Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1560 E. 2022/1537 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1560
KARAR NO : 2022/1537

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/04/2015 (Dava) – 13/06/2019 (Karar)
NUMARASI : 2015/460 Esas – 2019/713 Karar
DAVA : Alacak
BAM KARAR TARİHİ : 13/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/10/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/06/2019 tarihli 2015/460 Esas – 2019/713 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, davalı bankanın Buca-Menderes Caddesi/İzmir Şubesi nezdinde … nolu vadesiz ve … nolu Pos hesabı bulunduğunu, davalı banka ile yapılan anlaşma uyarınca Pos hesabına geçen tutarların bankaca belirlenen komisyonun kesilmesinden sonra … no.lu vadesiz hesaba gönderileceğini, 11.02.2014 tarihine kadar düzenli gönderildiğini, 11.02.2014 tarihinden sonra müvekkilinin talimatı dışında açılan … no.lu hesaba aktarmalar yapıldığını ve bankaca hesaba bloke konduğunu, 11.02.2014-26.01.2015 tarihleri arasında pos hesabından yapılan toplam: 1.175.051.58-TL şirketin ipotek ve sair riskleri olmamasına rağmen haksız olarak blokeye alındığını ve davalı bankaca kullanıldığını, haksız blokeye ilişkin müvekkilinin uğramış olduğu zararın ihtarname ile talep edildiğini ancak davalı bankanın cevap vermediğini, müvekkilinin, davalı bankanın haksız blokesi nedeniyle 2014 yılında yüklü miktarda kredi kullanmak faiz ve masraf ödeme zorunda kaldığını bu nedenlerle belirsiz maddi tazminat davasının kabulü ile, 01.01.2014-27.01.2015 tarihleri arasında haksız bloke edilen toplam 1.178.436.69-TL’ nin müvekkilinin işletmesinde kullanamaması nedeniyle müvekkilinin uğramış olduğu zararın ihtarnamenin tebliğ edildiği 11.02.2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 01/04/2019 tarihli bedel artırım dilekçesi ile; talep miktarını 19.817,01TL daha artırarak, toplam 29.817,01 TL finansal kazanç kaybının İzmir 25. Noterliğinin 09/02/2015 tarih ve 4293 yevmiye nolu ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 11/02/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile davacı arasında Genel Kredi ve Teminat Sözleşmeleri imzalandığını, sözleşmelere istinaden davacı lehine krediler kullandırıldığını, birden fazla vadeli, vadesiz , pos hesapları açıldığını, davacı yanın davaya konu ettiği … no.lu hesap 07.09.0212 tarihinde açıldığını ve bugüne kadar kullanıldığını, sözleşmelerin tümünün ilgili maddesine dayanarak davacı yanın bilgisi dahilinde bloke hesabı açıldığını ve hesaptan işlemler yapıldığını, 2012 yılından beri bu hesaptan davacı şirketin yetkilisinin bilgisi dahilinde paralar çekildğini ve hesaplarına aktarımlar yapıldığını, 11.02.2014 tarihinden sonra bu hesabın kullanımı için müvekkili bankaya ulaşan herhangi bir talimat bulunmadığı için davacının vadesiz hesaplarına bir aktarım işlemi yapılmadığını, davacı yanın TTK 18. Maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğüne aykırı davrandığını, bildirilen kredilerin anapara toplam hacmi 4.700.000.00 TL olduğunu, blokede bir yılda biriken paranın 5 katı fazlalığına sahip olduğunu, müvekkili banka nezdinde, davacı lehine açılan tüm hesapların kurumsal internet bankacılığı üzerinden davacı tarafından görülebildiğini, davacı tarafından Şubat/2014-Ocak 2015 tarihleri arasında internet bankacılığı aktif olarak kullanıldığını, davacının pos hesabından gelen paraların hesaba aktarıldığını ve bu hesapta hareketsiz beklediğini, bankanın bu hesap üzerinde talimatsız olarak işlem yapması mümkün olmadığı gibi kendi menfaati için kullanmadığını, paraların davacı yanın uhdesinde olduğunu belirterek; bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece, ”…Davacının davasının KABULÜ ile, 29.817,01 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 10.04.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin hüküm kurarken eksik inceleme ürünü hatalı bilirkişi raporunu ve davacının hatalı ıslah dilekçesini esas alarak davanın kabulüne karar vermesinin kabul edilebilir olmayıp hüküm gerekçelerinin de son derece hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda davacı şirketin 30.05.2014-27.01.2015 tarih aralığında blokede kalan parasını kullanabilseydi en somut haliyle paradan faiz elde edebileceği, bu tarih aralığında şirketin finansal kazanç tutarının faiz geliri olabileceği, bu faiz gelirinin TCMB avans faiz oranı üzerinden hesaplanarak davacı şirketin 29.817,01 TL finansal kazanç kaybı oluşuğu tespit edilmiş olup bu tespitin son derece hatalı olduğunu, zira davacının kazanç kaybının oluşabilmesi için dava konusu hesap üzerinde tasarrufları etkiler şekilde blokenin olması durumunda davacının hesaptaki parayı kullanamayacağını ve kazanç kaybı oluşabileceğini, oysa somut olayda … nolu teminat hesabında davacının tasarrufunun kısıtlı olmadığını, talimatları doğrultusunda işbu hesaptan vadesiz hesaplarına defalarca aktarım yapıldığını, üstelik bu aktarımların yapıldığı tarihte de davacı şirketin müvekkili banka nezdinde borcu ve risklerinin devam ettiğini, davacının hesabı fark ettiğini iddia ettiği 26/01/2015 tarihinde müvekkili banka nezdindeki borç ve riskleri devam ediyor olmasına rağmen teminat hesabında biriken tüm bedel olan 1.175.051,58 TL’nin … nolu vadesiz hesaplarına eksiksiz olarak aktarıldığını, işbu durum da davacının teminat hesabı üzerindeki tasarrufların hiçbir şekilde kısıtlanmadığını açıkça ortaya koyduğunu, davacının kendi kusuru ile teminat hesabındaki parayı kullanmadığını, bilgisi ve tasarrufu dahilinde olan bir meblağı kullanmamasından dolayı zarara uğradığını iddia eden davacının söz konusu zarara kendisi katlanmak zorunda olup bilirkişinin bu hususta yoksun kalınan kazanç varmışcasına hesaplama yapmasını kabul etmediklerini, ayrıca teminat hesabında bekleyen meblağ müvekkili banka tarafından kullanılmadığı gibi davacı şirketin kullanım ve aktarımına hazır olarak bekletildiğini, yerel mahkemece davacının geçersiz ıslah dilekçesi esas alındığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla ıslah edilen miktarlara ilişkin zaman aşımı itirazları bulunduğunu, davacının ıslah dilekçesi ile talep ettiği miktarların 11/02/2014 tarihine ait işlemlere ait olup, zaman aşımına uğradığını belirterek; öncelikle İİK m.36 uyarınca tehiri icra kararı verilmesine, yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına, davanın tümden reddine ilişkin hüküm kurulmasına, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davalı bankanın, davacının POS hesabı üzerine koyduğu haksız blokaj nedeniyle davacının uğradığı maddi zararının tahsiline yönelik tazminat davasıdır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup, karar davalı vekilince istinaf edilmiştir.
