Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1613 E. 2023/331 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1613
KARAR NO : 2023/331

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/08/2018 (Dava) – 19/09/2019 ( Karar)
NUMARASI : 2018/904 Esas – 2019/923 Karar
DAVA : Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 03/08/2018

BİRLEŞEN İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2018/1324 ESAS-2018/1253 KARAR
DAVA : Ticari Şirket Pay Devrinin İptali, Payların İadesi, Bedelinin Tahsili
DAVA TARİHİ :16/11/2018
BAM KARAR TARİHİ : 02/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 02/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/09/2019 tarihli 2018/904 Esas ve 2019/923 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı … vekili dava dilekçesinde özetle; … San. Ve Tic. A.Ş.’ nin 2001 yılında davacının eşi … tarafından aile şirketi olarak kurulduğunu, davalının yarattığı sorunlar baş gösterene dek şirket ortaklarının davacı …, eşi … ve oğulları … olduğunu, davacının 2016 yılı ortasında şirketin mali yapısının sağlamlaştırılması, işletme sermayesinin arttırılması ve yeni yatırımlar yapılabilmesi sebebi ve amacı ile şirkete dışarıdan ortak alma sürecine girilmesi üzerine o anda hiç bir devir bedeli almadan hisselerini davalıya devrrettiğini, devir sırasında …’ in şirkette ortak olarak kaldığını, yönetim kurulu başkanı sıfatı ile şirketin imza yetkisini devam ettirdiğini, devir bedelinin hala ödenmediğini, ticari ve finansal gereklilikler nedeni ile şirketin mali yapısının daha da sağlamlaştırılması, işletme sermayesinin arttırılması ve yeni yatırımlar yapılabilmesi için eş zamanlı olarak hem … hem de …’ in şirket hisselerinin bir kısmını 2016 yılı ortası ve 2017 yılında davalı …’ ya hiç bir bedel almaksızın devir ettiklerini, hisse devirleri sonucunda davacı ve oğlu …’ in şirkette hissesi kalmadığını, sadece … ‘ in % 25 hisse ile ortaklığı devam ettiğini, 15/08/2016 tarihli 2016/7 sayılı yönetim kurulu kararı tarihinden başlayarak …’ nın şirketin yönetim kurulu başkan yardımcısı sıfatı ile yönetim kuruluna dahil olduğunu, davalının bir süre sonra şirketi sadece kendi şahsi menfaatlerine ve şahsi/ ailevi bağlantılarına hizmet eder hale getirmeye yeltendiğini, şirketin içini boşaltmaya çalıştığını, …’ in şirkete gizli ortak olduğunun sonradan ortaya çıktığını, şirketin güçlendirilmesi için konulması gereken nakit bedellerin … değil … üzerinden şirkete konulduğunu, davacı ve oğlu …’ in hisselerini o anda bedel almadan devrettiğini, …’ in kendi payına şirketi iyileştirmek adına gayri menkul satarak şirkete 4.000.000,00 TL nakdi tutarı hemen koyduğu halde diğer ortak adına iyileştirme amacıyla şirkete gelen paraların ay ve zamana yayılarak geldiğini, böylece taraflarca anlaşılan mutabakatın aksine … ve gizli ortak … tarafından şirkete bir öz kaynak değil dış kaynak getirildiğini, bu durumun oldu bittiye getirilerek sonra sahte imza ile elde edilen tek imza yetkisi ile de bir banka kredisi şekline dönüştürüldüğünü, gizli faizler alındığını hatta anlaşma o yönde olmamak ile birlikte şirkete koydukları nakitleri şirketin ödeme gücünün çok üstündeki aylık çekler ile geri almaya başladıklarını, finansal yapısı zayıf olan bir şirkette ortakların kararlaştırdıkları bir bedeli kaydi bilanço zararının kapatmak amacıyla şirkete koyabilecekleri ayrıca bu konuda karar alıp bu tutarları bilançoda borç değil bir iç fon/ kaynak halinde izleyip daha sonra süreç içinde şirket kar ederek bilanço zararını kapattıktan sonra bu kaynağı yine bir karar alarak ortaklarına faizsiz olarak iade edebileceklerini ancak …’ nın anlaşılanın aksine bu kaynağı kendisi değil … A.