Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1825 E. 2022/1832 K. 30.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1825
KARAR NO : 2022/1832

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/12/2018 (Dava) – 18/12/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/513 Esas – 2019/875 Karar
DAVA : Maddi Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 30/11/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 30/11/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/12/2019 tarihli 2018/513 Esas ve 2019/875 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … plakalı … marka binek otomobili ile 19/09/2018 tarihinde giderken karşı istikamette sollama yapan … plakalı araca çarpmamak için direksyonu sola kırmış olup, orada bulunan direk ve moloz yığınına çarpmak zorunda kalarak durduğunu, kazanın meydana gelmesinde … plakalı araç sürücüsünün asli kusurlu olduğunu, davalının da bu aracın zorunlu mali mesuliyet sigortasını tanzim eden şirket olduğunu, bu nedenle müvekkiline ait araçta meydana gelen hasardan sorumlu olduğunu, hasarı tespit etmek amacıyla İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/163 D.İş sayılı dosyasından tespit davası ikame edildiğini, bilirkişi raporu ile müvekkilinin aracında 132.035,51-TL’lik maddi hasarın belirlendiğini, davalının resmi internet sitesinde bulunan iletişim adresine PTT posta yoluyla 10/12/2018 tarihinde başvuru yapıldığını, ancak herhangi bir yanıt alınamadığını, müvekkilinin aracının bir an evvel onarımına başlanması gerektiğinden tespit davası açılıp masraf ödenmek durumunda kalındığını, aynı zamanda vekalet ücretine de hükmedildiğini, müvekkilinin aracında kaza tarihine kadar davaya konu olabilecek en ufak bir hasar kaydı, boya, lokal boya, çizik vs. olmadığını belirterek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydıyla şimdilik 100 TL’lik değer kaybı ve kaza sebebiyle araçsız kalmasından dolayı 100-TL ikame araç bedeli ile hasar bedeline mahsuben 9.800-TL maddi tazminatın haksız fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, toplam 1.264,60-TL delil tespit giderinin yargılama gideri olarak davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile hasar bedeli talebini 36.000-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, 6704 sayılı Yasa ile sigorta şirketlerine başvuru yapılmadan haklarında dava açılmasının mümkün olmadığını, dava öncesinde davacı tarafın müvekkili şirkete başvuruda bulunmadığını, hasar tespiti amacıyla İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/168 D.İş nolu dosyasından tespit yaptırdığını, delil tespitinin müvekkili açısından hukuki bir geçerliliğinin olmadığını, davacı tarafın hasarı müvekkili şirkete süresinde bildirmediğini, dava değeri davacı tarafça kesin şekilde biliniyor olmakla belirsiz alacak davası açılmasının mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla; … plaka sayılı aracın, müvekkili şirket nezdinde zorunlu mali sorumluluk (trafik) poliçesi ile sigortalı olduğunu, davaya konu kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, kusur oranlarının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Daireinden rapor alınmasını, davacı tarafça talep edilen hasar miktarının fahiş olduğunu, dosya kapsamında pert incelemesi dahi yapılmadığını, … plakalı aracın tüm hasar kayıtlarının istenmesini, ikame araç bedelinin müvekkili sigorta şirketinin teminatı kapsamı dışında olduğunu, müvekkili şirketten avans faizi talep edilmesinin de mümkün olmadığını, zira davaya konu araç ticari bir araç olmamakla uygulanacak faiz türünün yasal faiz olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Alınan bilirkişi raporunda; davalı … şirketine trafik sigortalı … plakalı araç sürücüsü hatalı sollama yaptığından 2918 s. KTK’nun m.46/B-C, m.52/A, m.54/3 maddesi ve asli kusurlardan m.84/F – 84/G maddelerini ihlal neticesinde kazanın oluşumunda %100 oranında asli ve tam kusurlu olduğu, diğer