Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1800 E. 2022/268 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1800
KARAR NO : 2022/268

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/11/2013 (Dava) – 08/05/2019 (Karar)
NUMARASI : 2014/157 Esas-2019/553 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ : 16/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/02/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/05/2019 tarihli 2014/157 Esas ve 2019/553 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 23/07/2012 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davalı …’ nin sevk ve idaresinde bulunan ve maliki diğer davalı … Şti. olan … plakalı aracın, müvekkillerinin babası müteveffa …’ın sevk ve idaresinde bulunan … plakalı araca sol arka kapıdan çarptığını, kazada müvekkili …’ın yaralandığını, …’ın ise olay yerinde hayatını kaybettiğini, trafik polisi ekibi tarafından tutulan trafik kazası tespit tutanağında davalının olayda 8/8 oranında kusurlu olduğunun belirlendiğini, müvekkili …’ın kazada yaralanmasından dolayı tedavi masrafı ödemek zorunda kaldığını ve kazadan sonra düzenli olarak ilaç kullanmaya başladığını, cenaze giderleri ve kazanç kaybı olduğunu, çalışma gücünün azaldığını, ayrıca müvekkillerinin annelerinin yıllar önce kendilerini terk ettiği ve boşandığı için babalarıyla kalırken kaza nedeniyle kimsesiz kaldıklarından babalarının desteğinden de yoksun kaldıklarını, şuan müvekkillerine vasi olarak atanan … ve ailesinin çocukların öz bakımı ile ilgilendiklerini belirterek, müvekkillerinin yaşadığı maddi ve manevi zararın bir nebze olsun karşılanabilmesi amacıyla bilirkişinin hesapladığı tüm maddi zararlarının karşılanması için fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik … için 500,00 TL, … için 500,00 TL, … için 300,00 TL olmak üzere 1.300,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan tahsiline ve ayrıca … için şimdilik 100.000,00 TL, … için 100.000,00 TL, … için 100.000,00 TL olmak üzere toplam 300.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan tahsili ile müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, daha sonradan verdiği 22.01.2019 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat talebini toplamda 109.752,51-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP :
Davalı … şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirkette ZMMS ile sigortalı olup teminat limitlerinin 225.000-TL olduğunu, 15.07.2013 tarihinde davacı tarafa 39.567-TL ödeme yapıldığını, müvekkilinin sorumluluğunun kalmadığını, kusur oranını kabul etmediklerini, davacı …’ın maluliyet iddiası bakımından rapor alınması gerektiğini, tedavi giderlerinin de SGK sorumluluğunda olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Davalılar … ve … Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; kusura ilişkin davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, gerek kaza tespit tutanağında gerekse ceza yargılamasında alınan raporlarda müteveffanın aşırı hızla ve kontrolsüz bir şekilde araç sürdüğünün, trafik işaretlerine uymadığının tespit edildiğini, her ne kadar bu dosyada alınan raporlarda müteveffaya tali kusur verilmiş ise de kendilerince bu raporlara itiraz edildiğini, zira müteveffanın bu eylemlerinin kazanın oluşmasında etken olduğunu, ATK’nın son karar merci olmadığını, İTÜ’den rapor alınması gerektiğini, davacı …’ın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığını ve bu nedenle kazanç kaybı ve sair taleplerinin yerinde olmadığını, davacının tazminat taleplerinin sigorta şirketinin sorumluluğunda olduğunu, manevi tazminat taleplerinin de fahiş olduğunu, müvekkili …’in işçi olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “….Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; incelenen İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/261 Esas-2013/358 Karar sayılı dosyası, kesinleşen mahkumiyet ilamı, mahkemece alınan İstanbul ATK’nın davalı sürücünün %75, müteveffa sürücü …’ın %25 kusurlu olduğuna ilişkin raporu, aktüerya yönünden yapılan tazminat hesabı birlikte değerlendirildiğinde; davacıların maddi tazminat taleplerinin kabulüne, davalı araç sürücüsü ve araç maliki yönünden olay tarihinden itibaren, sigorta şirketi yönünden ise kısmi ödemenin yapıldığı 15/07/2013 tarihinden itibaren yasal faiz ile tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalı … şirketi yönünden olay tarihinden itibaren faiz işletilmesi talebinin ve tüm davalılar yönünden avans faizi talebinin şartları oluşmadığından reddine, davacıların, manevi tazminat taleplerinin de İstanbul ATK’ dan alınan kusur raporu, raporda davalı sürücü …’nin %75 oranında kusurlu olması, küçükler …, … ve …’nin, zaten annelerinin terk etmesi nedeniyle sadece babalarıyla hayatta kalmaya çalışırken, babalarının da trafik kazası nedeniyle ölmesi sonucu ve meydana gelen ölümlü trafik kazasında babanın meydana gelen kazada %25 oranında kusurlu olması, küçüklerin yaşları, eğitim-öğretim hayatlarında tüm yaşamları boyunca babanın ilgi, destek, sevgi ve şefkatine ihtiyaç duymaları, baba sevgisi, şefkat, ilgi ve alakasından tüm yaşantıları boyunca yoksun kalacakları dikkate alınarak, yaşamış oldukları üzüntü ve elemin bir nebze olsun giderilmesi, sağlanacak maddi imkanla eğitim hayatlarına kimseye muhtaç olmadan devam edip ayakta kalabilmeleri de dikkate alınarak manevi tazminatın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla, sonuç olarak; 1-Davacıların MADDİ TAZMİNAT TALEPLERİNİN KABULÜ İLE; Davacı … için 34.734,81-TL, Davacı … için 74.091,15-TL, Davacı … için 926,55-TL’ nin ayrı ayrı davalılar … ve … Şti.’nden olay tarihi olan 23/07/2012 tarihinden itibaren, sigorta şirketi yönünden ise kısmi ödemenin yapıldığı 15/07/2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, Davalı … şirketi yönünden olay tarihinden itibaren faiz işletilmesi talebinin ve tüm davalılar yönünden avans faizi talebinin şartları oluşmadığından reddine, faizin başlangıç tarihi ve nev’i, feri nitelikte olduğundan, davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 2-DAVACILARIN MANEVİ TAZMİNAT TALEBİNİN KISMEN KABULÜ İLE; Davacı … için 75.000,00-TL, Davacı … için 75.000,00-TL, Davacı … için 75.000,00-TL manevi tazminatın ayrı ayrı davalılar … ve … Şti.’nden, talep doğrultusunda; dava tarihinden itibaren yasal faiziyle müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacılar vekili tarafından, “….Verilen kararı müvekkilleri lehine hükmedilen vekalet ücreti yanlış hesaplandığından, müvekkilleri lehine hükmedilen maddi tazminat tutarları eksik hesaplandığından ve hükmedilen manevi tazminat tutarları da daha fazla olması gerekirken daha aza hükmedildiğinden dolayı istinaf ettikleri, maddi ve manevi tazminat tutarları toplamı 334.751,96 TL olup, bu toplam rakam üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 2.bölüm 3.kısmına göre nispi olarak hesap yapılarak 26.035,75 TL olarak vekalet ücretine hükmedildiği, oysaki vekalet ücretinin ayrı bir şekilde hükmedilen maddi tazminat tutarı olan 109.751,96 TL üzerinden nispi olarak ve ayrıca hükmedilen manevi tazminat tutarı olan 225.000,00 TL üzerinden nispi olarak hesaplanacak vekalet ücretlerinin toplanması şeklinde bulunması gerektiği, dolayısıyla bu şekilde çıkacak sonuca göre lehlerine hükmedilecek vekalet ücretinin 30.980,00 TL olması gerektiği….” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
