Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1846
KARAR NO : 2022/1841
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/09/2018 (Dava) – 12/11/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/1124 Esas -2019/1146 Karar
DAVA : Zorunlu Trafik Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan
Hasar Bedeli ve Değer Kaybı Tazminatı
BAM KARAR TARİHİ : 01/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/11/2019 tarihli 2018/1124 Esas ve 2019/1146 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait … plakalı araç ile … plakalı aracın, 06/07/2018 tarihinde maddi hasarlı trafik kazasına karıştıklarını, kazanın meydana gelmesinde … plakalı araç sürücüsün asli kusurlu olduğunu, davalı sigorta şirketinin ise kazada kusurlu olan … plakalı aracın zorunlu trafik sigorta poliçesini tanzim ettiğini, kaza sonrası davalı şirkete hasar ihbarında bulunulması sonucu davalı şirketçe müvekkiline 11.000 TL tutarında hasar bedeli ile 1.980,00 TL KDV olmak üzere 12.198,00 TL ödendiğini, davalının, mağdur araca ait hasarın tazmin yükümlülüğünü yerine getirirken orijinal yedek parça bedelleri üzerinden KDV’de eklenmek suretiyle ödemede bulunması gerekirken, tespit edilen hasar bedelinin eşdeğer parça iskontolu ve KDV’siz olarak değerlendirildiğini, gerçek hasar bedelinin 24.216,48- TL yedek parça ve 2.240,00 TL işçilik olmak üzere toplamda KDV dahil 31.218,64 TL olduğunu bildirerek, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, müvekkiline ait araçta oluşan bakiye hasar bedeline mahsuben 10,00 TL, değer kaybı alacağına mahsuben 10,00- TL olmak üzere toplamda 20,00 TL maddi tazminatın 09/08/2018 ekspertiz raporunun tanzim tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde değer kaybı talebinde bulunulmuşsa da, değer kaybı yönünden davacı tarafın dava öncesinde müvekkili şirkete herhangi bir yazılı başvuruda bulunmadığını, davacının değer kaybı talebinin dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiğini, dava değerinin davacı tarafça kesin şekilde bilindiğini, belirsiz alacak davası açılmasının mümkün olmadığını, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuruve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davaya konu kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığını, davaya konu kazanın meydana gelmesinde davacı tarafın kusurlu olduğunu, kusur oranlarının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Daireinden rapor alınması gerektiğini, davacıya ait aracın 2008 model olup, kaza anında 300 bin kilometrenin üzerinde olduğunu, araçta değer kaybı oluşmasının mümkün olmadığını, aksine parçalarının yenilenmesi nedeniyle davacıya ait araçta değer artışı olduğunu, gerçek hasar bedelinin müvekkili şirketçe davacı tarafa ödendiğini ve poliçe kapsamında müvekkili şirketin hiçbir sorumluluğunun kalmadığını, davacı tarafından yapılan başvuru neticesinden ekspertiz tarafından tespit edilen KDV dahil 12.980,00 TL’nin davacı vekiline ödendiğini, davacı tarafından bakiye tamir bedelinin ödenmediği iddiasını kabul etmediklerini, davacı tarafın avans faizi talebinin de yersiz olduğunu, davaya konu aracın ticari bir olmadığını, bu nedenle ticari faiz talep edilmesinin mümkün olmayacağını bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece; “…06/07/2018 günü saat 13:20 sıralarında, davalı … şirketine ZMSS poliçesiyle sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın, dava dışı sürücüsünün sevk ve idaresinde İzmir ili, Konak ilçesi, Vali Kazım Dirik Caddesinde seyir ile Cumhuriyet Bulvarına çıkışı esnasında sol yan kısmı ile, Cumhuriyet Caddesi üzerinde düz doğrultuda devam eden davacı …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı otomobile sağ ön kısmına çarpması sonucu, araç sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybedip orta refüje çıkması neticesi oluşan maddi hasarlı trafik kazasında, kazanın oluşumunda davalıya sigortalı aracın dava dışı sürücüsü …’ın %100 oranda asli ve tam kusurlu olduğu, davacı sürücünün kusursuz olduğu, kaza sebebiyle davacıya ait araçta 27.123,33 TL hasar bedeli zarar oluştuğu, davacı tarafın müracatı üzerine