Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1619 E. 2022/1488 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1619
KARAR NO : 2022/1488

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/12/2018 (Dava) – 05/09/2019 (Karar )
NUMARASI : 2018/493 Esas – 2019/491 Karar
DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı)
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/09/2019 tarihli 2018/493 Esas ve 2019/491 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; olay tarihinde davalının ZMMS yapmış olduğu…Şti.’nin maliki olduğu, sürücü …. sevk ve idaresindeki …Plakalı araç ile davacıya ait, … sevk ve idaresindeki…plakalı aracın karıştığı maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kazanın oluşumunda …plakalı araç sürücüsünün asli kusurlu olduğunu,davalı şirketin … plakalı aracın ZMMS tanzim etmesi nedeniyle dava konusu araçta meydana gelen hasardan police limiti ile sorumlu olduğunu, zararın tazmini için KTK 97. md gereğince davalıya başvurulmasına rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak suretiyle 100-TL hasar bedeli temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, tespit giderleri, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davacı vekili 10/07/2019 tarihli değer arttırım dilekçesiyle; 9.800,00 TL maddi tazminatın davalıdan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı dava dilekçesinde belirsiz alacak davası açtığını beyan edip, 100-TL bakiye hasar bedeli talebinde bulunmuşsa da, gerek davacı tarafça bizzat ifade ettiği şekilde hasar miktarının dolayısıyla dava değerinin biliniyor olması karşısında davacının artık belirsiz alacak davası açmasının mümkün olmadığını, …plaka sayılı aracın 03.12.2017/2018 tarihleri arasında müvekkili şirket nezdinde zorunlu mali sorumluluk poliçesi ile sigortalı olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla , poliçe nedeni ile sorumlulukların davacının alacağını ispat etmesi kaydıyla azami teminat limiti ile sorumlu olduğunu, davaya konu kazanın meydana gelmesinde asıl ve asli kusurlu taraf bizzat davacı olup, dolayısıyla müvekkili şirketin poliçe kapsamında hiçbir sorumluluğu bulunmadığını, davaya konu araç ticari bir araç olmamakla davada ticari faiz talep edilmesinin mümkün olmadığını, bu sebeple müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunsa dahi uygulanacak faiz türünün yasal faiz olduğunu belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece; ”…Davacı tarafından açılan tazminat davasının KABULÜNE, davalının 9.800,00 TL hasar bedelini dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödemesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı …A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; işbu davanın belirsiz alacak olarak açılmasıyla davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerekeceğini, zira ortada belirlenemeyen bir alacak olmayıp, gerek davacı tarafça bizzat ifade ettiği şekilde hasar miktarının dolayısıyla dava değerinin biliniyor olması karşısında davacının artık belirsiz alacak davası açmasının mümkün olmadığını, müvekkili şirketçe yaptırılan araştırma neticesinde, hasarın kaza ile uyumlu olmadığının tespit edildiğini, müvekkili şirketçe yaptırılan hasar araştırması neticesinde düzenlenen rapor dikkate alındığında, kaza tespit tutanağının tutulma şekline dair çelişkili beyanların bulunması, mağdur araç şoförlerinin kaza tespit tutanağındaki imzaları ile sürücü belgelerindeki imzalarının uyumsuz olması vb. tüm hususların davaya konu trafik kazası ile meydana gelen hasarın uyumsuz olduğunu gösterdiğini, bilirkişi tarafından kusur yönünden yapılan değerlendirmenin kabulünün mümkün olmadığını, davaya konu trafik kazası ile olayın oluş şekli incelendiğinde sigortalı araç sürücüsünün hiçbir kusuru bulunmayıp, asıl ve asli kusurlu tarafın bizzat davacının kendisi olduğunun görüleceğini, dosyada yer alan raporlar arasında çelişki giderilmeden hüküm tesis edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi tarafından yapılan değerlendirmelere ve davacının ıslah talebine karşı itirazları değerlendirilmeden yerel mahkemece davanın kabulü yönünde hüküm kurulmasının isabetli olmadığını, öncelikle raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi adına ATK trafik ihtisas dairesinden rapor alınması gerektiğini, dosyada yer alan raporlar arasında çelişki giderilmeden hüküm tesis edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla dava konusu kazada 2 araç hasar görmekte olup müvekkili şirketin sorumluluğunun belirlenmesi açısından ve gerekirse hasarlar arasında proporsiyon uygulanması gerektiğinden 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasının beklenmesi gerektiğini belirterek; yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasından kaynaklı davacı aracında oluşan hasar bedeline ilişkin maddi tazminat davasıdır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup, karar davalı vekilince istinaf edilmiştir.
