Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1716 E. 2022/1603 K. 26.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1716
KARAR NO : 2022/1603

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/11/2018 (Dava) – 11/10/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/1385 Esas – 2019/961 Karar
DAVA : Limited Şirket Genel Kurul Kararının İptali
BAM KARAR TARİHİ : 26/10/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 26/10/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/10/2019 tarihli 2018/1385 Esas ve 2019/961 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin ortağı ve şirket müdürü olduğunu, şirketin diğer ortağı… ve şirketin diğer müdürü olan …’ın, Torbalı 2.Noterliğinin 08.08.2018 tarihli ihtarnamesi ile müvekkiline 27.08.2018 tarihinde şirketin merkez adresinde şirkete yeni müdür-müdürlerin atanması, müdür- müdürlerin seçilmesi ve görev sürelerinin tespiti gündemine dair olağanüstü genel kurul toplantısı çağrısında bulunduklarını, müvekkilinin 16.08.2018 tarihinde cevabi ihtarname ile 6102 sayılı TTK’nın 617.maddesinin 1.fıkrası gereğince şirket müdürü olarak diğer müdür ile birlikte genel kurulu toplantıya çağırma zorunluluğu bulunduğunu, tek müdür ile şirket ortağının olağanüstü genel kurul toplantısına çağrı yetkisinin bulunmadığını ve yapılan çağrının yasaya aykırı olması nedeniyle şirket müdürü olarak olağanüstü genel kurul toplantısına çağrıya muvafakatinin bulunmadığını, toplantının yapılamayacağını, usulsüz ve yasaya aykırı olarak olağanüstü genel kurulu toplantısı yapılırsa toplantının ve alınan kararların geçersiz olacağını, bu itirazlarına rağmen genel kurul toplantısı yapılırsa toplantıya çağrının yasaya aykırı ve hükümsüz olacağını ve alınacak kararlar ile ilgili olarak muhalefet şerhi koyacağını bildirdiğini, müvekkili tarafından yapılan itirazlara rağmen olağanüstü genel kurulun 27.08.2018 tarihinde Torbalı’daki şirket merkezinde yapıldığını ve müvekkilinin de bizzat katıldığını, şirket ortaklarından…’ın 3 yıl süre ile müdür olarak seçilmesi kararına itiraz ettiğini ve muhalefet şerhi kullandığını, Türk Ticaret Kanunu’nun 617. maddesinde “Genel Kurul, Müdürler (müdürler kurulu) tarafından toplantıya çağrılır.” dendiğini, müvekkili …’ın 27.08.2018 tarihli toplantı yapılmadan önce Ticaret sicilde şirketin ortağı ve … ile birlikte müştereken yetkili şirket müdürü olduğunu, yetkisiz ve geçersiz olarak şirket ortağı… ve şirket müdürü … tarafından yapılan olağanüstü genel kurul toplantısı çağrısı ve genel kurul toplantısında alınan kararlar Türk Ticaret Kanununun 617/1.maddesine açıkça aykırı ve geçersiz olduğundan iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin %62 ortağının…, %32 ortağının ise davacı … olduğunu, şirketin genel kuruldan önceki temsilcileri/müdürlerinin ise … ve davacı … olduğunu, müvekkili şirketin büyük hissedarı olan… ile şirket müdürü …’ın Torbalı 2. Noterliği’nin 08.08.2018 tarihli ihtarnamesi ile 27.08.2018 tarihinde şirketin merkez adresinde olağanüstü genel kurul toplantısı için diğer ortak davacı …’a çağrıda bulunduğunu, yasada müdürler kurulunun oy birliği ile alacağı karar ile genel kurulun çağrılacağına dair bir hüküm olmadığını, hatta ve hatta TTK’nın m.617/3 atfıyla 410.maddesinde “Genel kurul, süresi dolmuş olsa bile, yönetim kurulu tarafından toplantıya çağrılabilir” denilerek, yasa koyucu tarafından toplantı yapılmasını engelleyen ve zorlaştıran hükümler yerine müzakere edilmesini sağlayan hükümler getirildiğini, davacının çağrının usulsüz olduğu iddiası ile genel kurulun iptalini talep edemeyeceğini, zira davacının genel kurula katılım sağladığını, Yargıtay’ın da yeni tarihli bir kararında ( 11. HD. 26.01.2016, E. 2015/2351-K. 2016/799) çağrı usulüne uygun olarak yapılmamış olsa dahi genel kurula katılan pay sahibinin daha sonra çağrının usulsüz olduğunu ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması olacağının ifade edildiğini, öyle ki, dava konusu genel kurulda %100 hissenin temsil edildiğini, TTK’nın 416.maddesi uyarınca tüm hissedarların birarada