davalı … şirketince davacıya, 12.980,00 TL ödemede bulunulduğu, davacının tazmini gereken bakiye hasar bedeli zarar miktarının 14.143,33 TL olduğu, davacıya ait aracın, dava konusu kaza öncesi değişik tarihlerde karıştığı trafik kazalarından kaynaklı önceki hasar dosya içerikleri ve bilirkişi heyetinin benimsenen raporlarına göre, işbu kazadan dolayı davacı aracında oluşan hasardan dolayı, davacı aracında değer kaybı oluşmadığı, bakiye hasar bedeli zarar miktarının ZMSS poliçesi limiti ve kapsamı dahilinde kaldığı…” gerekçesiyle “Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 10,00 TL hasar bedeli maddi tazminatın, 09/08/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, davacının hasar bedeli tazminat alacağına ilişkin fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, davacının araç değer kaybı bedeli maddi tazminat istemine ilişkin talebinin reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkiline başvuru yapılmadan dava açılmasının hukuka aykırı olduğunu, dava değerinin davacı tarafça kesin şekilde bilindiğini, belirsiz alacak davası açılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle davanın belirsiz alacak olarak açılmasıyla davacının hukuki yarar yokluğundan reddi gerekeceğini, hatalı ve eksik bilirkişi raporuna dayanarak hüküm tesis edildiğini, dava konusu aracın onarımını yapan …’in müvekkili şirkete davacıya ait aracı 11.000 TL + KDV olmak üzere parça ve işçilik olarak tamir edebileceğini bildirdiğini, bu hususun aynı zamanda davacının vekili … tarafından açıkça kabul edildiğini, dava konusu aracın yapım, parça ve işçilik faturası da KDV dahil 12,980.00-TL olarak müvekkil şirkete ibraz edildiğini, buna rağmen davacı tarafça eksik ödeme ve değer kaybı iddiasıyla taraflarına dava açıldığını, müvekkili şirket ile karşı taraf arasında kabul edilen … tarafından belirlenen 11.000,00 TL +KDV hasar bedelinin neden yeterli olmadığının gerekçelendiremediğini, bu nedenle hatalı, yetersiz raporun hükme esas alınıp karar verildiğini, kusur incelemesinin yeterli gerekçelendirilmeksizin üstün körü hazırlandığını, müvekkili şirket tarafından ödeme yapılıp müvekkilinin hukuki hiçbir sorumluluğu kalmadığını, bilirkişilerce bilimsel ve teknik araştırma yapılmadığını, kaza tespit tutanağının tekrarı ile yetinildiğini, kabul anlamına gelmemekle müvekkili şirketten avans faizi talep edilmesinin mümkün olmadığını, 09/08/2018 itibaren faiz işletilemeyeceğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacı tarafın … tarafından sunulan teklifi kabul ettiğini, müvekkili şirketçe de ödemesi yapılarak dosyanın kapatıldığını, akabinde davacı tarafından bakiye hasar bedeli için müvekkili şirkete başvurulmaksızın açılan bu davada 09/08/2018 tarihinden faiz yürütülmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirket aleyhine yargılama gideri ile vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini, müvekkili şirketçe davacı tarafa hasar bedeli için teklif sunulduğunu, davacı tarafın da bu teklifi kabul ettiğini, akabinde müvekkili şirkete başvurulmaksızın işbu dava açıldığından müvekkil şirketin açılan işbu davada herhangi bir sorumluluğu olmadığından aleyhine yargılama gideri ile vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kararının kaldırılması gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, zorunlu trafik sigorta sözleşmesinden kaynaklanan maddi tazminat (değer kaybı ve hasar bedeli) istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Uyuşmazlık, davacının gerçekleşen riziko nedeniyle zararın giderilmesine ilişkin talebinin, belirsiz alacak davasına konu olup olamayacağı ve sonucuna göre mahkemece verilmesi gereken karar hususlarında toplanmaktadır.
1-01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesi; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. (3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” hükmünü haizdir.
Yasal düzenlemeye göre, bu tür davalarda davacının dava konusu yaptığı miktarı, davayı açtığı tarihte tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin ya imkânsız olması ya da kendisinden beklenemeyecek nitelik taşıması gerekir.
