Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1550 E. 2022/1732 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1550
KARAR NO : 2022/1732

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/05/2015 ( Dava ) – 20/03/2019 (Karar)
NUMARASI : 2015/620 Esas – 2019/355 Karar
DAVA : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
BAM KARAR TARİHİ : 10/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/11/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/03/2019 tarihli 2015/620 Esas ve 2019/355 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan … adına kayıtlı, diğer davalı … idaresindeki, … plakalı otomobilin,davalı sürücünün tam kusuru sonucunda, 12.03.2015 tarihinde meydana gelen trafik kazasında, müvekkilinin yaralanmış olduğunu, aracın diğer davalı … Sigorta A.Ş. tarafından ZMSS ile sigortalanmış olduğunu, her ne kadar düzenlenen Trafik Kazası Tespit Tutanağını ile kazada davalı sürücünün kusursuz olduğu, dava dışı sürücü …’in ve davacı müvekkilinin asli kusurlu olduğu rapor edilmiş ise de, bu raporun gerçek dışı olduğunu, dinlenecek tanıklar ile kanıtlanacağı üzere deliller toplanarak, uzman bilirkişi raporu alınmasını talep ettiklerini, müvekkilinin trafik kazası sonucunda aldığı şiddetli darbe üzerine kalça ve kol kemiklerinin ağır şekilde hasara uğradığını, bu nedenle araç sahibi, sürücüsünden dayanışmalı olarak 25.000-TL, ve tedavi giderleri, geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı olarak toplam 11.000-TL davalılardan dayanışmalı olarak tahsilini, davalılardan sorumlu olduğu, maddi manevi tazminat için 12.03.2015 olan haksız fiil tarihinden itibaren davalı sigorta şirketinden ise dava tarihinden itibaren yasal faiz tahsilini her türlü yargılama harç ve giderleri ile birlikte ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; 12/03/2015 tarihli kaza tespit tutanağında açıkça beyan edildiği üzere sürücü davalı … kusursuz bulunması nedeniyle işleten davalı …’nın da her hangi bir kusuru bulunmadığını, davacının yaralanmasına ilişkin kusursuz olan davalılara karşı husumet yöneltilemeyeceği sabit olup; iş bu davanın öncelikle husumetten reddi gerektiğini, tedavi giderlerine ilişkin taleplerin 6100 sayılı yasa ile yapılan değişiklik neticesinde kusur durumuna ve her hangi bir şart aranmaksızın SGK kapsamına girmiş olup; iş bu yönüyle de davanın husumetten reddi gerektiğini, zira İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/26317 Soruşturma no’lu dosyası üzerinden yapılan soruşturma neticesinde takipsizlik kararı verilerek davacının davalı müvekkillerine husumet yöneltmesi kabul edilemez mahiyette olup; iş bu davanın usulden ve esastan reddi gerektiğini, her ne kadar davacı yan tarafından vücudunda bu denli ağır hasarların meydana geldiği belirtilmiş ise de, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının maluliyet oranının tespit edilmesini talep ettiklerini, istenilen tazminat miktarının son derece fahiş olduğunu, kusur durumları göz önüne alındığında manevi tazminat taleplerinin de reddi gerektiğinin sabit olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte iş bu kazadan … plaka sayılı araç sürücüsü …’e, işleteni …. Şti.’ne, … plaka sayılı aracın ZMM sorumlusu … Sigorta A.Ş.’ye ve davalı …’ya ait … plaka sayılı aracın genişletilmiş kasko sorumlusu … Sigorta A.Ş.’nin de davacı yanın talepleri nedeniyle sorumlulukları bulunmakta olup; iş bu davanın tüm adı geçenlere ihbarı gerektiğini belirterek haksız ve mesnetsiz açılan iş bu davanın öncelikle husumet itirazı nedeniyle usulden reddine, Mahkeme aksi kanaatte ise esastan reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekâletin karşı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde sigortalı olduğunu, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davacının sigortalının kusurunu ve zararını usulen ispat etmesi gerektiğini, zarar veren aracın neden olduğu riziko sebebi ile üçüncü kişinin maruz kaldığı gerçek zarar miktarını araştırarak ödeme yapılması gerektiğini, kusura dayalı düzenlenen Trafik Tespit Tutanağı’nın gerçek dışı bilgileri yansıttığının ifade edilmesinin yerinde olmadığını, kaldı ki davacı tarafın ifade etmiş olduğu gibi böyle bir olayın tanık beyanlarıyla