Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1570 E. 2022/1462 K. 05.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1570
KARAR NO : 2022/1462

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/08/2017 (Dava) – 20/09/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/448 Esas – 2019/552 Karar
DAVA : Yargılamanın Yenilenmesi, Alacak
BAM KARAR TARİHİ : 05/10/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 05/10/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/09/2019 tarihli 2017/448 Esas ve 2019/552 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı kooperatifin müvekkili hakkında Karşıyaka 3. İcra Müdürlüğü’nün 2008/3681 sayılı dosyasında ek ödeme ve aidat ödemeleri talebiyle takip yaptığını, müvekkilinin takibe itiraz ettiğini, kooperatifin itirazın iptali davası açtığını, bu yargılama sırasında 10.06.2009 tarihli rapor esas alınarak müvekkilinin 2008 Ağustos ayı aidatı hariç 4.540.00-TL aidat, 3.620.00-TL faiz borcu olduğuna karar verilerek, 8.160.00-TL’lik miktara yönelik itirazın kısmen iptali ile, % 40 oranında icra inkar tazminatı olan 3.264.00-TL’ye hükmedildiğini, kararı temyiz ettiklerini, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2011/4470 E.-2012/1529 K. sayılı ilamı ile onandığından 06.06.2012 tarihinde aidat ve feri’leri toplamı 15.756.65-TL’yi ödediklerini ve icra dosyasının kapandığını, ancak davalı kooperatifin 02.07.2017 tarihli genel kurulunda; 2007 Ocak ayından 2008 Haziran ayına kadar kooperatif üyelerinden aidatların alınmamasının karara bağlandığını ve genel kurul toplantı tutanağına 7.madde olarak yazıldığını, bu dönem için hiçbir üyeden aidat alınmadığı halde müvekkili hakkında icra takibi yapıldığını, görülen davada 10.06.2009 tarihli bilirkişi raporunda, 2007 Ocak-2008 Haziran ayları arasındaki aidatların 5.650.00-TL olarak hesaplandığını ve müvekkilinin ödemeleri mahsup edilerek aidat borcunun 4.540.00-TL olacağının bildirildiğini, müvekkilinden tahsil edilen 15.756.65-TL’nin ödenmemesi gereken döneme ait aidat ve fer’ilerine ilişkin bir ödeme olduğunu, her ne kadar ödemenin yapılması kesin bir hükme dayanmakta ise de, HMK 375. maddesi uyarınca yargılamanın iadesini isteme koşulunun oluştuğunu, mahkemece aksi düşünülecek olursa, sebepsiz zenginleşme nedeniyle davalının bu parayı ödemesi gerektiğini, zira davalıya ödenen miktar itibarıyla sebepsiz zenginleşmesinin söz konusu olduğunu, sebepsiz zenginleşme nedeniyle davalı kooperatife 19.7.2017 tarihli ihtarname gönderilerek genel kurul toplantı tutanağı 7.madde uyarınca paranın iadesinin istendiğini, davalı kooperatifin cevabında 2007-2008 haziran ayına kadar hiçbir üyeden aidat tahsil edilmediği ve müvekkili tarafından ödenen paranın ise kesinleşmiş yargı kararı doğrultusunda ödendiği kabul edilerek, ödeme yapmayacaklarının belirtildiğini, kooperatif yetkililerinin bu resmi ikrarı ve 02.07.2017 tarihli genel kurul kararı ile yargılamanın iadesini isteme koşulunun gerçekleştiğini belirterek, Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2009/83 E.-2009/409 K.sayılı dosyasında verilen kesinleşmiş hüküm için yargılamanın iadesine, sebepsiz zenginleşme nedeniyle müvekkilinin Karşıyaka 3.İcra Müdürlüğü’nün 2008/3681 sayılı dosyasına yatırdığı 15.756.65-TL’nin ödeme tarihinden itibaren en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın kooperatifin ortaklarının aidat borcundan kaynaklandığı ve dava konusu borcun 2007-2008 dönemine ait olduğu dikkate alındığında davacı tarafından açılan işbu davanın zamanaşımına uğradığını, davacı tarafından yargılamanın iadesi yapılarak iptali ve kaldırılması istenen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/83 E – 2009/409 K. sayılı, 30.12.2009 tarihli kararının Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2011/4470 E. – 2012/1529 K. sayılı ilamı ile onandığını, söz konusu mahkeme kararının müvekkili şirketin 02.07.2017 tarihli genel kurulunda alınan 7. numaralı karar ile bertaraf edilemeyeceğini ve direk ilişkilendirilemeyeceğini, kesin hüküm niteliğindeki bu karar sonrasında işbu davanın reddinin gerektiğini, esas yönünden de davanın usule ve hukuka aykırı olduğunu, mahkeme kararının kesinleşmiş olduğunu, davacı tarafından 06.06.2012 tarihinde toplam borç ödenerek icra takip dosyasının infaz edildiğini, müvekkili kooperatifin 02.07.2017 tarihinde gerçekleştirilen genel kurulunda alınan 7 numaralı kararında; 2007 Ocak-2008 Haziran tarihlerinde ilgili döneme ilişkin aidat alınmamasının