Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1792 E. 2022/1774 K. 23.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1792
KARAR NO : 2022/1774

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/01/2017 (Dava) – 13/12/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/72 Esas – 2019/1250 Karar
DAVA : Maddi Tazminat (Trafik Kazasına Dayalı Ölüm Nedeniyle)
BAM KARAR TARİHİ : 23/11/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 23/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/12/2019 tarihli 2017/72 Esas ve 2019/1250 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 15/11/2015 tarihinde davadışı …’ın sevk ve idaresindeki …plakalı araç ile muris … sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklete çarpması sonucu gerçekleşen kazada …’in hayatını kaybettiğini, bu kaza ile ilgili olarak Urla 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/925 Esas-2016/578 Karar sayılı dosyası ile yargılama yapıldığını, kazada vefat eden …’ın müvekkillerinin müşterek oğlu olduğunu, oğullarını kaybeden müvekkillerinin destekten yoksun kaldığını, ceza mahkemesi dosyasından alınan Adli Tıp Kurumu kusur raporunda kazanın gerçekleşmesinde …plakalı aracın sürücüsü …’ın asli kusurlu olduğunun belirtildiğini, bu aracın trafik sigortasının davalı tarafından yapılmış olduğunu, kaza tarihinde poliçe limitinin kişi başına 290.000-TL olduğunu, davalı sigorta şirketince hasar dosyası açılarak kısmı ödeme yapıldığını, ancak yapılan ödemenin müvekkillerinin gerçek destekten yoksun kalma zararını karşılamaktan uzak olduğunu, gerçek zararın yargılama aşamasında görüleceğini, müvekkillerinin destekten yoksun kalma tazminatlarının ödenmesi talebiyle 28/12/2016 tarihinde davalı sigorta şirketine yeniden başvuru yapıldığını, ancak herhangi bir cevap verilmediğini, HMK 107.maddesi uyarınca davanın belirsiz alacak davası olduğunu belirterek, tahkikat sonucunda taleplerini arttırmak kaydıyla … için 100-TL, … için 100-TL olmak üzere şimdilik toplam 200-TL destekten yoksun kalma sigorta tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müşterek ve müteselsil sorumluluk prensibiyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, talep arttırım dilekçesi ile maddi tazminat talebini müteveffanın annesi için 19.262,69-TL, babası için 12.351,14-TL olarak arttırdığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; …plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde zorunlu mali sorumluluk (trafik) sigorta poliçesi ile 29.01.2015-29.01.2016 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, sorumluluklarının bedeni zararlarda kişi başına 290.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, tespit edilen gerçek tazminat bedeli ödenmiş olduğundan müvekkili şirketin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğini, davadan önce davacılar tarafından müvekkili şirkete vaki başvuru üzerine hasar dosyası açıldığını, aktüerden alınan rapor doğrultusunda belirlenen toplam 43.893,00-TL tazminatın (… için 27.826,00-TL, … için 16.067,00-TL) 07.12.2016 tarihinde davacılara ödendiğini, davacılar tarafından kayıtsız ve şartsız ibra edilmiş olan müvekkili şirket açısından davanın reddi gerektiğini, ibranamede ancak açıkça ve fahiş bir fark olması halinde aradaki tazminata hükmedilebileceğini, dava konusu olayda böyle bir durumun söz konusu olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla tazminat hesaplamasının yapılması durumunda müvekkili tarafından yapılan ödemenin güncellenerek tazminattan indirilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, taraf kusurlarının tespiti için Adli Tıp Kurumundan kusur raporu alınmasını, müteveffa kazanın meydana gelmesinde kusurlu olduğundan davacıların müvekkili şirketten tazminat talep etme hakkı olmadığını, destekten yoksun kalma tazminatı belirlenirken bilinen ücretin, yoksa asgari ücretin baz alınması gerektiğini, davacıların murisinin müterafik kusurunun olup olmadığının araştırılmasını, kazazede eğer takmakla yükümlü olduğu kaskı veyahut diğer ekipmanları kullanmış olsaydı diğer yaralanmalara karşı da önlem alabileceğinden müterafik kusurunun indirilmesini talep ettiklerini, kaldı ki müteveffanın ölüm nedeninin kafatası ve kaburga kırıkları zemininde gelişen solunum ve dolaşım yetmezliği olduğunu, dolayısıyla müterafik kusuru olduğunun izahtan vareste olduğunu, ceza dosyasının celbini talep ettiklerini, müvekkili şirketten dava tarihinden önceki bir tarihten itibaren faiz talep edilemeyeceğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla uygulanması gereken faizin yasal faiz olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; …plakalı aracın davalı sigorta şirketi nezdinde ZMMS poliçesiyle sigortalandığı, davalı sigorta şirketi tarafından davacılara kısmi ödeme yapıldığı, bilirkişinin yapmış olduğu aktüerya hesabında, davalı tarafından yapılan ödemenin güncelleştirilmiş değeri ve poliçe teminat limiti dikkate alınarak, …’in vefatı nedeniyle davacıların yoksun kaldığı tazminat tutarının annesi … için 19.262,69 TL, babası … için 12.351,14 TL olarak