sürücülerin kusursuz olduğu, davaya konu aracın hasar miktarının KDV dahil 106.967,75 TL olduğu, ancak; aracın onarım bedelinin hem rayiç değerinin % 50’sini geçmesi hem de onarım bedeli sovtaj değeri ile toplandığında, bu toplamın aracın rayiç değerinin üzerine çıkması nedeniyle (Yargıtay kararları doğrultusunda) onarımının ekonomik olmayacağı, bu nedenle pert-total işlemine tabi tutulduğunda gerçek zararın; rayiç değeri (72.500-TL) ile sovtaj değeri (30.000-TL) farkı miktarı olan 42.500,00-TL olduğu, kaza tarihinde ZMMS trafik sigortası police limitinin 36.000,00-TL olduğu, pert total işleme tabi tutulan araçlarda ve davaya konu araçta açıklanan gerekçe ile değer kaybı oluşmayacağı şeklinde görüş belirtildiği, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı tarafından hasar bedeli için açılan tazminat davasının kabulü ile, davacı gerçek kişi ve aracın hususi araç olması nedeni ile dava tarihi itibariyle yasal faiz ödenmesine karar verildiği, davacı tarafın değer kaybı ve ikame araç bedeli bakımından açmış olduğu tazminat davasının dolaylı bir zarar olup zorunlu trafik sigorta poliçesi nedeni ile sigorta şirketinin gerçek zarardan sorumlu olmasından dolayı teminat kapsamında olmaması nedeni ile reddine karar verilmekle, DAVACI TARAFINDAN HASAR BEDELİ BAKIMINDAN AÇILAN TAZMİNAT DAVASININ KABULÜNE, hasar bedeli 36.000,00 TL’ nin 21/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, değer kaybı ve ikame araç bedeli bakımından açılan tazminat davasının REDDİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili tarafından, “….Dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın 28.12.2018 tarihinde açıldığını, 6704 sayılı yasa ile sigorta şirketlerine başvuru yapılmadan dava açılmasının mümkün olmadığını, trafik poliçesi genel şartlarına ve TTK hükümlerine göre zarar görenin, hasarı ve hasar gören aracı müvekkili şirkete bildirmek zorunda olduğunu, buna rağmen davacı tarafın hasarı müvekkili şirkete süresinde bildirmediğini, dolayısıyla mahkemenin işbu davayı reddetmesi gerekirken 05.09.2019 tarihli 3. celsesinde başvuru şartının tamamlanabilir dava şartı olarak kabul ederek, davacı vekilinin davaya karışan … plakalı araç bakımından başvuru şartını yerine getirip buna ilişkin belgeleri mahkemeye ibraz ettiği gerekçesiyle ön inceleme aşamasına geçtiğini, bu yöndeki itirazlarını ise reddettiğini, bu gerekçeye katılmamakla birlikte şayet kabul edilecekse bile en azından müvekkili aleyhine yargılama gideri ile vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini, zira davanın açılmasına müvekkili sebebiyet vermediği gibi temerrüde de düşmediğini, 2018/163 D.İş nolu dosyasında yapılan tespiti kabul etmemekle yargılama giderlerine de müvekkili aleyhine hükmedilmesinin kabul edilemeyeceğini, kusur durumu araştırılmaksızın sadece kaza tutanağı ile yetinilerek müvekkiline sigortalı araç sürücüsünün %100 kusurlu bulunduğunu, kusurun tespiti için Adli Tıp Kurulu Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınması talep edilmişse de taleplerinin göz ardı edildiğini, bilirkişi raporunda hasar bedelinin tespitinde ayrıca bir araştırma yapılmaksızın tespit dosyasında yapılan değerlendirmenin baz alındığını ve bunun da gerekçelendirilmediğini, fahiş olarak belirlenmiş olan tutarın kabulünün imkansız olduğunu, bilirkişinin, karayolları trafik sigortası genel şartlarında belirtilen kriterleri dikkate almadan tespitte bulunduğunu, aracın rayiç bedeline ilişkin tespitlerinin gerçeğe uygun olmayıp çok yüksek belirtildiğini, aracın yaşına, özelliklerine ve modeline bakıldığında piyasa değerinin 72.500,00-TL civarında olmasının imkansız olduğunu, keza araçta meydana gelen hasara göre de sovtaj değerinin oldukça düşük belirlendiğini, yapılan araştırmaların ve varılan değerlendirmelerin hatalı olduğunu, aracın kilometresinin bilinmeksizin rayiç değerinin hesaplanamayacağını, ayrıca aracın kaza tarihindeki rayiç değeri araştırılması gerekirken