Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1695 E. 2022/1717 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1695
KARAR NO : 2022/1717

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/04/2018 (Dava) – 17/09/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/500 Esas – 2019/857 Karar
DAVA : İtirazın İptali
BAM KARAR TARİHİ : 10/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/09/2019 tarihli 2018/500 Esas ve 2019/857 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ortağı ve yetkilisi …’un davalı şirket ortaklarından … ile davalı şirketin %20 hissesinin …’a satışı konusunda anlaşmaya vardıklarını, bunun üzerine 10.02.2017 tarihinde davacı şirket yetkilisi … tarafından şirket hesabından 48.000-TL’lik meblağın “… Şirketi’ne %20” açıklamasıyla davalı şirket hesabına yatırdığını, davacı şirket ortağı ve yetkilisi … ile davalı şirket ortaklarından … arasında Karşıyaka 6.Noterliğinin 15.02.2017 tarih 3127 yevmiye numaralı Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesi düzenlendiğini, işbu sözleşmeye göre devir eden … %20 hissesini, 16.000-TL bedelle (noterde gösterilen değer) …’a devrettiğini, ancak söz konusu 16.000TL bedelin sadece Ticaret Sicilde yer alan değeri olup gerçek satış bedelinin davalı şirket hesabına yatırılan 48.000-TL olduğunu, davalı şirket ortaklarının, dava dışı …-… arasında Noter aracılığıyla yapılan hisse devir sözleşmesini kabul etmediklerini, gereğini yapmadıklarını, satış sözleşmesinden sonra ortaklar kurulu kararı alınması, …’nda bulunan davalı şirket %20 hissesinin …’a satışının Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne bildirilmesi, tescil ve ilan edilmesi gerekirken, diğer ortakların şirket hisse devrine muvafakat etmediklerini, satışı reddettiklerini, limited şirketlerde hisse devrinin geçerli bir şekilde tamamlanabilmesi için noterde düzenlenen hisse devri satış sözleşmesinin yanı sıra ortaklar kurulu kararı ile satışa onay verilmesi, devamında Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde tescil ve ilan edilmesi gerektiğini, ancak söz konusu işlemlerin davalı şirket tarafından yerine getirilmediğinden limited şirkette hisse devri işleminin gerçekleşmediğini, anlatılan olaylar sonucunda davacı şirketin T…. Bankası A.Ş. Bostanlı/İzmir Şubesi … no.lu hesabından davalı şirketin T…. Bankası A.Ş. Sanayi/Turgutlu/ Manisa … no.lu hesabına 10.02.2017 tarihinde 48.000-TL bedelin ödendiğini, davalı tarafın hisse devrine muvafakat etmediği gibi davacı müvekkilinin parasını da iade etmediğini, davalı şirketin davacı müvekkilinden aldığı 48.000-TL bedelle sebepsiz zenginleşmiş olduğundan sebepsiz zenginleşme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte ödenmesi gerektiğini, davacı şirketin alacağının tahsili amacıyla İzmir 2.İcra Müdürlüğü’nün 2017/16507 Esas sayılı icra takibine geçildiğini, davalı borçlunun icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, açıklanan nedenlerle davalarının kabulü ile İzmir 2.İcra Dairesinin 2017/16507 Esas sayılı icra takibine yapılan davalı itirazının iptaline, takibin devamına, borca kötü niyetli itiraz edildiğinden alacağın %20′ sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan alınarak taraflarına verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirket ile alacaklı olduğunu iddia eden davacı tarafından yapılan harici anlaşma gereği davalı şirketin bulunduğu iş yerinin yarısını malzemelerini de taşıyarak 2016 yılı l0.aydan itibaren kullanmaya başladığını ve 2017 yılı 12.aya kadar aynı işyerinin yarısından yararlandığını, nitekim ilgili ödemenin gerekçesinin bahsedildiği gibi olmadığını, harici anlaşma gereği paylarına düşen kısmı olan Kdv hariç bir yıllık kira bedelinin yarısının karşılığı olarak gönderildiğini, davacının makine, ekipman gibi cihazlarını kurarak fiili kullanım ve yararlanma durumuna ilişkin söylemleri ile 2017 yılı 12.ayındaki taşınma işlemi sırasında yapılan işleri gösterir her