belirlendiği, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketinin, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığı, davacıların sigorta şirketine karşı meydana gelen zarar anlamında üçüncü kişi konumunda bulundukları, toplam destek zararının davalı sigorta şirketinin düzenlemiş olduğu poliçenin limitinin kapsamında kaldığı, davacılar davasını belirsiz alacak davası olarak açtıklarından davalının ıslah tarihi itibari ile zamanaşımı dolduğu iddiasının yerinde olmadığı anlaşılmakla, değer artırım dilekçesi gözetilerek; DAVANIN KABULÜ İLE, davacı … için 19.262,69 TL destekten yoksun kalma tazminatı, davacı … için 12.351,14 TL destekten yoksun kalma tazminatı olmak üzere toplam 31.613,83 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan (ödeme tarihi) 07/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine…..” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili tarafından, “…..İtirazları değerlendirilmeden hüküm kurulduğunu, mahkeme tarafından davanın kabulüne ilişkin verilen kararın hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunun fahiş olduğunu, bakiye tazminatın … için 8.719,48-TL, … için 13.768,73-TL olmak üzere toplam 22.488,20-TL olması gerektiğini, bilirkişi raporunda tespit edilen fahiş tutara yönelik itiraz ettiklerini, davacıların murisinin müterafik kusurunun olup olmadığının da araştırılması gerektiğini, murisin zararın artmasında kusurunun bulunup bulunmadığının anlaşılması ve kusur oranında indirim yapılması gerektiğini, kazazede eğer takmakla yükümlü olduğu kaskı veyahut diğer ekipmanları kullanmış olsaydı, diğer yaralanmalara karşı da önlem alabileceğini, böylelikle öncelikle gerekli araştırmaların yapılarak toplanan delillerle beraber müterafik kusur durumunun mevcudiyeti durumunda belirlenen tazminattan indirim yapılması gerektiğini, kaldı ki müteveffanın ölüm nedeninin kafatası ve kaburga kırıkları zemininde gelişen solunum ve dolaşım yetmezliği olduğunu, eğer müteveffa takmakla yükümlü olduğu kaskı takmış olsaydı, kafatası kırığı ve ölüm hadisesinin meydana gelmeyeceğini, dolayısıyla davacıların murisinin müterafik kusurunun olduğunun izahtan vareste olduğunu…..” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Davalı sigorta şirketi vekilinin iki itiraz sebebiyle istinafa geldiği görülmekle, bu kapsamda yapılan değerlendirmede; mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda fahiş hesaplama yapıldığına ve ödemelerin güncellemesinin hatalı yapıldığına dair itirazı yerinde görülmemiştir. Şöyle ki; aktüer bilirkişi tarafından öncelikle ödemelerin yeterli olup olmadığı yönünde inceleme yapıldığı, davacıların gerçek zararını karşılama bakımından oldukça yetersiz olduğu anlaşıldıktan sonra yapılan ödemelerin rapor tarihi itibariyle güncellenerek toplam tazminat tutarından düşülmesi suretiyle davacıların bakiye destekten yoksun kalma tazminatlarının hesaplandığı, yapılan hesapalama incelendiğinde usul ve esas yönünden hukuka aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmıştır. Aktüer tarafından tazminat hesabında PMF 1931 yaşam tablosunun kullanıldığı görülmüş, esasen bu tablo daha kısa yaşam süreleri belirlemesi nedeniyle davalı taraf lehine olduğundan aleyhe bozma yasağı gereği bu hususa girilmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının esastan reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin diğer itirazı ise müterafik kusur indirimi uygulanması gerekirken uygulanmadığı hususundadır. Kazada zarar görenin zararın ağırlığını arttıracak etken bir davranışı bulunması halinde %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerekmekte olup, bu husus mahkemece de re’sen gözetilmesi gereken bir husustur. Bununla birlikte, dosya kapsamında alınan ATK Trafik İhtisas Dairesinin kusur raporunda, müteveffanın kusur durumu hesaplanırken, müteveffanın kaza anında kask takmadığı kabul edilerek kusur oranlarının tayin edildiği de açıkça belirtilerek, müteveffanın açıklanan sürüş kusurlarına müterafik kusuru da eklenerek sonuç olarak müteveffaya %35 kusur izafe edilmiştir. Kazada asıl kusurlu olarak ise davalı taraf sigortalısı bulunmuş olup, kavşakta müteveffaya geçiş önceliği vermesi gerekirken vermeyerek kazaya sebebiyet verdiği açıklanmıştır. Esasen, kusur raporunda yalnızca sürüş kusurları bakımından bir değerlendirme yapılması ve müterafik kusur indiriminin ise mahkemeye bırakılması gerekmekle birlikte, ATK kusur raporunda açıkça bu husus da belirtilerek ve %20 müterafik kusur da dahil edilerek müteveffaya kusur izafe edilmesi, yapılan hesaplamaların da bu belirlenen kusur oranına göre yapılmış bulunması karşısında, varılan sonuç itibariyle mahkemece verilen kararda bu yön itibariyle de bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış, davalı vekilinin bu istinaf itirazının da esastan reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalı vekilinin İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/72 Esas – 2019/1250 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 2.159,54-TL istinaf karar harcından peşin alınan 539,89-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 1.619,65-TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/11/2022