söz konusu olduğunu, kaldı ki o dönem için hiçbir ortaktan aidat da alınmadığını, ancak genel kurul kararları yazılırken bu hususun sehven yazılmadığını, yazılmamış olması nedeniyle bir önceki genel kurulda alınan aidat bedeli kararının geçerli olduğunu, 02.07.2017 tarihli genel kurul kararının sadece aidatlara ilişkin olduğunu, oysa 2007 Ocak – 2008 Haziran dönemi içinde ek ödeme yapılmasına ilişkin genel kurul kararının da mevcut olduğunu, ilgili mahkeme kararında da davacının itirazları dikkate alınarak kısmi kabul kararı verildiğini, davacının iddia ettiği yönde bir karar alınmış olsaydı dahi neredeyse 10 yıllık geçmişe dönük böyle bir kararın genel kurulda alınmış olmasının hukuka uygun olmayacağını, sebepsiz zenginleşmeden bahsedilemeyeceğini, üyelerden o dönemde genel kurul kararı ile ek ödeme adı altında tahsilatlar yapıldığını, 02.07.2017 tarihli genel kurulda alınan 7 nolu kararın içeriğinin davacıya ilişkin olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…Alınan kök ve ek bilirkişi raporlarında; sonraki süreç ayrı tutularak, ‘takip tarihi (11/08/2018) itibariyle bir değerlendirme yapılacak olursa’; yasal dayanağı bulunmaması nedeniyle, 2007/Haziran ile 2008/Mayıs dönemi için davacı …’dan aidat talep edilemeyeceğinin kabul edilebileceği, bu durumda davacının, sözü edilen dönem için kendisinden tahsil edilen ana para (3.000,00-TL) ve gecikme faizlerinin (708,00-TL) iade edilmesini isteyebileceği, ‘dava tarihi itibariyle bir değerlendirme yapılacak olursa’; diğer ortaklara kıyasla daha az ödeme yapan davacının iade edilmesini isteyebileceği bir alacağı kalmadığının belirtildiği, dosya içerisine alınan deliller birlikte değerlendirildiğinde; gerçeğe ve hukuka uygun görülerek hükme esas alınan bilirkişi raporuyla da belirtildiği üzere; davacının davalı kooperatife 61.044,40-TL ödediği, kooperatife diğer ortakların ise ağırlıklı olarak 64.500,00-TL ile 66.000,00-TL aralığında ödeme yaptıkları, davacının davalı kooperatife Kooperatifler Kanunu uyarınca tüm ortakların eşitlik ilkesi çerçevesinde fazla ödeme yaptığı ispatlanmadığından DAVANIN REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı vekili tarafından, “….Mahkemenin iddia ve savunmanın dışına çıkarak bilirkişi incelemesi yaptırdığını ve üyelerin ödedikleri toplam aidatları baz alarak davanın reddine karar verdiğini, yargılamanın iadesi ile ilgili bir inceleme yapılmadığını, davayı, sebepsiz zenginleşme nedeniyle icra takibine yapılan ödemenin iadesi istemi olarak değerlendirdiğini, bilirkişi raporunun esas alınarak davanın reddine karar verildiğini, bilirkişi raporuna karşı verdikleri itiraz dilekçesinde; müvekkilinin ödemelerinin diğer ortakların ödemeleri ile kıyaslanmasının doğru olmadığı, zemin kat olan müvekkilinin dairesi için belirlenen 5.375.00-TL şerefiye bedelinin hesaba katılmadığı, eksik inceleme yapılarak hesap yapıldığının bildirildiğini, ancak bilirkişi tarafından ek raporda da itirazların sonuçlarını değiştirecek nitelikte olmadığının bildirildiğini, mahkemenin de bu ek raporu yeterli görerek karar verdiğini, mahkemece davanın özünden uzaklaşıldığını, davalı tarafın bu yönde bir savunması olmadığı halde müvekkilinin davalı kooperatife ödediği toplam miktarı baz alarak hüküm kurmasının yanlış ve eksik inceleme sonucu olduğunu, bilirkişinin, kooperatif genel kurulu kararına göre alınmaması gereken aidatları hesaplaması ve bu yönde yapılan icra dosyasına 06.06.2012 tarihinde ödenen 15.756.65-TL’ nin içeriğini değerlendirmesi gerekirken dava konusunun dışına çıktığını, bu hesaplamanın kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin o dönem için borcu olmamasına rağmen inkar tazminatı, icra gideri ve vekalet ücreti ödemesi sonucunda 15.756.65-TL zararı olduğunu, davanın kabulünün gerektiğini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, yargılamanın iadesi istemine ilişkin olup, bu talep kabul edilmezse sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davası olarak görülmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
1-Mahkemece, davacının öncelikli talebi olan yargılamanın iadesi istemi bakımından olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapılmaksızın, diğer istem olan sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak yönünden inceleme yapılıp rapor alınarak, sonucuna göre karar verildiği görülmüş olup, terditli taleplerden ilkinin karşılanmamış olması doğru görülmemiş, bu yöndeki davacı vekilinin istinaf itirazının kabulü gerekmiştir.