Somut olayda; 09/10/2018 günü saat: 22.00 sıralarında….Şti.’nin maliki olduğu, sürücü … sevk ve idaresindeki …plakalı aracı ile seyrettiği sırada, önünde seyreden maliki … sevk ve idaresindeki…plakalı aracın yavaşladığını fark etmeyerek bu araca arkadan çarptığı, çarpmanın etkisi ile savrulan…plakalı aracın ön kısımları ile önünde seyreden maliki … kaza anında sürücüsü …’nın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın arkasından çarptığı, çarpma sonrasında … plakalı aracın sağa doğru savrularak yolun sağında bulunan bariyerlere çarpması şeklinde maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiği; davalı … tarafından maliki … Şti. adına düzenlenen ZMMS poliçesi ile …plakalı aracın 03/12/2017-2018 tarihleri arasında teminat kapsamına alındığı, kaza tarihi itibarıyla araç başına maddi zarar teminat limitinin 33.000,00 TL olduğu, dava tarihinden önce kaza nedeniyle davacıya ödeme yapılmadığı anlaşılmıştır.
Makine Mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen 17/04/2019 tarihli raporda özetle; kazanın oluşumunda …plakalı araç sürücüsü …’in asli ve tam kusurlu olduğunu, davacıya ait aracın sürücüsü … ve dava dışı araç sürücüsü …’nun kusursuz olduğunu, hasarın kaza ile uyumlu olduğunu ve kazanın bahse konu yerde meydana geldiğini, … plakalı araçta meydana gelen toplam hasarın 9.800,00 TL olduğunu belirtmiştir.
1-)6100 sayılı HMK’nın 107. Maddesinde,“(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) (Değişik:22/7/2020-7251/7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” hükmü yer almaktadır.
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.
Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, dava dilekçesinde davanın açıkça belirsiz alacak davası olarak açıldığının belirtildiği, davanın niteliğine ve dava dilekçesi içeriğine göre de davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu, davaya konu somut olayın özellikleri dikkate alındığında dava açılmadan önce alacağın likit olmadığı, bu nedenle davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yararının bulunduğu anlaşıldığından davalı vekilinin bu yöne ilişkin itirazının reddi gerekmiştir.
2-)Davalı vekili istinaf itirazında ve bilirkişi raporuna yapmış olduğu itirazında, davaya konu trafik kazası ile olayın oluş şekli incelendiğinde sigortalı araç sürücüsünün hiçbir kusuru bulunmayıp, asıl ve asli kusurlu tarafın bizzat davacının kendisi olduğu yönünde soyut itirazda bulunduğu; ayrıca dosyada iki ayrı kusur raporu bulunmadığı halde davalı vekili, davalı şirketçe yaptırılan hasar araştırması neticesinde düzenlenen 31/10/2018 tarihli hasar dosyası araştırma raporuna dayanarak, kaza tespit tutanağının tutulma şekline dair çelişkili beyanların bulunması, mağdur araç şoförlerinin kaza tespit tutanağındaki imzaları ile sürücü belgelerindeki imzalarının uyumsuz olması nedeniyle davaya konu trafik kazası ile meydana gelen hasar uyumsuz olduğundan bahisle, söz konusu kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığını iddia etmiş ise de, mahkemece alınmayan söz konusu hasar araştırma raporu ile mahkemece alınan kusur raporu arasında çelişki bulunduğunun kabul edilemeyeceği; mahkemece hükme esas alınan kusur raporunun içerik olarak yeterli incelemeyi içerdiği ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşıldığından itirazın reddi gerekmiştir.
