Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1855 E. 2022/1869 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1855
KARAR NO : 2022/1869

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/09/2017 (Dava) – 19/09/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/1033 Esas – 2019/931 Karar
DAVA : İtirazın İptali
BAM KARAR TARİHİ : 07/12/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 07/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/09/2019 tarihli 2017/1033 Esas ve 2019/931 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı banka vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka tarafından davalı borçluya çek karnesi kullandırılması amacıyla, tacir ve esnaf olmayan gerçek kişilerden alınan beyanname ile çek karnesi verildiğini, dilekçeleri ekinde bu çeklerin teslim tutanaklarının sunulduğunu, çeklerin bir kısmının tazmin olunarak nakte dönüştüğünü, bir kısmının ise gayrinakit risk olarak devam ettiğini (40.355-TL gayrinakit risk, 3.058,32-TL nakit risk-takip çıkışı), çek karnesinden kaynaklanan söz konusu alacağın ihtarname ile kat edildiğini, İzmir 4. İcra Müdürlüğü’nün 2017/2461 sayılı dosyasında, davalı/borçlu … tarafından borca, fer’ilerine ve imzaya yönelik itiraz edildiğini, fakat itirazın haksız olup kabulünün mümkün olmadığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, İzmir 4. İcra Müdürlüğü’nün 2017/2461 sayılı icra takibine itirazın iptali ile takibin 3.058,32-TL nakit ve 40.355-TL gayrinakit risk alacağı üzerinden devamına, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama aşamasında temlik alan … A.Ş tarafından takibe konu nakit alacakların temlik alındığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; isteme konu edilen alacak zamanaşımına uğradığından, davanın zamanaşımı yönünden reddini talep ettiklerini, esasa dair ise; istenen alacakların haksız olduğunu, faiz ve fer’ileri yönünden de takibe itirazlarının kabulü gerektiğini, öncelikle davacı yanın dayanak gösterdiği 11.02.2011 tarihli ihtarnamesi ile 01.03.2017 tarihli ödeme emrinin içeriğinin birbiriyle örtüşmediğine dikkat çekmek istediklerini, keşide edilen ihtarname ile 68 adet çekin müvekkilinde olduğu ve 44.540-TL gayrinakdi riskin mevcut olduğu, bunun yanı sıra seri numarasının sonu 228046 olan çekin bankaya ibraz edildiği ve 09.02.2011 tarihinde 545-TL bedelin hamile ödendiğinin belirtildiğini, müvekkiline verildiği iddia edilen çeklerin hangisi veya hangilerinin ne zaman bankaya ibraz edildiği, nakdi alacak miktarının neden kaynaklandığı hususlarının ise ne dava dilekçesinden ne de ödeme emrinden anlaşılamadığını, keza kat ihtarnamesinde müvekkilinin yalnızca tek bir çekinin bankaya ibraz edildiği ve bundan kaynaklı 545-TL nakdi ödemenin mevcut olduğu belirtilmişse de, ödeme emrinde nakdi alacak olarak 3.058,32-TL talep edildiğini, aradaki fahiş farkın neden kaynaklandığının da anlaşılamadığını, talep edilen alacağın konusunun muğlak ve soyut olduğunu, asıl alacak ve fer’ilerini hiçbir şekilde kabul etmemek kaydıyla, talep edilen bedelin dayanağı olmayan fahiş bir miktar olduğunu, icra takibi ile istenen alacaklara ilişkin yeni/güncel bir ihtarnamenin müvekkiline gönderilmediğini, dolayısıyla işletilen faiz başlangıç tarihinin ve tutarının da hatalı olduğunu, öte yandan gayrinakdi risk olarak talep edilen bedelin dayanağı da anlaşılamamakla birlikte, bahsi geçen çeklerin bankaya ibraz edilmediğini, dolayısıyla davacı bankanın herhangi bir alacağının da