Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1845 E. 2023/298 K. 01.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1845
KARAR NO : 2023/298

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/08/2017 (Dava) – 18/12/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/473 Esas – 2019/811 Karar
DAVA : Ortaklıktan Ayrılma – Çıkma Payının Tahsili
BAM KARAR TARİHİ : 01/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/03/2023

İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/12/2019 tarihli ve 2017/473 Esas – 2019/811 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’nın davalı şirketin 8.000/80.000 pay oranında hissedarı olduğunu, şirketin kuruluşundan beri müvekkilinin payına düşen karın ödenmediğini, müvekkilinin şirketin işleyişi üzerinde etkin söz sahibi olmasının engellediğini, bilgi almasının dahi önüne geçildiğini, ortaklar arasında sürekli hale gelen anlaşmazlıklar, uyumsuzluklar ve husumetler bulunduğunu, ortakların maddi durumları, gelir düzeyleri ve yaşam standartları bakımından ciddi dengesizliklerin mevcut olduğunu, davalı şirketin devamı niteliğinde kurulan yeni iş kolları ve firmaların tümüyle müvekkilini devre dışı bırakarak faaliyet sürdürdüğünü ve bir kez daha müvekkilinin haklarından ve payından yoksun bırakıldığını, bu durumların müvekkili bakımından ortaklığın devamını çekilmez hale getirdiğini ileri sürerek, müvekkilinin haklı sebeple davalı şirketten çıkmasına izin verilmesine, şirketteki ortaklığına son verilmesine,kar payının tespitine, fazlaya ilişkin haklı saklı kalmak üzere 8.000/80.000 paya tekabül eden ayrılma payı bedelinden şimdilik 50.000,00-TL’nin davalıdan tahsiline, müvekkilinin muhtemel alacağının güvence altına alınması için davalı şirketin tüm malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 20/11/2019 uyap tanzim tarihli ıslah dilekçesi ile, 50.000,00 TL talep edilen ortaklıktan çıkma payı alacağını 1.679.338,88 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP:
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesinin mümkün olmadığını, harcın tamamlatılması, davacıya dava dilekçesini ve talep sonucunu açıklatılması gerektiğini, davacının ortaklığının kesintisiz biçimde devam etmediğini, 04.08.2010 – 29.07.2015 tarihleri arasında şirketin ortağı olmadığını, TTK.’nun 608. maddesinde öngörülen ortaklar kurulu kararı olmadığı için ve ana sözleşme hükümleri gereği dava yolu ile kar payı istenemeyeceğini, davacının katıldığı 15.12.2009, 15.10.2014 ve 25.12.2015 tarihli genel kurullarda şirket karının dağıtılmayarak sermayeye ilave edilmesine karar verildiğini, davacının şirketteki sermayesinin arttığını, davacının bilgi edinmek için hiçbir talepte bulunmadığını, bu konuda kendisine engel olunmadığını, davacının 08.08.2001 – 04.08.2010 tarihli arasındaki ortaklığı dönemince ortaklar kurulu toplantılarının hemen hemen tamamına şahsen katıldığını, yeniden ortak olduktan sonra 29.07.2015 tarihinden itibaren ortaklar kurulu toplantılarında vekili aracılığı ile temsil edildiğini, müvekkili şirketin ortakları arasında husumet bulunmadığını, dava dilekçesinde belirtilen şirketlerin, müvekkili şirketin devamı niteliğinde olmadığını, ihtiyati tedbir talebinin dava sonucunu doğurmaya ve davacının haksız taleplerinin müvekkili şirket tarafından zorla kabulüne sağlamaya yönelik olduğunu savunarak, davanın ve ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “..davalı şirketin faal olduğu, defterlerinin düzgün tutulduğu, ödenmemiş sermaye borcunun bulunmadığı, kar sağladığı, yönetiminde yolsuzluk bulunmadığı saptanmıştır. Davacının haklı sebep olarak ileri sürdüğü iddialar incelendiğinde; şirketin işleyişi üzerinde etkin söz sahibi olmasının