Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1888 E. 2022/1893 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1888
KARAR NO : 2022/1893

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/06/2015 (Dava) – 24/09/2019 (Karar)
NUMARASI : 2016/1230 Esas – 2019/945 Karar
DAVA : Ölüm Sebebiyle Açılan Destekten Yoksun Kalmaya İliştin Maddi ve Manevi Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 08/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/09/2019 tarihli 2016/1230 Esas ve 2019/945 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’ün 05/10/2013 tarihinde sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı aracı ile Kemalpaşa ilçesine doğru seyir halinde iken …’in eşi diğer davalıların babası olan motorsikletli …’e çarptığını, meydana gelen kazada …’in vefat ettiğini, olay sonrasında davalı …’ün, Kemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/502 Esas sayılı dava dosyasında kusurlu olması nedeni ile cezalandırıldığını, anılan davalının tam kusurlu olduğunu, muris …’ın eşi olan davacı …’ün muristen aldığı bütün maddi ve manevi desteğin son bulduğunu, diğer davacılarında murisin çocukları olduğunu, davalı …’nın araç sürücüsü ve araç maliki olduğundan maddi ve manevi olarak tüm tazminatlardan sorumlu olduğunu, davalı sigorta şirketine de davayı sadece maddi tazminat yönünden yönelttiklerini, sigorta şirketinden istenilen tazminat için yasal faiz talep ettiklerini, davalının olay tarihinde kullandığı aracın sigortasının … Sigorta Şirketi kapsamında olduğunu bildirerek fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile 1.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı …’e ödenmesine, davacılardan … lehine 25.000,00 TL manevi, diğer davacılar lehine ayrı ayrı 15.000,00 TL manevi tazminatın sadece davalı …’ten kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP :
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; 05/10/2013 tarihinde kazaya karışan … plakalı aracın davalı şirket tarafından 28/11/2012-28/11/2013 tarihleri arasında zorunlu trafik sigorta poliçesi ile teminat altına alındığını, teminat limitinin kişi başı 250.000,00 TL olup, sigorta şirketinin maddi tazminattan sigortalının kusuru oranında sorumlu olduğunu, kusurun tespiti için Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden rapor alınması gerektiğini, kaza neticesinde …’in vefatı nedeni ile sigorta şirketi tarafından 11.838,23 TL ödeme yapıldığını, tazminat tutarları hesaplanırken asgari ücretin esas alınmasını istediklerini, faizin yasal faiz olması ve başlangıç tarihinin hesap raporu tarihinden itibaren olması gerektiğini bildirerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu, davalı … lehine açılan Kemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmüş olan 2013/502 Esas sayılı ceza davasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiğini, kararın kesinleştiğini, davaya konu trafik kazasında davalı …’ün kusurunun bulunmadığını, kazadan hemen sonra davalının aracını durdurarak hemen sağlık ekiplerini aradığını, olumsuz neticeleri engellemek adına elinden gelen herşeyi yaptığını buna rağmen …’in ölümünü engelleyemediğini, mütevvefanın kaza anında motorsikleti kullanması için E sınıfı ehliyeti bulunmadığını, motorsikletin plakası ve tescil kaydının bulunmadığını, murisin yaşı gereği görme yetkisi ve reflekslerinin zayıfladığını, mütevvefanın trafik kurallarına uymayarak ve koruyucu başlık takmayarak kazaya sebebiyet verdiğini, bu durumun ceza dosyası içinde belirtildiğini ve davacı yanın bu hususta ceza dosyasına itirazda bulunmadıklarını, kazada kusurun mütevvefada bulunduğunu, bu hususun mahkemece dikkate alınması gerektiğini bildirerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece; “…Maddi tazminat talebi yönünden davanın KABULÜ ile, davacı … için 6.095,67 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihi olan 05/10/2013 tarihinden yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak bu davacıya verilmesine, Manevi tazminat talebi yönünden davacı … için taraf mali ve içtimai durum dikkate alınarak 10.000,00 TL diğer davacılar için her biri bakımından 5.000,00’er TL olmak üzere toplam 35.