güncel rayiç değerinin araştırıldığını, bilirkişi raporunun 5. sayfasının ilk paragrafında da kaza tarihinin hatalı girildiğini, 19/09/2018 tarihli kaza yazılması gerekirken 19/09/2019 tarihli kaza yazıldığını, buna göre de rayiç değerin hatalı hesaplandığını, ıslah ile artırılan taleplere ilişkin faizlerin ancak ıslah tarihinden itibaren işleyeceğini, davacının davasının kısmi dava olup, ıslah ile arttırılan talepler için faizin ancak ıslah tarihinden itibaren işleyebileceğini, dava dilekçesinde belirtilen talepler içinse 21/12/2018 tarihinden itibaren faiz işletilmesinin hatalı olduğunu, zira müvekkili şirkete başvuru yapılmadan işbu davanın açıldığını, dava açılış tarihi bile 28/12/2018 iken müvekkili şirkete başvurulmaksızın; müvekkili henüz temerrüde düşmeden faiz işletilemeyeceğini, yargılama gideri ile vekalet ücretinden de sorumlu olmayacağını, ayrıca araç üzerinde keşif yapılmaksızın hüküm tesis edildiğini, davacının söz konusu hasara ilişkin elindeki tüm faturaları dosyaya sunması gerektiğini, hasarın kaza ile uyumlu olup olmadığının tespit edilmediğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla dava konusu kazada sigortalı araç sürücüsü dışında 2 aracın hasar gördüğünü, müvekkili şirketin sorumluluğunun belirlenmesi açısından gerekirse hasarlar arasında proporsiyon uygulanması gerektiğinden 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasının beklenilmesi gerektiğini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle karşı taraf trafik sigortacısından maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-Davalı vekili, her ne kadar dava şartı niteliğindeki başvuru şartının yerine getirilmemiş olması nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini ileri sürmüşse de, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davacı tarafça davadan önce sigorta şirketine başvuru yapılmış olduğu, ancak bu başvuruda davalı sigortalı araç plakasının hatalı yazılmış olduğu, bu nedenle yargılama sırasında bu husus fark edilerek yeniden davacı tarafça sigorta şirketine başvuru yapıldığı ve tebligat evrakının mahkemeye sunulduğu görülmekle, bahse konu dava şartı tamamlanabilir dava şartı niteliğinde olup, dosya kapsamına göre bu hususta herhangi bir eksiklik kalmadığı da anlaşıldığından, davalı vekilinin bu itirazının reddi gerekmiştir.
2-Yine sözkonusu başvuru, yargılama sırasında tamamlanmış olduğu halde, akabinde davalı tarafça davacıya yapılan herhangi bir ödeme, kabul-sulh-ibra vs. sözkonusu olmayıp, ihtilaf devam ettiğinden, davalı vekilinin yargılama giderlerinden sorumlu olmayacağına dair itirazı da yerinde görülmemiştir.
3-Davalı vekilinin kusura yönelik istinaf itirazı bakımından yapılan değerlendirmede; taraflarca tutulan ve aksi sabit oluncaya kadar geçerli nitelikteki kaza tespit tutanağı ve tüm dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, mahkemece hükme esas alınan kusur raporunda davalı sigortalısı araç sürücüsünün hatalı sollama yapması nedeniyle kazaya sebebiyet vermiş olduğu, bilirkişinin sigortalı aracın ihlal ettiği tüm yasa maddelerini de tek tek açıklayarak ayrıntılı ve denetime elverişli bir şekilde rapor düzenlemiş olduğu anlaşılmakla, bu yöndeki itirazların da esastan reddi gerekmiştir.
Yine aynı bilirkişi raporunda, hasar tespiti bakımından davadan önce yapılan tespit raporundaki saptamalarla bağlı kalmaksızın yeniden araştırma ve değerlendirme yapılmış olduğu, nitekim tespit raporundaki işçilik ücretleri yüksek bulunarak piyasa koşullarına uygun hesaplama yapıldığı, davacının gerçek zararının giderilmesi gerekliliğinden hareketle iskontosuz ve KDV dahil bir şekilde parça ve işçilik ücretlerinin belirlendiği, piyasa araştırmaları uyarınca aracın hasarsız rayiç değerinin ve sovtaj bedelinin belirlendiği, raporun ayrıntılı ve gerekçeli olduğu, kaza ile hasarın uyumlu bulunduğu da anlaşılmakta olup, davalı vekilinin bu konudaki istinaf itirazının da esastan reddine karar verilmiştir.
