Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1865 E. 2021/285 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2020/1865
KARAR NO : 2021/285
KARAR TARİHİ: 08/04/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/11/2019
NUMARASI : 2018/804 Esas ve 2019/1208 Karar
DAVANIN KONUSU : Şirket hisse devrinin iptali istemi
KARAR TARİHİ : 08/04/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/04/2021
İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/11/2019 tarihli, 2018/804 esas ve 2019/1208 karar sayılı dosyası dairemize gönderilmiş olmakla, yapılan inceleme sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkilinin gerek ülkemizde gerekse yurt dışında tanınan bir iş adamı olduğunu, iki tıp fakültesi mezunu bir doktor olduğunu, aynı zamanda uzun yıllar sanayicilik yaptığını, müvekkilinin, davalılar … ve …’nin babası olduğunu ve asıl sağlığı yerinde olarak çocuklarına neredeyse mal varlığının tamamını sağken bağışladığını, ayrıca bu davanın konusu şirketin (…) fabrikasını ve şirketi davalılar … ve …’ye hiçbir karşılık almadan 1.270.000,00 USD de sermaye koyarak devrettiğini, İzmir …’da bulunan … Bank yanındaki dükkanı 12.000.00 TL’ye çocukları üzerine aldığını, İstanbul …’da 920.000,00 USD değerinde daireyi davalı … adına, Bornova …’ta bugünkü değeri 5.000.000,00 TL olan dükkanı çocukları adına, Urla … yanında bir villayı 430.000,00 Euro’ya davalı oğlu … adına, 860.000,00 USD’ye Maçka’dan bir daireyi de kızı …’ye satın aldığını, davalı …’nin müvekkilinin 430.000,00 Euro’ya aldığı villayı 02/07/2013 tarihinde satarak 27/09/2013 tarihinde “…” marka araba satın aldığını, müvekkilinin aldığı 920.000,00 USD değerindeki …’da bulunan rezidans dairenin 27/10/2014 tarihinde davalı tarafça satıldığını, davalının 05/01/2015 tarihinde Türkiye’de bir adet olan “…” marka araba satın aldığını, müvekkilinin yine 07/01/2013 tarihinde … İlçesi’nde …’nı 1.350.000,00 USD’ye satın aldığını, şu an kira getirisinin aylık 17.576,00 TL olduğunu, ayrıca İstanbul …’de 5 katlı binanın müvekkili tarafından 17/01/2013 tarihinde 1.730.000,00 USD’ye satın alındığını, aylık kira getirisinin 19.000,00 TL olduğunu, 10/12/2013 tarihinde 1.230.000 TL’ye …’da bulunan dükkanı satın aldığını, aylık kira getirisinin 7.000,00 TL olduğunu, bu satın alınan taşınmazlar ve kira getirileri birlikte değerlendirildiğinde müvekkilinin ticari öngörü ile hareket ettiğinin açıkça görüldüğünü, İzmir 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/1211 Esas sayılı vesayet dosyasında yapılan mal varlığı araştırmalarında da davalı … adına 22 tane mal varlığının kayıtlı olduğunun, davalı … Türk vatandaşı olmadığından son gelen kayıtlarda bir o kadar da mal varlığının davalı adına kayıtlı olduğunun görüldüğünü, müvekkilinin, ticari merkezi “… Mahallesi, … Caddesi, No: …, …-…” adresinde bulunan … VD … vergi sicil numaralı “…” unvanlı şirketi davalı oğlu … ve davalı kızı …’e 1.560.000,00 TL’şer bedelle Kemalpaşa … Noterliği’nin … ve … yevmiye numaralı hisse devri sözleşmesi ile Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 19/07/2013 tarihli … sayısında hisselerin tamamını devrettiğini, davalıların Kemalpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/6359 hazırlık soruşturma sayılı şikayetlerinde belirtildiği üzere müvekkiline karşı hakaret ve tehdit suçu kapsamında birden fazla olay gerçekleştirdiklerini, müvekkiline karşı onur kırıcı, rencide ve rahatsız edici, küçük düşürücü, iç huzurunu bozan davranışlara giriştiklerini, müvekkilinin aklı melekelerinin yerinde olduğunu ve son derece sağlıklı olduğunu bildikleri halde üçüncü kişilerle birlikte hareket ederek sağlığında mal varlığını ve tüm birikimlerini ele geçirme gayesiyle hareket edip örf ve adetlere, yasalara aykırı davrandıkları gerekçesiyle davalılar ile fabrika müdürü ve tedarikçi hakkında soruşturma başlatıldığını belirterek, öncelikle ihtiyati tedbir isteklerinin kabulü ile “… Mahallesi, … Caddesi, No:.. …-…adresinde bulunan … VD’de … vergi sicil numaralı … unvanlı şirketin hisselerinin 3. kişilere devrinin önlenmesi amacıyla banka hesaplarına da tedbir konmasına ya da “davalıdır” şerhinin işlenmesine, … hesaplarına ve yine davalıların ortak olduğu … üzerinden … ürünleri ihracatı yapılarak davalıların üzerinde olan … hesabına aktarım gerçekleştiğinden … hesaplarına da acilen ihtiyati tedbir konmasına, davanın kabulü ile; … Mahallesi, … Caddesi, No:… …-…. adresinde bulunan … VD’nde … vergi sicil numaralı ….’nin hisselerinin müvekkiline iadesine, hisselerin müvekkiline iadesi isteği uygun görülmez ise, davalıların hisselerinin rayiç bedellerinin belirlenerek, dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte, rayiç bedel belli olmadığı takdirde satış bedelinin yapılacak bilirkişi incelemesi ile belirlenerek satış tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte günümüz değerine güncellenerek ve değiştirilerek davalılardan hisseleri oranında alınarak, müvekkiline verilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP :
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile özetle; müvekkillerine karşı açılan davanın tamamen dayanaksız olduğunu ve dava dilekçesinde sözü edilen iddiaların gerçeğe aykırı olduğunu, öncelikle müvekkillerinin, ticaret sicil kayıtlarından ve söz konusu kayıtlara dayanak olan noter sözleşmelerinden anlaşılacağı üzere dava konusu şirketin hisselerini satın aldıklarını, bu resmi kayıtlar haricinde her türlü iddianın soyut ve gerçek dışı olduğunu, davacı tarafın davasını ispat edebilmesi için dava konusu şirket hisseleri ile ilgili yazılı delil bildirmesi ve bir bağış sözleşmesinin varlığının gerektiğini, hisse satış sözleşmesinin TTK hükümlerine uygun olarak yazılı resmi şekilde yapıldığını, yazılı ve resmi şekilde yapılan satış işleminin muvazaalı ve bağış amacı ile yapıldığı yönündeki iddiaların ispat yükü davacıya ait olduğu gibi resmi sözleşme tarihinden önce düzenlenmiş yazılı bir sözleşme ile ispatının mümkün olduğunu, davacı tarafın dava konusu işlem ile ilgili dosyaya sunmuş olduğu veya delil listesinde belirttiği bir sözleşmenin bulunmadığını, Yargıtay’ın bu konudaki yerleşmiş görüşünün açık ve içtihadı birleştirme kararı ile çekişmesiz olduğunu, içtihadı birleştirme kararının benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, Dairelerini ve Mahkemeleri bağladığını, 05/02/1947 tarihli, 1945/20 Esas-1947/6 Karar sayılı İBK kararında belirtildiği üzere muvazaalı işlemin taraflarının, muvazaa iddialarını sadece muvazaalı işlemden önce düzenlenmiş yazılı bir belge ile ispat edebildiğini, tanık dinletemediğini, bu konuda sayısız Yargıtay kararının bulunduğunu, yine Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2014/10063 Esas-2015/11377 Karar, 2003/4570 Esas-2003/5591 Karar, 2005/5073 Esas-2005/5646Karar, 2004/8717 Esas-2004/10178 Karar ve Yargıtay 14.Hukuk Dairesi’nin 2014/12678 Esas-2015/5799 Karar sayılı kararlarında taraflar arasında bağışlama iddiasının yazılı delil ile ispatlanması gerektiği, aksi takdirde açılan davaların reddedilmesi gerektiği görüşünün benimsendiğini, davacı tarafından taraf muvazaası hukuksal sebebine dayalı olarak dava açıldığını, resmi bir kurumun varlığında muvazaa iddiasının ileri sürülemeyeceğini, noter huzurunda yapılan ve mevzuatta belirtilen diğer tüm şartları da yerine getirilen hukuksal bir işlem sonucunda olduğu gibi resmi bir kurum önünde hisse satış işleminin gerçekleştiğini, resmi senet karşılığında muvazaa iddiasının ancak yazılı delil ile ispatlanabileceğini, müvekkilleri … ve …’nin, davacı …’nin öz evlatları olduğunu, müvekkillerinin yasal haklarını kullanarak babaları …’nin ailesini yoksulluğa düşürecek biçimde savurganlığını, hayatın olağan akışına aykırı olan müsriflik derecesinde para harcayışını, herhangi bir ticari faaliyeti bulunmayan davacının anlamsız bir şekilde milyonlarca dolar kredi çekip