Ş. üzerinden koyduğu gibi sonra da sahtecilikle elde ettiği tek imza yetkisi ile bu bedeli şirketin hala bilanço zararı içindeyken iade etmeye kalktığını, davalının eylemlerinin davacının daha en başından aldatıldığını ortaya çıkardığını, davacı tarafça öncelikle İzmir 5 ATM nezdinde şirketin feshi,çıkma talepli dava açıldığını, davada şirkete yönetim kayyumu atandığını, davalı tarafça olağanüstü genel kurul çağrısı yapıldığını, genel kurulun 21/06/2018 ve 05/07/2018 tarihlerinde yapıldığını, gerçekleşen genel kurulda davalı tarafından genel kurula gayri ciddi ve gayri hakiki bilgiler içeren bilançolar sunulduğunu, davalının genel kurul toplantı tutanağına şerh koymayı yasakladığını, davacının hisse devir bedelini davalıdan talep ettiğini, davalının verdiği cevap ile durumu çarpıtarak inkar yoluna gittiğini, ancak davacının başından beri aldatıldığından TBK 36 ve 39 uyarınca öncelikle devir ile bağlı olmadığının tespiti ile hisselerinin iadesini talep etmek durumunda kaldığını, terditli olarak da hisse bedelinin tahsilinin talep edildiğini, TBK 36 ve 39 hükümlerinin aldatma ve irade bozukluğunun giderilmesi hükümleri çerçevesinde davacının davalının profesyonelce sergilediği aldatma ve şirket içinin boşaltılması eylemleri sebebiyle hisse devri ile bağlı olmadığının tespitini ve bu hisselerin kendisine iadesini talep ettiğini, terditli olarak davacının davalıya devir ettiği 23.000 adet 575.000,00 TL devir bedelinin bugüne kadar da ödenmemiş olan hisse bedellerinin davalıdan tahsilinin talep edildiğini dava konusunun korunabilmesi açısından tedbir kararı alınması zorunluluğu doğduğunu belirtmiş öncelikle TBK 36 ve 39 hükümleri uyarınca aldatma sebebi ile pay devir sözleşmesi ile bağlı olunmadığının bildirilmesi ve bu nedenle hisselerin iadesine, ikinci olarak bu talebin kabul olunmaması halinde pay devir bedeli olan 575.000,TL ‘nin davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı … vekili birleşen İzmir 4. ATM’nin 2018/1324 Esas sayılı dosyasında cevap dilekçesinde özetle; … San. Ve Tic. A.Ş.’ nin 2001 yılında davacının babası … tarafından aile şirketi olarak kurulduğunu, davalının yarattığı sorunlar baş gösterene dek şirket ortaklarının davacı …, babası … ve annesi … olduğunu, davacının 2016 yılı ortasında şirketin mali yapısının sağlamlaştırılması, işletme sermayesinin arttırılması ve yeni yatırımlar yapılabilmesi sebebi ve amacı ile şirkete dışarıdan ortak alma sürecine girilmesi üzerine o anda hiç bir devir bedeli almadan hisselerini davalıya devrrettiğini, devir sırasında …’ in şirkette ortak olarak kaldığını, yönetim kurulu başkanı sıfatı ile şirketin imza yetkisini devam ettirdiğinı, devir bedelinin hala ödenmediğini, ticari ve finansal gereklilikler nedeni ile şirketin mali yapısının daha da sağlamlaştırılması, işletme sermayesinin arttırılması ve yeni yatırımlar yapılabilmesi için eş zamanlı olarak hem … hem de …’ in şirket hisselerini davalı …’ ya hiç bir bedel almaksızın devir ettiklerini, 15/08/2016 tarihli 2016/7 sayılı yönetim kurulu kararı tarihinden başlayarak …’ nın şirketin yönetim kurulu