doğmadığını, çeklerin ayrıntılı bilgileri veya fotokopileri sunulmadığından hangi çeklerden kaynaklı olarak gayrinakdi riske ilişkin sorumluluğunun devam ettiğini iddia ettiğinin de anlaşılamadığını, çeklere ilişkin usulüne uygun işlem yapılıp yapılmadığını bilemediklerini, yine gayrinakdi risk talebine konu edilen çeklerin takas işlemine tabi tutulup tutulmadığı, karşılıksız bedeline ilişkin ödeme yapılıp yapılmadığı, iptal edilip edilmediği gibi hususların araştırılması gerektiğini, çeklerin ibraz süresinin geçtiğini, çek vasfını yitirdiğini, dolayısıyla hamilin müracaat hakkını da yitirdiğini, süresinden sonra ibraz edilen çek üzerinde bankanın da işlem yapamayacağı ve karşılıksız şerhi koyamayacağını, davacı bankanın esasen hiçbir zaman ödemesini yapmayacağı çeklere ilişkin gayrinakdi risk adı altında müvekkilinden fahiş talebinin haksız olduğunu, bir diğer hususun ise çeklerin 5 yıl içinde ibraz edilmemesi halinde bankanın sorumluluğunun bulunmadığı olduğunu, 5941 sayılı Çek Kanunu m.3′ de muhatap bankanın ödemekle yükümlü olduğu tutara ilişkin sorumluluğunun sona ereceğinin belirtildiğini, çeklerin 2010-2011 yılına ait olup bu çeklerden bankanın bir sorumluluğunun olamayacağının ortada olduğunu, bu nedenle davacı bankanın gayrinakdi risk isteminin kötüniyetli olduğunu, icra inkar tazminatı isteminin de kabulünün mümkün olmadığını, icra takibinde borcun sebebinin, dayanağının anlaşılamadığını ve itiraz ile hukuki hakkın kullanıldığını, kaldı ki 6 yıl sonra müvekkilinin bankaya borcu olduğundan bahisle işlem yapılması, uzunca bir süre hiçbir işlem yapılmaksızın beklenmesi, bu süre zarfında yeni bir ihtarname düzenlenerek müvekkiline gönderilmemesinin ihtarnamede belirtilenden farklı bir şekilde ödeme emrinde hatalı ve fahiş olarak istenmesinin, dolayısıyla alacak miktarının likit olmamasının göz önüne alınması gerektiğini beyanla, davanın reddine ve davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…Toplanan deliller, bütün dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporlarına göre; davacı bankanın davalıya çek karnesi kullandırılması amacıyla tacir ve esnaf olmayan gerçek kişilerden alınacak beyanname ile çek karnesi verdiği, verilen çekler sebebiyle oluşan alacağının tahsili için yapılan icra takibine itiraz üzerine itirazın iptali davasının açılmış olduğu, alınan bilirkişi raporuna göre davalının, davacı bankadan çekler almış olduğu, 4 adet çekin karşılıksız çıkması sebebiyle banka tarafından sorumluluk tutarı 2.510-TL’nin ödendiği, takip tarihi itibariyle bankanın 2.292,36-TL asıl alacak talep etmesi sebebiyle taleple bağlı kalınarak nakdi alacak miktarının takip tarihi itibariyle 3.058,32-TL olduğu, iadesi gereken ve bankanın sorumluluğun devam ettiği çekler yönünden depo bedelinin 48.470-TL olduğu ancak taleple bağlı kalınarak çek depo bedelinin 40.355-TL olarak davalının sorumlu olduğu, nakit alacağın tahsilinde temlik alan … A.Ş’nin yetkili olduğu, gayrinakit yönünden banka alacağının devam ettiği, nakit alacak yönünden alacak likit vasıflı olduğundan icra inkar tazminatı verilmesi gerektiği, ancak kısa hükümde sehven icra inkar tazminatının yazılmadığı anlaşılmakla, sonuç olarak; DAVANIN KABULÜ İLE, davalının İzmir 4. İcra Müdürlüğünün 2017/2461 sayılı dosyasına yaptığı İTİRAZIN KISMEN İPTALİ İLE, 2.292,36-TL asıl alacak, 729,50-TL işlemiş faiz, 36,46-TL % 5 bsmv olmak üzere toplam 3.058,32-TL nakdi alacağın asıl alacak kısmının yıllık % 9,75 temerrüt faizi ve % 5 bsmv