Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1779 E. 2022/1980 K. 21.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1779
KARAR NO : 2022/1980

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/05/2018 (Dava) – 26/11/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/640 Esas – 2019/1326 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 21/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/12/2022
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/11/2019 tarihli ve 2018/640 Esas – 2019/1326 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 23/04/2017 günü müvekkilinin … plakalı motorsikleti ile arkasında yolcu olarak bulunan … ile seyir halinde iken, … plakalı araç sürücüsü …’ın trafik kurallarınr ihlal ederek müvekkilinin kullandığı motorsiklete çarpması neticesinde maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, İzmir 30. Asliye Ceza Mankemesi 2017/935 esas. 2018/335 karar sayılı dosyasında aldırılan bilirkişi raporu ile davalının kusurlu olduğunun tespit edildiğini belirterek, trafik kazasında bedensel zarara uğrayan davacı lehine, araç sahibi ve sürücüsü yönünden olay tarihinden itibaren ve sigorta şirketi yönünden sigorta limitini aşmamak üzere kusur orunı dahilinde temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte belirlenecek maddi tazminat tutarının şimdilik 1.000,00 TL’lik kısmının yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle beraber tüm davalılardan ortaklaşa ve zincirleme tahsiline, trafik kazasında bedensel zarara uğrayan mağdur … lehine, olay tarihinden itibaren işletilecek faiziyle birlikte 50.000,00 TL’lik manevi tazminatın yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle beraber araç sahibi … ve sürücü …’dan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, 26/07/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile; bilirkişi raporunda belirtilen tutarın toplam 67.958,08-TL artırımı ile; sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihi olan 24.08.2017 tarihinden, davalı sürücü ve işleten yönünden kaza tarihinden itibaren işleyecek işletilecek faiziyle ile birlikte davalılardan alınıp müvekkiline ödenmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; gerçekleşen bu kazada davacının yaralanmasının davacı kadar davalı müvekkillerini de üzdüğünü, davalı müvekkili …’ın davacıyı defalarca nasıl olduğunu, bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sormak için aradığını, kendi kusuru olmamasına rağmen yaralandığı için davacıya üzüldüğünü ve maddi destek olmak istediğini, ancak davacının müvekkili ile görüşmek istemediğini, aradan geçen bunca zamanın ardından dava açma yolunu seçtiğinden davalı müvekkillerinin işbu davanın muhatabı kalmış olduğundan kaza sonrasında trafik polisleri tarafından düzenlenen “1528” kaza sıra numaralı tutanakta; davalı müvekkil …’ın 2918 sayılı KTK’nın 47/1. maddesinin “c” bendi uyarınca kusurlu olduğu, davacı …’un ise kusuru olmadığı tespiti yapılmış olduğundan, hem tutanakta yer alan kusur tespitlerini hem de soruşturma evresinde alınan eksik ve denetime elverişsiz raporda yer verilen kusur açıklamalarını kabul etmediklerini, meydana gelen trafik kazasında davacının asli kusurlu olduğunu, davacının dava dilekçesinde 50.000,00-TL manevi tazminat talebinde bulunduğunu, talep edilen işbu tazminat miktarının fahiş bir miktar olup zenginleşme yasağını yok sayar nitelikte olduğunu, davalı müvekkillerine yüklenebilecek bir kusur olmadığını, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesi özetle; müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe limitleri ile sınırlı olduğunu, söz konusu sorumluluğa kazaya karışan tarafların kusur dağılımlarına göre hükmedilebileceğini, bu itibarla öncelikle kusur oranlarının tespiti gerektiğini, davacının tazminata konu olduğunu iddia ettiği sakatlık halinin 30.03.2013 tarihli özürlülük ölçütü, sınıflandırması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkında yönetmeliğe göre ve her halukarda adli tıp kurumunca tespit edilmesi gerektiğini, müvekkil şirketin sorumluluğuna hükmedilecek tazminat oranının aktüer sıfatına sahip bir bilirkişi tarafından ve ZMMS genel şartları uyarınca tespit edilmesi gerektiğini, kesinlikle davanın kabulü anlamına gelmemekle beraber müvekkili şirketin usulen temerrüde düşürülmemiş olduğundan, bu nedenle müvekkili şirket aleyhine herhangi bir faize hükmedilemeyeceği gibi temerrüd hükümlerine de hükmedilemez olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…Maddi tazminat talebi bakımından dava ve ıslah dilekçesinin kabulü ile; 63.342,08-TL sürekli işgöremezlik, 5.616,00-TL geçici işgöremezlik tazminatı olmak üzere toplam 68.958,08-TL maddi tazminatın davalı … AŞ yönünden temerrüt tarihi olan 24/08/2017 tarihinden itibaren diğer davalılar … ve … yönünden kaza tarihi olan 23/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müşterek ve müteselsilen tahsiline,
Manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 10.000,00-TL manevi tazminatın davalılar … ve … yönünden kaza tarihi olan 23/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müşterek ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalılar … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin, cevap dilekçelerinde yer alan hiç bir savunmalarını değerlendirmediklerini, itirazlarını kabul etmediklerini, kusura ilişkin alınan bilirkişi raporunda müvekkilleri adına ileri sürülen savunmaların dikkate alınmadığını, davacının anlatımlarının temel alınarak rapor hazırlandığını, ilk derece mahkemesince yapılan kusur tespitinin ceza yargılamasında yapılan kusur tespitinin tekrarı mahiyetinde olduğunu, kazaya karışan ve arkadan gelerek çarpan davacının kullandığı aracın motosiklet olduğunu, kaza yapılan yerde trafik ışıklarının bulunduğunu, motosikletin hızını