başkan yardımcısı sıfatı ile yönetim kuruluna dahil olduğunu, davalının bir süre sonra şirketi sadece kendi şahsi menfaatlerine ve şahsi/ ailevi bağlantılarına hizmet eder hale getirmeye yeltendiğini, mali açıdan benzer olan tüm şirketlerde bu parayı koymanın zorunlu hale geldiğini hatta ortakların bu parayı geri almalarının yasaklandığını ancak o tarihle böyle açık bir düzenleme bulunmadığını, ancak …’ nın bu kaynağı görünürde ortak ettiği … üzerinden değil anlaşmanın aksine bu kez de sözde üçüncü kişi … A.Ş. üzerinden koyduğu gibi sonra da …’nın sahtecilikle elde ettiği tek imza yetkisi ile bu bedeli şirketin hala bilanço zararı içindeyken iade etmeye kalktığını, … adına hareket eden davalının eylemlerinin davacının daha en başından aldatıldığını ortaya çıkardığını, bu olup bitenler sırasında …’ in şirket hisselerini üç kuruşa …’ ya devretmediği bir zamanda asıl ortak … nın şirket ortağı görünen …’ nın yanından Skayp üzerinden arayarak davacının babasına tehditler ve küfürler savurduğunu, hisseleri devir etmesi yönünde baskı yaptığını, bu durumu babasına hali hazırda dahi iletemeyen davacının çareyi haklı nedenle işini bırakmada bulduğu, zira artık o şirkette ne kendisine ne de ailesine saygı duyulmadığını, hisselerinin aldatılarak ellerinden alındığını, şirketlerinin gasp edildiğini, davacının bu durumu o gün tüm açıklığıyla gördüğünü, kendisi ve ailesinin alenen sataşılır ve tehdit edilir bir hale geldiğini, davacının küfür ve tehdidi nedeniyle İzmir CBS’ nin 2018/112363 soruşturma nolu dosyası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, davacının babası …’ in öncelikle İzmir 5 ATM nezdinde şirketin feshi, çıkma talepli dava açtığını, davada şirkete yönetim kayyumu atandığını, davalı tarafça olağanüstü genel kurul çağrısı yapıldığını, genel kurulun 21/06/2018 ve 05/07/2018 tarihlerinde yapıldığını, gerçekleşen genel kurulda davalı tarafından genel kurula gayri ciddi ve gayri hakiki bilgiler içeren bilançolar sunulduğunu, davalının genel kurul toplantı tutanağına şerh koymayı yasakladığını, yaşanan olaylar sonrasında davacının davalı … ve asıl ortak …’ nın başından beri bir ortaklık değil ortaklığın içini boşaltma operasyonu olduğu aldatıldığını anladığını, davacının hisse devir bedelini davalıdan talep ettiğini, davalının verdiği cevap ile durumu çarpıtarak inkar yoluna gittiğini, ancak davacının başından beri aldatıldığından TBK 36 ve 39 uyarınca öncelikle devir ile bağlı olmadığının tespiti ile hisselerinin iadesini talep etmek durumunda kaldığını, öncelikle bu çerçevede asli talep olarak sözleşme ile bağlı olunmadığının tespiti ve hisselerin iadesinin talep edildiğini, terditli olarak davacının davalıya devir ettiği Aliağa 2. Noterliği’nin 10/03/2017 tarih ve 02308 yevmiye nolu işlemine konu 92.000 adet 2.300.000,00 TL devir bedelli bugüne kadar da ödenmemiş olan hisse bedellerinin davalıdan tahsilinin talep edildiğini, dava konusunun korunabilmesi açısından tedbir kararı alınması zorunluluğu doğduğunu belirtmiş , öncelikle ve asli talep olarak TBK 36 ve 39 hükümleri uyarınca aldatma sebebi ile pay devir sözleşmesi ile bağlı olunmadığının bildirilmesi ve bu nedenle hisselerin iadesine, ikinci ve feri talep olarak bu talebin kabul olunmaması halinde pay devir bedeli olan 2.300.000,00 TL ‘nin davacıya ödenmesine karar verilmesini (kısmi dava olarak) talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında akdedilen pay sözleşmesinin tarihinin 10/03/2017 olduğunu, aldatma hükümlerine dayalı olarak talepte bulunulabilmesi için 1 yıl olan hak düşürücü sürenin geçtiğini, davanın usulden reddinin gerektiğini, davanın kısmi dava olarak açılmasının anlaşılamadığını, davada alacak belirlenebilir olduğundan davanın belirsiz dava olarak açılmasının hukuka uygun olmadığını, esasa ilişkin olarak TBK 36 ve 39 hükümleri şartlarının oluşmadığını, aldatmanın gerçekleşmediğini, TBK nun bu hükümlerinin TBK 18/2 hükmü ile birlikte yani davacının basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü ile beraber ve doğal olarak katı yorumlanması gerekliliğinin mutlaka göz önünde bulundurulması gerektiğini, davalının davacının imzasını kesinlikle taklit etmediğini, şirketin içini boşaltacak eylemlerde bulunmadığını, öncelikle şirket içinde alınan yönetim kurulu kararlarının birlikte görüşülerek karara bağlandığını ve akabinde imzaya sunulduğunu, yönetim kurulu evrak ve defterlerinin fiziken hazırlanması ve imza aşamasında yönetim kurulu üyelerinin zaman zaman iş yoğunlukları nedeniyle farklı farklı yerlerde olabildiğini, yönetim kurulu kararlarının bu sebeple zaman zaman farklı yer ve zamanlarda imzalanabildiğini, bir an için davacının eşinin imzasının taklit edildiği düşünüldüğünde aslında davalı kadar davacının eşi, davacının kendisi ve diğer personelin de şüpheli hale gelebileceğini, davacının eşinin İzmir 5 ATM nezdinde 2018/615 esasla görülmekte olan şirketin feshi davasını ikame ettiğini, …’ in şirket içinde bu şirket bana yar olmadı size de yar etmeyeceğim şeklinde bağırdığını, şirketin feshini kişisel nedenlerle amaç edinmiş olan … yada eşinin, yada şirket içinden başka bir kişinin yönetim kurulu evraklarını bir organizasyon içinde başka bir kimseye tamamen delil yaratma kastı ile imzalatıp imzalatmadıkları, yahut şirket içinden başka bir kişinin imzalayıp imzalamadığının bilinemeyeceğini, davacının dava dilekçesinde pay devri sözleşmesini akdetme saikinin eşinin şirket içindeki hisse ve yetkisine duyduğu güven olduğunu beyan ettiğini, buna rağmen davalının sözde aldatma fiiline dayanarak sözleşmeyi imzalamaktaki saikinin zedelendiğini iddia etmesinin büyük çelişki yarattığı ve iddiasının doğru olmadığını ortaya koyduğunu, davacının defalarca dava dilekçesindeki hisselerini devretmesinin tek sebebinin eşi …’ in şirket içindeki hissesinin ve yönetim kurulu başkanlığı olduğunu ifade ettiği bu ifadeler tersinden okunduğunda davacının bizzat kendisinin pay devir sözleşmesini akdetme nedeninin …’ nın herhangi bir fiili olmayıp bizzat şahsi olarak eşine duyduğu güven olduğunu, bu nedenle hiçbir surette kabul anlamına gelmemekle beraber …’ nın hiçbir eylem ve kastının davacının sözleşme akdetme iradesini sakatlamaya elverişli olamayacağı ve sözleşmenin akdedilmesine yönelik iradesi ile … tarafından gerçekleştirildiği iddia tarafından eylemler arasında nedensellik bağı kurulamayacağını, davacının pay devir sözleşmesini kendi hür iradesi ile ve kendi ifadesiyle eşine güvenerek akdettiğini, davacının sözleşmeyi akdetmesinde davalının aldatmaya yönelik kastı bir kenara dursun ihmali davranışını dahi iddia ve ispat edemediğini, davacının dilekçedeki alternatif talebi yönünden hisse devrinin menkul satımı hükmünde olup menkul satımında satım bedelinin peşin olarak ödendiği karinesi gereğince devir