3-Mahkemece alınan bilirkişi raporunda kaza ile hasarın uyumlu olduğu ve kazanın bahse konu yerde meydana geldiğinin belirtilmiş, ayrıca 31/10/2018 tarihli ekspertiz raporundaki bulgular konusunda ” Dosyada mevcut aracın kazalı fotoğrafları incelendiğinde; Kazanın hasar ile uyumlu olduğu, davalı sigortanın kazanın bahse konu yerde olmadığını, aracın parçalarının paslı olmasını beyan etmesinin doğru olmadığı zira aracın kaza sırasında 24 yaşında bir araç olması dikkate alındığında paslanmalarının normal olduğu,… “şeklinde kısmen değerlendirmeler yapıldığı, ayrıca davalı vekilinin ileri sürdüğü kaza hasar uyumsuzluğu konusunda, hasar dosyası araştırma raporunda belirtilen hususları tekrar dışında davalı tarafından dosyaya sunulu başkaca somut bilgi ve belgenin de bulunmadığı, ileri sürülen hususların davalı tarafından ispatlanamadığı kabul edilerek belirtilen yönlere ilişkin itirazın reddi gerekmiştir.
4-2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 96/1. maddesinde “zarar görenlerin tazminat alacakları, sigorta sözleşmesinde öngörülen sigorta tutarından fazla ise, zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat talebi, sigorta tutarının tazminat alacakları toplamına olan oranına göre indirime tabi tutulur” düzenlemesine; aynı maddenin 2. fıkrasında ise “başka tazminat taleplerinin bulunduğunu bilmeksizin zarar görenlerin birine veya birkaçına kendilerine düşecek olandan daha fazla ödemede bulunan iyiniyetli sigortacı, yaptığı ödeme çerçevesinde, diğer zarar görenlere karşı da borcundan kurtulmuş sayılır” düzenlemesine yer verilmiştir.
KTK’nun 96. maddesindeki hükme göre, garameten ödeme ilkesi; bir rizikonun gerçekleşmesi ile zarar görenlerin birden fazla olması ve tazminat alacaklarının da sigorta sözleşmesinde öngörülen sigorta bedelinden fazla olduğu hallerde, zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat miktarı isteminden, sigorta bedelinin tazminat alacaklıları toplamına olan oranına göre indirim yapılmasını ifade etmektedir. Burada amaç, zarar görenlerin birden fazla olması halinde, sigortacının poliçede gösterilen limitle sorumlu olacağı da dikkate alınarak, zarar görenler arasında eşitliği sağlayıcı ve poliçe limitini de aşmayacak şekilde eşit paylaştırmanın sağlanmasıdır.
Somut olayda; davalı … tarafından zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi düzenlendiği, poliçeye göre araç başına teminat limitinin 33.000,00 TL, kaza başına teminatın ise 66.000,00 TL olduğu, kazaya karışan araç sayısının 2 olduğu, mahkemece hükmedilen tazminat tutarı ve dosya kapsamına göre; davalı şirketin ödeme yaptığı başkaca hasar dosyalarının mevcudiyeti hususunda dosyaya yansıyan bilgi ve belge olmadığı gibi, kazaya karışan diğer araç yönünden davalı sigortaya yapılmış bir başvuru ya da açılmış bir dava bilgisinin bulunmadığı nazara alındığında; 2918 Sayılı KTK’nın 96. maddesi uyarınca teminatın garameten paylaştırılmasına gerek kalmamasına, mahkemece hükmedilen tazminat tutarının poliçe teminat limiti içerisinde kalmasına göre, davalı vekilinin bu yöne ilişkin itirazının reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli ve hüküm kurmaya yeterli olmasına göre, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/09/2019 tarihli 2018/493 Esas ve 2019/491 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 669,43-TL istinaf karar harcından peşin alınan 167,35-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 502,08-TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 06/10/2022