azaltması ve hızına göre yolun sağ şeridinden seyretmek zorunda olduğunu, motosiklet sürücüsü davacının, devamlı olarak trafiğin sol şeridinden gitmekte olduğu ve önündeki araca göre güvenli takip mesafesini ayarlamadığı için asli kusurlu olduğunu, davacının hızını, kullandığı aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmadığını, bu nedenle hızını kullandığı aracın yük ve teknik özelliğine göre ayarlayamayarak davalı müvekkiline ait araca arkadan çarpması sonucu yaralandığı kazada asli kusurun davacının kendisine ait olduğunu, bilirkişinin tarafların iddia ve savunmalarını dikkate alarak alternatifler barındıran bir rapor tanzim etmesi gerektiğini, bilirkişi raporunda ifade edilen sebeplerin objektiflikten yoksun ve denetlemeye elverişsiz olduğunu, maluliyet bakımından alınan raporunda hatalı olduğunu, maluliyete ilişkin itirazları dinlenmeden dosyanın aktüerya bilirkişisine tevdi edildiğini, dosya kapsamında yer alan 07/03/2018 tarihli Dokuz Eylül Üniversitesi tarafından tanzim edilen Medikolegal Değerlendirme Raporunda hiç bir gerekçe bildirilmediğini, yapılan muayeneye dair bilgi barındırmadığını, belirtilen bu çelişkilerin giderilmesi için dosyanın Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesi gerektiğini, Ege Üniversitesi hastanesi Adli Sağlık Kurulu raporuna 29/04/2019 tarihinde itiraz ettiklerini, itirazlarının değerlendirilmeksizin raporda yer alan sürelerde ve oranda hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, bilirkişi tarafından hesaplama yapılırken kullanılan hesaplama tekniğini kabul etmediklerini, davacının erkek olduğunu, ülke şartlarında askerlik yapmakla mükellef olduğunu, fakat bilirkişinin davacının yaşam tablosundaki bu hususun göz önüne alınmaksızın kesintisiz bir şekilde hesaplama yaptığını, davacının yapacağı askerlik süresinde kazanç sağlayamayacağını, bu durumun raporda belirtilmesi gerektiğini, manevi tazminattan diğer davalı sigorta şirketinin sorumlu olmadığını, bundan doğan sorumluluğun müvekkillerinde olduğu düşünüldüğünde, ilk derece mahkemesi tarafından hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece hükme esas alınan kusur raporunda, meydana gelen kazada müvekkilinin yüzde yüz kusurlu olduğunun belirtildiğini, bu kusur oranına katılmanın mümkün olmadığını, yapılan kusur değerlendirmesinin tümüyle İzmir 30. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/935 Esas sayılı dosyasından alınan kusur raporunun benzeri niteliğinde olduğunu, bilirkişi tarafından esaslı bir inceleme yapılmaksızın kusur değerlendirmesi yapıldığını, bu nedenle sigortalı için asli kusur değerlendirmesi yapılmak suretiyle müvekkili şirket aleyhine tazminata hükmedilmesinin isabetli olmadığını, davanın konusunu oluşturan geçici bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik ile ilgili olarak 2918 sayılı yasanın 98. Maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı yasanın 59. Maddesindeki düzenlemede ‘trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın ‘Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı’ düzenlendiğini, Yasanın geçici 1. Maddesi ile de ‘ bu kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu kanunun 59. Maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve …nın yükümlülüklerinin sona ereceğinin’ öngörüldüğünü, sigorta poliçesinde belirtilen, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketinin zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına aldığını, sigorta şirketinin bu yükümlülüğünün 6111 sayılı yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirildiğini, bu sorumluluğun yasa gereği Sosyal Güvenlik Kurumu’nun olduğunu, davaya konu kazanın da genel şartların değişiklik tarihinden sonra (01.06.2015) olduğu düşünüldüğünde, davacının geçici iş göremezlik, tedavi ve bakıcı gideri tazmin taleplerinin muhatabının yasa gereği müvekkil sigorta şirketi olamayacağını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar sebebiyle maddi ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalılar vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davacının kazadaki yaralanmasının niteliğine göre müterafik kusur indirimi yapılmayışında ve davaya konu edilen sürekli iş gücü kaybına ilişkin zararın efor kaybı tazminatı vasfı da dikkate alındığında davacının askerlik süresi içinde de aynı zararının devam edeceği gözetilerek, askerlik süresi için hesaplama yapılmasında bir isabetsizlik bulunmamasına ( aynı yönde Yargıtay 4. HD, 2021/7068 E. – 2022/455 K sayılı ilamı ), ceza mahkemesinde yapılan yargılamada alınan kusur bilirkişi raporu ile eldeki dava dosyasında alınan kusur raporunun birbiri ile uyumlu olduğu ve birbirlerini teyit ettikleri, aktüer hesaplamada TRH 2010 yaşam tablosunun kullanılmasının yerinde olduğu, her ne kadar progresif rant yöntemine göre hesaplama yapılması gerekirken 1,8 teknik faiz uyarınca hesaplama yapılmış ise de bu hususun istinafa gelen davalı yararına olduğu anlaşılmakla bozma sebebi yapılamayacağı anlaşıldığından davalıların yerinde bulunmayan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılar vekillerinin İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/640 Esas – 2019/1326 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalılar … ve … yönünden; alınması gerekli 4.778,84 TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 1.252,50 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 3.526,34 TL harcın davalılar … ve …’dan tahsili ile hazineye gelir kaydına, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
Davalı sigorta şirketi yönünden; alınması gerekli 4.710,53 TL harçtan, peşin yatırılan 980,00 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 3.730,53 TL harcın davalı sigorta şirketinden alınarak hazineye gelir kaydına, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 21/12/2022