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’ten alınıp davacılara verilmesine, Fazla talebin reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davacılar vekili ve davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı müvekkilleri lehine takdir edilen manevi tazminat miktarının düşük olduğunu, davacı ve murisin eşi … lehine takdir edilen maddi tazminat miktarının da düşük olduğunu, kazada ölen eşinin desteğinden yoksun kalan davacının, hayatının geri kalan kısmında maddi açıdan ciddi ve ağır mağduriyet yaşadığını ve yaşayacağını, bilirkişi raporlarınca tespit edilen rakamların düşük olduğunu, davalı lehine takdir edilen vekalet ücretnin hukuka ve yasalara aykırı olduğunu, davacı lehine takdir edilen vekalet ücreti miktarını geçmemesi gerektiğini, davalı lehine fazla miktarda vekalet ücretine hükmedildiğini, kararının usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, tarafların kusur durumunu gösteren bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, müvekkilinin ilgili kazada kusursuz olduğunu, kazanın oluşumunda herhangi bir hatası yahut ihmalinin olmadığını, dava konusu trafik kazasının oluşumunda müteveffanın tek ve asli kusurlu olduğunu, bilirkişi tarafından hazırlanan raporda müvekkilinin özen ve dikkat yükümlülüğüne uymaması nedeni ile tali kusurlu ve kazanın oluşumunda %25 oranında kusurlu olduğu kanaatine varıldığını, müvekkilinin, davacıların yakını müteveffayı kaza olana kadar fark etmediğini, müvekkilinin görüş açısı içerisinde değilken bir anda müvekkilinin aracının olduğu tarafa doğru direksiyonunu çevirdiğini, müvekkilinin davacıyı aracına çarptığı anda fark edebildiğini, bu nedenle bilirkişi raporunda belirtildiği gibi müvekkilinin etkin fren yapmaması nedeniyle kazanın oluşumda tali kusurunun varlığının kabul edilemeyeceğini, kazanın, müvekkilinin davacıların yakınına çarpması ile değil davacıların yakınının müvekkiline çarpması ile meydana geldiğini, bu nedenle davaya konu kazada müvekkiline hiçbir şekilde kusur atfedilemeyeceğini, bilirkişi raporuna da bu yönüyle itiraz ettiklerini, ancak yerel mahkeme tarafından bu itirazlarının göz önüne alınmadığını ve bu rapor doğrultusunda hüküm kurulduğunu, davacılar lehine hükmedilen maddi tazminat miktarının olması gerekenden fazla olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda müteveffa …’in net kazancının ne olduğunun bilinmediğine bu nedenle de asgari ücret üzerinden hesaplama yapıldığının belirtildiğini, bu verilere dayanılarak hazırlanan bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, müvekkil …’ün kaza sonrasında müteveffanın ailesi ile görüştüğünde kendisine müteveffanın sigortalılığının düzenli olmadığı bu nedenle de emekliliğinin olmadığı ve yalnızca kaymakamlık tarafından kendisine bağlanan yaşlılık aylığı olan 65 yaş aylığı aldığı söylendiğini, yaşlılık aylığı tutarının, müteveffanın hayatını kaybettiği dönemde üç ayda bir 420,00 TL olmak üzere aylık 140,00 TL olduğunu, bilirkişi tarafından hazırlanan raporda davacı … ve müteveffa eşi …’in içinde bulunduğu durumun hiçbir şekilde dikkate alınmadığnı, ayrıca söz konusu hükme esas alınan bilirkişi raporunda müteveffa …’in emeklilik döneminde olduğunun belirtildiğini, fakat buna rağmen emekli aylığı alan müteveffanın hayatını kaybetmesi sonrasında davacı …’e bağlanması gereken dul aylığının, hesaplama yapılırken dikkate alınmadığını, davacıya bağlanmış herhangi bir aylık olup olmadığı hususunun araştırılmadığını, mahkeme tarafından kurulan hükümde davacılar lehine hükmedilen manevi tazminatın da hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin kaza tarihi itibariyle işçi olduğunu, sonrasında da emekli olduğunu, müvekkilinin üzerine kayıtlı mal varlığı olmadığını, asgari koşullarda hayatını idame ettirdiğini, şu an yalnızca emekli aylığı geliri olan müvekkilinin yerel mahkeme tarafından hükmedilen tazminat tutarını ödemesinin, ciddi derecede fakirleşmesine yol açacağını, aynı zamanda davacılar lehine hükmedilen manevi tazminat tutarının, davacıların zenginleşmesine yol açacak nitelikte olduğunu, yasa ve içtihatlara aykırı olduğunu, yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ölümlü trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davacılar vekili ve davalılardan … vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
1-Davacılar vekili ile davalı … vekillinin maddi tazminat yönünden istinaf itirazlarının incelenmesinde;
Davacılar vekili ile davalı … vekiline hükme esas alınan hesap raporu 18/06/2018 tarihinde usulüne uygun tebliğ edilmiş ve anılan vekillerce süresi içinde rapora itirazlarını 28/06/2018 tarihinde sunmuşlar, mahkemece 14/05/2019 tarihli celsede verilen üç nolu ara karar ile hesap raporuna itirazlarının esas ile birlikte değerlendirileceğine karar verilmiş, gerekçeli kararda ise bu yönde bir değerlendirme yapılmamıştır.
Hak sahiplerinin bakiye ömür süreleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF 1931” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Yargıtay 4. Hukuk Dairesince de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir.
Somut olayda; hükme esas alınan aktüerya raporunda, davacıların murisi ile davacı …’ün muhtemel bakiye ömür süresinin, PMF Yaşam Tablosu’na göre belirlenmek suretiyle tazminat hesabı yapıldığı görülmüştür. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan rapor, bu yönüyle yeterli bir rapor değildir.
