Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1757 E. 2022/1862 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1757
KARAR NO : 2022/1862

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/09/2015 (Dava) – 10/09/2019 (Karar)
NUMARASI : 2015/1169 Esas – 2019/931 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Hisse Devir Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 07/12/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 07/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/09/2019 tarihli 2015/1169 Esas ve 2019/931 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 25.12.2012 tarihli ” … Şti. Hisseleri Hakkında Satış Sözleşmesi ” akdedildiğini, bu sözleşmeye göre; hisse devri ile birlikte satış sözleşmesinin ekinde yer alan kredi sözleşmeleri ile doğan borcun tamamının davalı alıcıya geçeceğini, satıcının şahsı adına olmakla birlikte şirket için kullanılmış olan kredi borçlarının da alıcı tarafından ödeneceğini, yine şirketin mevcut cari borçlarının tamamının alıcı tarafından ödeneceğini, müvekkili adına olan kredi kartlarından da şirket adına olan harcamaların alıcı tarafından karşılanacağını, sözleşmenin ekinde yer alan mevcut borçların devralan davalı tarafından ödeneceğini, ancak, sözleşme gereğince ödenmesi gereken kalemlerin, KDV’nin, muhtasarların davalı tarafından ödenmediğini, ödemeler zamanında yapılmadığı için gecikme zamları ile birlikte müvekkilince ödenmek zorunda kalındığını, bu nedenle davalı aleyhine İzmir 4. İcra Müdürlüğü’nün 2015/12536 sayılı dosyasından icra takibine geçildiğini, davalının takibe kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, oysa söz konusu ödemelerden 25.12.2012 tarihli sözleşme gereğince davalının sorumlu olduğunu, davalı hakkında daha önce de aynı sözleşmeye dayanılarak başlatılmış olan icra takipleri olup davalının kendisinin ödemesi gerektiğini bildiği bu borçları kabul etmiş olduğunu, bu takiplere ödemelerde bulunduğunu, müvekkilinin takibe konu alacağının likit olduğunu belirterek, davalının haksız ve dayanaksız itirazının iptaline, davalının itirazı nedeniyle durdurulmuş olan İzmir 4. İcra Müdürlüğü’nün 2015/12536 sayılı takibin devamına, davalı aleyhine dava değerinin %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili davaya süresinde cevap dilekçesi vermemiş olup, 04/04/2016 tarihli duruşmada; ”….Davayı kabul etmiyoruz. Şöyle ki; 25/12/2012 tarihli sözleşme altındaki imza müvekkile aittir. Sözleşme ile müvekkil … ŞTİ hisselerini almak üzere davacı ve diğer ortak ile anlaşmış, bilahare resmi olarak da hisseleri almıştır. Bu sözleşmenin imzası sırasında ve öncesinde gerek sözleşmeye konu şirketin, gerekse davacıya ait bir diğer tıp merkezi ile ilgili (… Merkezi) borçları ve alacakları kaba şekilde listelenmiştir. Bu listeler direk olarak sözleşmenin eki değildir. Bilahare …. Tıp Merkezi (…. ŞTİ) yönünden anlaşmazlık çıkınca sadece sözleşmeye konu şirket satışı yapılmış, bu şirkete ait ödemeler de müvekkil tarafından yapılmıştır. Davacı tarafın iddia ettiği ödeme satışı gerçekleşmeyen … Merkezi’ne ilişkin ödemedir. … merkezi, yani … ŞTİ şirketi ile ilgili müvekkilin herhangi bir sorumluluğu yoktur. Davanın reddine karar verilsin…” şeklinde beyanda bulunduğu, 23/06/2016 tarihli beyan dilekçesinde de; 04.04.2016 tarihli celsede de beyan ettikleri üzere; müvekkilinin, davacının hissedarı olduğu 2 adet şirketteki (tıp merkezindeki) hisseleri satın almak üzere davacı ve diğer hissedar ile görüştüğünü, bu şirketlerin …. Şti. (… Tıp Merkezi) ile … Şti. (… Merkezi) olduğunu, her iki şirketin dökümlerinin çıkarıldığını ve önce her ikisi için şifahi olarak anlaşıldığını, ancak daha sonra … Merkezi’nin devrinin birtakım problemler nedeniyle gerçekleşmediğini, sadece … Tıp Merkezi için anlaşıldığını ve devrinin yapıldığını, davacının sunmuş olduğu devir sözleşmesinin de … Tıp Merkezi’nin devrine ilişkin