Davalı … Sigorta Anonim Şirketi vekili tarafından, “…Müvekkili …’nin ticari ünvanını … Sigorta A.Ş. olarak değiştirmiş olup, ticaret sicil gazetesini sundukları, müvekkili şirketin manevi tazminat sorumluluğu olmamasına rağmen ilk derece mahkemesi tarafından manevi tazminata isabet eden bakiye ilam harcı, yargılama gideri ve davacı yararına yasal avukatlık ücretine hükmedilmiş olmasının hukuka aykırı olduğu, dava dilekçesinde davacı …’ın sakatlanmasından dolayı maddi tazminat talebi ile tüm davacıların cenaze giderlerinden dolayı talebinin mevcut olduğu, bu taleplerin kabulü veya reddi hakkında karar verilmediği, eksik incelemeye dayalı kararın kaldırılması gerektiği, hatalı hesap bilirkişi raporuna göre tazminat tespiti yapıldığı, davacı … ‘ın kaza tarihinde 9 yaşında olup, destek hesaplamasının 22 yaşına kadar hesaplandığı, kaza tarihinde 9 yaşında olan …’ın ileride üniversite eğitimi alacağının belirsiz olduğu, murisin destek tazminatının kendisi ve 3 çocuk arasında paylaştırıldığı, evlenme şansı ihtimalinin değerlendirilmediği, murisin boşanma sonrası yeniden evlenme şansı olacağı ihtimali gözetilmeden murise ait tüm destek paylarının 3 çocuğa paylaştırılmasının hatalı olduğu….” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
Davalılar … ve … Şti. vekili tarafından; “….Kaza olayının müvekkillerinin kusurundan kaynaklanmadığı, keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmadan yalnızca ceza yargılamasındaki raporlarla yetinildiği, Yargıtay içtihatlarında trafik bilirkişiliğinde son merci niteliğinde olmadığı açıkça belirtilen ve oluşa aykırı tespitler içeren Adli Tıp Kurumu raporuna dayalı kusur tespiti esas alınmak suretiyle hüküm tesisinin açıkça hukuka aykırı olduğu, müteveffa …’ın kullandığı aracın müvekkilinin aracını sıyırıp, yüksek hızının etkisiyle takla attığını, müvekkilinin kullandığı araç içinde önde oturan ve olayı net bir şekilde gören tanık …’ün beyanlarından ve ilk kaza tespit tutanağını hazırlayan memurların çekmiş oldukları fotoğraflardan da bu durumun açıkça anlaşıldığı, müvekkilinin aracı diğer araca çarpmış olsaydı müvekkilinin aracında da çarpmanın etkisiyle hasar meydana geleceği, oysa diğer aracın sıyırma izlerinden başkaca hasar bulunmadığı, müteveffanın yol boyunca mevcut olan trafik levha ve işaretlerine uymadığı, müteveffanın kusurunun tali değil asli olduğu ve olayda tam kusurlu olduğu, sürekli sol şeridin işgal edilmesinin yasak olduğu, teknik üniversite uzmanlarından veya Karayolları Trafik Fen Heyetinden yeniden rapor alınarak ayrıntılı inceleme yapılmasını talep ettikleri, davacıların tüm taleplerinin ve davalarının tümden reddi yerine kabulüne karar verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğu, hükmedilen tazminat tutarlarının fahiş oranda yüksek olduğu, tek bir bilirkişi tarafından hazırlanmış usul ve yasaya aykırı aktüerya bilirkişi raporunda eksik ve yetersiz incelemeye dayalı fahiş oranda yüksek tazminat hesabı yapıldığı, açıkça hatalı bir biçimde 1.653,37 TL tutarındaki 2012 Mayıs ayı maaşının hesaplamaya esas alındığı, oysa müteveffanın 23/07/2012 tarihinde vefat ettiği, son net maaşının 2012 Haziran ayı maaşı olup bunun da 1.168,03 TL olduğu, hiçbir yasal dayanak gösterilmeden raporda davacı küçükler için destek süresinin 22 yaş itibariyle sonlanacağının kabul edildiği, oysa Yargıtay içtihatlarında davacı çocuklar için destek süresinin 18 yaş sonu itibariyle sonlanacağının kabul edildiği, yine raporda davacılara bağlanan ölüm aylığının da tazminattan indirilmediği, davacı tarafın 22/01/2019 tarihli dilekçesiyle davacı … için dava dilekçesinde talep ettikleri yaralanma sebebiyle çalışma gücünün azalması, çalışma gücünü yitirmesinden doğan zararları tedavi giderleri, kazanç kaybından dolayı meydana gelen zararı yönünden tazminat taleplerinden vazgeçtikleri, yalnızca