Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1891 E. 2022/1944 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1891
KARAR NO : 2022/1944

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/08/2018 (Dava) – 24/12/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/967 Esas – 2019/1296 Karar
DAVA : Maddi Tazminat (Trafik Kazasından Dolayı Ölüme Dayalı)
BAM KARAR TARİHİ : 14/12/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 14/12/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/12/2019 tarihli 2018/967 Esas ve 2019/1296 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin mirasçısı …’ın 23/08/2014 günü saat 22:00 saatlerinde sevk ve idaresindeki tescilsiz araç ile seyir halinde iken meydana gelen trafik kazası neticesinde vefat ettiğini, destekten yoksun kalan müvekkillerinin zararının giderilmesi için işbu davayı açmak durumunda kaldıklarını, …nın zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmayan ve iflas eden araç işletenlerinin sorumlu oldukları zararların karşılanması amacıyla kurulduğunu, bu kurumun sorumluluğunun kaza anındaki zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçe limiti miktarında olduğunu, kaza sonrasında düzenlenen trafik kazası tespit tutanağında kazanın …’ın önündeki aracı hatalı sollaması nedeniyle gerçekleştiğinin belirtildiğini ve müvekkillerinin mirasçısı …’ın asli ve tam kusurlu olduğu kanaatine varıldığını, konuyla ilgili Adli Tıp Kurumunca kusur incelemesi yapıldığını ve müteveffanın asli ve tam kusurlu bulunduğunu, soruşturma neticesinde takipsizlik kararı verilip kesinleştiğini, …’ın vefat ettiğinde henüz 15 yaşında olduğunu, müvekkillerinde oluşan zararın hesaplanması için uzman bilirkişilerce hesaplama yapılmasını talep ettiklerini, düzenlenecek bilirkişi raporu doğrultusunda talep miktarlarını arttırma haklarını saklı tuttuklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı olmak kaydıyla şimdilik müvekkili … için 5.000,00-TL, … için 5.000,00-TL olmak üzere toplam 10.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, talep arttırım dilekçesi ile talebini davacı anne için 94.855,02-TL’ye, davacı baba için ise 83.131,83-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın KTK 97. maddedeki dava şartı yerine getirilmediğinden reddinin gerektiğini, davacılar tarafından müvekkili kuruma tazminat talebine ilişkin herhangi bir başvuru yapılmadan doğrudan dava yoluna gidildiğini, davanın yetkili mahkemede de açılmadığını, müvekkili şirketin ikametgah adresi …/İstanbul olduğundan davada İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu, müteveffanın yönetiminde bulunan tescilsiz motosikletle sürücü … idaresindeki … plakalı kamyonete çarpması neticesinde ölümlü-yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, kazaya müteveffa …’ın kontrolsüzce sollaması, dikkatsiz ve özensiz davranışıyla asli kusurlu olarak sebebiyet verdiğinin anlaşıldığını, sorumluluklarının olay tarihi itibariyle kişi başı azami 268.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, teminat limitini bildirmelerinin davayı kabul anlamında olmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/17-1315 E.-2017/1239 K.sayılı kararında; sürücünün kendi kusuruyla neden olduğu kazalarda vefat etmesi halinde söz konusu destekten yoksun kalma tazminatına hak kazanamayacağından bahsedildiğini, bu halde, davacıların destekten yoksun kalma tazminat taleplerine yönelik açmış oldukları davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, kazaya davacıların murisinin kusurlu olarak sebebiyet verdiğini, hiç kimsenin kendi kusurundan kaynaklanan bir sebepten dolayı tazminat talep edemeyeceğini, dolayısıyla varislerinin de 3. kişilere karşı varis sıfatı ile müteselsil sorumlu olduklarını, yine alacaklı ve borçlu şahısların aynı kişi üzerinde olamayacağının genel kural olduğunu, Trafik Sigortası Genel Şartları’nın (A–6(d)) maddesine göre; “Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri’’nin kapsam dışında kaldığını, kazada sürücünün kendi kusuruyla sebebiyet vermiş olduğu kaza sonucu öldüğünü, bu halde kazada vefat eden sürücünün yasal mirasçılarına rücu edileceğinden, alacaklı ve borçlu sıfatının birleşmesinin söz konusu olduğunu, açıklanan nedenlerden ötürü müvekkili kurumun sorumluluğunun bulunmadığını, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla davacıların zararlarını usulen ispat etmesi gerektiğini, müterafik kusurun dikkate alınmasını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla teminatın tek, hasar görenlerin birden fazla olması durumunda