türlü fotoğraf, iş teslim fişi, belge, makbuz kayıt, doküman, sevk irsaliyeleri, muavin raporu vs belgeler doğrultusunda taşıma işlemini gerçekleştiren firma/firma yetkilisi ve davacının makine, ekipman gibi cihazlarının aynı işyerinde kurulum/söküm işlerini yapan ustabşı v.s tanıklarla ispat olacağını, öte yandan kullanılan işyerinin kira bedelinin kira başlangıcından 31.03.2017 tarihine kadar 8.000-TL+kdv, 01.04.2017 ile 31.12.2017 tarihleri arasında da 8.476-TL+KDV olduğu dikkate alındığında esasen sözde alacaklı davacı şirkete borçlu durumda olduğunu, nitekim kalan kira borçlarını ödemeden de işyerini terk ettiğini, bu doğrultuda davacıya kesilen 18.12.2017 tarihli faturaya dayalı İzmir 1.İcra Müdürlüğü’nün 2018/348 E. sayılı dosyasından basiretli bir tacire yakışacak bir biçimde yapılan ilgili 48.000-TL’lik ödeme mahsup edilerek takibe geçildiğini, ancak 18.01.2018 tarihli haksız itiraz sonucu ilgili icra takibinin durduğunu, dava konusu 48.000-TL bakiyenin de gönderildiğini, 10.02.2017 tarihinde davalı şirket tarafından aynı gün içinde iş yeri sahibine 47.200-TL (5 aylık kira bedeli+Kdv’si) olarak banka kanalı ile gönderildiğinin banka kayıtları ile sabit olduğu dekont üzerindeki ilgili para transferi açıklamasının söylemlerini destekler nitelikte olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla ilgili sözde şahıslar arası devrinin Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesinden de anlaşılacağı üzere ilgili pay devrinin gerçek kişi/şahıslar arasında … ile … arasında 15.02.2017 tarihinde ve 16.000-TL bedel üzerinden belirlenmişse de ilgili banka transferinin şirket tüzel kişileri arasında pay devri kararlaştırılmadan önce 10.02.2017 tarihinde gerçekleştiğini ve kalan 32.000-TL gibi fahiş bir miktar içinde bir neden bulunamamış olacak ki haksız bir şekilde sebepsiz zenginleşmenin hukuki nedenine dayandırıldığını, şahıslar arasındaki pay devri işlemini şirket tüzel kişiliğine hasredilmesinin hukuken mümkün olmadığını, sırf bu açıdan dahi davacının davasının reddinin gerektiğini, transfer açıklamasının %20 ibaresinin en azından o dönem için hangi amaçla eklendiği anlaşılamayarak sehven yazıldığı düşünülse de aslında tamamen kötü niyetli bir şekilde eklenerek davacı tarafından sonrasında haksız ve dayanaksız bir alacak ilişkisi kurulmasının amaçlandığını bildirerek, davanın reddine ve %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece; “… davanın kısmen kabulü ile, İzmir 2. İcra Müdürlüğü’nün 2017/16507 E. Sayılı dosyası üzerinden davalı aleyhine yürütülen ilamsız takibe yapılan itirazın 48.000,00 TL asıl alacak kısmı yönünden iptali ile, takip tarihi olan 27/12/2017 tarihinden itibaren asıl alacağa % 9 yasal faiz oranından az olmamak kaydı ile artan oranda faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, İzmir 2. İcra Müdürlüğünün 2017/16507 E. Sayılı dosyasında asıl alacak tutarı olarak tespit edilen bedel üzerinden % 20 icra inkar tazminatı olarak hesaplanan 9.600,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ancak fazlaya ilişkin istem yönünden verilen red kararı göz önüne alındığında davalı tarafın kötü niyet tazminat talebi takipte alacaklı olan mahkememiz davacısının haksız ve kötü niyeti görülmediğinden İİK 67/2 şartları taşımadığı kanaati ile davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı yana herhangi bir borcu bulunmamakla birlikte asıl müvekkilinin davacı yandan alacaklı olduğunu, dava konusu olan 48.000,00-TL bakiyenin gönderildiği 10.02.2017 tarihinde müvekkili tarafından aynı gün içinde iş yeri sahibine 47.200,00-TL (5 aylık kira bedeli + KDV’si) olarak banka kanalıyla gönderildiğini, banka kayıtlarının da dosyaya sunulduğunu, banka havalesinin, bir ödeme vasıtası olup var olan borcun ödendiğini gösterdiğini, banka havalesi yapılırken açıklama kısmına paranın gönderilme nedenine ilişkin herhangi bir şerhin yazılmamış olması halinde yapılan banka havalesinin karine olarak