müvekkillerinin murislerinden ve murisi evvellerinin vefatından sonra aileye ve davacıya intikal eden taşınmazların üzerine ipotek verdirmesi ve kullanılan krediden elde edilen milyonlarca doların akıl almayacak süreler içerisinde yok edilmesi sebebiyle babalarının ve aile mal varlıklarının korunması amacı ile İzmir 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/1211 Esas sayılı dosyasında kayıtlı kısıtlı adayı olan davacı …’nin vesayet altına alınması için yasal yollara başvurulduğunu, davacı tarafça dilekçe ekinde “belge” başlıklı dava konusu işlem ile hiçbir ilgisi olmayan …da’ki taşınmazın hiçbir bedel alınmaksızın devir işleminin gerçekleştirileceğine ilişkin 20/06/2014 tarihli belgenin sunulduğunu, müvekkillerinin belirtilen belge ile ilgili hiçbir fikirlerinin bulunmadığını, müvekkillerinin belgenin gerçeğe aykırı olarak kendilerinin bilgileri dışında hazırlandığını düşündüklerini, bu konuda ayrıca suç duyurusunda bulunulacağını, bağışlama iddiasını hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydı ile; davacı taraf Kemalpaşa Cumhuriyet Başkalığı’nın 2017/6359 soruşturma numaralı dosyası ile şikayette bulunduklarını, bağışlamanın geri verilmesini isteme koşullarından olan ağır bir suç işleme koşulunun oluştuğunu ileri sürdüğünü, müvekkilleri hakkındaki dosyanın ayrıldığını ve İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/36772 soruşturma sayılı dosyası ile müvekkillerinin her ikisi hakkında “Kovuşturmaya Yer Olmadığına” karar verildiğini, davacı tarafın dilekçesinde sözünü ettiği …’nin bazı hareketlerde bulunduğu iddiası ile ilgili suç duyurusunun da ayrılarak bu konudaki dosyanın Urla Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiğini, hiçbir şekilde soruşturma konusu suçu kabul anlamına gelmemek kaydı ile uzlaştırma kapsamında kalan bir suçun TBK’nın değinilen “ağır suç” kavramı içerisine girmediğini, müvekkillerinin dava konusu şirket hisselerinin resmi işlemlerde belirtildiği üzere satın alındığını, hisse satışından önce de müvekkillerinin belirtilen şirkette hisselerinin bulunduğunu, müvekkillerinin şirket hisselerini satın aldığı dönemde söz konusu şirketin zarar eden ve borçlu konumunda olduğunu, davacı tarafça bu davada da müvekkilleri tarafından vesayet davası açılmasından sonra açılan diğer dayanaksız davalarda olduğu gibi dava konuları ile ilgili hiçbir ilgisi olmayan gerçeğe aykırı beyanların ileri sürüldüğünü, davacı tarafın dayanaksız bir şekilde müvekkillerinin mal kaçırma olasılığı olduğunu ileri sürerek ihtiyati tedbir kararı isteğinde bulunduğunu, ancak davacı tarafın iddiasını ispata yarar hiçbir delil ve belge sunamadığını, kaldı ki müvekkillerinin mal kaçırma gibi bir gaye içerisinde olmadıklarını, hatta yıllardır sürdürdükleri başarılı ticari hayatları dolayısıyla sürekli olarak mal varlıklarını artırdıklarını, davanın hiçbir somut yazılı bilgi ve belgeye dayanmadığını, müvekkillerini açmış oldukları vesayet davasından vazgeçirmeye ve yıldırmaya çalışan bir takım iddiaların ileri sürüldüğünü belirterek, davanın reddine, davacı tarafın dava konusu şirket hisseleri ile müvekkillerinin tüm mal varlıklarına ve sahibi oldukları diğer şirket hisseleri üzerine ihtiyati tedbir konması isteğinin reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Tüm dosya içeriği değerlendirildiğinde; resmi senet niteliğindeki hisse devir sözleşmesinin muvazaalı yapıldığı iddiasının taraf muvazasına yönelik olması nedeniyle kesin delille ispatı gerekir. Şirket hisse devrinin yazılı şekilde imzası noterlikçe onaylı sözleşme ile yapılması geçerlilik koşuludur. Bunun yanısıra hissenin bağışlanmasına dair sözleşmelerin de yazılı yapılması zorunludur. Dolayısıyla satış ise satış, bağış ise bağış sözleşmesinin yazılı olarak düzenlenmesi sonucunda devir gerçekleşebilecektir. Şayet bu konuda taraflar arasında bir danışıklık ya da anlaşma varsa, yani gerçekte bağış yapıldığı halde satış gibi gösterilmişse