olması halinde genel kurulun çağrısız ve öncesinde yönetim kurulu veya müdür kararı olmaksızın da toplanmasının mümkün olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Davaya konu genel kurul tarihinden önce davalı … ve ortak olmayan …’ın şirketi müşterek atacakları imza ile temsil etmek üzere müdür olarak seçilip atandıkları, müdürler kurulu başkanı atanmadığı, iptal talebine konu davalı şirketin 27/08/2018 tarihli genel kurulunun bu tarihte yapıldığı, 2 nolu kararla … ve …’ın şirket müdürlüğünden çıkartılmasına, mevcut imza sirkülerinin iptaline, şirket müdürlüğüne…’ın 3 yıl süreyle seçilmesine, 1596 olumsuz oya karşılık 2604 oy ile karar verildiği, olumsuz oy kullanan …’ın çağrının TTK 617/1 maddesine uygun yapılmadığından bahisle toplantının geçersiz ve hükümsüz olduğunu bildirerek muhalefet şerhini bildirdiği, davaya konu genel kurula çağrıya ilişkin şirket ortağı… ile şirket müdürü … tarafından 23/07/2018 tarihli kararın alındığı, gündem maddelerinin belirlendiği ve akabinde… ve … tarafından davalıya Torbalı 2.Noterliği’nin 09/08/2018 tarihli çağrı ihtarının gönderilerek gündem maddelerinin bildirildiği, şirketin müdürler tarafından toplantıya çağrılmasının gerekmekte olduğu, şirket ortağının mahkemeye başvurarak mahkemeden alacağı izin halleri dışında doğrudan kendisinin şirket genel kuruluna toplantıya çağırma yetkisinin bulunmadığı, şirketin birden fazla müdürünün bulunması halinde genel kurula çağırma yetkisinin başkan müdüre ait olduğu, birden fazla müdürün bulunması halinde bunların çoğunlukla karar alınacağı, eşitlik halinde başkanın oyunun üstün sayılacağı, yasal düzenlemeler karşısında davalı şirket genel kurulunun şirket müdürler kurulunun alacağı bir karar sonrasında şirket müdürleri veya başkan müdür tarafından toplantıya çağrılması gerekirken müşterek imzaya yetkili müdürlerden … ve genel kurulu doğrudan toplantıya çağırma yetkisi bulunmayan ortak… tarafından çağrı kararı alınarak davalının genel kurul toplantısına çağrıldığı, bu yönüyle çağrının usulsüz olduğu, bu usulsüzlüğün TTK’nın 447. maddesinin uygulanmasını gerektirir butlan sonucunu ortaya koyduğu, davalı şirkete ait 27/08/2018 tarihli genel kurulunda alınan kararların butlanına karar verilmesi gerektiği, dava dilekçesinde iptal talep edilmiş olmakla birlikte, çağrı usulsüzlüğü nedeniyle dava konusu genel kurulda alınan kararların butlanı gerektiğinden bu durumun kamu düzeniyle ilgili olması itibariyle, iptale değil butlana karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla; DAVANIN KABULÜNE, davalı, … Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı … Şti.’nin 27.08.2018 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların BUTLANINA…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili tarafından, “…Genel kurulun müdürler kurulunca çağrılmasına dair yasal zorunluluk olmadığını, gerekçeli kararda, her ne kadar şirket müdürü olarak diğer müdür ile birlikte genel kurulu toplantıya çağırma zorunluluğu olduğu iddia edilmişse de, yasada genel kurul çağrısı ile ilgili olarak müdürler kurulunun alacağı karar ile genel kurulun çağrılacağına dair bir hüküm olmadığını, hatta ve hatta TTK’nın m.617/3 atfıyla 410.maddesinde ‘Genel kurul, süresi dolmuş olsa bile, yönetim kurulu tarafından toplantıya çağrılabilir’ denilerek yasa koyucu tarafından toplantı yapılmasını engelleyen ve zorlaştıran hükümler yerine müzakere edilmesini sağlayan hükümler getirildiğini, davacı genel kurulu katıldığından çağrının usulsüz olduğu iddiasıyla genel kurul kararlarının iptalini talep edemeyeceğini, davada, davacının salt çağrının ve toplanma şeklininin usulsüz olduğunu iddia ederek genel kurulda alınan kararların iptalini talep ettiğini, oysa davacının genel kurula katılım sağladığını, Yargıtay’ın da yeni tarihli bir kararında (11. HD. 26.01.2016, E. 2015/2351-K. 2016/799) çağrı usulüne uygun olarak yapılmamış olsa dahi genel kurula katılan pay sahibinin daha sonra çağrının usulsüz olduğunu ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması olacağının ifade edildiğini, dava