ispatlanmaya çalışılmasının gerçek dışı olacağını, davacının maddi tazminat talebine konu kalemler net olmamakla tedavi ve geçiçi işgöremezlik gibi taleplerin 6111 sayılı yasa uyarınca reddi gerektiğini, yasa gereği davacının talep hakkı bulunmadığını, 2918 sayılı KTK “nun 98. Maddesinin 6111 Sayılı Kanun’un 59 ve Geçici 1.Maddesi ile değiştirildiğini, buna göre 25.02.2011 tarihinden önceki ve sonraki tüm trafik kazaları ile ilgili tedavi giderlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağını, davacının kaza sebebiyle elde ettiği gelir ve tazminatların mahsubu gerektiğini, zira SGK tarafından ödenen meblanın müvekkili şirkete rücu edildiğini, davacının sürekli maluliyet halinde zararını ispat etmesi gerektiğini, müvekkili şirketin faizden dava tarihinden itibaren sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmilini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…1-Davanın maddi tazminat talebi yönünden KABULÜ ile; Davacı …’ ın, geçici iş göremezlikten kaynaklı, 8.008,57 TL , Sürekli maluliyetten kaynaklı 208.300,80 TL sürekli iş göremezlik tazminatının, belgeli bakım giderinden kaynaklı, 1.950,00 TL , SGK sorumluluğunda olmayan, 4.435,90 TL belgeli tedavi gideri, Tedavi ile ilişkili ulaşım gideri 360,00 TL nin davalı araç maliki … ile Araç sürücüsü … ‘ tan haksız fiil tarihi olan 12/03/2015 tarihinden, davalı sigorta şirketi yönünden ise dava tarihi olan 21/05/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacının manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile; davacının olaydaki kusur durumu, kesin ve geçici maluliyet durumları, tüm dosya içeriği, tedavi süreci birlikte değerlendirildiğinde , 20.000,00 TL manevi tazminatın davalı araç maliki davalılar … ile araç sürücüsü …’ tan haksız fiil tarihi olan 12/03/2015 tarihinden itibaren müştereken ve mütesilsilen tahsili ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; trafik kazası sonucunda müvekkilinin uğradığı zararın çok yüksek olduğu, %76 gibi bir oranda özürlü kaldığını, ayrıca kazada davalı taraf tam ve asli kusurlu olup müvekkilimiz tamamen kusursuz bulunduğu, zaten sembolik olarak istenmiş olan 25.000 TL manevi tazminat yerine 20.000 TL manevi tazminata hükmedilmesinin hakkaniyete uygun olmadığını talepleri gibi 25.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini, manevi tazminata ilişkin 2 nolu hüküm fıkrasında”…Haksız fiil tarihi olan 12.03.2015 tarihinden itibaren müştereken ve müteselsilen tahsili…” ibaresinin yer aldığını, ancak bu hüküm fıkrasında manevi tazminata ilişkin faiz başlangıç tarihi doğru olarak verilmiş fakat “yasal faizi” ibaresinin eklenmesi olasılıkla zuhulen eksik bırakıldığını, bunun yasaya ve taleplerine aykırı olduğu, bu nedenle eksik kalan hüküm fıkrasının düzeltilmesi suretiyle manevi tazminat miktarı için olay tarihinden karar tarihine kadar işlemiş yasal faizin tahsiline dair karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kusur raporunda dava konusu kazanın meydana gelişinde müvekkili sigorta şirketine sigortalı araç sürücüsünün % 100 oranında asli ve tam kusurlu olduğu kanaatine varıldığını, izafe edilen kusur oranının kabulünün mümkün olmadığını, sigortalı araç sürücüsünün kusursuz olduğunu, dosya muhteviyatında 3 farklı kusur belirlemesi barındırmakta olup, kusur oranları arasında fahiş bir farklılık ve çelişki söz konusuyken keşif yapılmaksızın belirsiz tanık anlatımlarının esas alındığı Karayollar Fen Heyetinin kusur raporuyla hüküm tesis edildiğini, her ne kadar yargılama aşamasında tanık dinlenmiş olsa da tanık beyanlarının da net olmadığını, kazaya ait soruşturma dosyasının da takipsizlikle sonuçlandığını, trafik tespit tutanağında sigortalıya ait araç sürücüsüne kusur izafe edilmemekle birlikte yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi yargılama aşamasında tanzim edilen raporlarda da izafe edilen kusur oranlarının birbirinden farklı olduğunu, kusur oranlarının netleştirilmesi için keşif incelemesinin değerlendirilmediğini ve olayı görüntüleyen kamera kaydı olup olmadığı hususunun araştırılmadığını, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için yeniden rapor alınması taleplerinin de reddedildiğini, söz konusu kazada davacı yayanın