bedelinin ödenmediğinin ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, davacının bu iddiasını ispat edemediğini, davacının ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin yasal koşullarının oluşmadığını, davacının bu taleplerinin yegane amacının davacıyı zor durumda bırakmak olduğunu, TTK ‘nın anonim şirket pay sahiplerine hisseler üzerinde serbestçe tasarruf etme imkanı tanıdığını, davacının talebinin davalının kanundan doğan pay sahipliği hakkını engellemeye yönelik olduğunu, davalının herhangi bir şekilde hisselerini üçüncü kişilere satma niyeti olmadığını, talebin sadece davalıyı baskı altına alarak hisselerini davacıya iadeye zorlama niyeti ile yapıldığını, ayrıca şirketin feshi davası kapsamında şirkete yönetim kayyumu atandığını belirtmiş , davanın öncelikle usulden, esasa girilmesi halinde ise esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili birleşen İzmir 4. ATM’nin 2018/1324 Esas dosyası yönünden verdiği cevap dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında akdedilen pay sözleşmesinin tarihinin 10/03/2017 olduğunu, aldatma hükümlerine dayalı olarak talepte bulunulabilmesi için 1 yıl olan hak düşürücü sürenin geçtiğini, ayrıca davacının babası …’ in Aliağa Noterliği’nden 22/09/2017 tarihinde … A.Ş.’ den araç satın aldığını, satın alınan aracın satın alma işleminde şirketi temsilen yalnızca …’ nın imza attığını yani …’ in bizzat kendisinin şirketi temsilen …’ nın münferit imzası ile kendi üzerine araç devir aldığını, … , … ve …’ in birlikte aynı evde yaşadıklarını, kendilerinin bu araç satışından ve …’ nın münferit imzasından haberdar olmadığını iddia etmelerine imkan olmadığını, …’ in araç satışından bir yıl sonra kötü niyetli bir şekilde …’ nın münferit imza yetkisini sahte imza ile aldığını, yönetim kurulu evrakı üzerinde sahtecilik yaptığını iddia ettiğini, şimdide hem eşi … hem de oğlu …’ in yine bu sahte imza iddiasına dayalı olarak aldatıldıklarını iddia ettiklerini, mahkemece hak düşürücü süre olan 1 yıl değerlendirilirken öğrenmenin en geç bu tarih olarak kabul edilmesi gerektiğini ve davanın usulden reddinin gerektiğini, davanın kısmi dava olarak açılmasının anlaşılamadığını, davada alacak belirlenebilir olduğundan davanın belirsiz dava olarak açılmasının hukuka uygun olmadığını, esasa ilişkin olarak TBK 36 ve 39 hükümleri şartlarının oluşmadığını, aldatmanın gerçekleşmediğini, TBK’ nın bu hükümlerinin TBK 18/2 hükmü ile birlikte yani davacının basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü ile beraber ve doğal olarak katı yorumlanması gerekliliğinin mutlaka göz önünde bulundurulması gerektiğini, davacının kendisi ve diğer personelin de şüpheli hale gelebileceğini , davacının babasının İzmir 5 ATM nezdinde 2018/615 Esasla görülmekte olan şirketin feshi davasını ikame ettiğini, …’ in şirket içinde bu şirket bana yar olmadı size de yar etmeyeceğim şeklinde bağırdığını, şirketin feshini kişisel nedenlerle amaç edinmiş olan … yada oğlunun, yada şirket içinden başka bir kişinin yönetim kurulu evraklarını bir organizasyon içinde başka bir kimseye tamamen delil yaratma kastı ile imzalatıp imzalatmadıkları yahut şirket içinden başka bir kişinin imzalayıp imzalamadığının bilinemeyeceğini, davacının dava dilekçesinde pay devri sözleşmesini akdetme saikinin babasının şirket içindeki hisse ve yetkisine duyduğu güven olduğunu beyan ettiğini, buna