Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1693 E. 2022/611 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1693
KARAR NO : 2022/611

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/02/2018 (Dava) – 19/09/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/272 Esas – 2019/863 Karar
DAVA : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
BAM KARAR TARİHİ : 07/04/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 07/04/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/09/2019 tarihli 2018/272 Esas ve 2019/863 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 12/01/2011 tarihinde … sevk ve idaresindeki davalı şirket nezdinde ZMMS poliçesi bulunan … plakalı sayılı araçta yolcu olarak bulunduğu sırada meydana gelen trafik kazasında yaralandığını, müvekkilinin tedavisinin … Devlet Hastanesi ve … Devlet Hastanesinde yapıldığını, davalı sigorta şirketine 23/12/2017 tarihinde başvurulduğunu ancak müvekkiline bugüne kadar herhangi bir ödeme yapılmadığını beyanla, fazlaya ilişkin tüm ve dava ve tazminat hakları saklı kalmak kaydı ile 100,00-TL geçici iş göremezlik tazminatı ile 100,00-TL maluliyet tazminatı olmak üzere 200,00-TL tazminatın davalıdan alınarak başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 05/08/2019 tarihli bedel arttırım dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde HMK 107 gereği fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile talep ettikleri tazminat arttırılarak 138.420,42-TL’nin sigorta şirketinden alınarak müvekkiline ödenmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili yasal süresinden sonra verdiği cevap dilekçesinde özetle; davanın kaza tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımı süresinde açılmadığından, davanın esasa girilmeksizin zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, Kazanın Kahramanmaraş İli Sınırları İçerisinde meydana gelmesi nedeniyle yetki itirazlarının olduğunu, meydana gelen kazada araç sürücüsünün kusuru bulunmadığından müvekkil şirketin tazminattan sorumlu olmadığını, davacının maluliyet oranının tespiti için Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nden rapor alınmasını talep ettiklerini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece,”…davanın kabulü ile; 2.280,86 TL geçici işgöremezlik ve 136.139,56 TL kalıcı işgöremezlik tazminatı olmak üzere toplam 138.220,42 TL maddi tazminatın 29/12/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın esasa girilmeksizin zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkili şirket tarafından ZMSS kapsamında sigorta edilen araç sürücüsünün kusuru bulunmadığından müvekkili şirketin tazminatlardan sorumlu tutulmasının hukuken mümkün olmadığını,trafik kazası tespit tutanağı ispat aracı mahiyetinde olup; tek başına bir delil olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, bu itibarla kusur durumunu belirten ayrı bir bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, her ne kadar kaza tespit tutanağında müvekkili şirketçe sigortalanan araç sürücüsünün kusurlu olduğu belirtilmiş olsa bile işbu durumun gerçeği yansıtmadığını, zira, keşif ve gerekli bilirkişi incelemesi yaptırılarak kazadaki kusur oranları tespit edildikten sonra anılı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığının tespit edileceğini, yerel mahkemece verilen karara esas teşkil eden 06/03/2019 tarihli bilirkişi raporunun eksik inceleme ile düzenlendiğini, söz konusu rapora itiraz etmelerine karşın itirazları göz önüne alınmaksızın karar verildiğini belirterek kararının kaldırılmasına, yargılama