Davacılardan …’ün destekten yoksun kalma zararları yönünden alanında uzman(aktüer) bilirkişiden ülke çapında uygulama birliği açısından tazminatın hesaplanmasında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosu ile hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle taraf ve yargı denetimine esas, ayrıntılı ve gerekçeli hesap raporu alınarak varılacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.( Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’ nin 14.01.2021 tarih ve 2020/2598 Esas 2021/34 Karar sayılı İlamı ile 14/01/2021 tarih ve 2019/3292 Esas 2021/1848 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır.) Bu itibarla, taraf vekillerinin bu yöne ilişen istinaf itirazının kabulü gerekmiştir.
2-Davalı … vekilinin kusura ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesinde;
Davaya konu trafik kazasının oluşumunda davalı sürücü …’ün tali (%25) oranında, müteveffa yaya … ‘in asli %75 oranında kusurlu oldukları, kusur yönünden iş bu dosyada hükme esas alınan 21/02/2018 tarihli ATK Trafik İhtisas Dairesinin raporu ile Kemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/502 Esas sayılı kesinleşen ceza dosyasında ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan 25/06/2014 tarihli raporun, birbiri ile uyumlu olup çelişki arz etmediği anlaşıldığından, davalılardan … vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
3-Davalı … vekilinin müterafık kusura ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesinde; 6098 sayılı Borçlar Yasasının, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Kanununun 52.maddesinde (Borçlar Kanunu 44. madde) öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Davacıların murisleri …’in kendi can güvenliğini tehlikeye atacak şekilde koruyucu tertibat kullanmadan, kask takmadan kazaya karışan motosikleti kullanması sürüş kusurlarından olmayıp, kazanın meydana gelmesinde etkili değildir. Bu nedenle, davacı sürücünün, kask takmaması zararın doğmasına veya artmasına sebebiyet vermekte, kazanın oluşumuna neden olmamaktadır.(Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/7624 Esas, 2018/10877 Karar sayılı ilamı ile 2019/968 Esas, 2020/4817 Karar sayılı ilamı da aynı doğrultudadır.)
Somut olayda; ceza dosyası içerisinde bulunan ölü muayene tutanağından davacılarının murislerinin kesin ölüm sebebinin kafa travmasına bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum, davacıların murisinin kask takmadığını göstermektedir. O halde mahkemece, davacıların murisinin müterafık kusurlu olduğu gözetilerek, mahkemece, hesaplanan tazminattan resen % 20 oranında müterafık kusur indirimi yapılmaması doğru olmamıştır.
4-Davacılar vekilinin vekalet ücretine ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesinde; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesi gereğince vekalet ücreti yargılama giderlerindendir. Aynı kanunun 326. maddesinde Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği, 332/1. maddesinde yargılama giderlerine resen hükmedileceği düzenlenmiştir. Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT nin … Maddesine göre davacı lehine hükmedilen vekalet ücretinin davacı lehine hükmedilen vekalet ücretini geçemeyeceği belirlenmiş olup, mahkemece hüküm fıkrasının 6. Bendinde davalı lehine hükmedilen vekalet ücreti 5. Fıkrada davacı lehine hükmedilen miktarı geçtiğinden usul ve yasaya aykırı olmuştur.Davacılar vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazının kabulü gerekmiştir.
5-Kabule göre ise; maddi ve manevi tazminat davaları birbirlerinden ayrı ve bağımsız davalar olduğundan; hüküm ve fer’ileri birlikte kurulamaz. Şöyle ki; 6100 Sayılı HMK 297/2 maddesi gereğince bir davada istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup, maddi tazminat ve manevi tazminat davaları her ne kadar birlikte görülmüş ise de; birbirinden bağımsız, müstakil davalar olması nedeniyle hüküm kısmında her dava hakkında o davaya ilişkin yargılama giderleri ve buna bağlı olarak yargılama giderlerinden sayılan vekalet ücretinin, karar ve ilam harçlarının da ayrı ayrı gösterilmesi zorunludur. Mahkemece anılı usul kanunu hükmüne aykırı şekilde maddi ve manevi tazminat tutarları için tek harca hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davacılar vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının kısmen kabulüne; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına, kaldırma sebep ve şekline göre istinafa gelen taraf vekillerinin manevi tazminata ilişen istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekili ile davalı … vekilinin, ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurularının yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince KISMEN KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/09/2019 tarihli 2016/1230 Esas ve 2019/945 Karar sayılı karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a-)-6) maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden davacılar ile davalı … tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talepleri halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf eden ilgilisine iadesine,
5-İstinaf eden davacılar ile davalı tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre manevi tazminata yönelen istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
Dair; 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi. 08/12/2022