Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1799
KARAR NO : 2023/118
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/07/2017 (Dava) – 10/07/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/202 Esas – 2019/127 Karar
DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü
BAM KARAR TARİHİ : 25/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/01/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 10/07/2019 tarihli 2018/202 Esas ve 2019/127 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı adına tescilli 04.04.2008 tarih ve 2008/08221 no’lu, “….”, 21.12.2015 tarih ve 2015/104921 no’lu “…”, 26.03.2015 tarih ve 2015/26118 no’lu “…”, 16.11.2015 tarih ve 2015/93064 no’lu “…”, 16.11.2015 tarih ve 2015/93068 no’lu “…”, 01.03.2016 tarih ve 2016/18345 no’lu “….”, 01.03.2016 tarih ve 2016/18347 no’lu “….”, 14.04.2016 tarih ve 2016/33951 no’lu “….” ibareli markaların 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 25.maddesi hükmü gereği hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı firmanın Türkiye’de tescilli korunan markaları olduğu gibi, ticari ve sınai faaliyetleri ile dünya çapında yaygın olduğunu, endüstri araştırmalarında, Türkiye %30 pazar payı ile ikinci büyük sektör mensubu olduğunu, “….” markasının Türkiye dahil dünya çapında tanınmış marka olduğunun, Türkiye’de ilk tescilin 10/07/1973 tarihli 776997 sayılı tescil olduğunu, Türk Patent Kurumunda T/02097 nolu, 27/09/2011 başvuru tarihli tanınmışlık tespiti bulunduğunu, tanınmış marka korumasından yararlandıklarını, bu sebeple davalı markalarının hükümsüzlüğünün gerektiğini, mallar farklı olsa bile, SMK m. 6/5 şartlarının gerçekleştiğini ileri sürerek, kayıtlarına tedbir konularak markaların terkin edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı şirket arasında özel bir sözleme veya hukuki ilişki bulunmadığını, HMK’nın 5. Ve Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 156/5 maddelerine göre davada yetkili mahkemenin İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğunu, şirketin yerleşim yerinin ve işlerin yöneltildiği şirket merkezinin İzmir ilinde olduğundan bahisle yetki itirazında bulunduğu ve İzmir Fikri Sınai Haklar Mahkemesinin yetkili olduğuna karar verilmesini talep etmiştir. Öte yandan esasen davalı tarafın yiyecek, içecek sektöründe faal olduğunu, bu sektörün tütün ürünleriyle ilişkilendirilemeyeceğini, kullanılan marka ve işletme adlarının “….” olduğunu sadece … ibaresinden ibaret olmadığını ve “…” , “…” ve “….” ibarelerinin tütüncü firmalarla ilgisinin bulunmadığının, internet arama motorlarında … araması yapıldığında kafe ve restorant sonuçlarının çıktığını, müşterilerin markayı …. değil … olarak (…. bürokrat, devlet adamı ….) olarak algıladığını, 1994 yılından itibaren İzmir’de kafelerde bu ibarenin kullanıldığını, ayırt edicilik sağladığını, öte yandan davacının Türkiye’de marka tescili ve Torbalı ilçesindeki, 1994’te kurulmuş olan tütün, sigara fabrikası işletmesi nedeniyle, bu markalara sessiz kaldığını, dava hakkının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “…Somut davada söz konusu ihtimallerin bulunup bulunmadığı konusunda marka uzmanı bilirkişilerden rapor da alınmış olup, raporda varılan sonuç savunmanın dayandığı, mütalaayı doğrulamaktadır. Bilirkişi kurulu, marka uzmanı, tütün teknolojileri mühendisi ve gıda mühendisinden oluşturulmuştur. Kurul somut olayda, sektörel tanınmış olan davacı markasının, davalı markalarıyla, aynı veya benzer olmadığını, tanınmışlıktan haksız yararlanma, ayırt ediciliğini zedeleme, itibarının zarar görmesi ihtimallerinin kanıtlanamadığını, bu şartların oluşmadığını rapor etmiştir. “Yiyecek, içecek hizmetleri” sınıfı ile, “tütün ve tütün mamulleri” sınıfının birbirleriyle bağlantılı, birbirine ikame ve benzer olmadıklarını tespit etmişlerdir. …. ibaresinin tanınmışlık tespiti yapılan mal bakımından yani sigaralar ve tütün ürünleri, ilgili malzemeler için, mevcut korumasının geçerli olmakla birlikte, 43.sınıfa yayılacak bir tanınmışlık düzeyinde olmadığını, dolayısıyla haksız yararlanma, itibarı zedeleme, sulandırma hallerinin gerçekleşeceğine ilişkin delil bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Mahkememizce de raporun ve davalı tarafından sunulan mütalaanın, somut çekişmeye ilişkin Marka Hukuku ilkelerine uygun çözümler önerdiği değerlendirilmiştir. Öte yandan, dava konusu markalardan 2008/08221 nolu marka bakımından dava hakkı düştüğünden, sonradan tescillenen seri markalar için de dava açılabilirlik konusu