Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1541 E. 2022/1229 K. 07.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1541
KARAR NO : 2022/1229

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/03/2018 (Dava) – 09/05/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/366 Esas – 2019/611 Karar
DAVA : Maddi Tazminat (Trafik Kazası Kaynaklı)
BAM KARAR TARİHİ : 07/09/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 07/09/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/05/2019 tarihli 2018/366 Esas ve 2019/611 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait … plakalı araç ile … plakalı aracın 07/02/2018 tarihinde maddi hasarlı trafik kazasına karıştıklarını, kazanın meydana gelmesinde … plakalı araç sürücüsünün asli kusurlu olduğunu, davalı … şirketinin … plakalı aracın ZMM sigortasını tanzim eden şirket olduğunu, poliçe limitleri ile sorumlu olduğunu, kaza sonrası müvekkiline ait araçtaki hasar bedelinin tespiti maksadıyla İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/26 D. İş sayılı dosyası ile delil tespiti yapıldığını ve makine mühendisi bilirkişinin düzenlemiş olduğu raporda, müvekkiline ait araçta 31.344-TL tutarında hasar olduğunun mütalaa edildiğini, rapor üzerine 04/03/2018 tarihinde davalının resmi kayıtlı elektronik posta adresine başvuru yapıldığını, ancak olumlu ya da olumsuz bir yanıt alınamadığını belirterek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik müvekkiline ait araçta oluşan hasar bedeline mahsuben 15.000-TL ile değer kaybı alacağına mahsuben 10-TL olmak üzere toplamda 15.010-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, toplam 1.287,60-TL delil tespit giderinin de yargılama gideri olarak davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile hasar bedeli istemini 30.000-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, sigorta şirketlerine başvuru yapılmadan haklarında dava açılmasının mümkün olmadığını, trafik poliçesi genel şartlarına göre zarar görenin, hasarı ve hasar gören aracı müvekkili şirkete bildirmek zorunda olduğunu, buna rağmen davacı tarafın hasarı müvekkili şirkete süresinde bildirmediği gibi hasarlı aracı da müvekkili şirketin görmesine müsaade etmediğini, gerek kanunun gerekse de poliçe genel şartlarının bu maddelerini engellemek adına kanuna karşı hile yolunu tercih ettiğini, … plaka sayılı aracın 03.01.2018/2019 tarihleri arasında müvekkili şirket nezdinde zorunlu mali sorumluluk (trafik) poliçesi ile sigortalı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, teminat miktarının aşılamayacağını, davaya konu kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, kusur oranlarının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Daireinden rapor alınmasını talep ettiklerini, yapılan tespitin usul ve yasaya tamamen aykırı olduğunu, tespiti yapan mahkemenin görevsiz olduğunu, zira delil tespitinin, esas hakkındaki davaya bakacak olan mahkemeden istenebileceğini, tespit dosyası incelendiğinde incelemenin “Hasarlı aracın çekici üstünde adliyeye getirilmek suretiyle çekici üzerinde yapıldığı” nın açıkça beyan edildiğini, bu şekilde yapılan bir incelemenin sağlıklı olamayacağını, kaldı ki tespit raporuna da müvekkili şirketçe itiraz edildiğini, davacı tarafça talep edilen hasar miktarının fahiş olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili şirketten avans faizi talep edilmesinin mümkün olmadığını, zira davaya konu aracın ticari bir araç olmamakla davada ticari faiz talep edilmesinin mümkün olmadığını, davanın sigortalı … Şti.’ne ihbar edilmesini talep ettiklerini beyanla, davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…Tarafların kusur durumu ve açıklanan yöntem ile hasar bedeli tespiti için bilirkişilerden rapor alındığı, bilirkişilerin hüküm vermeye elverişli bulunan gerekçeli raporlarında davalı … şirketine sigortalı olan araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu, aracın tamir masrafının aracın piyasa rayiç bedelinin %50’sini aşması nedeni ile pert total işlemi uygulanması gerektiği, sovtaj bedeli düşüldükten sonra gerçek hasar bedelinin 30.00,00-TL olduğunu belirttikleri, raporun incelenmesinde; bilirkişilerin inceleme yaparken, kaza mahallini, araçların kaza anındaki davranışlarını ve kanun hükümlerini irdeleyerek, davalının sigortaladığı araç sürücüsünün kavşakta kendi yolunda ilerleyen davacı aracının geçişini beklemeden kavşağa girerek sol yan kısımlarından çarpması şeklinde gerçekleşen kazada davalıya sigortalı aracın tam kusurlu sayılmasının ve araçta meydana gelen hasarı, fotoğraflar ve kazanın oluş biçimine göre inceleyip aracın piyasa rayiç değerini belirleyerek zararı tespit etmeleri, kaza ve hasarın uyumlu olması nedenleri ile rapor hükme esas alınmakla; DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE, 30.000,00-TL hasar tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, değer kaybı tazminatı talebinin reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili tarafından, “…Mahkeme kararının, eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırı olduğundan istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğunun doğduğunu, huzurdaki davanın belirsiz alacak davası niteliğinde açıldığını, ne var ki, davacı tarafın 2018/26 D.