Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1547 E. 2023/386 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1547
KARAR NO : 2023/386

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/06/2013 (Dava) – 30/05/2019 (Karar)
NUMARASI : 2014/513 Esas-2019/611 Karar
DAVA : Kayyımların Hukuki Sorumluluğundan Kaynaklanan Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 09/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/05/2019 tarihli 2014/513 Esas ve 2019/611 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı iflas idaresi vekili dava dilekçesinde özetle; davacının İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2007/648 Esas sayılı dosyasından 14/05/2009 tarihinde iflasına karar verilen müflis … A.Ş.’nin iflas idaresi olduğunu, müflis şirketin 27/12/2005 tarihinde İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/729 Esas sayılı dosyasından iflas erteleme talep ettiğini, Mahkemenin 1 yıl süreyle iflasın ertelenmesine ve şirkete kayyum olarak davalıların tayinine karar verdiğini, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/03/2007 tarihinde 2007/139 Esas ve 2007/100 Karar sayılı ilamı ile iflas ertelemesinde kayyum olarak belirlenen davalıların yönetici kayyum olarak atanmasına karar verdiğini, davalıların yönetici kayyum olarak görev yaptıkları dönemde Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2006/9070 Esas ve 2007/2188 Karar Sayılı ilamı ile iflas erteleme kararını bozduğunu, Yargıtay’ın bozma ilamı doğrultusunda 14/05/2009 tarihinde iflas kararı verdiğini, iflas idaresinde müflis şirketin iflastan önceki son 3 yıllık defterlerinin inceletildiğini ve bir takım usulsüzlükler tespit edildiğini ayrıca kayyum denetiminde müflis şirketin yürüttüğü işlerin sözleşmeleri çerçevesinde İnşaat Mühendisi …’a incelettirildiğini ve taşeronlarla yapılan sözleşme bedelinin %30′ luk kısmının geçici kabulde görülen eksikliklerin giderilmesine kadar tutulması gerekirken ödeme yapıldığından bahisle davalıların kayyumluk görevini yerine getirirken eksik işlem ve haksız eylem nedeniyle şimdilik 294,929 TL’ nin taşeron sözleşmelerinin bitim tarihi olan 31/12/2006 tarihinden bu yana hesaplanacak reeskont faizi ile birlikte iflas masasına ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davada zamanaşımı süresi olduğunu, kayyımlara husumet yöneltilemeyeceğini, yapılan ödemelerin müflis şirketin taahhüdündeki işler için sonradan ilgili idarenin malı olan inşaata harcandığını, zenginleşme var ise iş sahibi … Bakanlığı uhdesinde olduğunu, bu sebeple taşeronlar ile ilgili … İdaresine dava açılması gerektiğini, İİK 179/a ve bilhassa 179/b uyarınca kayyım kurulunun erteleme sürecindeki ertelemeye hak kazanmış şirket işlemlerinden sorumluluğunun atandığı mahkemeye karşı olduğunu, böyle bir dava açılmasının ancak kayyım kurulunun atama makamı olan mahkemece bu yönde verilecek bir karar ile mümkün olabileceğini, bu hususun dava şartı olduğunu, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, kısmi nitelikli davanın dinlenemeyeceğini, kayyımlık için yürütülen faaliyetin ihmal veya hatalı kasıtlı olmasının mümkün olmadığını, kayyım kurulunun süreçte … Şirketinin tüm faaliyet ve sorunları ile ilgili olduğunu, firma sahibinin Eskişehir ‘ de yürüyen asıl büyük taahhüt sırasında alacaklılar tarafından dövülerek öldürüldüğünü, vefatı takiben büyük ve hacimli bir şantiye faaliyetinin Eskişehir ‘de tıkandığını yanı sıra bu davada konu edilen Konya … şantiyesinin mevcut olduğunu, hiç olmazsa Konya şantiyesinin tamamlanarak oradan elde edilecek gelirlerin şirket borçlarına ödenerek zararın en aza indirilmesinin amaçlandığını, bu sürecin gerek kayyımlar gerek mahkeme gerek ilgili idare tarafından azami titizlik ve özenle yürütüldüğünü, dava dilekçesinde söz edilen bir çok konunun iddialar açıklamaktan uzak aynı paralelde olayların bütününe ve belgelere dayalı olmayan eksik ve hatalı bilirkişi değerlendirmelerinden geliştirildiğini, söz konusu dosyada baştan sona gelişen olayların Türkiye ‘de başka bir örneğinin duyulmadığını, anılan dosyada kayyımlığın çok zor şartlar altında yürütüldüğünü