olduğunu, davacının sözleşme ekleri olduğunu iddia ederek sunduğu kayıtların ise en başta görüşmeler yapılırken çıkarılmış olan her iki şirketin kayıtlarını ihtiva eden dökümler olduğunu, ancak devir sözleşmesinin eki olmadığını, zaten devir sözleşmesinde de bu yönde bir ibare olmadığını, davacının dilekçesinde bahsetmiş olduğu yapılmış olan ödemelerin, açılmış olan takiplerin ve kabul edilmiş olan davaların hepsinin devir sözleşmesinde yer alan … Tıp Merkezi ile ilgili olan ödemeler olup sözleşmenin 9., 10. ve 11. maddeleri ile ilgili ödemeler olduğunu, işbu davanın ise … Merkezi ile ilgili olduğunu, haklı olarak müvekkili tarafından bu davaya/takibe itiraz edildiğini, ek olduğu iddia edilen evrakların hiçbirinin üzerinde ek yazmadığını, bu evrakların ek olmadığını, davacının iddialarının tutarsız ve mantıksız olduğunu, ayrıca davacının ek olduğunu iddia ettiği evrakların üzerindeki “Av. …, aslı gibidir” kaşesinden bu evrakların ek olduğunu nasıl çıkardığının anlaşılamadığını, zira kaşede de ek olduğunun yazmadığını, sadece “aslı gibidir” yazıldığını, davacının iddiasının doğru olduğu farz edilse dahi, davacının icra takibiyle talep ettiği … Merkezinin vergileri ve taşıt kredisi borcunun sözleşmedeki hangi maddedeki alacak kalemine girdiğinin anlaşılamadığını, davacının işbu dava ile kötü niyetli bir şekilde talep etmiş olduğu alacak kalemlerinin bahsedilen … Tıp Merkezi hisse devir sözleşmesinde yer almadığını, sadece … Tıp Merkezinin satın alındığını, … Merkezi (… Şti.) hisselerinin bir takım problemler nedeniyle satın alınmamış olmasına rağmen, bu şirketin vergilerinin ya da taşıt kredilerinin müvekkilinden istenmesinin mantık dışı olduğunu, … Merkezinin halen davacının ve diğer hissedarın üzerinde olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Somut olayda; davacı tarafından İzmir 4. İcra Müdürlüğünün 2015/12536 sayılı dosyası ile davalı aleyhine 24.08.2015 tarihinde faiz dahil toplam 22.734,75 TL’ lik tutar üzerinden takip başlatılmış ise de, işbu takibin dayanağı olan alacağın dava dışı … Merkezinin (Tasfıye Halinde … Polikliniğinin) vergi borçları ile taşıt kredisi borcuna ilişkin olduğu, taraflar arasında akdedilen 25.12.2012 tarihli hisse devri sözleşmesinde davadışı … Merkezinin (Tasfiye Halinde … Polikliniğinin) borçlarının ödenmesine ilişkin bir hüküm bulunmadığı, sözleşmenin 2.maddesinde …. Şti.’nin kredi sözleşmelerinden doğan borçlarından, 3. maddesinde satıcıların (…’in ve …’nın) dava dışı … Şti için kullanmış olduğu kredi borçlarından, 4. maddesinde ise dava dışı … Şti’ nin mevcut cari borçlarının davalı tarafından ödeneceğinden bahsedildiğini, davacı yanın sözleşme eki olduğunu iddia ettiği belgelerin davalı yanca kabul edilmediği gibi söz konusu belgelerde tarafların imzasının bulunmadığı, ayrıca sözleşmenin eki olduğu iddia edilen adi yazılı belgelerde ‘ek 1, ek 2 ya da ek 3’ şeklinde başlıkların bulunmadığı, getirtilerek incelenen diğer icra dosyaları ile İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/427 E – 2017/320 K. sayılı dosyasına konu takibin dayanağının davacının … nezdindeki kredisinin taksit ödemesinin davalıdan tahsiline ilişkin olduğu, işbu davaya konu alacakla aynı alacak olmadığı, davacının sözleşmenin eki olduğunu iddia ettiği belgelerin sözleşmenin eki olarak kabulünün mümkün olmadığı, davacı tarafça bu hususun yazılı bir belge ile de ispatlanamadığı, davalının taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında dava dışı … Merkezinin borçlarından sorumlu tutulamayacağı anlaşılmakla, ispatlanamayan DAVANIN REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı vekili tarafından, “….