rağmen davalının sözde aldatma fiiline dayanarak sözleşmeyi imzalamaktaki saikinin zedelendiğini iddia etmesinin büyük çelişki yarattığı ve iddiasının doğru olmadığını ortaya koyduğunu, davacının defalarca dava dilekçesindeki hisselerini devretmesinin tek sebebinin babası …’ in şirket içindeki hissesinin ve yönetim kurulu başkanlığı olduğunu ifade ettiğini bu ifadeler tersine okunduğunda davacının bizzat kendisinin pay devir sözleşmesini akdetme nedeninin …’ nın herhangi bir fiili olmayıp bizzat şahsi olarak babasına duyduğu güven olduğunu, bu nedenle hiçbir surette kabul anlamına gelmemekle beraber …’ nın hiçbir eylem ve kastının davacının sözleşme akdetme iradesini sakatlamaya elverişli olamayacağı ve sözleşmenin akdedilmesine yönelik iradesi ile … tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen eylemler arasında nedensellik bağı kurulamayacağını davacının pay devir sözleşmesini kendi hür iradesi ile ve kendi ifadesiyle babasına güvenerek akdettiğini, davacının sözleşmeyi akdetmesinde davalının aldatmaya yönelik kastı bir kenara dursun ihmali davranışını dahi iddia ve ispat edemediğini, davacının dilekçedeki alternatif talebi yönünden hisse devrinin menkul satımı hükmünde olup menkul satımında satım bedelinin peşin olarak ödendiği karinesi gereğince devir bedelinin ödenmediğinin ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, davacının bu iddiasını ispat edemediğini, davacının ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin yasal koşullarının oluşmadığını, davacının bu taleplerinin yegane amacının davalıyı zor durumda bırakmak olduğunu, TTK’ nın anonim şirket pay sahiplerine hisseler üzerinde serbestçe tasarruf etme imkanı tanıdığını, davacının talebinin davalının kanundan doğan pay sahipliği hakkını engellemeye yönelik olduğunu, davalının herhangi bir şekilde hisselerini üçüncü kişilere satma niyeti olmadığını, talebin sadece davalıyı baskı altına alarak hisselerini davacıya iadeye zorlama niyeti ile yapıldığını, gayri menkullerin tamamı için SPK lisanslı firmadan fiyat alındığını, gayri menkullerin bu bedele uygun olarak satıldığını, …’ nın … A.Ş.’ nin gizli ortağı olmadığını, … tarafından şirkete konulduğu iddia edilen nakdin iç kaynak olarak kabul edilmesi iddiasının anlaşılabilir ve makul olmadığını, davacının babası …’ in bu kapsamda 20/02/2019 da şirketi genel kurula çağırdığını, amacın şirket değerine hukuken kabulü mümkün olmayan değerler katmak ve şirketteki paylarını davalı …’ ya fahiş değerler ile satmak olduğunu, …’ nın …’ in imzasını hiçbir zaman hiçbir evrak üzerinde taklit etmediğini, ne …’ nın ne de …’ nın … ile tehdit içerikli tek bir konuşması olmadığını belirtmiş , reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece; ”…Davanın reddine… ” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme gerekçesinin aldatma/aldatılma kavramına hiç uygun düşmediğini, müvekkillerinin davalı …’nın amacının şirketi ele geçirmek, tüm aileyi dışarıya atmak, sahte imza ile şirketi tek başına yönetmek ve şirketin içini kendi akrabalarına boşaltmak ve boşalttırmak olduğunu hisse devir tarihinde bilselerdi, zaten onunla hiçbir anlaşma yapmayıp hisselerini devretmeyeceğini, “Aldatma”nın kişi aldatıldığını sonradan fark ettiği, yani iş işten geçtikten sonra anladığı için “aldatma” olduğunu, yoksa, hiç kimsenin, aldatıldığını bile bile bir başka kişiyle sözleşme yapmayacağını