babasının ölümünden dolayı destekten yoksun kalma yönünden hesaplanan maddi tazminatı talep ettiklerini beyan ettikleri, davacı tarafın dava dilekçesindeki … için toplam 300,00 TL tutarındaki maddi tazminat talebinin 20,00 TL’si yaralanmadan dolayı iş ve gücünden kalma; 20,00 TL’si çalışma gücünün yitirilmesinden dolayı; 10,00 TL’si tedavi giderleri olup, davacı … için destekten yoksun kalma tazminatı talebinin dava dilekçesinde 250,00 TL olduğu, ancak davacının 300,00 TL üzerinden ıslah yaptığı, toplam 926,55 TL maddi tazminat talep ettiği, bu talebinin tamamının açıklama dilekçesi göz önüne alındığında destekten yoksun kalma tazminatı talebi olmayıp, içinde vazgeçtiği kalemlerin de mevcut olduğu, davacının vazgeçtiği kalemler yönünden davanın feragattan reddine karar verilmesi ve yargılama gideri ile ücret-i vekaletin davacıya yükletilmesi gerekirken işbu davacının maddi tazminat talebinin tamamının kabulüne karar verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğu, hükmedilen manevi tazminat tutarının emsallerine göre fahiş olduğu, yasal dayanağı olmayan gerekçelerle …’ın kusur oranı %25’e indirilerek hakkaniyetine aykırı bir biçimde manevi tazminata hükmedildiği, mahkemenin davacıların annelerinin çocuklarını terk etmiş olmasını da gerekçe olarak belirttiği, oysa dava konusu trafik kazasının davacıların annelerinin kendilerini terk etmiş olmasıyla illiyet bağı bulunmadığı, müvekkillerinin bu yönden de sorumlu tutulmasının açıkça hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu, yine davacılardan …’ın askerliğini yapmış, reşit ve halen çalışmakta olduğu, …’ın da reşit olduğu, karar gerekçesinde küçük çocuklar olarak değerlendirilip, fahiş oranda yüksek manevi tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu, müvekkili …’nin işçi olup, sosyal ve ekonomik durumu da nazara alındığında tazminatın fahiş olduğu, davacıların usulüne uygun ıslah işlemi de yapmadıkları, ıslah harcını yatırmadıkları, sonradan ıslah harcı yatırılmasına da taraflarınca muvafakat edilmediği, davacının dava dilekçesinde talepleri dışında kalan kısım için zaman aşımının işlemeye devam edeceği, 2 yıllık ve 5 yıllık ceza zaman aşımı sürelerinin ıslah tarihi itibariyle geçtiği, zaman aşımı itirazında bulundukları, yine yerleşik Yargıtay kararları gereğince davacının dava dilekçesindeki talepleri dışında kalan kısım için faizin ıslah tarihinden itibaren başlatılmamasının da hukuka aykırı olduğu, manevi tazminatın reddedilen kısmı yönünden kendilerine verilmesi gereken red vekalet ücretinin kararda davacı taraftan alınarak diğer davalı … şirketini de kapsayacak şekilde davalı tarafa verilmesine denilerek hüküm kurulmasının da hukuka aykırı olduğu, yine davacı taraf göz önünde bulundurularak maddi tazminat yönünden de kendileri lehine red vekalet ücretine hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğu….” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davacılar vekili, davalı … şirketi vekili ve davalılar … ve … Şti. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
1-Davalı … şirketinin istinaf itirazları bakımından yapılan değerlendirmede; somut uyuşmazlıkta, destek … ile davadışı … arasındaki boşanma davasının kaza tarihi itibariyle derdest olduğu ve müteveffanın vefatından önce henüz kesinleşmiş bir boşanma kararı bulunmadığı, tarafların nüfus kayıtlarında da evli görünmekte oldukları anlaşılmakla, evlilik birliği devam ettiği sürece ayrı yaşıyor olsalar dahi müteveffanın dava dışı eşe desteği olduğunun kabulü gerektiğinden bu husus gözetilmeden ölenin davacıya destek olmadığı kabul edilerek eşe pay ayrılmadan maddi tazminat hesaplanması doğru olmamıştır (Bu yönde bknz. Yargıtay (kapatılan) 17 HD 2019/5324 E.-2021/145 K, 2019/5930 E.-2020/8010 K).