Öncelikle davalının, iddia ve savunmanın değiştirilmesi/genişletilmesi yasağına aykırı hareket ettiğini, muvafakatleri olmamasına karşın mahkemece bu hususun dikkate alınmadığını, zira davalının yasal süresi içerisinde cevap dilekçesi vermediğini, delil bildirmediğini, icra takibine sunulan itiraz dilekçesinde de davalının borcu ödemiş olduğunu ve borcu bulunmadığını ileri sürdüğünü, başkaca bir iddiasının olmadığını, davalının, takibe konu alacakların ödendiğini ve müvekkiline borcu olmadığını iddia ettiğini, ancak sonradan muvafakatleri olmaması ile birlikte davalının savunmalarını değiştirdiğini ve alacağa dayanak sözleşme ve eklerini inkar ettiğini, ön inceleme duruşmasında da sadece sorumluluğu olmadığını iddia ettiğini, görüldüğü üzere yargılamanın ilerleyen safhalarında iddialarını değiştirdiğini, itiraz dilekçesinde anılan protokole dair herhangi bir borcu bulunmadığını ileri sürmesine rağmen, cevap dilekçesinde borcun tüm ferileriyle birlikte ödendiğini ileri sürdüğünü, kabul etmemekle birlikte, davalı tarafın borcu tüm ferileriyle birlikte ödediği iddiasını kanıtlar herhangi bir delil niteliğinde ödeme dekontu bulunmadığını, eklerin sözleşmelerin ekleri olduğunun sabit olduğunu, sözleşme incelenecek olursa; EK-1, EK-2, EK-3 şeklinde bu borçların da ekte belirtildiğini, sözleşme ve eklerinin tamamında davalının vekili Av. …’ın ‘aslı gibidir’ imzası bulunduğunu ve aynı tarihlerde -18/02/2013- yapıldığının da aşikar olduğunu, herhangi bir imza inkârında bulunulmadığını, eklerde yer alan listelerin sözleşmenin 2. 3. ve 4. maddelerinde yer alan kredi ve mevcut cari borçlara ilişkin olduğunu, davaya dayanak icra dosyasına konu edilen alacakların sözleşmenin 2. 3. ve 4. maddesi uyarınca davalı tarafça ödenmesi gereken borçlar olduğunu, işbu davalardan önce aynı sözleşme ve eklere dayalı olarak davalı hakkında icra takibine geçildiğini ve davalı tarafından çekincesiz olarak ödendiğini, müvekkilinin … A.Ş. Gaziemir Şubesi’ndeki hesabına davalı tarafından 02.12.2014 tarihinde ‘… kredi ödemesi’ açıklaması ile sözleşme ekinde yer alan kredi taksit tutarının yatırıldığını, davalı tarafından bu şekilde birden fazla kez ödeme yapılmış olmasının dahi başlı başına eklerin sözleşmenin ekleri olduğuna ve davalı tarafından üstlenildiğine fiili karine teşkil ettiğini, davalının sözleşmenin ekleri olarak başkaca bir ek de göstermemiş olduğunu, aynı sözleşme ve eklerinden kaynaklanan İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/332 Esas 2016/904 Karar, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/350 Esas ve İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/427 Esas sayılı dosyalarında davalının anılan sözleşmeden kaynaklanan sorumluluklarına dair yapmış olduğu itirazların tamamının iptaline karar verildiğini, öte yandan dosya kapsamında bilirkişi tarafından gözden kaçırılan bir başka hususun; davalı tarafından alacak kalemlerine itiraz edilmemiş olması olduğunu, bu nedenle alacak kalemi bazında değil bu alacak kalemlerinden yani sözleşmenin eklerinden davalının sorumlu olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerektiğini, zaten davalının bu ödemeleri kendisinin yaptığı yönünde bir iddiasının da olmadığını, bilirkişinin işbu ödemeleri kabul etmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, nitekim ödemeyi bir kimsenin çalışanı veya yakınına yaptırmış olmasında hayatın olağan akışına aykırı bir durumun da söz konusu olmadığını, sözleşmenin tarafının müvekkili olduğunu ve müvekkilinin, ödeme işlemlerini çalışanına yaptırdığını, bunun ödemenin müvekkili tarafından yapılmadığı anlamına gelmeyeceğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, şirket hisse devri sözleşmesindeki alacak iddiasına dayalı olarak yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafça, davalı ile aralarında adi yazılı şekilde yapılmış hisse devri sözleşmesine dayalı olarak talepte bulunulduğu, bahse konu hisse devir sözleşmesine konu … Şti’ndeki davacı hisselerinin daha sonra noter kanalıyla usule uygun sözleşme ile devredilmiş olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, davacı tarafça adi yazılı sözleşmeye ek olduğu iddia edilen