Mali müşavirler … ve… ile bağımsız denetçi … tarafından düzenlenen 29/10/2018 tarihli raporda özetle; davacı şirketin incelenen 2014 ve 2015 yıllarına ait ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu, defterlerin açılış tasdiklerinin yasal süreside yapıldığı, kapanış onaylarının 2014 yılı için yasal süresi içerisinde yapıldığı, ancak 2015 yılı için yapılmamış olduğunu tespit etmiş, 2014 yılı için ticari defterlerinin delil niteliğinin bulunduğunu, 31/12/2014 tarihli mizanında 300 banka kredileri hesabı 3.530.895,85 TL, 400 banka kredileri hesabı (bir yıldan uzun vadesi olan krediler) 3.307.428,10 TL alacak bakiyesi verdiğini, davacı vekilinin dava dilekçesinin 8. Maddesinde beyan ettiği kredi kullanım tutarlarını şirketin incelenen hesaplarını teyit ettiğini, 31/12/2014 tarihli mizanında 780 finansman giderleri hesabına 815.039,09 TL şirketin yıllık yüklendiği faiz giderleri toplamını verdiğini, davacı şirket her ne kadar bloke işlemi uygulanan dönemde yeni krediler kullanarak faiz maliyetine katlandığı, bloke işlemi uygulanan POS hesabına yatan paraların hafta için 5 gün tahsil edilmek kaydıyla oluştuğu hususu ile kullanılan kredilerin de farklı tarih, tutar, faiz oranlarında kullanıldığını, davacının sözkonusu krediler dolayısyıyla ne tutarda faiz maliyetine katlandığını, somutlaştırmadığı hususlarını değerlendirdiklerini bilirkişi…’a raporunda belirttiği gibi davacının kullandığı krediler ile davalı bankanın bloke ettiği tutarlardan kaynaklı zararlar arasında da illiyet bağı kurulmasının mümkün olmadığını, davacı şirketin blokede kalan parasını kullanabilmiş olsaydı en somut haliyle bu paradan faiz geliri elde edeceğini, dolayısıyla bu aşamada davacı şirketin hesaplanabilir finansal kazanç tutarının faiz geliri olabileceği bu gelirin de davacının talep ettiği TCMB avans faiz oranı üzerinden hesaplanması gerektiği ve davacı şirketin 29.817,01 TL finansal kazanç kaybının oluştuğunu bildirmişlerdir.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, hükme esas alınan 29/10/2018 tarihli bilirkişi raporunun dosyadaki mevcut raporların incelenerek düzenlendiği, açık, anlaşılır, denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu; 30/05/2014 tarihinde davalı bankanın davacı şirketteki risk miktarının tamamına ulaştığı bu tarihten sonra hesaba gelen tutarlar üzerinde yapılan blokaj işleminin davacı şirketin kredi geri dönüş borcunun toplamını aştığı, kredi geri dönüş tutarı olan 349.945,92.- TL’nin üzerindeki tutarlar için uyguladığı bloke işleminin doğmuş herhangi bir borç karşılığı olmadığından haklı ve sözleşmeye uygun kabul edilemeyeceği, bu nedenle davacı şirketin 30/05/2014 tarihi ile blokenin kaldırıldığı 27/01/2015 tarihi arasında POS hesabına intikal eden ve bloke işlemi uygulanan parayı kullanılamadığı ve değerlendirilemediği, davacı şirketin blokede kalan parasını kullanabilmiş olsaydı en somut haliyle bu paradan faiz geliri elde edeceği, davacı şirketin hesaplanabilir finansal kazanç tutarının faiz geliri olabileceği, bilirkişi heyet raporuna göre mahrum kalınan finansal kazanç miktarının 29.817,01 TL olduğu ve davacının belirlenen tutarı davalı bankadan tazminat olarak talep edebileceği yönündeki mahkemenin kabul kararın yerinde olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/06/2019 tarihli 2015/460 Esas – 2019/713 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 2.036,79-TL istinaf karar harcından peşin alınan toplam 509,20-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 1.527,59-TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 13/10/2022