Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1516 E. 2022/1359 K. 21.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1516
KARAR NO : 2022/1359

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/08/2017 (Dava) – 15/10/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/934 Esas – 2019/1131 Karar
DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 21/09/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 21/09/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/10/2019 tarihli 2017/934 Esas ve 2019/1131 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, davalı bankanın A.O.S.B. (İzmir) Şubesi’nden 2015 yılından bu yana bankacılık hizmeti aldığını, mevduat hesaplarından bilgisi ve rızası dışında “kredi limit tahsis ücreti” adı altında ve sürekli şekilde tahsilatlar yapıldığını, itirazlarına rağmen, bu haksız tahsilatlara devam edildiğini, ayrıca 2016 yılından itibaren yine müvekkili şirketin bilgisi ve rızası dışında “dönemsel hizmet komisyonu” adı altında tahsilatlar yapıldığını, müvekkili şirketin hesabından, 26.10.2015 tarihinden 30.09.2016 tarihine kadar olan dönemde kredi limit tahsis ücreti, dönemsel hizmet komisyonu ve bunların BSMV’leri olmak üzere toplam 11.150,04-TL tutarında haksız tahsilat yapıldığını tespit ettiklerini, bu paralar iade edilmediği gibi, yapılan tahsilatların maddi ve hukuki gerekçelerinin de açıklanmadığını, davalı bankaya hitaben ihtarname keşide edilerek iade edilmesinin talep edildiğini, davalı bankanın cevabi yazısında yapılan tahsilatların sözleşme hükümleri ile yasal düzenlemelere uygun olduğunun ve iade edilmeyeceğinin belirtildiğini, oysa bu tahsilatların usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, her ne kadar bu hususlarda “sözleşme serbestisi ilkesi” benimsenmiş olsa da, bankaların kullandırdığı kredilerde faiz dışında sağlayacakları diğer menfaatlere, tahsil olunacak masraflara, mevduat kabulüne ilişkin işlemler ile diğer bankacılık hizmetlerine ait hesap işletim ücreti, masraf, komisyon ve sair adlar altında talep edebilecekleri ödemelere ilişkin sözleşme hükümlerinin, genel hukuk kurallarına, emredici hukuk kurallarına, ahlâka ve adaba uygun olmasının zorunlu olduğunu, öte yandan 6098 sayılı TBK’nın ”genel işlem koşulları” ile ilgili maddelerinde ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin konuya ilişkin 25.04.2016 tarihli ve E.2015/14300-K.2016/4609 sayılı ilâmında bu hususların belirtildiğini, banka tarafından, “kredi limit tahsis ücreti” ve “dönemsel hizmet komisyonu” adı altında tahsilat yapılabilmesinin diğer bir koşulunun da, bu tahsilatlar karşılığında hizmet verildiğinin ve masraf yapıldığının kanıtlanması olduğunu, oysaki davalı banka tarafından yapılan tahsilatların herhangi bir hizmete ya da bankanın müvekkili şirket için yaptığı masrafa da dayanmadığını, dolayısıyla bu yönden de haksız olduğunu, nitekim, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin konuya ilişkin E.2015/14300-K.2016/4609 sayılı ilamında ”…İstirdatı istenen alacak kalemleriyle ilgili davalı bankaca bir hizmet ve masraf yapıldığının iddia ve ispat edilememiş olmasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir…” denildiğini belirterek, davalı banka tarafından yapılan toplam 11.150,04-TL tutarındaki tahsilatın, temerrüt (20.02.2017) tarihinden itibaren ticari temerrüt (avans) faizi ile birlikte müvekkil şirkete iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıdan tahsil edilen tüm kredi masraflarının hukuka ve akdedilen sözleşmeye uygun olduğunu, dönemsel hizmet komisyonu adı altında müşterilerinden tahsil edilen ilgili ücret için müvekkili bankanın masraf komisyon listesinin ilan edildiğini, bahse konu ücretin müvekkili bankanın vermiş olduğu hizmetin karşılığı