belirtmiş, davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, kayyımlara husumet yöneltilemeyeceğini, yapılan ödemelerin müflis şirketin taahhüdündeki işler için sonradan ilgili idarenin malı olan inşaata harcandığını, zenginleşme var ise iş sahibi … Bakanlığı uhdesinde olduğunu bu sebeple taşeronlar ile ilgili … İdaresine dava açılması gerektiğini, İİK 179/a ve bilhassa 179/b uyarınca kayyım kurulunun erteleme sürecindeki ertelemeye hak kazanmış şirket işlemlerinden sorumluluğunun atandığı mahkemeye karşı olduğunu, böyle bir dava açılmasının ancak kayyım kurulunun atama makamı olan mahkemece bu yönde verilecek bir karar ile mümkün olabileceğini, bu hususun dava şartı olduğunu, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, kısmi nitelikli davanın dinlenemeyeceğini, kayyımlık için yürütülen faaliyetin ihmal veya hatalı kasıtlı olmasının mümkün olmadığını, mahkeme tarafından daha önce denetçi kayyım olan heyetin yönetici kayyım olarak atandığını, müvekkilinin de bu heyet içinde yer aldığını, yönetici kayyım heyetinin firmanın son durumunu değerlendirdiğinde gelinen noktada yapılacak fazla bir şey olmadığı için hiç olmazsa iflas erteleme kararı kesinleşinceye kadar firmanın Konya’da …’ e karşı yüklendiği okul inşaatının sürdürülebilmesi amacıyla taşeronlar ile toplantı ve görüşmeler yapıldığını, taşeronların işini yaptıkları halde daha önce firmadan olan alacaklarının tamamı gelecek hak edişlerden kendilerine ödenmesi koşuluyla iş yapabileceklerini dayatmaları üzerine batmış bir şirkete iş yapacak başka bir firmada bulamayacağını bilen kayyım heyetinin zorunlu olarak komada olan hastanın ağzına pamukla su damlatma gibi taşeronların bu isteklerini kabul ettiğini, ilk sözleşme doğrultusunda yapılması gereken kesintileri geçici kabul aşamasında düzenlenecek hak edişlerden alabilmek için eski sözleşmeyi özellikle değiştirmediğini, hak edişler … tarafından taşeronların yaptıkları fiili imalat dikkate alınarak düzenlendiği için resmi hak edişe itibar edildiğini, taşeronlara inşaat seviyesine göre alabilecekleri bedelden daha yüksek bedel ödendiği iddiasının bu nedenle gerçeklerden uzak olduğunu, eğer ortada taşeronlar tarafından yapılması gereken imalatın düşük olmasına rağmen fazla bir tahakkuk varsa bunun sorumlusunun hak ediş belgelerini düzenleyen kurum olduğunu, kayyım heyetinin uygulamalarında müflis firmanın herhangi bir zararının olmadığını, yüklenici taşeronların kesin alacak veya borçlarının kesin hesap ile ortaya konacağını, işveren tarafından ön hak edişlere dayalı yapılmış olan ödemelerdeki fazlalık veya eksikliğin ancak kesin hesap ile belirlenebileceğini, kayyım döneminde inşaatın geçici kabul safhasına bile gelmediğine göre bu safhaları iflas masasının takiple sonuçlandırması gerektiğini, böyle bir hesap dönemi sonunda ortaya çıkacak durumdan da iyi niyetli olarak resmi kurumun hak edişlerine dayalı avans niteliğinde ödeme yapan kayyım heyetinin sorumlu tutulamayacağını, kayyım heyetinin tedbirli bir tüccar gibi hareket ederek taşeronların sermaye ve emekleri ile şirketin risklerini en aza indirecek formül ile işe devam kararı verdiğini, şirket defterlerinin açılış tasdiklerinin yapıldığını, kapanış tasdiklerinin kayyım heyetinden önceki döneme ait iş ve işlemlerin ücretlerini alamayan muhasebeciler tarafından süresinde işlenememesinden bir kısım avans ödemelerinin ilgililerden VUK’ na göre belgelerin zamanında alınamamasından dolayı hesap kapaması yapılamadığı için yapılamadığını ayrıca bundan dolayı şirketin bir zarar görmesinin söz konusu olmadığını, dava dilekçesinde söz konusu edilen raporların gerçeklerden uzak davada edilen iddialar ile uyumsuz belgelere dayalı olmayan eksik ve hatalı raporlar olduğunu belirterek, davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “…Davanın kısmen kabulü ile 167.082,47 TL’ nin 27/03/2009 tarihinden itibaren işletilecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı taraflar istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi kararına yargılama sırasında hazırlanan bilirkişi raporlarında söz konusu belge defter ve kayıtların müvekkili İflas