2-Davacının yargılamanın iadesi istemine yönelik Dairemizce yapılan değerlendirmede; bilindiği üzere, kural olarak, kesin hükme bağlanmış bir davaya yeniden bakılamaz. Bunun en önemli istisnası yargılamanın iadesi yoludur. Yargılamanın iadesi bazı ağır yargılama hataları ve yanlışlıklarından dolayı, maddi anlamda kesinleşen hükmün ortadan kaldırılmasını ve daha önce kesin hükme bağlanan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan olağanüstü bir yasa yoludur. Yargılamanın iadesi, sadece kesinleşmiş olan esasa ilişkin son kararlara karşı başvurulabilecek bir yasa yoludur. Yargılamanın iadesi olağanüstü bir kanun yolu olduğundan, sebepleri 6100 sayılı HMK’nın 375. maddesinde sınırlı (tahdidi) olarak sayılmıştır. Bu sayılanlar dışındaki bir nedenle yargılamanın iadesi talep edilemez. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 17.04.1996 tarihli ve 1996/10-112-282 sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 375. maddesinde sınırlı şekilde sayılan yargılamanın iadesi sebepleri şunlardır: “a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması, b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması, c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması, ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması, d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması, e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması, f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması, g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması, ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması, h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması, ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması, i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi (25.07.2018-7145 SK 19.md.-ek ibare)”.
Somut uyuşmazlık bakımından, tahdidi olarak sayılan bu sebeplere uyan bir durumun sözkonusu olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, yargılamanın yenilenmesi için gerekli koşulların oluşmadığı anlaşılmakla, bu yöndeki istemin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
3-Davacının, dava dilekçesinde diğer madde olarak talebine konu ettiği “sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak istemi” bakımından yapılan değerlendirmede; mahkemece alınan bilirkişi raporunda kooperatif kayıtları irdelenerek davacının diğer ortaklardan fazla ödemesi olmadığı, hatta az ödemesi olduğunun belirtildiği, rapor ekindeki muavin defter kayıtlarında davacı vekilince yapılan ödeme ve icra dosyasından yapılan ödeme olarak davaya konu ödemelerin de gösterildiği anlaşılmaktadır. Hesaplamaya bu ödemeler de katıldığında dava tarihi itibariyle davacının ödeme toplamı 61.044,40-TL iken, diğer ortakların ödemelerinin 64.500-66.000-TL aralığında olduğunun tespit edilmiş olmasına ve davacının şerefiye bedeli olarak 5.375-TL bedel belirtmiş olmasına göre, şerefiye bedelinden kaynaklı davacı eksik ödemesi dışında, ortaklar arasında eşitlik ilkesine aykırı bir durumun da tespit edilemediği, kaldı ki bahse konu şerefiye ödemesine dair 10.05.2006 tarihli GK’da karar alınmış olmasına ve yargılamanın iadesi istenen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/83 E.-2009/409 K. sayılı dava dosyasında şerefiye bedeline dair itiraz ve temyiz isteminde bulunulmamasına göre, bu hususun sözkonusu kararın kesinleşmesinden sonra işbu davada ileri sürülmesinin de usul ve yasaya uygun bulunmadığı, yine ek rapor davacı vekiline 05.06.2019’da tebliğ edildiği halde 20.09.2019 tarihli duruşmadaki süresinden sonraki beyanı dışında ek rapora yönelik davacı vekilince süresinde bir itirazda da bulunulmamış olduğu, dosya kapsamına ve bilirkişi raporlarına göre davacının iadesini talep edebileceği fazladan bir ödemesinin bulunmadığı, dava tarihi itibariyle davalının sebepsiz zenginleşmesinin sözkonusu olmadığı anlaşılmakla, bu yöndeki istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/448 Esas – 2019/552 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
a-Yargılamanın iadesi koşulları oluşmadığından bu istemin REDDİNE,
b-Terditli talep olan sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak istemine ilişkin davanın REDDİNE,
c-Peşin alınan 269,09-TL harçtan, alınması gerekli 80,70-TL’nin mahsubu ile bakiye 188,39-TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
d-Davalı vekili kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’ye göre takdiren 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
e-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
f-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın kararın kesinleşmesinden sonra yatıran tarafa iade edilmesine”,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacıdan alınan 44,40-TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında davacı tarafça yapılan 121,30-TL istinaf kanun yolu başvuru harcı, 14,50-TL tebligat gideri olmak üzere toplam 135,80-TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 05/10/2022