6100 sayılı HMK’nın “Hâkimin davayı aydınlatma görevi” başlıklı 31’inci maddesine göre, “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu olduğu durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.”
HMK’nın 33’üncü maddesi uyarınca hâkim, Türk hukukunu re’sen uygular. Bu nedenledir ki dava dilekçesinde davacının talebini dayandırdığı vakıalara uygun hukuki sebepleri dava dilekçesinin zorunlu unsurları arasında sayılmamıştır. Zira davacının dayandığı vakıalara uygun hukuki sebepleri hâkim kendiliğinden bulup uygulamakla yükümlüdür.
Dava dilekçesinde hiç gösterilmemiş veya yanlış gösterilmiş olsa bile HMK 33. madde kapsamında doğru hukuki sebebi bulmak ve uygulamak, HMK 32. madde çerçevesinde yargılamayı sevk ve idare ile dava türü tanımlarına ve talep sonucuna göre dava türünü doğru belirleyip buna göre yargılamayı sürdürüp davayı sonuçlandırmak hâkimin görevidir. Bu konuda hâkim, davacının dilekçesinde yaptığı isimlendirmeyle bağlı olmaksızın açılan davanın eda davası, tespit davası, belirsiz alacak ve tespit davası, inşai dava, kısmi dava, terditli dava, seçimlik dava ve topluluk davası çeşitlerinden hangisi olduğunu belirleyerek yargılamayı sürdürüp davayı sonuçlandıracaktır. Davacı dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olduğundan söz etmiş olsa bile belirsiz alacak davası unsurları bulunmuyorsa bu davanın açılmasında hukuki yarar olmadığından söz edilemeyecek, alacağın istenmesinde hukuki yarar olduğundan mevcut unsurları itibarıyla kısmi dava açılmış olduğu kabul edilerek davacının talep sonucu hakkında karar verilebilecektir. Ancak dava dilekçesinde talep edilen asgari tutar somut olayın özelliklerine göre talep edilebilecek toplam alacak miktarı kadar değilse ve kısmî davanın koşulları da bulunmuyorsa, bu durumda mahkemece alacak miktarını netleştirmesi ve bildireceği dava değerine göre eksik harcı tamamlaması için davacıya HMK’nın 119’uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca bir haftalık kesin süre verilmeli ve verilen kesin süre içinde belirtilen eksikliğin tamamlanması hâlinde davaya tam eda davası olarak devam edilmeli, aksi durumda ise davanın usulden reddine karar verilmelidir.
Buna karşılık, dava dilekçesinde asgari bir tutar gösterilmiş olup bunun, alacağın belirli bir kesimi olduğu anlaşılmakla birlikte, açılan davanın belirsiz alacak davası mı yoksa kısmi dava mı olduğu hususunda açıklık bulunmuyorsa hâkim, taleple bağlı olduğu için (6100 sayılı HMK m. 26) öncelikle, HMK’nın 119’uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, davacı tarafa bir haftalık kesin bir süre vermeli ve onun beyanı doğrultusunda açılmış olan davanın belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduğunu belirlemelidir. Bu da esasen hâkimin davayı aydınlatma ödevi kapsamındadır. Davacı verilen bir haftalık kesin süre içinde davanın belirsiz alacak davası olduğunu beyan etmiş ve belirsiz alacak davası açılabilmesi için gerekli koşullar mevcut ise dava belirsiz alacak davası olarak görülüp sonuçlandırılmalıdır. Belirsiz alacak davası açılabilmesi için gerekli şartlar bulunmakla birlikte davacı açmış olduğu davanın kısmi dava olduğunu belirtmiş ise bu hâlde mahkeme davayı, kısmi dava olarak kabul edip yargılamayı sürdürmelidir. Üçüncü bir ihtimal olarak davacı davasının belirsiz alacak davası olduğunu mahkemeye bildirmiş olmakla birlikte belirsiz alacak davasının koşulları bulunmuyor ve fakat kısmi dava açılabilmesi mümkün ise, bu durumda, mahkemece, açılmış olan dava, doğrudan bir ara kararıyla bir kısmi dava olarak nitelendirilmek suretiyle görülüp karara bağlanmalıdır. (HGK’nın 16.05.2019 gün ve 2016/22-1166 E., 2019/ 576 K. sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır.)
Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; davacı vekili dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, aracın hasarlanması nedeniyle meydana gelen zararın, şimdilik 20.000 TL’ sinin 09/08/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle tahsilini istemiş, davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğunu açıklamıştır. Mahkemece yargılama esnasında, davanın belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava türü mü olduğu hususunda bir ara karar kurulmamış ise de davanın belirsiz alacak davası olduğu açıktır.
Davacının iş bu davayı, belirsiz alacak davası olarak açmakta hukuki yararı bulunduğu gibi, poliçe nedeniyle hesaplanacak zararı davayı açtığı anda bilmesi de kendisinden beklenemez. Bu itibarla, davalı vekilinin anılan yöne ilişen istinaf itirazı yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Yerleşmiş Yargıtay kararlarıyla da sabit olduğu üzere hasar bedelinin tazmininde gerçek zararın belirlenmesi gerekmekte olup, davalı ile anlaşmalı ya da yetkili servisler arasında yapılan anlaşmalara göre iskonto uygulanması, davacıyı bağlamaz. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/3294 E.-2021/4214 K sayılı ilamı aynı doğrultudadır). Buna göre mahkemece hükme esas alınan raporda iskontosuz ve KDV dahil onarım bedelinin hesaplanmasında bir isabetsizlik bulunmamakla, verilen kararda bu yön itibariyle hukuka bir aykırılık görülmemiş, davalı vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
3-Davalı vekilinin faizin türüne yönelik istinaf taleplerinin incelenmesinde; davalıya zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı … plakalı aracın … adına kayıtlı olup ticari nitelikte olduğu anlaşıldığından hüküm altına alınan alacak yönünden avans faiz uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin faiz türüne yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
4-Davalı vekilinin faiz başlangıç tarihi noktasındaki istinaf itirazlarının incelenmesinde ise;
26/04/2016 tarihinde 2918 sayılı Yasanın 99. maddesinde yapılan değişiklik ile “Sigortacılar, hak sahibinin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” düzenlemesi getirilmiştir.
Bu sebeple usulüne uygun bir başvuru yapılıp yasada belirlenen süre dolmadan dava tarihinden önce trafik sigortacısının temerrütünden söz edilemez.
Somut olayda, davacı vekili dava tarihinden önce davalıya başvuruda bulunmuş ve davalı tarafça davacıya 27/08/2018 tarihinde 12.980,00 TL ödenmiştir. Bu itibarla davalı sigorta şirketi yönünden hükmolunan tüm tazminat miktarı yönünden ödeme tarihinden itibaren faize hükmetmek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmüştür.
Bu durumda, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca, davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, yeniden esas hakkında karar verilmekle, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle ESASTAN KABULÜNE; İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/11/2019 tarihli, 2018/1124 Esas ve 2019/1146 Karar sayılı kararının HMK’nın 353-1-b-2 maddesi gereğince, KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
a)Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 10,00 TL hasar bedeline ilişkin maddi tazminatın, 27/08/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, davacının hasar bedeli tazminat alacağına ilişkin fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, davacının araç değer kaybına ilişkin maddi tazminat isteminin reddine,
b)Davacı tarafça yatırılan peşin harç yeterli olduğundan başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
c)Davacı tarafça peşin olarak yatırılan 35,90-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
ç)Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap edilen 10,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
d)Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap edilen 10,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
e)Davacı tarafça yapılan 35,90 TL başvuru harcı, 195,50-TL tebligat ve posta gideri, 900,00 TL bilirkişi ücreti dahil olmak üzere toplam 1.131,40-TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre 565,70-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
f)Davacı tarafça peşin yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Davalı vekilinin diğer istinaf itirazlarının yukarıda açıklanan gerekçelerle REDDİNE,
3-İstinaf İncelemesi Yönünden Harç ve Yargılama Masrafları;
a)Davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince anılan davalıya iadesine,
b)Davalı sigorta şirketi tarafından yapılan istinaf başvuru harcı 121,30 TL’ nin hazineye gelir olarak kaydına,
c)Davalı sigorta şirketi tarafından yargılama sırasında yapılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının davacıdan alınarak davalı sigorta şirketine verilmesine,
ç)İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
d)Davalı tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının mahkemesince istinaf eden davalıya iadesine,
e)Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere 01/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.