İş sayılı dosyası ile aldırılan rapor ile dava değerinin artık belirli hale geldiğini ve belirsiz alacak davası açılamayacağını, davacı tarafın açmış olduğu işbu davada, dava şartı olan sigorta şirketine başvurma zorunluluğunun yerine getirilmediğini, 26/04/2016 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan Yasa ile Sigorta Şirketlerine başvuru yapılmadan haklarında dava açılmasının mümkün olmadığını, davacı tarafça yalnızca İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin usul ve yasaya aykırı 2018/26 D.İş sayılı raporunun tebliğ edildiğini, ki bu rapora da müvekkili şirketçe itiraz edildiğini, zarar görenin hasarı ve hasar gören aracı müvekkili şirkete bildirmek zorunda olduğunu, buna rağmen davacı tarafın hasarı müvekkili şirkete süresinde bildirmediği gibi hasarlı aracı da müvekkili şirketin görmesine müsaade etmediğini, kanuna karşı hile yolunu tercih ettiğini, böyle bir hususun kabul edilemeyeceğinin aşikar olduğunu, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün asli kusurlu olarak değerlendirilmesi hususunun taraflarınca kabul edilemez olduğunu, olayın oluş şekli incelendiğinde, davacıya ait araç sürücüsünün de hızını azaltması gerekirken, hızlı bir şekilde kavşağa girmişken, bu yükümlülüğünü ihlal ederek kazanın meydana gelmesinde pay sahibi olduğunun açık olduğunu, bilirkişi heyetince bu hususun hiç irdelenmeden sigortalı araca asli ve tam kusur izafe edilmiş olmasının taraflarınca anlaşılamadığını, bilirkişi raporu ve bilirkişi ek raporuna gerekli itirazlarını sunmalarına ve kusur oranlarının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınmasını talep etmelerine rağmen mahkemece bu taleplerinin kabul görülmediğini, eksik incelemeye dayalı raporlara itibar edildiğini, yine bilirkişi raporlarında bahse konu aracın kilometresi ve piyasa özellikleri dikkate alınmaksızın çok fahiş bir ikinci el piyasa değeri belirlendiğini, kilometresi ve en baz donanım paketinde olması sebebiyle piyasa değerinin en fazla 50.000,00-TL olması gerekirken ortalama 60.000,00-TL baz alınarak hesaplama yapılmış olmasının kabul edilemeyeceğini, sovtaj değerinin de oldukça düşük belirlendiğini, yeterli inceleme yapılsaydı muadil araçların sovtaj değerinin 42.000,00-TL civarında olduğu tespitine varılabileceğini, D.İş dosyasında yapılan tespitin usul ve yasaya tamamen aykırı olduğunu, tespiti yapan mahkemenin görevsiz olduğunu, zira delil tespitinin, esas hakkındaki davaya bakacak olan mahkemeden istenebileceğini, tespitin ve incelemenin müvekkili şirkete bildirim yapılmaksızın gerçekleştirilmesinin yine usul ve yasaya aykırı olduğunu, incelemenin araç çekici üzerinde iken yapıldığının açıkça beyan edildiğini, bu şekilde yapılan bir incelemenin geçerli bir inceleme olamayacağını, tespit raporuna da müvekkili şirketçe itiraz edildiğini, tüm bu sebeplere rağmen, delil tespiti giderlerinin de yargılama gideri olarak taraflarına yüklenmesi talebinin kısmen kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kabul etmemek kaydıyla müvekkili şirketten avans faizi talep edilmesinin mümkün olmadığını, zira davaya konu aracın ticari bir araç olmamakla, ticari faiz talep edilmesinin mümkün olmadığı….” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle araçtaki hasar bedelinin ve değer kaybının tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
1-Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davadan önce davacı tarafça e-mail yoluyla davalı … şirketine gerekli başvurunun yapıldığı ve mailin teslim edilip okunmuş olduğu anlaşılmakla, bu husustaki istinaf itirazının reddi gerekmiştir.
2-Kusura yönelik istinaf itirazının değerlendirilmesinde; mahkemece hükme esas alınan raporun denetime elverişli olup, dosya kapsamıyla uyumlu olduğu gibi, kaza tespit tutanağında davalı … araç sürücüsünün sokaktan dönüş yaptığı sırada diğer aracı görmediğini açıkça beyan ettiği, tüm dosya kapsamına göre kusur tespiti bakımından usul ve esas yönünden hukuka aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmakla, bu istinaf itirazının da reddi gerekmiştir.
3-Hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunda, davacı aracının özellikleri dikkate alınarak, piyasa araştırması yapılmak suretiyle ve ilgili belgeler de eklenerek belirlenen piyasa rayiç değeri ve sovtaj bedeline yönelik istinaf itirazının da yerinde olmadığı görülmüş, reddi gerekmiştir.
4-Davalı vekilinin tespit dosyasından yapılan tespite ve yargılama giderleri olarak bu masrafların kendilerine yüklenmesine dair itirazları da yerinde değildir. Şöyle ki; makine mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen tespit raporunun ayrıntılı ve denetime elverişli görüldüğü gibi, tespit masraflarının yargılama gideri olarak hüküm altına alınmasında da bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
5-Son olarak, davacı şirket olup, davadışı sigortalı da şirkettir. Bu nedenle ticari faize hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından bu yöndeki istinaf itirazının da reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalı vekilinin İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/366 Esas – 2019/611 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 2.049,30-TL istinaf karar harcından peşin alınan 512,32-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 1.536,98-TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/09/2022