şirket hisselerini devretmeyeceğini, Yerel Mahkemenin ise, aldatmanın olabilmesi için, aldatmanın hisse devir işleminden önce olması gerektiği gibi, hatalı bir bakış açısı geliştirdiğini, davalı …’nın “aldatma” nitelikli eylemlerinin şirket hisselerini devralmadan önceki eylemleri olduğunu, mahkemenin ise, devirden sonraki eylemlerini dikkate aldığını, halbuki devir sonrasındaki eylemlerin, aldatmayı ortaya çıkaran, yani davalı …’nın başından beri planladığı haksız ve hukuk dışı eylemlerin su yüzüne çıkma halleri olduğunu, dolayısıyla, davalının müvekkillerine karşı, hisse devir işlemi anında gerçek niyetini gizlemesi, hisseleri devraldıktan sonra, kötüniyetli planını sergilemeye başlaması, tam anlamıyla aldatma niteliğinde olup, bu konunun araştırılması ve davanın kabulü gerektiğini, pay devir sözleşmesi’nde, devir bedelinin alındığı/tahsil edildiğinin yazmadığını, yerel mahkemenin sözleşmedeki ifadeleri hatalı okuduğunu veya hatalı yorumladığını, gerek … gerekse … ile davalı … arasındaki Pay Devir Sözleşmelerinde, devir bedelinin alındığı veya ödendiği yönünde hiçbir ibare bulunmadığını, sözleşmelerde; … bakımından, …’ya devrettiği 23.000 adet payın değerinin 575.000,00-TL olduğu, 23.000 adet payın bu değer karşılığında devredildiği, tahsil edildiğini veya ödenmiş olduğunu anlatmadığını, bedel alınmış olsa, sözleşmede “ … bedelini aldım. … bedelini ödedim” şeklinde açık bir ibare olacağını, Pay Devir Sözleşmelerinde; “23.000 adet pay karşılığı olan 575.000,00-TL’yi aldım” gibi bir ifadenin kesinlikle yer almadığını, sözleşmelerde geçen bu ifadelerin sadece kaç adet payın değerinin kaç TL olduğunu göstermek, yan, satış ve devrin değerini tespit etmek için metne yazıldığını, bu nedenle, yerel mahkemenin takdir ve kararının hatalı olduğunu belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, asıl ve birleşen dosyalar yönünden “Davanın Reddine” dair kararların, olaya ve hukuka aykırılığı sebebiyle kaldırılmasına; her iki davada ileri sürdükleri terditli taleplerinin öncelik sırasında göre kabulüne; terditli olarak; öncelikle Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 36 ve 39 hükümleri uyarınca, “aldatma” sebebiyle, Pay Devir Sözleşmesi ile bağlı olunmadığının bildirilmesi ve bu nedenle hisselerin iadesine, ikincil olarak, yukarıdaki taleplerinin kabul olmaması halinde, (TBK m.39/2 dayanağı ile) Pay devir bedelinin (575.000,00-TL) müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, asıl ve birleşen davada davacının pay devir sözleşmesi ile bağlı olmadığının belirlenmesi ve hisselerinin iadesi bu talebin kabul edilmemesi halinde pay devir bedelinin ödenmesine karar verilmesi istemlidir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, asıl dava ve birleşen davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm asıl ve birleşen dosya davacılar vekilince istinaf edilmiştir.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/56408 sayılı dosyasının incelemesinde; müştekisinin …, şüphelinin …, suçun tacir veya şirket yöneticileri ile kooperatif yöneticilerinin dolandırıcılığı, suç tarihinin 2017 olduğu; şikayete ilişkin olarak 18/02/2019 tarihli takipsizlik kararı verildiği anlaşılmıştır.
İzmir 5. ATM’nin 2018/615 sayılı dosyasının incelemesinde; davacının …, davalının … Tic. A.Ş., davanın davalı şirketin fesih ve tasfiyesi davası olduğu, dosyanın derdest olduğu anlaşılmıştır.