uygulanmak suretiyle takibin devamına ve bu alacağın davalıdan alınarak temlik alan … AŞ’ne verilmesine, ayrıca 40.355-TL gayri nakit alacağın davacı bankanın faiz getirmeyen hesabına depo edilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı … vekili tarafından, “…Dosya içerisindeki tüm yazılı ve sözlü beyanlarını tekrarla ve bunlara ilave olarak; öncelikle ileri sürdükleri zamanaşımı itirazlarının incelenmediğini ve eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğini, öte yandan müvekkilinin hesabının kat edildiğini gösteren 11.02.2011 tarihli ihtarname ile 01.03.2017 tarihli ödeme emrinin içeriği ve talep edilen hususların birbiriyle örtüşmediğini, müvekkiline verildiği iddia edilen çeklerin hangilerinin ne zaman bankaya ibraz edildiği, nakdi alacak miktarının nereden kaynaklandığı hususunun ne dava dilekçesinden ne de ödeme emrinden anlaşılamadığını, keza kat ihtarnamesinde müvekkilinin yalnızca tek bir çekinin bankaya ibraz edildiği ve bundan kaynaklı 545-TL nakdi ödemenin mevcut olduğu belirtilmişse de, ödeme emrinde nakdi alacak olarak 3.058,32-TL talep edildiğini, talep edilen bu alacağa ilişkin düzenlenen bir ihtarname olmamakla birlikte işleyen faiz hesabında ihtarname tarihlerinin kıstas alınmasının usule ve yasaya aykırı olduğunu, bu yönü ile takibin iptaline karar verilmesi gerekirken verilen kararın hatalı olup kaldırılması gerektiğini, bir diğer hususun ise; TTK 796.madde uyarınca çekte ibraz süresinin gözetilmemesi olduğunu, ibraz süresinin hak düşürücü süre niteliğinde olduğunu, dava konusu çeklerin ibraz süresinin geçtiğini, çek vasfını yitirdiğini, dolayısıyla hamilin müracaat hakkını da yitirdiğini, süresinden sonra ibraz edilen çek üzerinde bankanın işlem yapamayacağını ve karşılıksız şerhi konulamayacağını, davacı bankanın esasen hiçbir zaman ödemesini yapmayacağı çeklere ilişkin gayrinakdi risk adı altında müvekkilinden fahiş şekilde bedel talebinin haksız olduğunu, çeklerin tamamının eski ve ibraz süresi geçmiş olup bankadan herhangi bir talepte bulunulması mümkün olmayan çekler olduğunu, kaldı ki çeklerin 5 yıl içinde ibraz edilmemesi halinde bankanın sorumluluğunun bulunmadığını, 5941 sayılı Çek Kanunu m.3′ de, muhatap bankanın ödemekle yükümlü olduğu tutara ilişkin sorumluluğunun sona ereceğinin belirtildiğini, çeklerin 2010-2011 yılına ait olduğunu, yine delillerinde de dayandıkları gibi müvekkilinin davacı banka ile akdettiği sözleşmenin sunulmaması karşısında gayri nakdi riske konu çeklerden müvekkilinin sorumlu olamayacağı kanaatinde olduklarını, bilirkişi raporunda da; sözleşmenin sunulmadığı belirtilip davacı bankanın karşılıksız ve iade edilmeyen çeklerden dolayı zararın olup olmayacağının değerlendirmesinin mahkemeye bırakıldığını, Yargıtay kararlarında da depo talebinde bulunulabilmesi için sözleşmede hüküm bulunmasına vurgu yapıldığını (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 2014/442 E- 2014/2643 K nolu, 19.Hukuk Dairesi 2015/283 E- 2015/13039 K numaralı kararı), bilirkişi raporuna beyan ve itiraz dilekçelerinde bunlar belirtilmiş ise de mahkemece dikkate alınmadığını, yine belirtmek istedikleri bir nokta da; gayrinakdi risk/depo bedeli istemine dair davacı bankanın eski çeklerden kaynaklı sorumluluğunun 30.06.2018 tarihinde sona erdiği olduğunu, bu hususun bilirkişi raporunda da belirtildiğini, halihazırda bankanın eski çek defterleri ile ilgili ödeme yükümlüğünün olmadığının sabit olduğunu, keza bu tarihe dek müvekkilinden kaynaklı olarak