konusu genel kurulda %100 hissenin temsil edildiğini, TTK’nın 416.maddesi uyarınca tüm hissedarların birarada olması halinde genel kurulun çağrısız ve öncesinde yönetim kurulu veya müdür kararı olmaksızın da toplanmasının mümkün olduğunu, butlan kararının hukuka aykırı olduğunu, TTK’nın 447.maddesi hükümlerine aykırı olan kararların batıl olduğunu, dava konusu genel kurulda bu madde kapsamına dahil edilebilecek herhangi bir karar alınmadığını, kanunun emrettiği tarzda toplanmamış veya karar almamışsa o kararın hükmünün ‘yokluk’ olduğunu, somut olayda davacının genel kurula katılımının, çağrının usulsüz olup olmadığını önemsiz hale getirdiğini, yokluk ile butlanın farklı kavramlar olduğunu, yok sayılan işlemin, şeklen dahi meydana gelmediğini, butlanın ise; bir işlemin, konusuna ilişkin emredici hükümlere aykırı olması hali olduğunu, davacı genel kurula katıldığına göre çağrının usulsüz olduğu hususunda genel kurul iptal davası açamayacağını, davacının hukuki yararının olmadığını…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, limited şirkette genel kurul kararının usulsüz çağrı nedeniyle iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; öncelikle davalı tarafın çağrısız toplantı hükümlerine dair iddiaları bakımından yapılan değerlendirmede, somut uyuşmazlıkta tüm ortakların (iki ortaklı şirket) katılımı ile olağanüstü genel kurul toplantısı yapılmışsa da, burada TTK 416.madde anlamında çağrısız toplantının sözkonusu olmadığı, zira bu maddeye göre “..aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde..” şeklindeki koşulun burada sağlanmadığı, davacının açıkça toplantıya yönelik itirazlarını belirtip tutanağa da geçirtmiş olması karşısında bu hükmün burada uygulama olanağı bulunmadığı anlaşılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta davalı şirketin iki müdürü olup, her iki müdürün birlikte atacakları imza ile temsil ve ilzam olunmakta olduğu da anlaşılmaktadır. İptali istenen olağanüstü genel kurul toplantısına çağrı ise, şirketin iki müdüründen biri olan davacının katılımı olmaksızın diğer müdür … tarafından yapılmıştır. 6102 sayılı Yasa’nın 617/3. maddesinin atfıyla uygulanması gereken 410. maddeye göre şirket genel kurul çağrısı kaideten yönetim kurulu tarafından yapılır. Görev süresi sona ermiş olsa bile yönetim kurulu genel kurulu çağrı yetkisine haizdir. Tek bir pay sahibi veya azlığın genel kurulu toplantıya ne surette çağırabileceği aynı Yasa’nın 410/2 ve 411. maddelerinde düzenlenmiştir. Somut olayda toplantıya çağrı hususunda müdürler tarafından müşterek herhangi bir karar alınmadığı hususu tartışmasızdır. TTK’nın 410/2. maddesindeki prosedüre uyulmadığı da dosya kapsamıyla sabittir. Bu durumda çağrıya yetkili organın genel kurul toplantısı yapılmasına yönelik bir kararı olmadan yetkisi bulunmayan bir müdür tarafından yapılan çağrı ile toplantının yapıldığı, toplantı esnasında davacı ortak müdürün bu şekilde toplantı yapılamayacağına ilişkin itirazda bulunduğu, bu itirazını muhalefet şerhi olarak tutanağa geçirdiği anlaşıldığından bu toplantıda alınan tüm kararlar batıl olup, mahkemece de bu yönde karar verilmiş olduğu görülmekle, davalı vekilinin istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir (Bu yönde bknz. Yargıtay 11. HD 2015/15527 E.- 2017/2736 K).
Ayrıca, davalı vekilinin istinaf dilekçesinden sonra ek bir dilekçe ile sunduğu vekaletnamede de davacının…’a şirket yönetimine dair önemli yetkileri değil, günlük ticari iş ve işlemlerin yürütülmesine ilişkin yetki vermiş olduğu, bu kapsamda şirketi genel kurul toplantısına çağırma yetkisinin bu vekaletname ile verilmiş olmadığı gibi, yargılama sırasında ileri sürülmeyen bir delil istinaf aşamasında ileri sürülemeyeceğinden HMK 357.madde uyarınca da bu ek dilekçenin kabulü mümkün olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalı vekilinin İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1385 Esas – 2019/961 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 35,90-TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 26/10/2022