Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1628 E. 2022/1467 K. 05.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1628
KARAR NO : 2022/1467

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/08/2018 (Dava) – 15/10/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/946 Esas – 2019/1061 Karar
DAVA : Maddi Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 05/10/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 05/10/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/10/2019 tarihli 2018/946 Esas ve 2019/1061 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı … plakalı aracın seyir halindeyken, sağ şeritten gelen … plakalı maliki müvekkili olan aracı fark etmeyerek aniden şerit değiştirmek suretiyle sol yanından çarptığını, müvekkilinin savrularak kaldırım ve duvara çarparak durabildiğini, bu kaza sonucu müvekkiline ait araçta maddi hasar meydana geldiğini, taraflarca tanzim edilen maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağında da belirtildiği gibi kazanın oluşumuna tam kusurlu olarak sebebiyet verenin sigortalı … plakalı araç sürücüsü olduğunu, hasar miktarının tespiti amaçlı İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/104 D.İş sayılı dosyası ile bilirkişi incelemesi yaptırıldığını ve bilirkişi raporu kapsamında hasarın 46.775,20-TL olduğunun belirlendiğini, ancak müvekkilinin aracının ağır hasarlı olması nedeni ile onarımının gayri iktisadi olacağı tespit edildiğinden sovtaj değerinin 18.000-TL olup 2.el rayiç değerinin ise 49.000-TL olabileceği belirlenerek toplam hasarın 31.000 TL olarak tespit edildiğini, işbu dava açılmadan önce kusurlu aracın maliki … ve sürücüsü … aleyhine anılı hasarın tazmini için İzmir 12. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/463 E. sayılı dosyasından dava ikame edildiğini, kararlar arasında çelişki doğmaması adına gerekli şartlar mevcut olduğundan davaların birleştirilmesine karar verilmesini, davalı yana dava öncesinde başvuruda bulunulduğunu, ancak tazmin edilmeyeceği cevabı verildiğini, hasar bedeli likit alacak olarak kabul edilmediği ve yargılamayı gerektirdiği için fazlaya ilişkin hakları saklı olarak HMK madde 107 uyarınca belirsiz alacak davası olarak davayı açtıklarını belirterek, şimdilik 5.000-TL tazminatın alacakta ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline, İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesi 2016/104 D.İş dosyasında yapılan 500 TL giderler ve 300 TL vekalet ücretinin de bu davadaki yargılama giderleri ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, talep arttırım dilekçesi ile talebini 22.000-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karıştığı belirtilen … plakalı aracın, … Sigorta A.Ş. nezdinde 31/03/2016 – 2017 vadeli zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı bulunduğunu, kaza tarihi itibariyle teminat limitinin araç başına 31.000,00-TL olduğunu, zamanaşımı itirazının mevcut olduğunu, zira taleplerin, zarar görenin zarar ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağını, kabul anlamına gelmemek üzere, değer kaybı miktarının tespit edilebilmesi için Trafik Sigortası Genel Şartları Ek-1’de yer alan hesaplama yönteminin esas alınması gerektiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…Bilirkişi raporunda; dava konusu trafik kazasının meydana gelmesinde davalı araç sürücüsünün %100 oranında asli ve tam kusurlu olduğu, davacı araç sürücüsünün ise kusurunun bulunmadığı, dava konusu trafik kazası neticesinde davacıya ait araçta KDV dahil 46.775,20 TL’lik hasar meydana geldiği, davacıya ait aracın kaza tarihi itibariyle 2.el piyasa rayiç değerinin 44.000,00 TL olması nedeniyle aracın onarımının ekonomik olmadığı, bu nedenle pert-total işlemine tabi tutulmasının gerektiği, bu kapsamda davacı tarafa ait aracın sovtaj değeri olan 22.000,00 TL’nin aracın 2.el piyasa rayiç değerinden mahsubu neticesinde davacı tarafça talep edilebilecek tazminat tutarının (44.000,00 TL – 22.000,00 TL =) 22.000,00 TL olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı, raporun hüküm kurmaya elverişli bulunup aynen benimsendiği, yine davacı tarafça talep edilen İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’ nin 2016/104 D.iş sayılı dosyasındaki delil tespit giderlerine ilişkin talebin gerekçeli kararın yargılama gideri bölümünde nazara alınmasına karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla; DAVANIN KABULÜNE, 22.000,00 TL hasar tazminatının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili tarafından, “….Davaya konu işbu tazminat talebi zamanaşımına uğramış olduğundan davanın reddi gerekirken kabulüne ilişkin verilen yerel mahkeme kararının hatalı olduğunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1420. maddesinde; ‘(1) Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl… geçmekle zamanaşımına uğrar.” şeklinde düzenlendiğini, işbu düzenlemeye paralel olarak Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesinde; “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.’ dendiğini, keza Trafik Sigortası Genel Şartları’nın C.8 Zamanaşımı başlıklı maddesinin de KTK’nın 109. maddesinin tekrarı mahiyetinde düzenlendiğini, somut olay incelendiğinde; talebe konu trafik kazası tarihinin 27.06.2016 olduğunu, dava tarihinin ise 14.08.2018 olduğunu, konu ile ilgili Yargıtay içtihatlarının açık olduğunu, Hukuk Genel Kurulunun 2010/17-664 E.-2010/689 K. sayılı kararında bu hususların açıklandığını, müvekkili şirkete başvurunun dahi zamanaşımı süresi geçtikten sonra yapılmış olduğunu, yine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2007/2102 E.-2007/1319 K. sayılı ilamında 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası’nın 109.maddesinde maddi zararların tazmini için kaza gününden itibaren 2 yıllık zaman aşımı süresi öngörüldüğünün açıkça belirtildiğini, zamanaşımını kesecek bir husus da olmadığından davanın zamanaşımına uğramış olması nedeniyle reddi gerektiğini, ayrıca, somut olayda meydana gelen kaza sadece maddi hasarlı bir kaza olduğundan uzamış zamanaşımının söz konusu olmayacağını, ancak, yerel mahkeme tarafından yapmış oldukları zamanaşımı itirazının dikkate alınmadığını….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle ZMM sigortacısından tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Davalı vekilinin istinaf isteminin yalnızca, dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığına yönelik olduğu görülmüştür. Bu kapsamda yapılan değerlendirmede; kaza tarihinin 27.06.2016, dava tarihinin 14.08.2018 olduğu, davalının süresinde zamanaşımı def’ini ileri sürdüğü, davanın maddi hasarlı trafik kazası sonucu araç hasarına ilişkin olması nedeniyle uzamış ceza zamanaşımının olayda sözkonusu olmadığı görülmektedir.
Bununla birlikte, konuya ilişkin yasal mevzuata bakıldığında; 2918 S. KTK’nın zamanaşımını düzenleyen 109.maddesine göre, “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur. Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır…..”. Yine 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 155. maddesinde ise; “Zamanaşımı müteselsil borçlulardan veya bölünemeyen borcun borçlularından birine karşı kesilince, diğerlerine karşı da kesilmiş olur.” kuralını içermektedir. Bu düzenlemelere göre, müteselsil borçlulardan birine karşı zamanaşımının kesilmesi diğer müteselsil borçlulara karşı da zamanaşımını keser.
6098 Sayılı TBK’nın 154. maddesinde ise (818 sayılı BK. 133) zamanaşımını kesen nedenler gösterilmiştir. Aynı maddenin 2.fıkrası uyarınca, dava açılması veya icra takibi yapılması zamanaşımını kesen nedenlerdendir. Kanunun 156. maddesinde ise, zamanaşımının kesilmesi halinde yeni bir sürenin işlemesi gerektiği açıkça belirtilmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; kaza ve dava tarihine göre eldeki davada zamanaşımının dolduğu davalı tarafça ileri sürülmüşse de, davacının aynı kazaya ilişkin olarak davalı sigorta şirketi ile birlikte müteselsil sorumlulukları bulunan “sigortalı araç sürücüsüne ve işletenine” karşı İzmir 12. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/463 E. sayılı dosyasından 04.10.2016 tarihinde dava açmış olduğu, bahse konu davanın açılmasıyla işbu davadaki davalı sigorta şirketi bakımından da zamanaşımının kesildiği ve yeni bir sürenin işlemeye başladığı, eldeki dava tarihi olan 14.08.2018 itibariyle 2 yıllık zamanaşımının dolmamış olduğu, nitekim mahkemece de 15.10.2019 tarihli celsede verilen ara karar ile zamanaşımına yönelik davalı taraf itirazının reddine karar verilmiş olduğu, yine eldeki davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış olması karşısında, talep arttırım dilekçesi ile arttırılan kısım bakımından da zamanaşımının dolmasının sözkonusu olmayacağı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalı vekilinin İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/946 Esas – 2019/1061 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 1.502,82-TL istinaf karar harcından peşin alınan 375,70-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 1.127,12-TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 05/10/2022