Karayolları Trafik Kanunu 96. madde gereğince teminatın paylaştırılması gerektiğini, müvekkili şirketin ancak dava tarihinden itibaren ve yasal faiz ile sorumlu olacağını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Destekten yoksun kalma tazminatının 6098 sayılı Borçlar Kanununun 53/3. maddesinde düzenlendiği, ölüm halinde destekten yoksun kalanların uğradığı kayıplarının karşılacağının belirlendiği, 2918 sayılı kanun 91-92. ve 99. maddelerinde belirtilen ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin 3. kişi konumunda bulunduğu ve sigorta şirketinden poliçe limitleri dahilinde tazminat talep edebilecekleri, 26/07/2007 tarihli … Yönetmeliği ile kaza tarihinde yürürlükte bulunan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 108. maddesi kapsamında kurulan …. ‘nın ZMMS bulunmayan veya iflas eden araç işletenlerinin sorumlu oldukları zararları karşılanmasının gerektiği ve sorumluluk miktarının kaza anındaki ZMMS poliçe limiti kadar olacağı belirlenmiş olduğundan kaza tarihi ve emsal içtihatların incelendiği, yapılan incelemeye göre Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2017/2605 Esas-2019/7888 Karar sayılı ilamı da dikkate alınarak; DAVANIN KABULÜNE, davacı … için 83.131,83 TL, davacı … için 94.855,02 TL destekten yoksun kalma tazminatı olmak üzere toplam 177.986,85 TL’nin kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili tarafından, “…Müvekkili kurumun başvuru sahibine ibraname mukabilinde ödemede bulunarak kazadan kaynaklanan tüm sorumluluğunu yerine getirdiğini, başkaca bir sorumluluğu bulunmadığını, öncelikle ibranamenin iptali şartlarının somut olayda mevcut olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini, mahkemece, ibraname ve ödemelerle ilgili bilgi ve belgeler getirtildikten sonra, bilirkişiden ek rapor alınarak, tespit edilecek ödeme tarihindeki veriler nazara alınarak hesaplanacak tazminat miktarının, davalı tarafından ödenen tazminat miktarına göre yeterli olup olmadığı değerlendirilip, yeterli ise müvekkili aleyhine açılacak davanın reddine, yeterli değil ise, 57.500-TL ödemenin poliçe limitinden mahsubu ile kalan kısımdan sınırlı olarak sorumluluğuna karar verilmesi gerektiğini, davacıların tüm talep haklarından vazgeçtiklerini bildirir ibranamelerinin dilekçe ekinde sunulduğunu, ayrıca kusur bilirkişi raporu aldırılmadan verilen kararın kaldırılması gerektiğini, hesaplanan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, ehliyetsiz araç kullanmanın müterafik kusur indirimi yapılması gereken hallerden olup hakkaniyete uygun indirim veya tazminatın tamamen kaldırılması gerektiğini, kazaya karışan tescilsiz motosikletin, kaza tarihinde geçerli trafik poliçesi bulunmadığından bahisle müvekkili şirkete başvuruda bulunulduğunu, yapılan inceleme sırasında, kazaya karışan motosikletin önceden hurdaya ayrılmış olduğunun görüldüğünü, bu sebeple tescilsiz motosikletin kaza tarihinden önce trafikten çekildiği anlaşıldığından söz konusu tazminat sorumluluğunun müvekkili kuruma ait olmadığını, Karayolları Trafik Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca ve 23. madde metninde; yeniden tescil edilmeden trafiğe çıkmaları ve dolayısıyla bu tür araçlar için zorunlu mali sorumluluk sigortası tanzim edilmesinin söz konusu olmadığını, zorunlu mali mesuliyet poliçesi yapılması zorunlu bulunmayan araçların neden olduğu kazalardan dolayı müvekkili kurumun sorumluluğundan da bahsedilemeyeceğini, trafikten çekilen araçlar hakkında Karayolları Trafik Kanunu’nun 103. maddesi gereği genel hükümler çerçevesinde işlem yapılması gerektiğini, yasalar gereği herhangi bir sorumluluğu bulunmayan müvekkili kurumun aleyhine verilmiş olan kararın kaldırılmasını, yine mahkeme tarafından verilen kararda ‘kaza tarihinden itibaren’ işleyecek yasal faizi ile birlikte davanın kabulüne karar verildiğini, oysa hükmolunacak tazminat tutarına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle …ndan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta, davacılar murisi …’ın dava konusu kazada asli ve tam kusurlu olduğu kaza tespit tutanağı ve ATK kusur raporundan anlaşılmakta olup, esasen bu konuda taraflar arasında da bir ihtilaf bulunmamaktadır. Bu nedenle, davacıların destekten yoksun kalan 3.şahıs sıfatıyla açmış oldukları eldeki dava bakımından kaza tarihi de dikkate alınarak (23.08.2014), eski genel şartlar döneminde meydana gelen kazaya ilişkin müteveffanın kusuru davacılara yansıtılamayacağından, davalı vekilinin kusur ve müterafik kusur yönünden itirazlarının esastan reddine karar verilmiştir.
