Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1632 E. 2022/1499 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1632
KARAR NO : 2022/1499

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/05/2017 (Dava) – 07/05/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/488 Esas – 2019/550 Karar
DAVA : Rücuen Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 12/10/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 12/10/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/05/2019 tarihli 2017/488 Esas ve 2019/550 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirkete ait … plakalı aracın müvekkili … Şirketi’ne zorunlu mali mesuliyet (trafik) poliçesi ile başlangıcı 05.06.2016 tarihi olmak üzere bir yıllığına sigortalandığını, 23.09.2016 günü, alkolden ehliyeti geri alınmış olan …’in sigortalı araçla %100 kusuru ile kaza yaptığını, kazada davadışı …’ın sakat kaldığını ve müvekkili şirkete açtığı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1353 E. sayılı davasında müvekkili şirketçe 69.700,00-TL sürekli sakatlık tazminatı ödendiğini, sigortalı aracı kullanan dava dışı sürücü … (alkollü araç kullanımından ötürü daha önce ehliyetine el koyulmuş olduğundan) ehliyetsiz olduğundan, Trafik Poliçesi Genel Şartları B.4 B maddesi gereği ve yerleşmiş Yargıtay içtihatları gereği müvekkili şirketin ödenen bedeli sigortalısına rücu etme hakkına sahip olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 69.700,00-TL tazminatın ödeme tarihi olan 09/02/2017’den itibaren işleyecek ticari faizi, (reeskont işlemlerine uygulanan avans faizi) ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen davada husumet itirazları bulunduğunu, ariyet verilmiş bir araç ile kaza yapıldığını, müvekkilinin 180 bayilik ağı bulunduğunu, müvekkili ile davaya konu olan aracın teslim edildiği bayi … arasında da “19/03/2015 tarihli bayilik sözleşmesi” akdedildiğini, sözleşmeye bağlı olarak teslim edilen davaya konu aracın 5 yılın bitiminde bayiye devredileceği hususunda 09/06/2015 tarihli ek protokol tanzim edildiğini, bayilik sözleşmesi doğrultusunda bayiinin fiili tasarrufuna özgülenmek maksadı ile alınan bu aracın 0 kilometre olarak 09/06/2015 tarihinde kullanımına özgülendiğini, bu süreçte zilyetliği ve fiili tasarrufunun bayide olduğunu, bu 5 yıllık ariyet sözleşmesinde de bayinin aracı 09/06/2015 tarihinde teslim aldığını yazıp bildirmiş olduğunu, davaya konu aracın işleteninin bayi … olduğunu, ruhsat sahibi olarak müvekkilinin bayinin yaptırmama ihtimaline binaen zorunlu mali mesuliyet sigortasını yaptırmakta olduğunu, bedelini ise bayiye fatura etmekte olduğunu, bu nedenle kabul anlamına gelmemek ile birlikte davada tazminattan sorumlu olacak kişinin işleten sıfatıyla bayi ve ayrıca araç sürücüsü olduğunu, araç sürücüsünün ehliyete hak kazandığı dönemde kazanın vuku bulduğunu, ehliyetinin alındığı tarihin 03/12/2011 tarihi olduğunu, kazanın 2016 tarihinde olduğunu, kişinin ehliyetli olduğunu, kaza anında tüm tutanakların ehliyetsiz araç kullanmaktan yapıldığını, ehliyeti kullanma yetkisine sahip olmama durumunun olmadığını, ehliyete hak kazanmış durumda olduğunu, sadece o gün yanında ehliyetinin olmadığını, sigorta firmasının gerçek dışı beyanlarda bulunduğunu, bu olayda araç sürücüsüne sadece kaza sırasında yanında ehliyetinin elinde olmaması nedeniyle yaptırımlar uygulanabileceğini, sigorta şirketinin rücu şartlarının olmadığını, kabul anlamına gelmemek ile birlikte tazminat olarak ödenen bedelin çok fahiş olduğunu beyanla, davanın husumetten ve esastan reddini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…..Somut olayda; dava dışı sürücü … davacının ZMMS poliçesi ile sigortaladığı … plakalı araçla 23.09.2016 trafik kazası yaparak dava dışı …’ın yaralanmasına sebebiyet verdiği, …’a davacı sigorta şirketince ödenen 69.700,00-TL sürekli sakatlık tazminatının dava dışı aracı kullanan sürücü …’in ehliyetsiz olması nedeniyle rücuen tahsilinin talep olunduğu, Bornova İlçe Emniyet Müdürlüğünden gelen 29.12.2017 tarihli yazıdan anlaşıldığı üzere kazayı yapan …’in KTK’nın 48/5 maddesini 1. kez ihlalinden dolayı 6 ay süreyle sürücü belgesine 03.12.2011 tarihi ile 03.06.2012 tarihi arasında el konulduğu, ancak sürücü … tarafından sürücü belgesinin 