borç ödemesi olarak kabul edildiğini, somut olayda, havaleci durumundaki davacının değinilen yasal karine karşısında, müvekkiline yaptığı dava konusu havalenin bir borcun ödenmesinden başka bir amaca yönelik bulunduğunu kanıtlama yükümü altında olduğunu, başka bir ifadeyle, havale kavramından hareketle yapılacak değerlendirmeye göre, somut olayda kanıtlama yükümlülüğünün davacıya ait olduğunu, davacı tarafın yapılan yargılama sonucunda da mesnetsiz bir şekilde kurduğu alacak ilişkisini de kanıtlayamamış olmasına rağmen, davanın kabulü cihetine gidildiğini, ilgili şahıslar arası sözde hisse devri “Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesinden” de anlaşılacağı üzere ilgili pay devrinin gerçek kişi / şahıslar arasında (… ile … arasında) 15.02.2017 tarihinde ve 16.000,00-TL bedel üzerinden belirlendiğini, ne var ki ilgili para transferi olan 48.000,00-TL’nin şirket tüzel kişiler arasında 10.02.2017 tarihinde yani pay devri kararlaştırılmadan önce gerçekleştiğini ve kalan 32.000,00-TL gibi fahiş bir miktar içinde bir neden bulunamamış olunacak ki haksız bir şekilde sebepsiz zenginleşme hukuki nedenine dayandırıldığını, yerel mahkeme tarafından verilen usul ve yasaya aykırı kararın taraflarınca kabul edilemez olduğunu beyanla, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, İİK nun 67. Maddesi uyarınca itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiş olup; hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
6098 Sayılı TBK. ‘nın 555 vd. maddelerinde düzenlenmiş olan havale, hukuksal nitelikçe, bir ödeme vasıtasıdır. Eş söyleyişle, havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersini (havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını) ileri süren bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür.
Davacı vekili, davacı şirketin yetkilisi ve ortağı dava dışı … ile davalı şirketin ortağı ve yetkilisi bulunan … ile arasında, limited şirket hisse devrinin kararlaştırıldığını, bu hususta noterde hisse devir sözleşmesi akdedildiğini, noter sözleşmesinde devir bedelinin 16.000 TL olarak gözükmesine rağmen devir bedeli olarak banka yoluyla davacı şirket tarafından davalı şirket hesabına 48.000 TL nin ödendiğini, ancak davalı şirketin hisse devrine icazet vermediğini ve hisse devrinin Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirilmediğini ileri sürerek, hisse devrinin gerçekleşmemesi nedeniyle davalıya ödenen hisse devir bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesini istemekte iken davalı vekili ise, taraf şirketlerin arasında sözlü kira akdi bulunduğunu, dava dışı şirket hissedarları arasındaki hisse devrinin davalı şirketi bağlamayacağını, paranın müvekkiline kira bedeli olarak gönderildiğini, aksine müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu savunarak, davanın reddini istemektedir.
Somut olayda; davalı şirket, davacı tarafın davalı şirket hesabına göndermiş olduğu havale işlemine konu paranın limited şirket hisse devir bedeli karşılığı olarak değil kira bedeli karşılığı olarak aldığı hususunu kanıtlama yükümlülüğü altındadır.

Bu haliyle davalı, taraflar arasında kira akdinin varlığını ileri sürerek ispat yükünü üzerine almasına rağmen, bu husustaki iddiasını ispatlayacak yazılı delil sunmamış, ispat külfetini yerine getirmemiştir.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davalı vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden, HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı sigorta şirketi vekilinin İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/09/2019 tarihli 2018/500 Esas ve 2019/857 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalıdan alınması gereken 3.278,88-TL istinaf karar harcından peşin alınan 820,00-TL’nin mahsubu ile bakiye 2.458,88-TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,(harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 10/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.