Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1874 E. 2023/445 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1874
KARAR NO : 2023/445

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/05/2019
NUMARASI : 2018/166 Esas – 2019/76 Karar
DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 22/06/2018
BAM KARAR TARİHİ : 16/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir Fikrî Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 15/05/2019 tarihli 2018/166 Esas 2019/76 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin “…” ibareli tescilli markaları bulunduğunu, davalının davacı şirkette ortak olarak bulunmaktayken, şirket kararı alınarak ayrıldığını, payını aldığını, taraflar arasında şirket malların paylaşılmasına ilişkin protokol ve ek protokol düzenlendiğini, şirket markası gibi herhangi bir pay devri bulunmadığını, davalının haklarını alarak çıktığını, ancak buna rağmen ayrıldığı şirkete ait markayı kullanmakta ısrar ettiğini açtıkları davayla 2017/188 Esas dosyada haklılıklarının belirlendiğini, davalının markayı bile bile yine de, … Kurumu’na başvurarak kendi adına tescillediğini, markaların karıştırılabilecek kadar aynı ve benzer olduğunu belirterek davalılardan, … Şti. tarafından … Marka numaralı 01/03/2018 tarihinde tescil ettirilen ve emtiası 35 ve 40 olan, şekil+… markasının tüm sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne ve … Enstitüsü kayıtlarından ve sicilinden terkinine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; markanın usulüne uygun olarak başvurularak tescillendiğini, süresinde davacı şirketçe bir itiraz gelmediğini, yasada yazılı hükümsüzlük sebeplerinin bulunmadığını, karıştırılmanın söz konusu olmadığını, tüketici kitlelerinin bilinçli olduğunu, kaldı ki “…” markası üzerinde öncelik hakkının şirketin kurucusu ve müdürü olan …’e ait olduğunu, markanın faklı sınıfta tescillendiğini ifade ederek davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı …’ ye dava dilekçesi usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “…Davanın kısmen kabulüne, davalı adına kayıtlı … nolu şekil+… ibareli, 35 ve 40. sınıfta kayıtlı markanın hükümsüzlüğüne, Davalı … Kurumu’na karşı açılan davanın husumet yokluğundan reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece davalı adına kayıtlı … nolu şekil+… ibareli,35 ve 40.sınıfta kayıtlı markanın hükümsüzlüğü yönünde kurulan hükmün doğru ve hukuka uygun olduğunu, ancak ” Davalı … Kurumu’na karşı açılan davanın husumet yokluğundan reddine” bölümünün kaldırılarak ” tüm sınıflar yönünden de hükümsüzlüğüne ” cümlesinin eklenmesi gerektiğini, hukuka aykırı tescil işleminden dolayı, sicili tutan ve kayıt ve tescilden sorumlu olan …’nın da sorumlu olduğunu bu yönüyle yerel mahkeme kararında “ Davalı … Kurumu’na karşı açılan davanın husumet yokluğundan reddine” bölümünün kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin şekil+… markasının 15/08/2017 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile 01/03/2018 tarihinde tescil edilerek koruma altına alındığını, müvekkili şirketin, tescilli markası için bir kısım sınıflar yönünden talepte bulunduğunu, marka tescil başvurusunun … tarafından incelendiğini ve bir kısım sınıflar yönünden reddedilerek, 35. ve 40. emtia sınıfları yönünden kabul edildiğini, enstitü tarafından kararın marka bülteninde ilan edilerek askıda tutulduğunu, davalı şirket tarafından askı süresinde herhangi bir itiraz yapılmadığını, müvekkilinin tescilli markası ve hizmet sınıfının, davacının markası ve hizmet sınıfından farklı olduğunu, Sınai Mülkiyet Kanunun 25. maddesinde atıf yapılan aynı yasanın 5 ve 6 maddesinde belirtilen hükümsüzlük hallerinden hiçbirisini taşımadığını, müvekkilin ticaret unvanı “… dekorosyan ..” olduğunu, işyerinin duvarında ve diğer alanlarda “…’ şeklinde ticaret unvanında yazılı olduğu üzere kullanılmaktayken tedbir kararı uyarınca kullanımın sona erdirildiğini, müvekkilinin kullanımı “ ŞEKİL+ …” olduğunu, davalının markasının “…” ile birebir aynı olmadığını, renklerinin birbirlerinden farklı olduğunu, markanın, ticaret unvanında tescilli olduğu şekli ile kullanımın marka hakkına tecavüz olarak değerlendirilemeyeceğini, müvekkili şirketin markasının davacı şirket markası ile aynı ya da benzer olmadığını, davacının tescilli markası ile müvekkil şirketin tescilli markası aynı ve benzer