12.12.2017 tarihinde teslim alındığının anlaşıldığı, söz konusu kazanın 23.09.2016 tarihinde gerçekleştiği, kazanın gerçekleştiği tarihin sürücü belgesine 6 ay süreyle geçici olarak el konulma dönemine rastlamadığı, kazanın bu tarihten yaklaşık 4 yıl sonra gerçekleştiği, …’in kaza sırasında geçerli bir sürücü belgesine sahip olmasına rağmen kaza sırasında sürücü belgesinin yanında bulunmadığı, zira sürücü belgesinin ilgili Emniyet biriminden kaza tarihinden sonra 12.12.2017 tarihinde teslim alındığı, kaza tarihinde dava dışı …’in geçerli bir sürücü belgesine sahip olması ve ehliyetine el konulmaması nedeniyle rücuen tazminatın koşulları oluşmadığı, davacı sigorta şirketinin sadece kendi sigortalısına rücu hakkı bulunduğu gözetildiğinden davalının husumet itirazının geçerli görülmediği, açıklanan tüm nedenlerle DAVANIN REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı vekili tarafından, “….Ehliyetini alkolden kaptırmış ve ehliyetini geri almamış sürücülerin ehliyetli sayılmasının Anayasa 17. maddesine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3. maddesine ve İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin 3. maddesine aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesince bilirkişi incelemesi dahi yapılmadığını, KTK 95. madde yollamasıyla düzenlenen trafik poliçesi genel şartları B4 b maddesinin açık hükmüne rağmen davanın reddedildiğini, kararın açıkça kanuna aykırı olduğunu, genel şart hükmünün açık olduğunu, ehliyet geçici süre alınmış olsa bile kaza anında ehliyetsiz olunmasının rücu için yeterli olduğunu, ehliyeti geri alınmış bir sürücünün ehliyetini geri almadan araç sürmeye devam etmesine müsade edilmesinin ve ehliyetli sayılmasının kamu düzenine ve kamu sağlığına karşı büyük bir tehdit olduğunu, ilk derece mahkemesi kararının yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına da aykırı olduğunu, Yargıtay 17. HD. E. 2016/4896 K. 2016/7197 ve Yargıtay 11. HD., E. 2002/9113 K. 2003/1573 emsal kararlarında da açıkça ehliyeti geri alınmış sürücülerin araç kullanmaya devam etmelerinin sigortacıya rücu hakkı verdiğine hükmedildiğini, kararının kaldırılmasına karar verilmesini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ehliyetsiz araç kullanıldığı iddiasına dayalı olarak sigortalıdan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Dava konusu uyuşmazlıkta; davadışı sürücünün alkollü araç kullanmış olması nedeniyle 03.12.2011 tarihinde 6 aylık süre ile ehliyetinin geri alındığı, dava konusu kazanın 23.09.2016 tarihinde meydana geldiği, davadışı sigortalının ehliyetini 12.12.2017 tarihinde Emniyet Müdürlüğünden teslim aldığı anlaşılmaktadır.
Davalı hakkında İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1353 E. sayılı dosyasında, sigorta şirketi ve davadışı sürücü ile birlikte davalı konumunda görülen davada, davalı şirketin işleten sıfatının kalmamış olduğundan bahisle bu davalı yönünden davanın husumetten davanın reddedildiği ve istinaf edilmeksizin kesinleşmiş olduğu anlaşılmaktadır. Davalı şirketin ariyet sözleşmesi imzalamış olduğu bayisinin işleten sıfatına sahip olduğu, davalı şirketin ise işleten olmadığına dair kesinleşmiş bir karar bulunmakla birlikte, somut uyuşmazlıkta sigorta şirketinin, sigorta sözleşmesini imzaladığı sigortalısı olan davalı şirkete yönelttiği bir dava sözkonusu olup, ariyet sözleşmesi davadışı bayi ile davalı arasındaki iç ilişki olduğundan mahkemece pasif husumetten davanın reddedilmemiş olmasında bir isabetsizlik görülmemiş, esasa dair incelemeye geçilmiştir.
Davadışı sürücünün ehliyetinin puan uygulamasına istinaden değil, alkolden dolayı ve 1. defa 6 ay süre ile alınmış olduğu (2918 S.Yasa 48.madde) ve kaza tarihi itibariyle bu sürenin sona ermiş bulunduğu anlaşılmakta olup, kazanın ehliyetin geri alındığı süre içerisinde meydana gelmemiş olmasına göre, mahkemece davanın reddinde ve gerekçesinde usul ve esas yönünden hukuka aykırı bir yön görülmemiştir (Bu yönde bknz.Yargıtay 17.HD 2015/6442 E.-2015/9994 K)
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı vekilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/488 Esas – 2019/550 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 36,30-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/10/2022