Davalı tarafça istinaf dilekçesi ile birlikte bir ibraname sunulmuş olup, davalı sigorta şirketi davacılara ödeme yaptıklarını ve davacılar tarafından bu ibranamenin verildiğini, mahkemece alınan raporda bunun değerlendirilmediğini ileri sürmüştür. Esasen, rapor aşamasında bu yönde bir belge sunulmadığından aktüer raporunda incelenmemiş olmakla birlikte, bilindiği gibi ödeme savunması davanın her aşamasında yapılabileceğinden, mahkemece bu yönde araştırma yapılıp ödeme belgeleri getirtildikten sonra yeniden aktüer raporu alınması için kararın kaldırılması gerekmiştir.
Mahkemece, dava konusu motosiklet hakkında herhangi bir bilirkişi raporu alınmadan, başka bir dosyadaki raporun emsal olarak alındığı anlaşılmakla, bu konuda eksik inceleme ile karar verildiği görülmüştür. Davaya konu motosikletin silindir hacmi gibi birtakım kriterler dikkate alınarak tescil ve trafik sigortası zorunluluğuna tabi olup olmadığı hususlarının uzman bilirkişiden alınacak rapor ile irdelenmesi gerekmekte olup, ne hükme esas alınan raporda ne de mahkeme kararında bu konuda bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır. Sözkonusu eksik incelemenin bir neticesi olarak davalı vekilinin de istinafında bahse konu motosikletin kazadan önce hurdaya ayrılmış olup zaten trafik sigortası düzenlenmesi mümkün olmayan bir motosiklet olduğunu ileri sürmüş olduğu görülmekle, mahkemece yapılması gereken iş; bu itirazlar da gözetilerek emniyet müdürlüğüne yazılacak müzekkere ile ayrıntılı bilgi istenmesi, motosikletin hurdaya ayrılıp ayrılmadığı, tarihi, özellikle kaza tarihinden önce böyle bir durumun ve dolayısıyla ZMM poliçesi düzenleme konusunda yükümlülüğün bulunup bulunmadığı hususlarının sorulması, toplanacak bilgi ve belgeler sonrasında motosikletin özellikleri de gözetilerek uzman bilirkişinden rapor alınması ve sonucuna göre davalının sorumluluğunun tayininden ibarettir. Bu nedenle, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının da kabulü gerekmiştir.
Ayrıca, kazada müteveffa tarafından kullanılmakta olan ZMM’siz motosikletin, dosya içerisindeki faturasına göre davacılardan …’e ait olduğu da görülmektedir. Bu durumda trafik sigortasını yaptırmayan davacı … yönünden de davalıya başvuru hakkının TMK 2.madde de gözetilerek mahkemece toplanacak tüm bilgi ve belgeler doğrultusunda ayrıca değerlendirilmesi gerektiğinden, kararın bu nedenle de kaldırılmasına karar verilmiştir.
Kabule göre de, mahkemece kaza tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmişse de, …na başvuru dava şartının yargılama sırasında tamamlanmış olduğu da gözetilerek dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine dikkat edilmemiş olması doğru görülmemiş, bu konudaki davalı vekili itirazları da yerinde görülmüştür.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜNE; İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/967 Esas – 2019/1296 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalı tarafından yatırılan 2.853,50-TL istinaf karar harcının istek halinde davalı tarafa iadesine,
5-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 14/12/2022