bankaya başkaca bir çekin ibraz edilmediğini, bankanın mevcut olan nakdi zararından başkaca bir zarara uğramadığını, icra takibine konu alacaklara ilişkin müvekkiline herhangi bir ihtarname tebliğ edilmediğini, dolayısıyla asıl alacağın, faiz ve ferilere ilişkin istemlerin usule ve yasaya aykırı olduğunu, işletilen faiz miktarının ve başlangıç tarihlerinin de hatalı olduğunu, en geniş kabulde dahi müvekkiline tebliğ edilen ihtarnamede belirtilen miktarların haricinde talep edilen alacaklara önceden faiz işletilemeyeceğini, son olarak; davacı banka vekili tarafından dava sonuç aşamasına geldiğinde nakdi alacağın temlik edildiğinin bildirildiğini ve taraf olmamasına rağmen temlik alan sıfatıyla … şirketinin davaya dahil olduğunu ve nakdi miktar üzerinden vekalet ücretine hak kazandığını, banka ve davaya temlik alan olarak dahil olan … şirketi hakkında hükmedilen vekalet ücretinin de haksız olduğunu, kararın bu yönü ile de bozulması gerektiğini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, çek karnesine dayalı olarak nakdi ve gayrinakdi alacak için yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-Öncelikle, davanın 10 yıllık genel zamanaşımına tabi olmasına göre, davalı vekilinin zamanaşımına yönelik itirazlarının kabulü mümkün görülmemiştir.
2-Davalının, davacı bankadan çek karneleri teslim aldığı konusunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamakta olup, bilindiği üzere, çek mevzuatı uyarınca çeklerin keşide edildiği hesabın açıldığı bankaca çekin karşılığı çıkmadığı hallerde çek yaprağı başına ödenmesi zorunlu karşılık, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayrinakdi kredi sözleşmesi hükmündedir. Bu nedenle ayrıca bir sözleşme sunulmadığına yönelik itirazlar yerinde görülmemiştir.
3-6273 S.Yasa 1. madde ile ile 5941 sayılı Çek Kanununda yapılan değişiklik ile (2/7-d) çek üzerine basıldığı tarihin yazılması zorunluluğu getirilmiş olup (03.02.2012 tarihli RG), banka tarafından sunulan belgelerden dava ve takibe konu çeklerin ise 2010 yılına ait olduğu anlaşılmaktadır. Yine, 6273 sayılı Kanunun 6. maddesi ile eklenen 5941 sayılı Çek Kanununun Geçici 3. maddesi 4. fıkrası uyarınca, eski çek defteriyle ilgili olarak, muhatap bankanın aynı Kanunun 3. maddesi 9. fıkrasına göre ödemekle yükümlü olduğu tutara ilişkin sorumluluğu 30.06.2018 tarihinde sona erecektir. Buna göre, yargılama sırasında davacı bankanın çeklerden dolayı bir sorumluluğunun kalmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim, bu husus bilirkişi raporunda belirtildiği gibi, davalı tarafça da itirazlarında dile getirilmiştir. Takip ve dava tarihi itibariyle bankanın iade edilmeyen çeklerden dolayı sorumluluğu devam etmekte olup, yargılama devam ederken yasal düzenleme gereği bankanın sorumluluğu kalmadığından, gayrinakdi alacak bakımından yapılan takibe itiraza dair konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulması gerekirken, bu yöndeki itirazın da iptaline ve bu bedelin banka hesabına depo edilmesine dair karar verilmesi doğru olmamıştır. Dava ve takip tarihindeki haklılık durumuna göre ise, davalı banka aleyhine yargılama giderlerine ve kötüniyet tazminatına ise hükmedilemeyecektir. Mahkemece bu hususlar gözetilerek karar verilmesi gerekirken, buna dikkat edilmemiş olması doğru görülmemiş olmakla birlikte, bu yanlışlık yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün kaldırılarak Dairemizce HMK 353/1-b-2.madde uyarınca yeniden hüküm tesis edilmesi gerekmiştir.
