Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1609 E. 2022/1620 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1609
KARAR NO : 2022/1620

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/11/2016 (Dava) – 10/10/2019 (Karar)
NUMARASI : 2016/1385 Esas- 2019/948 Karar
DAVA :Trafik Kazasından Kaynaklanan Destekten Yoksun Kalma Tazminatı
BAM KARAR TARİHİ : 27/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/10/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/10/2019 tarihli 2016/1385 Esas ve 2019/948 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin eşi …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı sepetli motosikleti ile seyir halinde iken arkasından seyretmekte olan dava dışı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpması şeklinde gelişen trafik kazası sonucunda 30.08.2016 tarihinde öldüğünü, kazaya karışan … plakalı aracın davalı sigorta kuruluşu tarafından ZMMS kapsamında sigortalı olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının, temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketinin sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olarak sorumlu olduklarını, müvekkili şirkete usulüne uygun başvuruda bulunulmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla faize hükmedilmesi halinde faiz başlangıç tarihi olarak dava tarihinin kabul edilmesi gerektiğini bildirerek, davanın reddi ile yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; “…30/08/2016 tarihinde Salihli İlçesi Dombaylı-Taytan yolunun 3. Km.si (Eski Salihli Köprübaşı Devlet Karayolu) … İşletmesinin önünde … yönetimindeki … plakalı sepetli motosikletin sola dönüş yapmak için manevra yaptığı sırada aynı yönde gitmekte olan … yönetimindeki … plakalı otomobilin söz konusu sepetli motosiklete çarpması ve bu çarpma neticesinde vefat eden … plakalı motosiklet sürücüsü …’ın vefat etmesi ile sonuçlanan trafik kazası nedeniyle hükme esas alınmasına karar verilen raporda da belirtildiği üzere dava dışı …’ın %20 oranda, müteveffa …’nin %80 oranda kusurlu olduğu, Mahkememiz davacısının …’ın eşi olduğu, eşini kaybeden davacının destekten yoksun kaldığı anlaşıldığından davacının dava açmakta hukuki yararının bulunduğu kanaatine varılmıştır. Bu kapsamda yapılan inceleme neticesinde müteveffanın ölümü nedeniyle vefat tarihi itibariyle davacı ve müteveffanın 18 yaşından küçük çocuklarının bulunmaması nedeniyle dosyaya kazandırılan aktüer bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davacının toplam 229.990,48 TL’lik bir destekten yoksun kalma tazminat alacağının bulunduğu şeklinde yapılan hesaplamanın da yasal mevzuat ile uyumlu olması nedeniyle davacının müteveffa … yönünden aktüer bilirkişi tarafından sonuç olarak hesaplanan 44.157,17 TL’lik destekten yoksun kalma tazminatı talep hakkının bulunduğu, davalının 03/11/2016 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü, istem konusu edilen destekten yoksun kalma tazminatının davalının poliçe limiti dahilinde kaldığı, her ne kadar davacı tarafından istem konusu edilen tazminat tutar faizi avans faiz olarak talep edilmiş ise de taraflar arası iş ticari bir olmadığından, söz konusu kazanın müteveffanın ticari hayatının devamı sırasında gerçekleştiğine yönelik dosyada herhangi bir bilgi ya da belge bulunmadığından yasal faize hükmedilmesi gerektiği…” gerekçesiyle “…. davanın kabulü ile 30/08/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle müteveffanın desteğinden davacının yoksun kaldığının tespiti ile 44.158,17 TL destekten yoksun kalma tazminatının 03/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine….” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece maddi meselenin takdirinde hata yapıldığını ve hükme esas alınamayacak nitelikte olan bilirkişi raporu dikkate alınarak eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulduğunu, davacı tarafın özel dava şartı olan sigorta şirketine usule uygun başvuruyu yerine getirmemiş olup, davanın öncelikle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yerel mahkemece hesap raporu alınarak davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, her bilirkişi raporunu da kabul anlamına gelmemek kaydıyla, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaların fahiş olup hesaplanan tazminat tutarlarının gerçeği yansıtmadığını, zira; destekten yoksun kalma tazminatının varsayımlara dayanılarak belirlendiğini, sigortanın zenginleşme aracı olmayıp sadece gerçek zararın tazmininin talep edilebileceğini, hatalı raporun hükme esas alınarak karar verilmesinin hatalı olup bu sebeple yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, kaldı ki dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermesi gerektiğini, yerel mahkemece SGK’ya yazılan yazının akıbeti beklenmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, müteveffanın hak sahiplerine bir sosyal sigorta kurumundan ödeme yapılıp yapılmadığı hususunun, mükerrer ödemeden imtina amacıyla tespiti gerektiğini, bu tespit yapılmadan davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, kararın bu yönüyle kaldırılması gerektiğini, mahkemece hükmedilen tazminatın 03.11.2016 tarihinden işleyecek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi sebebiyle kararın bu yönüyle de kaldırılmasını gerektirdiğini, şayet temerrüt gerçekleşmediğini, başvurunun usulsüz olduğunu, bu sebeplerle kararın kaldırılması gerektiğini, yukarıda bahsedilen hususlar göz önünde bulundurulmadan yerel mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini beyanla istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazasından kaynaklı destekten yoksun kalma tazminatının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm, davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
1-Davalı vekilinin davalı sigorta şirketine dava açılmadan önce eksik başvuru nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesinde;
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Doğrudan Doğruya Talep ve Dava Hakkı” başlıklı 97. maddesinde (Değişik: 14/4/2016-6704/5 md.) “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Davalı sigorta şirketine dava tarihinden önce eksik evrakla başvuru yapıldığı, davalının başvuruya istinaden olumlu veya olumsuz bir cevap vermediği, davalı sigorta şirketine başvuru şartının tamamlanabilir dava şartı niteliğinde bulunduğu dikkate alındığında, başvuru şartının yerine getirilmiş olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının reddi gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin, kusur raporuna itirazlarının incelenmesinde; hükme esas alınan ve İTÜ tarafından hazırlanan rapor ile ceza soruşturması sırasında ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan kusur raporlarının uyumlu olup, çelişki içermediği anlaşıldığından davalı vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazının reddi gerekmiştir.