ve takipte istenen alacağın dayanağı da olan belgelerin, davalı tarafça sözleşme eki olarak kabul edilmemesinden kaynaklanmaktadır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; bahse konu hisse devir sözleşmesinde satıcı olarak davacı ve davadışı şahıs, alıcı olarak da davalının imzalarının bulunduğu, sözleşme sonunda “2 sayfadan ibaret” olduğunun yazılı olduğu, hükümler kısmında (Ek 1, Ek 2, Ek 3) şeklinde parantez içinde yazılı ise de, davacı tarafça sunulan ve ek olduğu ileri sürülen belgelerde ek1, ek 2, ek 3 şeklinde yazılı olmadığı gibi, davalı taraf imzasını (hatta davacı taraf imzasını dahi) içermediği görülmektedir. Davacı, her ne kadar avukat tarafından “aslı gibidir” yapılıp 18.02.2013 tarihi atılarak imza ve kaşe yapıldığını ileri sürmekte ve sözleşme ile eklerinde belirttiği gibi avukat tarafından yapılan aslı gibidir imza-kaşesi bulunduğu da görülmekle birlikte, sözleşmenin tarafı konumunda olmayan avukat tarafından, sözleşme tarihinden çok sonra bu belgelere “aslı gibidir” kaşesi yapılmasının, bu belgeleri sözleşmenin eki haline getirmeyeceği açıktır. Taraflarca, sözleşmeye ek belge konulması iradesi var ise yapılması gereken, ayrıntılı ve açık şekilde ek belgelerin üzerlerinde hangi sözleşmeye ek oldukları da belirtilerek, taraflarca imza altına alınmasıdır. Hal böyleyken, her zaman düzenlenmesi mümkün bulunan birtakım evrakların sözleşme eki olduğu ileri sürülerek taraflara yükümlülük yüklenmesi mümkün görülmemiştir.
Bu kapsamda davacı vekilinin, aynı sözleşmeye dayalı olarak davalının başka icra takiplerindeki borcunu kabul edip itirazsız ödediğine yönelik iddialarının da değerlendirilmesi gerekmiştir. Mahkemece, davacı tarafça belirtilen tüm icra dosyalarının ve açılan davalarla ilgili belgelerin dosyaya getirtildiği görülmekle, incelenmesinde; davacının şahsi kredi borçlarına ve davacının kızına davalı tarafça ödenecek harçlık alacaklarına ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Ne var ki, davaya konu olan ve her iki tarafın kabulündeki 2 sayfalık sözleşme metninde, bu alacak kalemleri zaten açıkça yazılmış olup, davacının bu alacak talepleri sözleşme ekine dayanmamakta, bizzat sözleşme içeriğinden açıkça anlaşılmaktadır. Bu nedenle, bahse konu takiplerde davalının borcu kabullenip ödeme yapmış olması, işbu dava konusu borcu da kabul ettiği sonucuna varılmasını mümkün kılmamaktadır. Zira, işbu davadaki alacak; davadışı … Merkezi (Tasfiye Halinde … Polikliniği)’nin vergi ve taşıt kredisi borçları ile ilgili olup, takip konularının tamamen farklı olduğu anlaşılmaktadır. Tarafların kabulündeki sözleşme metninde … Merkezi borçlarının üstlenileceğine dair hiçbir ifade bulunmadığından, davalının bu yer ile ilgili borçlardan da sorumlu tutulması mümkün görülmemiştir.
Davacının, savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağına aykırı hareket edildiği iddiası bakımından yapılan değerlendirmede; davalının icra takibine itiraz dilekçesinde borca, fer’ilerine ve tüm takibe itiraz etmiş olduğu, bahse konu protokolle ilgili bir borcu bulunmayıp, aksine bu protokolden dolayı kendisinin alacaklı olduğuna dair itirazda bulunmuş olduğu, davacı vekilinin iddiasının aksine takibe itiraz dilekçesi içeriğinde bir ödeme savunmasının sözkonusu olmadığı anlaşılmıştır. İşbu davada davalı tarafça süresinde cevap dilekçesi sunulmamış olmakla, dava tümden reddedilmiş bulunmaktadır. Buna göre, davacı tarafça sunulan sözleşme metninden anlaşılan hususlarda mahkemece değerlendirme yapılmasında ve imza içermeyen belgelerden dolayı davalının sorumluluğu bulunmadığı sonucuna varılmasında, usul ve yasa bakımından bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı vekilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1169 Esas- 2019/931 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile, eksik kalan 36,30-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/12/2022