engellendiği, bilgi almasının önüne geçildiği iddiası, davacının 29.07.2015 tarihinde yapılan genel kurul toplantısına bizzat, 07.12.2015, 14.12.2015, 25.12.2015, 20.05.2016 ve 14.11.2017 tarihlerinde yapılan genel kurul toplantılarına vekaleten katılması, şirket yönetiminde görevli olmaması, şirket yetkilisi olmaması ve TTK.’nun bilgi alma ve inceleme hakkını düzenleyen 614. md. hükmü karşısında, haklı sebep olarak takdir edilmemiştir. Davacının payına düşen karın ödenmediği iddiası konusunda, davacının en son 03.08.2015 tarihinde ortak olduğu tarihten sonra, genel kurul toplantılarında kar dağıtımı konusunda herhangi bir karar alınmamış ise de faal olan şirketin 29.12.2009 ve 25.12.2015 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında sermaye artışına gidildiği, karın dağıtılmayarak sermayeye ilave edildiği, davacının pay oranının arttığı anlaşılmakla, haklı neden saptanamamıştır; kar payı tespiti talebi yerinde görülmemiştir. Ortaklar arasında sürekli hale gelen anlaşmazlıklar, uyumsuzluklar ve husumetler bulunduğuna ilişkin olarak somut hiç veri sunulmamıştır. Davalı şirketten, dava dışı … Şti. ve … Şti.’ne parasal kaynak aktırıldığı, bu şirketlerin davalı şirketin devamı niteliğinde olduğu kanıtlanamamıştır. Dava dışı şirketlere de ortaklıkları nedeni ile, davalı şirket ortakları arasındaki maddi durumları, gelir düzeyleri ve yaşam standartları arasındaki dengesizliklerin ise haklı neden oluşturması mümkün değildir. Davalı şirketin kurucu ortaklarından olan davacının gelinen süreçte, şirketin kurulduğu 20.08.2001 tarihinden itibaren 14.07.2003 tarihinde hisselerin tamamını devir etmek suretiyle ortaklıktan çıktığı, 13.06.2007 tarihinde devir ettiği hisseyi tekrar aynı ortaktan almak suretiyle şirkete ortak olduğu, 06.08.2010 tarihinde şirketteki hisselerin tamamını devir etmek suretiyle ortaklıktan ayrıldığı, en son 03.08.2015 tarihinde hissedarlardan birinden hisseleri almak suretiyle tekrar şirkete ortak olduğu anlaşılmış, şirket ortaklığından çıkmak için haklı sebeplerin varlığı kanıtlanamamış…” gerekçesiyle davacının taleplerinin REDDİNE karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili davacı açısında ortağı bulunduğu şirketin yönetimi ile diğer ortak ve müdürlere olan güveni sarsılmış ortaklığın devamı kendisi için çekilemez bir hal aldığını, devam eden dava süresince dahi fiili durum itibariyle müvekkilinin ortaklıktan dışlandığını, sadece kağıt üzerinde pay sahibi olarak kaldığını, hiçbir maddi menfaat elde edemediğini, bilgi alamadığını, bilgilendirilmesine yönelik taleplerine cevap verilmediğini, müvekkili ile diğer ortaklar arasında bilgi ve fikir alışverişi bulunmadığını, anlaşmazlıklar ve uyumsuzluklar nedeniyle müvekkilinin fiili durumda ortaklıktan dışlanmış vaziyette olduğunu, müvekkili şirketin işleyişi ve faaliyetleri hakkında sağlıklı bilgi sahibi olmadığı gibi şirket kârından dahi yararlanamadığını, hisse olarak azınlığa sahip olması diğer ortakların ise kendisine karşı birlik olması karşısında adeta varlık içinde yokluk yaşatıldığını, diğer ortakların oluşturduğu yeni oluşumlar ve bu oluşumlar ile davalı şirket arasında ticari faaliyet oluşturarak örtülü olarak sermaye ve kar aktarımı sağlandığını, kar payını dağıtmayarak da müvekkilinin maddi menfaat sağlamasının engellendiğini, kendileri ise diğer şirketler üzerinden gelirlerini elde ettiklerini, şirket ortaklığından çıkmaya izin verilmesi için haklı sebebin varlığını ispat açısından tanık dinletme taleplerinin dikkate alınmadığını, tanıklarının dinlenmediğini, savunma haklarının ihlal edildiğini, mahkemece veri sunulmadığından bahsedilerek yerel mahkemenin kendi içinde çelişkiye düştüğünü, davalı şirket ile sermaye, yönetim, denetim