giderleri ve ücreti vekâletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasından kaynaklı ZMMS poliçesi kapsamında geçici ve sürekli maluliyet iddiasıyla açılan maddi tazminat istemlidir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Somut olayda; 12/01/2011 günü 17:00 sıralarında tescil maliki dava dışı … olan kaza anında sürücüsü … idaresindeki … plakalı otomobil ile Kahramanmaraş/Afşin Yazıdere köyü istikametinden Tombak köyü istikametine seyir halinde iken direksiyon hakimiyetini kaybederek yolun sağ tarafına doğru 22 metre yoldan çıkarak devrilmesi sonucu davacı yolcunun yaralandığı trafik kazası kazası meydana geldiği; davalı sigorta şirketi tarafından … plakalı aracın maliki … adına kaza tarihini kapsar şekilde 13/12/2010-13/12/2011 tarihleri arasında ZMMS poliçesi ile teminat altına alındığı; şahıs başına vefat/sakatlık limitinin 175.000,00 TL olduğu; dava öncesinde davacının19/12/2017 tarihli tazminat istemli başvurusunun davalıya tebliğ edilmesine rağmen davacıya herhangi bir ödeme yapılmamış olması nedeniyle, geçici işgöremezlik ve kalıcı maluliyetin oluştuğu iddiasıyla maddi tazminat istemli eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Bilirkişi tarafından düzenlenen 13/11/2018 havale tarihli kusur raporunda özetle; … plakalı araç sürücüsü … hızını mahal şartlara uydurmadığından dolayı %100 TAM KUSURLU olduğu; yolcu …’nın KUSURSUZ olduğu yönünde görüş belirtilmiştir.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli sağlık Kurulu tarafından düzenlenen 19/12/2018 tarihli ve 2764 sayılı kök raporda özetle; …’da davaya konu 12/01/2011 tarihli trafik kazasına bağlı olarak olay tarihinde yürürlükte olan “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre hesaplandığında; şahısta olaya bağlı gelişen birden fazla ortopedik arıza olması nedeniyle Balthazard Formülü uygulandığında Meslekte Kazanma Gücündeki Azalma Oranı şahsın olay tarihindeki yaşına göre %20.2 ve bugünkü yaşına göre de %22.2 olarak bulunduğu, şahsın ortopedik arızaları nedeniyle tıbbi iyileşme süresinin 4 (dört) ay olarak kabulünün uygun olacağı; 13/06/2019 tarihli ek raporda özetle; itiraz dilekçesine istinaden 19/12/2018 tarihli raporun tekrar incelendiği, raporda belirtilen Meslekte Kazanma Gücü Azalma Oranı ile tıbbi iyileşme süresinde herhangi bir eksik ya da hatalı değerlendirme olmadığı yönünde görüş belirtilmiştir.
Aktüer bilirkişi tarafından düzenlenen 06/03/2019 tarihli raporda özetle; 12.01.2011 tarihinde meydana gelen olay sonrası yaralanan …’m maluliyet durumu ve olaydaki kusursuzluğu dikkate alındığında; geçici iş göremezlikten kaynaklanan maddi zararının 2.280,86 TL olduğu, Kalıcı maluliyetten kaynaklanan maddi zararının 136.139,56 TL olduğu, Toplam tazminat miktarının ise 138.420,42 TL olduğu bildirilmiştir.
1-Her ne kadar davalı vekilince verilen cevap dilekçesinde zamanaşımı def’i ileri sürülmüş ise de; dava dilekçesinin davalı tarafa 13/03/2018 tarihinde tebliğ edildiği davalı vekilinin 02/05/2018 tarihinde cevap dilekçesi verdiği, cevap dilekçesinin HMK’nın 127.maddesinde belirtilen iki haftalık yasal süresi içerisinde verilmediği ve zamanaşımı savunmasına karşı davacı tarafça da açıkça muvafakat edilmediği anlaşıldığından yasal süresi geçtikten sonra verilen cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’inin ileri sürülemeyeceği de birlikte gözetildiğinde davalı sigorta vekilince iki haftalık cevap süresi geçtikten sonra yapılan zamanaşımı savunmasına itibar edilmeyerek davalı vekilinin bu yöne ilişkin itirazının reddi gerekmiştir.