olmadığı gibi aynı hizmet sınıfları için de olmadığını, tescilli olan hizmet sınıfları dikkate alındığında bu hizmet sınıfından fayda sağlayacak kişilerin bilinçli, seçici ve dikkatli kişilerden olduğu dikkate alındığında markaların karıştırılmasının da söz konusu olmayacağını, müvekkili şirketin ve davacı şirketin hedef kitlesinin, doğrudan tüketici olmadığını, yine sektörde hizmet veren diğer satıcılar olduğunu, davacı şirketin “…” markasını kötüniyetli olarak tescil ettirdiğini, hiçbir şekilde bu markayı kullanmadığını, kullanmadığı bir marka için talep ve davada bulunmasının, hakkın kötüye kullanılması olduğunu, … markasının müvekkili şirket kurucusu ve müdürü …’ün tescilsiz markası olduğunu, öncelik hakkının …’te olduğunu, … isminin tanınması ve herkes tarafından bilinir hale getirilmesinin müvekkili Şirketin kurucusu ve müdürü … sayesinde olduğunu, …’ün aynı zamanda davacı şirketin kurucusu ve %50 hisse ile ortağı olduğunu, müvekkili şirketin kurucusu ve müdürü …’ün, kurmuş olduğu şahıs firması ile orman ürünleri alanında çalışmaya 1970’li yıllarda başladığını, faaliyete başladığında şahıs firmasını kurmasında yardımcı olan …’nun soyadından ve … soyadından esinlenerek … ismini verdiğini, müvekkil şirketin kurucusu ve müdürü …’ün, şahıs firması olarak uzun süre faaliyet gösterdikten sonra …ni kurduğunu, şahıs firmasında kullandığı … ismini şirket unvanında da kullanmaya devam ettiğini, müvekkili …’ün, kurduğu şirkete kardeşi …’ü ortak olarak aldığını, müvekkilinin, kurmuş olduğu şirkette de aynı unvanı kullandığı ve marka olarak tescil ettirildiğini, müvekkil şirketin kurucusu ve müdürünün halen daha şikayetçi …Şti’nin %50 hisse ile ortağı olduğunu, müvekkili şirket kurucusu ve müdürü …’ün, … isminin yaratıcısı olarak 45 yıl bu isim altında faaliyette bulunduğunu ve bu ismin tanınmasına emek verdiğini, müvekkilinin bu isim üzerinde hakkı bulunduğunu ve bu hakkının korunması gerektiğini, müvekkilinin, kurmuş olduğu … Şirketinde, kardeşi ile ortak olarak uzun yıllar faaliyette bulunduğunu, şirket içerisinde zamanla ortaklar arasında diğer ortak ….’ten kaynaklı şahsi anlaşmazlıklar ve şirketle ilgili sorunlar yaşanmaya başlandığını ve ortaklar arasındaki anlaşmazlıkların artık şirketin faaliyetlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesine de engel olmaya başladığını, şirket ortaklarının sorunları aşamadıklarını ve tarafların … Şirketinin faaliyetini sona erdirerek ayrı ayrı yollarına devam etmek konusunda anlaşma sağladıklarını, … şirketinin feshine dair tarafların anlaşmalarının akabinde …’ün, müvekkili davalı şirketi kurduğunu, diğer ortak …’ün de …. Şti’ni Bornova 2. Noterliğinin 19/08/2013 tarih 17734 yevmiye nolu sözleşmesi ile kurduğunu ve tescil ettirdiğini, davacı şirket tarafından yapılan şikayet üzerine Menderes Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen 2016/3475 soruşturma nolu, marka hakkına tecavüz, haksız rekabet suç konulu soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini ve karara davacı tarafından yapılan itirazın İzmir 4. Sulh Ceza Hakimliği’nin 2017/1032 D. İş sayılı kararı ile reddine karar verildiğini, yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 6769 sayılı SMK’nın “Hükümsüzlük hâlleri ve hükümsüzlük talebi” başlıklı 26’ncı maddesinin üçüncü fıkrasında, marka hükümsüzlük davasının, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılacağı, markanın hükümsüzlüğü davalarında müvekkil kurumun taraf gösterilemeyeceğini, bu nedenle huzurdaki davada … Kurumuna karşı husumet yöneltilemeyeceğini, ve istinafa konu işbu karar usule ve hukuka uygun olduğunu, bununla birlikte, Yerel Mahkemece, müvekkili kurum aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesine rağmen, müvekkil kurum lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının hatalı olduğunu, yerel mahkeme kararının eksik inceleme neticesinde verildiğini, kararın vekalet ücretine ilişkin kısmı yönünden kaldırılması gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesinde;
SMK’nın 6/9. maddesi uyarınca kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. Tescil başvurusu sırasında kötüniyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de mümkündür. Çünkü bu düzenlemeler, esasen, TMK’nın 2. maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir (Yargıtay HGK 16/07/2008 T., 2008/11-501 Esas, 2008/507 Karar).