3-Davalı vekilinin, hesap raporuna istinaf itirazlarının incelenmesinde;Hak sahiplerinin bakiye ömür süreleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF 1931” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Yargıtay 4. Hukuk Dairesince de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir.
Somut olayda; aktüerya raporunda davacı için muhtemel bakiye ömür süresinin, TRH 2010 Tablosu’na göre belirlenmek ve 1.8 teknik faiz uygulanmak suretiyle tazminat hesabı yapıldığı görülmüştür.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 2918 sayılı KTK.nın 90.maddesinde “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme ve zorunlu mali sorumluluk sigortası teminatı kapsamı dışında bulunan hallerin düzenlendiği 92/i maddesindeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatların zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarına göre belirleneceğine dair ve sigorta tazminatı dışında kalan hallerin poliçe şartları ile düzenleneceğine dair düzenleme iptal edilmiştir.
T.C. Anayasası’nın 153/6. maddesinde, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK’nın ve 6098 sayılı TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir ise de istinafa gelenin sıfatı ve aleyhe hüküm verme yasağına göre bu husus kaldırma nedeni yapılmamıştır.
4-Müterafık kusura ilişkin resen yapılan değerlendirme sonucunda ise,
6098 sayılı Borçlar Yasasının, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Kanununun 52.maddesinde (Borçlar Kanunu 44. madde) öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Davacının desteği …, kaza esnasında motosiklet sürücüsüdür.
Davacının murisinin, kendi can güvenliğini tehlikeye atacak şekilde koruyucu tertibat kullanmadan, kask takmadan kazaya karışan motosikleti kullanması sürüş kusurlarından olmayıp, kazanın meydana gelmesinde etkili değildir.
Bu nedenle, davacının desteği motosiklet sürücüsünün, kask takmaması zararın doğmasına veya artmasına sebebiyet vermekte, kazanın oluşumuna neden olmamaktadır.(Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/7624 Esas, 2018/10877 Karar sayılı ilamı ile 2019/968 Esas, 2020/4817 Karar sayılı ilamı da aynı doğrultudadır.)
Somut olayda; ölü muayene tutanağına göre, davacının desteği …’ın kesin ölüm sebebinin kafa travmasına bağlı olması, desteğin kask takmadığını göstermektedir.
O halde mahkemece; davacının murisinin müterafık kusurlu olduğu gözetilerek, mahkemece, hesaplanan tazminattan resen % 20 oranında müterafık kusur indirimi yapılmaması doğru olmamıştır.
Bu itibarla; davalı vekilinin istinaf itirazlarının resen gözetilecek sebeplerden ötürü kabulü ile kararın kaldırılarak, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca yeniden esas hakkında aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının yukarıda açıklanan gerekçelerle KISMEN KABULÜNE; İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/10/2019 tarihli 2016/1385 Esas ve 2019/948 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
1-Toplam 44.157,17 TL destekten yoksun kalma tazminatından %20 oranında müterafık kusur indirimi yapılmasından sonra hesaplanan 35.325,74 TL tazminatın temerrüt tarihi olan 03/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Peşin harç 29,20-TL ve ıslah harcı 147,40-TL toplamı 176,60-TL harcın kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 3.016,44-TL nispi harçtan mahsubu ile bakiye 2.839,84-TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan bilirkişi ücreti ve posta gideri 676,50- TL, başka birime reddiyat 1.242,00-TL, dosya masrafı 389,55-TL olmak üzere toplam 2.308,05-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
4-Davacı yargılama esnasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, istinafa gelenin sıfatı ve aleyhe hüküm verme yasağı gereğince ilk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. hükümleri uyarınca hesaplanan 5.207,39 -TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Müterafık kusur indirimi nedeniyle davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-HMK.nun 333.maddesi uyarınca taraflarca yatırılan gider avansının sarf edilmeyen kısmının karar kesinleştiğinde RESEN taraflara iadesine,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
B-Davalının diğer istinaf itirazlarının açıklanan gerekçelerle REDDİNE,
C-İSTİNAF AŞAMASINDA;
1-İstinaf başvurusu sırasında, davalıdan alınan istinaf karar harcının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
2-İstinaf incelemesi esnasında davalı tarafça yatırılan istinaf başvuru harcının, hazineye gelir olarak kaydına,
3-İstinaf incelemesi esnasında davalı tarafça yapılan 121,30 TL istinaf başvuru harcı ile 150,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 271,30 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 27/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.