2- Her ne kadar davalı vekili istinaf itirazında, sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, bu nedenle müvekkilinin tazminatlardan sorumlu tutulamayacağını, sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu belirtilen kaza tespit tutanağının tek başına yeterli olmayıp kusur durumunu belirleyen ayrı bir bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini göre karar verilemez şeklinde beyanda bulunmuş ise de; mahkemece yargılama sırasında trafik uzmanı bilirkişiden alınan kusur raporunun davalı vekiline 19/11/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 29/11/2018 tarihli süresinde itiraz dilekçesinde, kazanın aracın lastiğinin patlaması nedeniyle meydana geldiği sürücünün kusurunun bulunmadığını, davacının emniyet kemeri takmaması nedeniyle kusurlu olduğu bilirkişinin buna rağmen kusuru sürücüye yüklediğini belirterek itiraz ettiği; ancak kaza tespit tutanağında özellikle aracın dört tekerinin de sağlam olduğunun açıkça belirtilmiş olması karşısında bu hususunun kusura etki etmeyeceği, diğer yandan müterafik kusurun kusur oranı içerisinde kusur bilirkişisi tarafından değerlendirilemeyeceği, belirtilen hususun mahkemece değerlendirelmesi gereken bir hususa ilişkin olduğu, mahkemece hükme esas alınan kusur raporunun içerik olarak yeterli ve hüküm kurmaya elverişli olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin bu yöne ilişkin itirazının reddi gerekmiştir.
3-Mahkemece alınan aktüer rapora ilişkin davalı vekilinin süresi içinde yapmış olduğu itirazları da nazara alınarak yapılan değerlendirme sonucunda, alınan raporun dosya kapsamı ile uyumlu, içerik olarak yeterli ve denetime elverişli kabul edilmesi nedeniyle davalı sigorta vekilinin bu yöne ilişkin itirazının reddi gerekmiştir.
4-Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurunda kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın 52.maddesinde düzenlenmiştir. Mağdurun kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir. Müterafik kusura ilişkin savunma bir defi olmadığından mahkemece bu yönde bir savunma olmasa dahi bu hususun resen araştırılması ve tartışılması gerekmektedir.(Yargıtay 4. HD 2021/5520-2021/8747)
Dosyanın incelenmesinde; her ne kadar davalı vekili cevap verme süresinde cevap dilekçesi sunmamış ve müterafik kusur indirimi yapılmasını talep etmemiş ise de, davalı vekili tarafından yargılama aşamasında da talep edildiği üzere davacının kaza sırasında emniyet kemeri takıp takmadığı hususunda müterafik kusur değerlendirmesinin mahkemece resen yapması gerektiği halde, davalı vekilinin yargılama aşamalarında itiraz ve beyanlarında yine ısrarla talep etmesine rağmen mahkemece bu hususta herhangi bir inceleme ve araştırmanın yapılmadığının dosya kapsamından anlaşıldığı, müterafik kusur nedeniyle belirlenen tazminattan indirim yapılması koşullarının oluşup oluşmadığı hususunun da gerekçeli kararda tartışılmadığı; bu husus dosyada mevcut kaza tespit tutanağında emniyet kemeri kısmında belirlenemedi olarak işaretlenmiş olduğundan; davacının kaza sırasında davalı tarafından sigortalan araçta yolcu olarak bulunduğu ve davacıda kaza nedeniyle meydana gelen yaralanmanın niteliği de nazara alınarak; mahkemece, kaza nedeniyle yapılan soruşturma sonucuna ilişkin Afşin Cumhuriyet Başsavcılığınca 04/04/2011 tarihli 2011/289 soruşturma nolu- 2011/258 karar nolu karar ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması nedeniyle kazaya ilişkin ceza yargılaması bulunmadığı anlaşılmış ise de, savcılık soruşturması dosyasının tümüyle celbi ile olay yeri inceleme tutanakları, varsa tanık beyanları ve taraf beyanları ile dosya içerisinde mevcut tüm belgeler incelenip değerlendirilerek, müterafik kusur nedeniyle hesaplanan tazminat tutarından indirim koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerektiği halde belirtilen hususların değerlendirilmeyerek mahkemece eksik araştırmaya dayalı hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 355/1 ve 353/1-a-6 maddeleri gereğince kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının belirtilen hususa ilişkin olarak kaldırılmasına, karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/09/2019 tarihli 2018/272 Esas ve 2019/863 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a-)-6) maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine, istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
8-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
Dair; 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi. 07/04/2022