idaresince teslim edilemediği gibi bir durum yarattığını, bilirkişilerce incelemenin yapılamadığı 2005-2006-2007-2008 -2009 dönemlerde şirket yönetiminin davalı kayyumlarda olup bahsi geçen tüm yasal defter ve belgelerin kayyumlar tarafından tutulması gerektiğini, bunun bir gereklilik dışında yasal zorunluluk olduğunu, bu belge ve defterlerin şirketin iflasına karar verildikten sonra kayyumlarca müvekkili iflas idaresine teslimi gerekirken hiç bir defter ve belgenin teslim edilmediğini, bu hususun gerek duruşmalarda ve gerekse beyan ve incelemeler sırasında defalarca dile getirilse de Mahkemece dikkate alınmadığını, davalı kayyumların müvekkili İflas İdaresine ne teslim ettiyse bu belgelerin Mahkemeye sunulduğunu, bunun dışında hiçbir belge ve defterin müvekkili iflas idaresine teslim edilmediğini, talep etmelerine rağmen davalılar tarafından teslime ilişkin hiçbir belgenin dosyaya sunulamadığını, Mahkemenin kısmen red kararının dayanağı müvekkilce 2005-2006-2007-2008-2009 yıllarına ilişkin yasal defter ve dayanağı kasa, bankalar, kayyım hesabı ve tüm gider hesaplarının detaylarının yer aldığı muavin kayıtlarının sunulmaması olarak gösterilmişse de, söz konusu kayıt ve defterlerin davalılar tarafından müvekkiline hiç teslim edilmediğini, bu belgelerin tutulduğuna ilişkin hiç bir kaydın mevcut olmadığı gibi bunların müvekkiline teslim edildiğine ilişkin hiçbir teslim /tesellüm belgesinin de dosyaya sunulmadığını bu yüzden davalıların kendi sorumluluklarında olan bir hususu yerine getirmemeleri sebebi ile Mahkeme nezdinde haklı duruma geçtiklerini beyanla, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesi tarafından kayyımlık ve kayyımlık sorumluluğunun değerlendirilmediğini, kayyımlık kurumunun bilirkişi görüşlerine göre eksik inceleme, değerlendirme yapıldığını, iflas kararını takiben 5 yıl sonra dava açılmakta, devamında 5 yıl süren davada bilirkişi raporlarında usulsüz ve aykırılık söz konusu olduğunu, olayda zaman aşımı olup davanın dinlenemediğini, erteleme sürecinde yaşanan maddi durum ortamlarının gözlenmesi gerektiğini, Eskişehir’de yaşanan perişanlık ve ölüm olayları sonrası, şirket faaliyetlerinin sonlanması gerekip- gerekmediği yönünde kayyım heyeti kendi içinde ve o dönem ki mahkeme heyeti ile yapılan müzakerelerde, şirketin çok zararda olduğunu, Konya …- okul inşaatının yürütülmesini ve bitirilmesini oradan gelecek hakedişlerle şirketin ve daha çok sayıda alacaklının alacağına kavuşabileceğini yani ertelemenin devamının başta … – alacaklı taşeronlar şirket olmak üzere tüm tarafların yararına olacağında mutabık kalınarak …- … OKUL şantiyesi devam ettirildiğini, bu konuda onlarca kayyım kararının mevcut olduğunu, ilgili idarenin kayyımlığa işlerin devamı ve bitirilmesini aksi halde okul idare olarak çok zorda kalınacağını sözlü- yazılı ifade edildiğini, tüm sürecin o dönemki mahkemenin bilgisinde olduğunu bu nedenle çok sayıda alacaklı, adliyede doğrudan mahkeme hakimlerine ulaşıp, defalarca çözüm istediklerini, okulun bitirilmesini istediklerini, kayyımlığa da hiçbir geliri olmayan şirketin sadece … – okul inşaatının tamamlanmasına, hakediş teminine yönelik bir dizi gayret ve girişimlerde bulunduğunu ancak Mahkemenin okul inşaatı olması hassasiyetiyle öte yanda …- idarenin Kayyımlığa ricasıyla ve Eskişehir’den beri taşeron ve alacaklıların kızgınlığı ve gerginliği altında alacak talepleri üzerine … -Okul inşaatının devam ettirildiğini, kayyımlığın, iş bitimi uyarınca oradan tahsil edilecek bedelin şirket kasası ve alacaklılara aktarılması işine odaklandığını, ortada … patronunun olmadığını, öldürüldüğünü, mirasçıların mirası reddedip İzmir’den kaçtıklarını, kayyımlığın zor şartlarda iş bitimi ve hak edişe odaklandığını, ortada batmış, patronu öldürülmüş, başkaca hiç geliri olmayan, şantiyesi dağılıp, her iki şantiyesi de alacaklılarca yağmalanan bir şirketin okul inşaatı tamamlaması çabası içinde olduğunu, bu imalatın tamamen …’in resmi hak ediş ödemeleri ile yapılacağını, ihale şartnamesi ve fiyatlarının 2005 yılı olduğunu, kayyımların iş bitirmek isteği süre ise 2009 yılına kadar giden süreç