ve (müvekkil hariç) ortaklık birlikteliği bulunan dava dışı firmalar arasında ticari ilişki bulunduğunu, yerel mahkeme tarafından ticari ilişkilerin emsallerine uygunluğu noktasında bir araştırma yapılarak örtülü kazanç aktarımı teşkil edebilecek iş ve işlemler olup olmadığı hususu detaylandırılarak ortaya konulmadığını, müvekkili haricindeki diğer ortaklar tarafından oluşturulan yeni tüzel kişilikler ile davalı şirket arasındaki faaliyetler noktasında herhangi bir maddi menfaat temin edemeyen müvekkilinin güveninin sarsıldığını, bilirkişi raporlarında davalı şirket ile gerek isim ve faaliyet alanlarının gerekse müvekkil hariç ortakları aynı olan dava dışı şirketler arasında ticari ilişki bulunduğunun belirtildiğini, ancak bu ticari ilişkinin ayrıntısına değinilmediğini, bu ticari faaliyetlerin emsallerine uygun olup olmadığı ticari ilişki içerisinde bulunan firmaların ticari ilişkiden edindikleri menfaat teminlerinin araştırılmadığını, yerel mahkemece, iddialarının haklılığının ispatlanabilmesi gayesiyle örtülü kazanç aktarımı denilebilecek mahiyette ki işlemlerin olup olmadığının, şirketler arasında sermaye, yönetim ve denetim bakımından dolaylı ilişki bulunup bulunmadığının araştırılarak emsallerine uygunluğunın bilirkişi incelemesi ile ortaya konulması gerektiğini, ortada hükme esas teşkil edebilecek, Yargıtay denetimine elverişli bir raporun söz konusu olmadığını, müvekkilinin, azınlık hisseye sahip olup yönetim dışında kaldığından şirketin faaliyetleri, hangi firmalar ile çalışıldığı emsallerine uygunluğunu denetleyemediğini, sorgulamasına izin verilmediğini, davalı şirketin oldukça karlı bir şirket olduğunun bilirkişi raporları ile sabit olduğunu, 2015 yılından bu yana herhangi bir kar payı dağıtımının söz konusu olmadığının da raporla ortaya konulduğunu, bu tarih öncesi kar dağıtımına dair de bir netlik getirilmediğini, müvekkili ile aynı konumda bulunan diğer ortaklar tarafından yeni şirketler kurulduğunu, davalı şirket ile ticari ilişki içerisine girildiğini, buradan menfaat aktarımları yapılmış diğer ortaklar varlıklarına varlık katarken müvekkilinin tek kuruşsuz ortada bırakıldığını, ortaklıktan çıkma talebinin reddine dair hüküm tesis edilirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin de hukuka aykırılık teşkil ettiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ortaklıktan ayrılma ve çıkma payının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, alınan bilirkişi raporlarının somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, davacının genel kurullara asaleten ve vekaleten katıldığı, sermaye arttırım kararlarına iştirak ettiği, kendisine şirketin işleyişi ile ilgili bilgi verilmediği iddiasını yazılı belgelerle ispat edemediği ( herhangi bir yazılı başvuru, ihtarname veya bilgi edinim için mahkemeye başvuru gibi ), davalı ve dava dışı şirketlerin defterlerinin incelendiği ve kaynak aktarımına ilişkin bir delille rastlanılmadığı, davacının davadışı şirketlere kaynak aktarımı iddiaları ve itirazlarının alınan raporlarda irdelendiği, özellikle 25.03.2019 havale tarihli alınan 2. ek raporda banka işlemlerinin 14 sayfalık genel mizanda ayrıntılı yer alıp bilirkişi heyetince incelendiği ve davacı iddialarını ispatlar bir kayıt bulunamadığının belirtildiği, sonuç olarak davacının çıkma hususunda haklı sebeplerin varlığını ispat edemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin aşağıdaki bendin dışında yer alan tüm istinaf itirazlarının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/473 Esas – 2019/811 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gerekli 179,90 TL istinaf karar harcından, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 01/03/2023