maluliyet oranlarının oldukça fahiş tespit edildiğini, İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi tarafından tanzim edilen maluliyet raporu ile dava dosyasında yer alan İzmir Adli Tıp Kurumu Şube Müdürlüğü’nden alınan rapor arasında çelişki bulunduğunu, yerel mahkeme tarafından çelişkili raporlar hükme esas alınmak suretiyle karar verildiğini, geçici işgöremezlik tazminatına ilişkin taleplerin Trafik Sigortası Genel Şartları gereği teminat dışı kaldığını, geçici işgöremezlik talepleri tedavi giderleri kapsamında olup, 6111 sayılı yasa uyarınca müvekkili şirketin tedavi giderleri nedeniyle herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, yeni Trafik Sigortası Genel Şartları A.5.b maddesi uyarınca tedavi giderleri nedeniyle tüm sorumluluğun SGK’da olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin herhangi bir sorumluluğu kalmadığını, vekalet ücreti belirlemesinde yalnızca maddi tazminattan sorumlu tutulan müvekkili sigorta şirketi ile hem maddi hem manevi tazminattan sorumlu tutulan diğer davalı şahıslar arasında bir ayrım yapılmadığını, yerel mahkemece hükmolunan 20.533,31-TL vekalet ücretinin müvekkili sigorta şirketi ve diğer davalılar yönünden ayrıştırması ve detaylandırılmasının gerçekleşmediğini, davacının oldukça fahiş bir miktar talep ettiğini, sigortacının ödeme yükümlülüğünün gerçek zararla sınırlı olduğunun her türlü şüpheden uzak olduğunu, müvekkilinin sorumlu olduğu poliçe teminat limiti doğrultusunda yeni bir hüküm kurulmasına karar verilmesine, vekalet ücreti ve masrafların karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; gerek kaza tespit tutanağı, gerekse dosyada beyan olarak ileri sürülen feri müdahilin ikrarları dikkate alınmaksızın alınan raporların kabulünün hiç bir surette mümkün olmadığını, davacının yaya yolunun bulunmadığı yoldan karşıdan karşıya geçmek istemesi nedeniyle yola çıktığını, davalı sürücünün davacıyı görmesi üzerine hemen durduğunu, ancak davacının sendelediğini, bu sırada davalı sürücüyle arasındaki takip mesafesini korumayan dava dışı … plaka sayılı aracın, davalı yana ait … plaka sayılı araca çarparak davacının yaralanmasına sebebiyet verdiğini, iş bu durum kaza tespit tutanağında da açıkça beyan edilmiş olup; kaza tespit tutanağını düzenleyen memurların dosyada tanık olarak dinlenilmesini istediklerini, davacı yan ile dava dışı … plaka sayılı araç sücünün asli, davalı sürücünün ise kusursuz olduğu düşünüldüğünde, iş bu davanın esastan da reddi gerektiği, polis tarafından tutulan kaza tespit tutanağında açıkça müvekkili yanların kusursuz olduğu, arkadan gelen aracın ve davacının kusurlu olduğunun sabit olduğunu, her ne kadar davacı tarafından yönlendirilen tanıklar tarafından gerçek dışı beyanlarda kaza esnasında davalı sürücünün arkasından başka bir aracın bulunmadığı ve/veya fark etmedikleri beyan edilmiş ise de, davalı tarafından arkadan gelen … plaka sayılı aracın takip mesafesini korumayarak çarpması neticesinde davacıya çarptığını, dosyaya müdahil olarak kabul edilen …. Şti. tarafından da iş bu durum ikrar edilerek, kazaya kendilerinin sebebiyet verdiklerinin sabitlik kazandığını, her ne kadar davacının vücudunda ağır hasarların meydana geldiği belirtilmiş ise de; kaza ve oluşum şekline bakıldığı zaman davacıda bu hasarların nasıl meydana geldiğinin anlaşılamadığını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının maluliyet oranının çelişkilerin de giderilerek maluliyetin ve önceki rahatsızlıklarının arasında illiyet bağı olup olmadığı da gözetilerek tespit edilmesi gerektiğini, yerel mahkeme tarafından taktir edilen manevi tazminat miktarı fahiş olup, kararının bu yönüyle de bozulması gerektiğini belirterek, ilamın müvekkilleri lehine bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davacının trafik kazasından kaynaklı yaralanması nedeniyle kazaya neden olan sigortalı araç sürücüsü, araç maliki ve ZMMS sigortacısından maddi tazminat; ayrıca davalılar araç işleteni ve araç sürücüsünden manevi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, davanın maddi tazminat yönünden kabulüne, manevi tazminat yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, karar davacı ve davalılar vekillerince istinaf edilmiştir.
ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 26/03/2018 tarihli kusur raporunda özetle; davacı yaya …’ın %30, davalı sürücü …’nun %35, sürücü …’in de %35 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Karayolları Trafik Heyeti’nden itirazlar doğrultusunda alınan 02/07/2018 tarihli kusur raporunda özetle; davalı sigorta şirketinin sürücüsü …’ın %100 kusurlu olduğu belirtilmiştir.
İzmir Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen 15/02/2016 tarihli tek hekim raporunda özetle; yapılan muayenesinde; tek bastonla ambole yürüdüğü görüldü. Sağ dirsek ve sağ kalça lateralde operasyon skarları, sağ kalça fonksiyonlarında kısıtlılık, sağ dirsekte 90 derecede ankiloz saptandı. Dirseğin sadece yaklaşık 5-10 derece hareket yapabildiği, Sosyal Güvenlik Kurumu ile Sağlık Bakanlığından Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği kapsamında değerlendirildiğinde; hastanın yaşına göre meslekte kazanma gücünde azalma (kalıcı sakatlık-maluliyet) oranının %71 olduğunu, şahsın yaralanmasının 4 ayda tıbbi şifa bulacağını belirtmiştir.
ATK 3. İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 03/05/2017 tarihli maluliyet raporunda özetle; 12.03.2015 tarihli trafik kazası sebebiyle 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak davacının mevcut yaralanma nedeniyle E cetveline göre %76 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme sürecinin olay tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği belirtilmiştir.
1-Dosyada mevcut 12/03/2015 tarihli kaza tespit tutanağında sürücü …li’nin ve yaya …’ın asli kusurlu, sürücü …’ın kusursuz olduğu belirtilmiş; ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 26/03/2018 tarihli kusur raporunda davacı yaya …’ın %30, davalı sürücü …’nun %35, sürücü …’in de %35 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş; Karayolları Trafik Heyeti’nden itirazlar doğrultusunda alınan ilk derece mahkemesince hükme esas alınan 02/07/2018 tarihli kusur raporunda davalı sigorta şirketinin sürücüsü …’ın %100 kusurlu” olduğu belirtilmiştir.
Dosyada mevcut kaza tespit tutanağında belirlenen kusur oranı ile ve dosya kapsamında alınan raporlar arasında kusur oranları yönünden çelişki bulunduğunun anlaşılmış olmasına göre; mahkemece, dosyanın İTÜ Karayolları Kürsüsünden seçilecek konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kuruluna tevdii ile, kaza tespit tutanağı ve ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen kusur raporu ile hükme esas alınan Karayolları Trafik Heyeti’nce düzenlenen bilirkişi raporu da değerlendirilmek suretiyle aralarındaki çelişki giderilerek, davalıların kusur yönünden itirazlarının da karşılandığı, kazanın oluş şekline göre sürücülerin olaydaki kusur oranlarının duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti yönünden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alındıktan sonra, dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilip varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/12715 Esas, 2022/7357 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır.)
2-Kabule göre de;
a-Maddi ve manevi tazminat davaları birbirlerinden ayrı ve bağımsız davalar olduğundan; hüküm ve fer’ileri birlikte kurulamaz. Şöyle ki; 6100 Sayılı HMK 297/2 maddesi gereğince bir davada istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup, maddi tazminat ve manevi tazminat davaları her ne kadar birlikte görülmüş ise de; birbirinden bağımsız, müstakil davalar olması nedeniyle hüküm kısmında her dava hakkında o davaya ilişkin yargılama giderleri ve buna bağlı olarak yargılama giderlerinden sayılan vekalet ücretinin, karar ve ilam harçlarının da ayrı ayrı gösterilmesi zorunludur. Mahkemece anılı usul kanunu hükmüne aykırı şekilde maddi ve manevi tazminat tutarları için tek vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
b-Davacı vekilinin, dava dilekçesi ile hükmedilecek maddi ve manevi tazminata dava tarihinden itibaren faiz işletilmesini talep ettiği, davacı vekilinin bu husustaki talebine istinaden mahkemece maddi tazminata faiz işletilmesine karar verilmesine rağmen, manevi tazminat yönünden faiz işletilmemiş olması hatalı olmuştur.
Açıklanan nedenlerle; davacı vekili ve davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 355/1 ve 353/1-a-6 maddeleri gereğince kabulü ile, belirtilen yönlere ilişkin olarak ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, kararın kaldırılma şekli ve sebebine göre davacı vekili ve davalılar vekillerinin sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin, davalı … Sigorta A.Ş.vekili ile davalılar … ve … vekilinin ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20/03/2019 tarihli 2015/620 Esas ve 2019/355 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a-)-6) maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harcının talepleri halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edenlere iadesine, istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
5-İstinaf edenler tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın kaldırılma şekline ve sebebine göre istinaf eden taraf vekillerinin sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
Dair; 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.10/11/2022