olduğunu, inşaat maliyetlerinin 2-3 yıl içinde şartname rakamlarından sonra en az %50 arttığı fiili bir durum ve batık bir şirketin şantiyesinin çalıştırılmasının söz konusu olduğunu, 2005 yılı fiyatları ile 2008 yılındaki fiyatlar ile inşaat imalat ve ikmalinin mümkün olamayacağını, İflas kararını takiben İflas İdaresi müflis şirket uğruna imalat işine devam kararı almadığını, bu olayda şirket için, alacaklılar ve kurumlar için en zararlandırıcı konunun bu olduğunu bu nedenle İflas İdaresi kamu şirket alacaklı yarar dengelerini gözeterek sona gelmiş imalatları ikmal ile, kesin hakediş ve toplu gelire kavuşturarak şirketi ve kayyımlığın şirkete katkılarını somutlaştırıp, kazanca çevirebileceğini, kayyımlığın tüm ödeme ve icraatlarının şirket faaliyetleri, imalatların sürmesi işin bitirilmesi uğrunda yürütüldüğünü ancak iflas kararı verilince, kayyımlığın işten el çekmek zorunda olduğunu ancak şantiye ve imalat işlerinin zamana karşı yarış içinde sürdürülecek işlerden olduğunu, İflas kararı ile duran şantiyeye derhal el atılmadığı için, zaten başka geliri olmayan şirketin hakedişe gidemediğini, İflas İdaresi konulara vaziyet edene kadar, tüm imalat, tedarik, taşeron ilişkilerinin tükendiğini ve geriye sadece tasfiye kaldığını, iflas tarihinde inşaat bitim aşamasına iyice yaklaştığını, kesin hak edişe yaklaşıldığını ve oradan şirkete önemli bir gelirin oluşacağını, iflas kararı ile kayyımlık görevi sona erdiğinden, iflas sonrası İflas İdaresi’nin izlediği yolu bilemediğini ancak işe devam kararı alınmayarak, 3 yıllık kayyım ve mahkeme çabalarının boşa gittiğini, kesin hak ediş bedellerinin kaybedildiğini bu nedenle büyük zarar oluştuğunu belirterek bu konuda erteleme, iflas kararı verilen iflas dosyası hak ediş bilgileri incelendiğinde net durumun gözleneceğini, dosyada bilirkişilikler hakediş, imalat, … resmi hak ediş rakamları, iş bitimi ve kesin hakediş halinde şirketin yararına iş yürütüldüğü sabit olduğu halde erteleme, iflas dosyasındaki bu verileri ve 2005 yılı rakamları ile 2009 yılı imalat işlerinde aradaki sürenin, 2005 rakamlarıyla ölçeklenmeyeceğine değinilmediğini, imalat oranları, hakediş cetveli, ödemelerin hepsinin erteleme ile iflas dosyasında mevcut olduğunu, bilirkişilerin hesaplarının hatalı olduğunu, Eskişehir işlerinin de aynı şirketin işleri olduğunu, kayyımlığın onları da yönetmeye çalıştığını, dosyada kayyımların, müteahhit sözleşmesinde geçen …- … 2005 yılı ihale sözleşmesi ve şartnamesindeki miktardan fazla ödeme yaptığını ve fazla yapılan ödemeden sorumlu olunduğu iddiasıyla açılmış davanın söz konusu olduğunu, fazla ödemenin olmadığını, kayyımlığın, … VE … BAKANLIĞI idarelerinin pursantaj yöntemiyle hakkedişler yaparak imalatlar bedeli olarak ödenen paraların hiç bir şekilde el sürmeden imalatçı taşeronlara banka üzerinden gönderdiğini, kayyımlığın bankadan doğrudan aldığı banka kayıtlarıyla sabit rakamların hesabının dosyada sunulu olduğunu, bu rakamın kayyım ücretleri ve nakti cari küçük miktar ödemeler için kullanılmış olup, belgelerin dosyada olduğunu, kararının kaldırılması gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacı şirketin taraf olduğu iflas erteleme dosyasında davacı şirkete kayyım olarak atanan davalıların davacıyı uğrattıkları zararlardan ötürü alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm taraflarca istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
1-Davalıların zamanaşımı define ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesinde; ilk derece mahkeme kararı gerekçesinde de değinildiği üzere, davalıların İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/729 Esas sayılı iflas erteleme dosyasında 24/03/2006 tarihinde davacı şirkete denetim kayyımı ve İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/139 sayılı dosyası ile 16/03/2007 tarihinde yönetici kayyım olarak atandıkları, davalıların kayyımlığının davacı şirketin iflasına karar verildiği 14/05/2009 kadar devam ettiği, davalıların davacı şirkete yönetici kayyım olarak atanmış oldukları, davalı kayyımların hukuki sorumluluğu konusunda anonim şirketin yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğuna ilişkin 6762 sayılı TTK m. 336 vd. hükümlerinin kıyasen uygulanması gerektiği, kural olarak yönetim kurulu üyelerinin şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamayacakları ancak 6762 sayılı TTK’ nin 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticilerin oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olacakları, yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinin kabulünün gerektiği, Türk Ticaret Kanunu’ nun yönetim kurulu üyeleri için ispat yükü ters çevrilmiş kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngördüğü ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul ettiği, TTK’ nin 338. maddesinde; yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu olduklarının düzenlendiği, sorumluluk davasının açılabilmesi için; 6762 sayılı TTK’ nin 341. Maddesi gereğince genel kurulca yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası açılmasına karar verilmesi gerektiği , davacı şirket iflas ettiğinden 6762 sayılı TTK’ nun 309/2 maddesi gereğince iflas idaresi tarafından 03/07/2013 tarihinde eldeki davanın açıldığı, 6762 sayılı TTK m. 340 hükmünün atfıyla geçerli olan TTK m. 309/IV hükmünde yer alan; “Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl geçmekle müruruzamana uğrar.” düzenlemesi dikkate alındığında, dava konusu olayda, davacı İflas İdaresinin, davalı kayyımlar tarafından sebep verildiği iddia olunan zarara, İnşaat Mühendisi …’dan alınan 12/06/2012 tarihli rapor ile vakıf oldukları ve işbu davanın 03/07/2013 tarihinde açılmış olduğu, 6762 sayılı TTK m. 309/IV hükmündeki iki yıllık zamanaşımı süresinin davanın açıldığı tarih itibariyle henüz dolmadığı ve ayrıca davalı kayyımlar tarafından yapılan hak ediş ödemelerinin 18/12/2008 tarihli hak edişe kadar devam ettiği zararın gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıllık zamanaşımı süresinin de dava tarihinde henüz dolmadığı ve dolayısıyla davalıların zamanaşımı defilerinin yerinde olmadığı, davanın zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşıldığından bu yöne ilişen istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
2-Davacı müflis şirket iflas idaresi vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesinde;
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden, hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporunda, davacı şirkete ait 205,2006, 2007, 2008 ve 2009 yıllarına ait yasal defter dayanağı, kasa, bankalar, kayyım hesabı ve tüm gider hesaplarının yer aldığı muavin kayıtlarının taraflarca sunulmadığı gerekçesiyle bu kayıtların incelenemediğinin bildirildiği anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesince; davacı yanca muavin kayıtlarının mahkemeye ibraz edilmediği gerekçesiyle bu kalemler yönünden zararın varlığı ve miktarının davacı tarafça ispat edilemediği gerekçesiyle fazlaya dair isteminin reddine karar verilmiş ise de, davalılar iflas erteleme dosyasında davacı şirketin kayyımı görevini üstlendiklerinden ve defterleri teslim ettiklerini iddia ettiklerinden anılan muavin kayıtlarını ve defterleri davacı şirketin iflas idaresine teslim ettiklerini ispatla yükümlüdürler.
Mahkemece yanılgılı gerekçe ile ispat yükünün tayininde yanılgıya düşülerek, bu kayıtları davacı iflas idaresinin sunmakla yükümlü olduğunun kabulü ile ispat yükünün davacı da bulunduğu gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Bu itibarla; davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile kararın HMK’ nın 353/1/a/6 maddesi uyarınca kaldırılması, kararın kaldırılma sebep ve şekline göre davalıların sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekili ile davalıların istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/05/2019 tarihli 2014/513 Esas ve 2019/611 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde ilgili tarafa iadesine,
4-İstinaf aşamasında taraflarca istinaf karar harcı dışında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın kaldırılması sebep ve şekline göre istinaf edenlerin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 09/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.