Davalıya ait “şekil+…” markasının tesadüfen seçilip tescil ettirilmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği, aynı sektörde bulunan bir kimsenin bu markadan haberdar olmamasının da hayatın olağan akışıyla bağdaşmadığı, davalının da bu markayı öncelik hakkına sahip olduğu gerekçesi ile tescil ettirdiği konusunda bir açıklaması var ise de taraflar arasında akdedilen protokollerde marka ile ilgili düzenlemenin yer almadığı, bu nedenle davalının marka terkini istenilen markanın tescili sırasında markanın davacıya ait olduğunu bildiği, bu itibarla davalının SMK’nın 6/9. maddesi anlamında kötü niyetli olduğu belirlenmiştir.
Esasen kötüniyetli başvuru durumu mal ve hizmetlerle ilgili olmayıp, markanın tamamı ile ilgili olabileceğinden, kötüniyetli başvuru iddiası ile açılan davada, marka başvurusunun kötüniyetle yapıldığı kanaatine varıldığında, kötüniyet tescilin tamamını kapsar ve bölünemez (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, İstanbul, Eylül 2018, s.953).
Bu nedenle, davalının kötüniyetli markasının tescil edilen bütün sınıflar yönünden hükümsüz sayıldığı, davalı …’ ye husumet yöneltilmesinin yerinde olmadığı kanaatine varıldığından, davacı vekilinin istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
2-Davalı şirket vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesinde;
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, davalı şirketin kurucusu ve davacı şirketin ortağı olan …’ün davacı şirketten ayrılırken marka hakkına ilişkin bir düzenleme yapmamasına ve şirketten ayrılırken şirket markasını da devretmesine, davalı şirketin dava konusu marka üzerinde öncelik hakkı bulunduğu iddiasını ispatlayamamasına, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli ve hüküm kurmaya yeterli olmasına göre, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davalı şirket vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
3-Davalı … vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesinde;
Eldeki davanın, davalı adına kayıtlı … başvuru numaralı şekil+ … ibareli markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olduğu, davacı vekilince davalı olarak marka sahibi … ile … nin gösterildiği, 6769 sayılı SMK.’nın 25/3. maddesine göre, marka hükümsüzlük davasının, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılacağı, markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurumun taraf gösterilemeyeceği anlaşıldığından, mahkemece Kurum aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi yerinde ise de yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT.’nin 7/2. maddesi uyarınca davalı … lehine, davacı aleyhine maktu vekalet ücreti takdir edilmemesi doğru görülmemiştir. Davalı … vekilinin anılan yöne ilişen istinaf itirazlarının kabulü gerekmiştir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davalılardan … vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmesi gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-Davacı vekili ve davalı … vekilinin İzmir Fikrî Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 15/05/2019 tarihli 2018/166 Esas – 2019/76 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
B-Davalı … Enstitüsü (…) vekilinin istinaf itirazının KABULÜ ile, İzmir Fikrî Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 15/05/2019 tarihli 2018/166 Esas- 2019/76 Karar sayılı kararının vekalet ücreti yönünden HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE, davalı şirket adına kayıtlı … nolu şekil+…. ibareli, 35 ve 40. sınıfta kayıtlı markanın hükümsüzlüğüne,
2-Davalı … Kurumu’na karşı açılan davanın husumet yokluğundan reddine,
3-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davalı şirketten tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı yanca yapılan tebligat, posta masrafı, bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 764,38 TL yargılama masrafının davalı şirketten alınarak, davacıya verilmesine,
5-Davalı şirket tarafından yapılan tebligat, posta masrafı, bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 614,00 TL yargılama masrafının davalı şirket üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı lehine kabul edilen hükümsüzlük davası yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı şirketten tahsili ile davacıya ödenmesine,
7-Davalı kurum … yönünden husumet nedeniyle reddedilen hükümsüzlük davası yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 9.200,00TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı …’ ye ödenmesine,
8-HMK 333 maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ve bakiye kalan gider avansının taraflara iadesine,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
C-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a)İstinaf başvurusu sırasında davalı kurumdan alınan istinaf karar harcının talep halinde davalı Kuruma iadesine,
b)İstinaf incelemesi esnasında davalı kurumca yapılan 121,30-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının Hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
c)İstinaf incelemesi esnasında davalı kurumca yapılan 121,30-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı masrafının davacıdan alınarak davalı Kuruma verilmesine,
ç)492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 179,90-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 135,50 -TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
d)Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yolu başvuru harcının Hazineye gelir olarak kaydına,
e)Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
f)492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince davalı şirketten alınması gereken 179,90-TL karar harcından peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 135,50 -TL harcın davalı şirketten alınarak Hazineye gelir kaydına,
g)Davalı şirket tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yolu başvuru harcının Hazineye gelir olarak kaydına,
h)Davalı şirket tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
D-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
E-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
F-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay 11. Hukuk Dairesi nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere 16/03/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.