tartışmalı olmuştur. Nitekim, diğer markaların bir an için hükümsüzlüğü değerlendirilse dahi, davalının 2008/08221 nolu “…” markası sabit kalacaktır. Bununla birlikte, markalar arasındaki benzerlik, şeklen “….” bakımından mevcut olup, markalar anlam bakımından farklıdır. Ayrıca markaların tescillendiği emtia sınıfı da davacının emtiasından farklıdır. Bu nedenle, iltibas riski doğuracak bir benzerlik bulunduğu kabul edilemez…” gerekçesiyle markaların hükümsüzlüğü davası sabit olmadığından reddine, kayda konulan ihtiyati tedbirin karar kesinleşinceye kadar devamına, karar kesinleştiğinde kendiliğinden kalkacağına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının hükümsüzlük talebi bakımından yanlış değerlendirmelere ve hatalı mevzuata dayandığını, davalıya ait 2008/08221 sayılı ve … ibareli marka bakımından beş yıllık hak düşürücü sürenin dolmuş olduğunu, bu nedenle söz konusu marka bakımından sessiz kalma yolu ile hak kaybının söz konusu olduğu yönündeki tespitinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin yabancı uyruklu olduğunu, bu nedenle Türkiye’de kendi markasını ihlal eden veya markasının ayırt ediciliğini zedeleyen her türlü kullanımdan kısa bir süre içerisinde haberdar olmasının kendisinden beklenemeyeceğini, davalının atıl bir markayı devraldığını, müvekkilinin ise davalının faaliyetlerinden haberdar olur olmaz bu davayı açtığını, kabul anlamına gelmemekle, müvekkilinin, davalının kullanımını 2015 yılında öğrenmiş olsa dahi davanın açılma tarihinin beş yıllık hak düşürücüsü süre içinde olduğunu, yerel mahkemenin hak düşürücü sürenin geçtiği yönündeki tespitinin hukuka aykırı olduğunu, davalının sistematik olarak müvekkilinin …. markalarına ayırt edilemeyecek derecede benzer markaları tescil ettirmeye çalıştığını, davalının iş bu hükümsüzlük davasına konu markalara ek olarak, dava ikame edildikten sonra bile bu kötü niyetli çabasına devam ettiğini, gerçekten de hükümsüzlük tehdidi altında olan dava konusu markalar bakımından mevcut bu tehlikeyi bertaraf etmek için davalı tarafından 2018/09288 numaralı …. ve 2017/80266 numaralı … Cafe marka başvurularında bulunduğunu, anılan markalara karşı müvekkili tarafından gerekli işlemler yapıldıktan sonra, davalının kötü niyetli tutumunu koruyarak bu kez huzurdaki dava bakımından üçüncü kişi sıfatına haiz … A.Ş. isimli bir kardeş şirket kurduğunu, markalarının karşılaşabileceği hukuki yaptırımlara karşılık bir alternatif oluşturmak amacıyla bu şirket adına yöne …. markalarına ayırt edilemeyecek derecede benzer 27/07/2018 tarihli ve 2018/280423 başvuru numaralı … ve 21/03/2017 tarihli ve 2018/28037 başvuru numaralı …. Cafe marka başvurularında bulunduğunu, taraflarınca itiraz edilmesine karşın eksik inceleme yapılarak ve baştan savma hazırlanan bilirkişi raporunun karara dayanak yapılmasının mümkün olmadığını, müvekkiline ait …. ibareli markalar ile davalıya ait markaların ayırt edilemeyecek derecede benzer olduklarını hususunun mahkemece göz ardı edildiğini, markanın sulanması koşullarının mahkeme tarafından değerlendirilme altına alınmadığını, davalının dava konusu markayı kötü niyetli olarak tescil ettirmiş olduğu hususunun yerel mahkemece değerlendirilmediğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalı adına tescilli markaların hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Davacı tarafça 12.07.2017 tarihinde ve 6769 sayılı SMK’nın 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra dava açılmasına göre, 6769 sayılı SMK’nın geçici 1/1 maddesi uyarınca, marka başvurularının sonuçlandırılması yönünden, başvuru tarihinde geçerli kanun hükümlerinin uygulanması gerekirken, münhasıran açılan hükümsüzlük davaları ile tecavüz davaları yönünden SMK’nın 192. maddesi uyarınca davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan yeni SMK’nın hükümlerinin uygulanması gerekmesine, ancak bu durumun somut olay bakımından sonuca bir etkisinin olmamasına ve İlk Derece Mahkemesince verilen kararda sonucu itibariyle bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre ( bnkz Yargıtay 11. HD, 2020/1412 E. – 2021/2516 K. ; 2020/563 E. – 2020/4477 K. ; 2019/3614 E. – 2020/1257 K. sayılı ilamları), davacı vekilince yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıda yazılı şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İzmir Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/202 Esas ve 2019/127 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 135,50-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 25/01/2023