye hazinesine bırakılan 268.134,12 TL KDV alacağını kullanarak yeni işler yapmak olduğunu, tasfiyesi tamamlanmış ve terkin edilmiş şirketin yeniden ticaret siciline tescilinin mümkün olmadığını savunarak, sonuç olarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece; “…Eldeki davada davalı … Şti.’nin hisseleri toplamının 440 adet olup davacının 148 adet, ortak …’ın 146 adet ve …’in 146 adet hissesi bulunduğu görülmüştür. Ayrıca, şirketin tasfiye halinde bulunduğu, dava konusu edilen 19/06/2017 tarihinde yapılan genel kurul kararı ile feshine karar verildiği dosya kapsamından anlaşılmıştır. Mahkememizce davalı şirket sicilden terkin edildiğinden ve tasfiye halinde bulunduğundan ihyası için dava açmak üzere davacı yana süre verildiği ve İzmir 1. ATM’nin 2018/818 esas, 2019/170 karar ve 28/02/2019 tarihli kararı ile dosyamızla sınırlı olmak kaydıyla ihyasına karar verildiği, böylelikle taraf teşkili sağlanmış işin esasına girilmiştir. Dava, davalı limited şirketin genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir. TTK’nın 621. maddesinde önemli genel kurul kararlarının düzenlendiği, bu düzenleme içinde 621/1-(ı) maddesinde “şirketin feshi” önemli karar olarak nitelendirilmiştir. Önemli kararların temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması halinde alınabileceği madde hükmünde açıklanmıştır. Davalı şirketin üç ortağının olduğu gözönüne alındığında davacının payının 148/440 adet olması, muhalefetini usulüne uygun olarak tutanağı yazdırması, dolayısıyla şirketin feshi için yapılan genel kurulda 2/3 çoğunluk sağlanamamıştır. Bu nisaba uymaksızın ve şirketin feshine yönelik karar alınması nedeniyle kurucu irade bulunmadığından her ne kadar genel kurul kararının iptali istenmiş olsa da; yokluk yaptırımına tabi olduğu 19/06/2017 tarihli genel kurulda şirketin feshine dair alınan kararın yok hükmünde olduğu…” gerekçesiyle “Açılan davanın kabulü ile, davalı şirket ortaklarının 19/06/2017 tarihinde almış olduğu kararın yok hükmünde olduğunun tespitine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının hukuka, yasaya ve hakkaniyeti aykırı olduğunu, kararın eksik ve hatalı incelemeye dayalı olduğunu, yerel mahkemece, şirketin 440 hissesinin bulunduğunu bunların 146 Adedinin …’ın, 146 adedinin …’in ve 148 adedinin ise davacının olduğuna, bu sebeple şirketin feshi kararının alınmasında yeterli oy çoğunluğuna ulaşılamaması sebebiyle davanın kabulü ile kararın yok hükmünde olduğunun tespitine karar verildiğini, şirket ortaklarının tamamının (davacı da dahil olmak üzere) 05.05.2016 tarihli Genel Kurul Toplantısında şirketin 05.05.2016 tarihinden itibaren tasfiyesi sürecine girilmesine, şirket adresinin en son adres olan … Mah. …/… Sok. No:… D:… … adresine taşınmasına, şirket ortaklarından …’in tasfiye memuru olarak atanmasına karar verildiğini, bu karar oy birliği ile alındığını, şirketin tasfiye memurluğuna atanan … tarafından gerekli tasifye işlemlerine başlandığını, şirketin tüm borçlarının ödendiğini, bilançosunun hazırlandığını ve tasfiye için gerekli tüm işlemlerin tamamlandığını, şirket adına kayıtlı taşınmazlar değerleri denkleştirilerek; 3 tanesi 06.08.2015 tarihinde …’a, 2 tanesi, 06.08.2015 tarihinde … adına …’e, 2 tanesi 06.08.2015 tarihinde …’a devredildiğini, tasfiye sürecindeki hiç bir şirket hissedarının hissesine düşen taşınmazları almak için para ödemeyeceğini, iddianın hayatın olağan akışına uygun olmadığını, dolayısıyla hazırlanan bilançonun maddi gerçeğe ve yasaya uygun olduğunu, oy birliği ile tasfiyeye başlanan, tasfiye sürecindeki genel kurul kararlarında oy birliğiyle alınan kararlara hiç bir itirazı bulunmayan davacının maddi çıkarlarını gözeterek son anda kararından dönmesinin samimi ve iyi niyetli olmadığını, tasfiye sürecine tüm ortakların, ortak kararları ile girildiğini ve bu sürecin ortak iradeleri doğrultusunda tamamlandığını, tasfiye kararının alınmasında 3 ortaktan 2’sinin oyunun mevcut olduğunu, kararının kaldırılması gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, limited şirket genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından
istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Bir hukuki işlemin kurucu unsurlarının tamam olmaması halinde, söz konusu hukuki işlem varlık kazanamaz ve hukuki ilişki kurulmaz; ortada bir hukuki işlem yoktur. İrade beyanı dışında bazı hukuki işlemlerde aranan ek kurucu unsurun bulunmaması halinde de hukuki işlem yoktur. Bir hukuki işlemin yokluğu her zaman, ilgili herkes tarafından ileri sürülebilir. Yokluk olgusunu hakim görevinden ötürü, kendiliğinden nazara almak zorundadır (Oğuzman/Barlas, Medeni Hukuk- Giriş Kaynaklar Temel Kavramlar, 24. Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul- 2018).
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 01.10.2001 tarih ve 2001/7442 Esas- 7269 Kararında da belirtildiği gibi ana sözleşme ortaklar arasında yapılmış bir sözleşme niteliği taşıdığından hükümlerine uyulması zorunlu olup ana sözleşmede gerekli karar nisabını taşımayan kararlar butlan ya da iptali kabil kararlar değil, yoklukla sakat kararlardır. Yine aynı Dairenin 24.09.1993 tarih ve 1992/5419 Esas- 1993/5826 Karar sayılı ilamında Kanunda veya ana sözleşmede belirtilen karar (ve toplantı) yeter sayılarıyla alınmamış olan kararların yoklukla malul olduğu açıklanmıştır.
6102 Sayılı TTK’nın 621. maddesinde önemli genel kurul kararlarının düzenlendiği, bu düzenleme içinde 621/1-ı maddesinde “Şirketin feshi.” önemli karar olarak nitelendirilmiştir. Önemli kararların temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması halinde alınabileceği madde hükmünde açıklanmıştır. Davalı şirketin üç ortağının olduğu gözönüne alındığında iki ortağın şirketin feshi yönünde oy kullanıp, davacının aksi yönde oy kullanması halinde önemli bir karar alabilecek nisaba ulaşılamadığı görülmekle, 19/06/2017 tarihli genel kurulda alınan “şirketin feshine” dair kararın yok hükmünde olduğu anlaşıldığından, mahkemece yazılı şekilde karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davalı vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden, HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/11/2019 tarihli 2017/987 Esas ve 2019/1309 Karar sayılı kararının kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 26,30 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın temyize tabi olması sebebiyle, Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile 15/12/2022 tarihinde karar verildi.