Küçük …’ün yaşının küçük olup, 18 yaşına kadar destek hesabı yapılması gerekirken 22 yaşına kadar destek hesabının hatalı olduğu itirazı bakımından; çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde yaşları, okuldaki eğitim durumları, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşulların ayrı ayrı değerlendirilmesi, yüksek öğrenim yapacaklar ise 25 yaşının doldurulmasına kadar; yüksek öğrenim yapmamakta ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerektiğinden, davalı … şirketi vekilinin bu itirazı yerinde görülmüştür (Aynı yönde bknz. Yargıtay (kapatılan) 17. Hukuk Dairesi 2019/2401 E.-2021/613 K).
Cenaze ve def’in giderleriyle, davacı …’ın yaralanmasına dair talepler bakımından mahkemece bir karar verilmediği itirazı bakımından; davacı … adına sürekli-geçici işgöremezlik taleplerinden vazgeçildiğine dair davacılar vekilince 06.03.2019 tarihli dilekçe sunulmuş olup, vekilin feragat yetkisi de bulunduğu anlaşılmakla, mahkemece bu yönde feragate dair bir hüküm kurulmaması doğru olmadığı gibi, cenaze ve def’in giderleri yönündeki talebe dair de mahkemece bir karar verilmemiş olduğu anlaşılmakla, bu istinaf itirazlarının kabulü gerekmiştir.
2-Davalılar … ve … Şti. vekilinin istinaf itirazlarının değerlendirilmesinde; kusura ilişkin olarak, dosya kapsamındaki kaza tutanağına, ceza mahkemesi dosyası içerisinde mevcut üç adet kusur raporuna, ceza mahkemesi kararında ve hatta Yargıtay onama ilamında açıkça müteveffanın tali kusurlu olduğunun kabul edilmiş olmasına göre ve nihayet yerel mahkemece alınan ATK raporunda da davalıya %75, müteveffaya %25 kusur izafe edilmiş olmasına göre bu itirazın reddi gerekmiştir.
Daha önce ödeme yapılıp davacı tarafça ibraname verildiğinden davanın reddi gerektiğine ilişkin itiraz bakımından; davadan önce sigorta şirketi tarafından davacılar … (26.640-TL) ve … (12.926-TL) yönünden hesaplanıp ödenen tutarların davacıların destekten yoksun kalma tazminatını açıkça karşılamadığı görüldüğünden, bu yöndeki itirazın da reddi gerekmiştir.
Tazminat tutarlarının fahiş hesaplandığı ve aktüer raporunun hatalı olduğuna ilişkin itirazlar bakımından, yukarıda davalı … şirketi bakımından belirtilen bu hususta belirtilen istinaf kabul sebepleri bu itiraz kapsamında da geçerlidir. Ancak bu doğrultuda davacı … bakımından dosya kapsamına göre 18 yaş yerine 22 yaşa göre hesap yapılması doğru olmamakla birlikte, davacı … (kız çocuğu) için 22 yaşına kadar hesap yapılmasında bir hata görülmemiş olup, bu kapsamdaki davalılar vekilinin istinaf itirazları kısmen yerinde görülmüştür.
Müteveffanın maaş hesabının hatalı yapıldığına dair itiraz bakımından yapılan değerlendirmede; dosya kapsamındaki aktüer bilirkişi raporunda 2012 yılı Mayıs ayı maaşının esas alınarak hesaplama yapıldığının açıkça yazılı olduğu, oysa dosya içerisinde müteveffanın 2012 Temmuz-Haziran maaşlarının (ücret pusulaları) da mevcut olduğu görülmektedir. Sözkonusu belgelerin incelenmesinde bazı aylarda prim ödemeleri olup bazı aylarda olmadığı görülmekle, müteveffanın gerçek kazancının belirlenebilmesi bakımından gerekirse bir senedeki aylar bazında karşılaştırma ve değerlendirme yapılarak müteveffanın gerçek kazancı tespit edilmek suretiyle aktüer raporu düzenlenmesi için mahkeme kararının bu itiraz bakımından da kaldırılması gerekmiştir.