1-Somut olayda; asıl davada, davacı …’in dava dışı … Tic. A.Ş. ünvanlı şirketteki 23.000 hissesini davalı …’ ya bedel almaksızın devir ettiği, devir sözleşmesinin TBK 36 ve 39. Madde hükümleri uyarınca aldatma hukuksal sebebine dayalı olarak iptali gerektiğinden bahisle davacının pay devir sözleşmesi ile bağlı olmadığının bildirilmesi ve hisselerinin iadesi bu talebin kabul edilmemesi halinde pay devir bedeli olan 575.000,00 TL nin ödenmesine karar verilmesine yönelik olarak davalı … hakkında dava açıldığı; birleşen İzmir 4. ATM’nin 2018/1324 Esas sayılı dosyasında, davacı …’in dava dışı … Tic. A.Ş. ünvanlı şirketteki 92.000 hissesini davalı …’ ya bedel almaksızın devir ettiği, devir sözleşmesinin TBK 36 ve 39. Madde hükümleri uyarınca aldatma hukuksal sebebine dayalı olarak pay devri sözleşmesinin iptali gerektiğinden bahisle davacının pay devir sözleşmesi ile bağlı olmadığının belirlenmesi ve hisselerinin iadesi bu talebin kabul edilmemesi halinde pay devir bedeli olan 2.300.000,00 TL nin ödenmesine karar verilmesi istemi ile davalı … hakkında dava açıldığı anlaşılmış ise de; dosya kapsamı ile asıl dava ve birleşen dava davacısı vekilinin iddiaları nazara alındığında; davacı taraflarca pay devir sözleşmeleri ile pay devri yapıldıktan sonraki süreçte şirketin iş ve işleyişi ile ilgili hususlar nedeniyle tarafların ilişkilerinin bozulması nedeniyle taraflar arasında uyuşmazlık meydana geldiği; ancak asıl ve birleşen davada davacılar vekilinin ileri sürdüğü hususlar ile dayandığı delillere göre davalının kuruluş aşamasından önce veya kuruluş aşamasında aldatma kastı ile hareket ettiğinin kabul edilemeyeceği, tarafların iradelerine uygun olarak geçerli bir şekilde pay devir sözleşmesinin imzalanmasından sonra gerçekleştiği iddia edilen olayların sözleşmenin iptalini gerektirmediği, sözleşmenin sıhhatini etkilemediği, bu nedenle pay devri sözleşmesinin iptali şartların oluşmadığı ve davacıların pay devir sözleşmesinin geçersiz olduğunun kabulü yönündeki taleplerini reddinin gerektiği; diğer taraftan asıl dava ve birleşen dosya davacılarının söz konusu pay devirinin bedelsiz yapıldığından bahisle pay devir bedellerinin taraflarına ödenmesi yönündeki taleplerinin değerlendirilmesinde; asıl dava ve birleşen dava yönünden davacıların davalı … ile düzenledikleri Anonim Şirket Pay Devir Sözleşmelerinin noter huzurunda düzenlendiği, her iki sözleşmede de payların belirtilen bedel karşılığında devir alındığının belirtildiği, ayrıca her iki davacı yönünden söz konusu devir sözleşmesi doğrultusunda hisse senedi yerine kaim olmak üzere geçici ilmühaberin düzenlenerek davalıya teslim edildiği, söz konusu hisselerin bedelsiz devredildiğini kanıtlayacak bilgi ve belgenin bulunmadığı; bedelin ödenmediğine yönelik iddianın dava ve birleşen davacı yönünden usulüne uygun deliller ile kanıtlanamadığı dava ve birleşen dosya davacısının pay devir bedelinin ödenmesine yönelik talebinin de reddinin gerektiği tüm dosya kapsamından anlaşılmakla; Mahkemece asıl dava ve birleşen davanın reddine karar verilmiş olması isabetli bulunarak davacı vekilinin asıl dava ve birleşen dava yönünden yapmış olduğu istinaf itirazının reddi gerekmiştir.
2-Mahkemece, gerekçeli karar başlığında Birleşen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1324 Esas Sayılı Dosyasının karar başlığında asıl dosyanın esas numarası olan 2018/904 Esas olarak hatalı belirtilmiş olması 6100 sayılı HMK’ nın 297/1-b maddesine aykırılık teşkil etmekte olup, karışıklığa sebep olabilecek nitelikte ise de; bu husus sonuca etkili olmadığından kaldırma nedeni yapılmamış ve eleştiri getirilmekle yetinilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin asıl ve birleşen dava yönünden istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekilinin asıl ve birleşen dava yönünden İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/09/2019 tarihli 2018/904 Esas ve 2019/923 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA;
-Asıl dava yönünden alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 135,50-TL’nin davacı …’ den alınarak Hazineye gelir kaydına (harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
-Birleşen dava yönünden alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 135,50-TL’nin birleşen dosya davacısı …’ den alınarak Hazineye gelir kaydına (harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 02/03/2023