4-Davalı vekilinin, aynı kazada başka mağdur da olduğunu (3 araçlı kaza) ileri sürerek proporsiyon hesabı yapılması gerekebileceğinden zamanaşımı süresince diğerlerinin dava açıp açmayacağının beklenmesi gerektiğine dair itirazı bakımından yapılan değerlendirmede; davalı tarafça istinaf dilekçesinde bu konuda aleyhine açılan davalar olduğuna dair somut bir delil sunulmamış olmasının yanısıra, yargılama aşamasında bu hususta hiçbir savunmada da bulunulmadığı, rapora itirazının dahi süresinden sonra olup kaldı ki içeriğinde de buna dair bir itirazının bulunmadığı dikkate alınarak, HMK 357.madde uyarınca bu itirazın da esastan reddi gerekmiştir.
5-Yine, mahkemece tespit giderlerinin yargılama giderlerine dahil edilmesinde usul ve esas yönünden bir isabetsizlik bulunmamakta olup, bu yöndeki istinaf itirazının da kabulü mümkün görülmemiştir.
6-Davalı vekili faiz bakımından da istinafa gelmiştir. Dava, kısmi davadır. Davalı vekili ıslah ile arttırılan kısım yönünden faizlerin ıslah tarihinden itibaren işleyeceğini ileri sürmüştür. Ancak davacının, gerek dava dilekçesi ile talep edilen ve gerekse de ıslah ile arttırılan miktar yönünden, davalı … şirketinin temerrüde düştüğü tarihten itibaren faiz talep etme hakkı bulunmaktadır. Davacı tarafça, davadan önce usule uygun bir şekilde başvuru yapılmayıp, hatalı bir plaka numarası yazılmak suretiyle başvuruda bulunulmuş olduğu, ancak dava sırasında usulünce başvurunun yerine getirilmiş olduğu dikkate alındığında, davalı … şirketinin dava tarihinden itibaren temerrüde düştüğünün kabulü gerekmekte olup, bu nedenle HMK 353/1-b-2.madde uyarınca mahkeme kararındaki “21.12.2018” şeklinde yazılan tarihin dava tarihi olan “28.12.2018” olarak düzeltilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/513 Esas – 2019/875 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a-Davacı tarafından hasar bedeli bakımından açılan tazminat davasının KABULÜ ile, hasar bedeli olan 36.000,00-TL’nin 28/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
b-Davacı tarafından değer kaybı ve ikame araç bedeli bakımından açılan tazminat davasının REDDİNE,
c-Harçlar Yasası gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 2.459,16-TL nispi ilam harcından, peşin alınan 170,78-TL nispi harç ve değer arttırım nedeniyle alınan 276,66-TL tamamlama harcı indirildikten sonra kalan 2.011,72-TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
d-Davacı tarafından işbu dava nedeniyle sarf edilen harç 488,54 TL, yargılama aşamasında yapılan masraflar 556,00-TL, İzmir 3 Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/163 değişik iş sayılı dosyasında yapılan yargılama gideri 779,60-TL (vekalet ücreti hariç) olmak üzere toplam 1.824,14-TL yargılama giderinin davanın kabul-ret oranına göre %99,44′ ü olan 1.813,92-TL’ sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,
e-Davacının kendisini duruşmalarda vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca, takdir ve tayin edilen 4.310,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
f-Davalının kendisini duruşmalarda vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca, davanın kabul ret oranı nazara alınarak takdir ve tayin edilen 200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
g-Taraflarca yatırılan ancak sarf edilmeyen gider avansından kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde taraflara re’sen iadesine,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalıdan alınan 614,80-TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında davalı tarafça yapılan 148,60-TL istinaf kanun yolu başvuru harcından oluşan istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 30/11/2022