Islahın usule uygun yapılmadığı, ıslah edilen tutara faizin ıslahtan itibaren yürütülmesi gerektiği ve ıslah zamanaşımı itirazı bakımından; dava dilekçesinde “bilirkişi raporuyla tespit edilecek maddi tazminat” denilmek suretiyle belirsiz alacak davası şeklinde dava açılmış olup, bu nedenle, zamanaşımı dolmadığı gibi ve faiz bakımından da verilen kararda bir hata bulunmadığı anlaşılmıştır. Yine, harç ikmalinin yargılama tamamlanıncaya kadar yerine getirilmiş olduğu da görülmekle, bu yöndeki itirazın da reddi gerekmiştir.
Yine, ölüm aylığına yönelik itirazın bakımından; rücuya tabi bir gelir olmayıp, ölenin çalışması karşılığı bağlanan maaş olduğu dikkate alınarak, bu yöndeki itiraz da yerinde görülmemiştir.
Davalılar vekilinin manevi tazminatın fahiş olduğu itirazı bakımından yapılan değerlendirmede; tarafların kusur durumlarına, dosya kapsamına, sosyal ve ekonomik durum tespitlerine ve kaza tarihine göre, davacılar yararına hükmedilen manevi tazminat tutarlarının “bir miktar yüksek” olduğu kanaatine varılmış, bu istinaf itirazının kabulü gerekmiştir.
Davacı …’ın 50-TL (ayrı ayrı kalemler olarak iş güçten kalma 20-TL, çalışma gücünün kaybı olarak 20-TL ve tedavi giderleri olarak 10-TL olmak üzere) olarak açıklamış olduğu maddi tazminat isteminden feragat ettiği halde, bu hususta karar verilmediği, lehlerine de yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmediği itirazının değerlendirilmesinde; davacılar vekilinin 09.10.2014 havale tarihli ve 06.03.2019 tarihli dilekçeleri de dikkate alınarak, yerel mahkemece bu yönde karar verilmemiş olduğu da anlaşılmakla, yukarıda sigorta şirketi vekilinin istinaf itirazlarının değerlendirilmesinde de açıklandığı üzere bu istinaf itirazının kabulü gerekmiştir.
3-Davacılar vekilinin istinaf itirazlarının değerlendirilmesinde; manevi tazminat miktarının daha fazla olması gerektiğine dair itirazı yukarıda açıklanan gerekçelerle yerinde görülmemiştir.
Bununla birlikte, gerek davacılar vekilinin ve gerekse davalılar vekillerinin vekalet ücreti ve yargılama giderlerine yönelik istinaf itirazları yerinde görülmüştür. Şöyle ki mahkemece, maddi ve manevi tazminat davalarında harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekliliği dikkate alınmaksızın hüküm kurulması, manevi tazminattan sorumlu olmayan davalı … şirketi aleyhine manevi tazminata konu tutar bakımından da vekalet ücreti, yargılama gideri ve harç yüklenmesi, reddedilen manevi tazminat bakımından verilecek vekalet ücretinin davalı … şirketini de kapsar şekilde verilmesi doğru olmadığı gibi, yukarıda açıklanan feragate konu kısımlar bakımından da verilecek kararda vekalet ve yargılama giderlerinin gözetilmesi gerekmektedir. Bu yönler bakımından tüm taraf vekillerinin istinaf itirazları haklı görülerek, karar kaldırma nedenine göre bu hususlar mahkemece verilecek yeni kararda dikkate alınması için burada belirtilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacılar ve davalılar vekillerinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar ve davalılar vekillerinin istinaf itirazlarının yukarıda açıklanan gerekçelerle ayrı ayrı KISMEN KABULÜ ile, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/157 Esas – 2019/553 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davacılar ve davalılar vekillerinin sair istinaf itirazlarının reddine,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a)Davacılar tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine,
b)Davalı … Sigorta A.Ş. tarafından yatırılan 1.894,00 TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
c)Davalılar … ve …. Şti. tarafından yatırılan 5.716,74 TL istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine,
5-İstinaf aşamasında davacılar ve davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 16/02/2022