4-Nakdi alacak bakımından yapılan değerlendirmede ise; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda karşılıksız çıkması sonucu banka tarafından yasal sorumluluk bedeli ödenmek zorunda kalınan çeklerin numaralarıyla ve ödeme tarihleriyle banka kayıtlarından tespit edilmiş olduğu, kaldı ki davalı vekili tarafından kök rapora karşı sunulan itiraz dilekçesinde dahi bankanın gayrinakdi alacak talebinin mümkün olmayıp, yalnızca takipte talep edilen 3.058,32-TL’lik nakdi alacağı talep edebileceğinin belirtilmiş olduğu, bahse konu nakit alacak tutarı bakımından alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli bulunduğu, raporda temerrüdün takip tarihinden itibaren başlatılmış olup, yalnızca akdi faiz hesabı yapıldığı anlaşılmakla, belirlenen faiz oranları bakımından istinafa gelen davalı aleyhine bir durumun sözkonusu olmadığı da görülmekle bu yöndeki itirazların reddi gerekmiştir.
5-Nakit alacak bakımından verilen vekalet ücretine yönelik istinaf itirazının da reddi gerekmiştir. Yargılama aşamasında nakdi alacağın temlik edilmesi nedeniyle, temlik alanın da vekille temsil edilmesi karşısında temlik alan davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. İlaveten; esasen 2019 yılı maktu vekalet ücreti 2.725,00-TL ise de, mahkemece 2.224,16-TL vekalet ücretine hükmedildiği, ancak davacı tarafça istinafa gelinmediğinden ve davalı aleyhine bozma yasağı da gözetilerek bu miktar aynen bırakılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1033 Esas – 2019/931 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
a-Davanın KABULÜ ile, davalının İzmir 4. İcra Müdürlüğünün 2017/2461 sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile, 2.292,36-TL asıl alacak, 729,50-TL işlemiş faiz, 36,46-TL % 5 bsmv olmak üzere toplam 3.058,32-TL nakdi alacağın asıl alacak kısmına yıllık % 9,75 temerrüt faizi ve % 5 bsmv uygulanmak suretiyle takibin devamına,
b-Gayrinakdi alacak bakımından, dava konusuz kaldığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
c-Alınması gereken 208,91-TL harcın, peşin alınan 741,40-TL ve icrada alınan 15,29-TL toplamı olan 756,69-TL’den mahsubu ile, artan 547,78-TL’nin davacı …’ne istek halinde ve karar kesinletiğinde iadesine,
d-Nakit alacak yönünden davacı …A.Ş kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen kısım üzerinden hesaplanan 2.224,16-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak bu davacıya verilmesine,
e-Davacı tarafından yapılan ilk masraf 777,40-TL, bilirkişi ücreti 500-TL, 11 davetiye gideri 151,2-TL olmak üzere toplam 1.428,60-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı …’ne verilmesine,
f-HMK 333. maddesi gereğince taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ilgili olduğu tarafa iadesine,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalıdan alınan 741,40-TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında davalı tarafça yapılan 121,30-TL istinaf kanun yolu başvuru harcından oluşan istinaf yargılama giderinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 07/12/2022