gerçek iradelerinin yazılı olarak düzenlenen senette birleşmemiş olması nedeniyle hisseye ilişkin mülkiyet de alıcıya geçmeyecektir. Yanların gerçek iradeleri ile senede yansıyan görünürdeki iradeleri birleşmediğinden, geçerli hukuki bir sonuç ortaya çıkmış sayılmayacak ve delillerin imkân vermesi koşulu ile danışıklı bir işlemin varlığı kabul edilebilecektir. Bu açıdan somut olaya bakıldığında; davacı vekili, müvekkili ile davalılar arasında yapılan işlemlerin bağışlama niteliğinde olduğunu ileri sürmüştür. Dava konusu işlemler noterde düzenlenmiştir. Dava dışı şirket genel kurulunda alınan 11/07/2013 tarihli 1 sayılı kararlar ve noterde düzenlenen hisse devir sözleşmeleri haricinde taraflar arasında dava konusu hisselerin devri, bedeli, ödeme koşulları vs hakkında düzenlenmiş ve ayrıca bağış konusunda düzenlenmiş yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Resmi olarak noterde düzenlenmiş hisse devir sözleşmelerinin varlığı karşısında bunların aksini ispat yükü davacı tarafta olup, ispatın da 6100 sayılı HMK’nın 200. maddesi gereğince yazılı delillerle yapılması zorunludur. Davacı vekili her ne kadar ceza mahkemesi kararına ve bir kısım mahkeme kararlarına dayanarak araştırma yapılmasını istemiş ise de; Kemalpaşa … Noterliği’nin 11/07/2013 tarihli … ve … yevmiye numaralı limited şirket hisse devri sözleşmelerinde devir bedellerinin gösterilmiş olması ve davacının “devir bedelini nakden ve tamamen aldığını” yine noter huzurunda kabul ve beyan etmiş bulunması, diğer yandan noter işlemi ile ilgili bir sakatlığın da ileri sürülmemiş olması karşısında davacının hisse devir bedelini almadığı yönündeki iddiası haklı bulunmamış, aynı güçte yazılı delillerle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; uzan görüşündeki yasal dayanaklarda belirtilen davanın talepleri gibi kabulüne karar verilmesi gerekirken usul ve yasaya aykırı olan mahkeme kararının kaldırılmasını, davalılara bila bedel bağışlanan …/…. ve …’nin Hesaplarına, malvarlıklarına, her iki şirket ortağı davalıların borca yetecek miktardaki kişisel hesapları, menkul, gayrimenkulleri ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarına ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME,
DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dairemizce HMK’nın 355 maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Dava; davalılara yapılan şirket hisselerinin devrine ilişkin işlemin iptali ile şirket hisselerinin iadesi, olmadığı takdirde rayiç bedellerinin tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili 24/03/2021 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiklerini bildirdiği görülmüştür.
Davacı vekilinin; Kemalpaşa … Noterliğinin … yevmiye nolu 03/03/2014 tarihli vekaletnamesinde davadan veya kanun yollarından feragat etmeye yetkili kılındığı görülmüştür.
Bu durum karşısında 6100 Sayılı HMK m.310 gereğince feragat nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM :
1-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/11/2019 tarihli, 2018/804 esas ve 2019/1208 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davacıların davadan feragat etmesi nedeniyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 310. maddesi uyarınca davanın FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
3-Davadan feragat edildiğinden Harçlar Kanunu 22. maddesi gereğince alınması gereken maktu karar ve ilam harcının 2/3’ü olan 39,53 TL’nin peşin yatırılan 53.281,80 TL’den mahsubu ile …. 53.242,27 TL’nin davacı yana istemi halinde iadesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş ise de; feragat nedeniyle ücreti vekalet talebi bulunmadığından ücreti vekalet takdirine yer olmadığına,
6-Davalının yatırmış olduğu 54,40 TL istinaf karar harcının istemi halinde davalıya iadesine,
7-Davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına ücreti vekalet takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 08/04/2021