olarak talep etmiş olduğu bir bedel olduğunu, karşı yan söz konusu ücreti ödemeyi açıkça taahhüt etmiş olup hukuka uygun olarak tahsil edildiğini, BSMV ücreti yönünden de yasal düzenlemelere ve kredi sözleşmelerine uygun olarak tahsil edilmiş olup söz konusu kesintinin Maliye Hazinesi’ ne aktarıldığını, sözleşmede ve geri ödeme planında BSMV kesintisi yapılacağının açıkça belirtildiğini, davacı tarafça da kabul edildiğini, BSMV sorumlusunun krediyi kullanan kişi olduğunu, limit tahsis ücreti yönünden dava konusu hesap ile davacıya limit imkanı sunulmuş olup davacının işbu tutar ile ticari faaliyetlerine devam ettiğini, müvekkili bankanın işbu limite ilişkin risk taşıdığını ve maliyetine katlandığını, dolayısıyla limit ücreti talep etmesinin gayet olağan olduğunu, dava konusu ücretlerin, davacının tacir sıfatı ile ticari amaçla açılan hesaplarına ve bu hesaptan kullandığı kredilere ilişkin olduğunu, davacı ile müvekkili banka arasında sözleşme serbestisi ilkesinin uygulanacağının kuşkusuz olduğunu, davacı tarafça imzalanan “Tacirler için Bankacılık İşlemleri Sözleşmesi”nin genel hükümler bölümünün 16. maddesinde; “..Bankanın masraf ve komisyon listesinde ilan edeceği tutar ve aralıklarda müşterinin mevduat hesaplarından ‘hesap işletim ücreti’, ‘yıllık hizmet bedeli’, ‘hareketsiz hesap yönetim ücreti’, ‘kredi limit tahsis ücreti’ ve sair adlarda ücretler tahsis etmeye hakkı vardır” hükmüne haiz olduğunu, “Genel Kredi Sözleşmeleri”nin faiz, komisyon, masraf, vergi, resim, harç ve fonlar ile ilgili 12.3 maddesinde davacının bu bedelleri ödemeyi taahhüt ettiğinin yazılı olduğunu, davacının sözleşmesinin son sayfasında bizzat, “..Bu metni daha evvel şubenizden edindim, okudum, inceledim, hükümlerde tamamen mutabıkım…” ifadesini yazdığını ve imzaladığını, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 20. maddesinde düzenlenen “ücret isteme hakkı” ile yine Türk Ticaret Kanunu’nun 22. maddesinde “tacirlerin fahiş olduğu iddiası ile ödedikleri bir ücret veya cezanın indirilmesini isteyemeyeceği” açık hükümlerinin olduğunu, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 144. maddesi hükmüne göre, “Bankaların kredi işlemlerinde sağlayacakları faiz dışındaki diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ile azami miktar ya da oranları ve bunların kısmen veya tamamen serbest bırakılması T.C. Merkez Bankasınca yayınlanacak tebliğler ile düzenlenir.” denilerek bankaların serbestçe bunu tayin edebileceğinin ifade edildiğini, müvekkili banka tarafından belirlenen oranların, komisyon ve masraf listesinin mevzuata uygun olarak, Merkez Bankasına bildirildiğini ve tüm şubelerin giriş hollerine asılarak müşterilerin bilgilerine sunulduğunu, tahsil edilen dava konusu ücretlerin bildirilmiş bulunan “komisyon ve masraf listesi”ne uygun olarak alındığını, basiretli tacir olmanın diğer bir sonucunun da, işletmesiyle ilgili yaptığı tüm işlemleri koşul ve sonuçlarını bilerek gerçekleştirmek, bunlara uygun davranarak, sorumlulukları üstlenmek olduğunu, hesap ekstrelerinin fatura niteliğinde olduğunu, tacir olan davacının TTK hükümleri gereğince basiretli davranarak, borçlarını takip etmekle yükümlü olduğunu, davacının müvekkili bankaya karşı herhangi bir itiraz ileri sürmediği gibi ücreti ödeyerek hesap özetinde belirtilen ücretleri kabul ettiğini, ödedikten 2 yıl sonra iadesini talep etmesi haksız olduğu gibi, tacir olan bankanın bankacılık hizmetleri sebebiyle masraf tahsil etmesine yasal bir engel olmadığını, davacının davaya konu masrafları öderken herhangi bir ihtirazi kayıt da ileri sürmediğini, iddialarının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, faiz talebinin de haksız olduğunu, müvekkilinin temerrüde düşürülmediğini, bir an için aksi düşünüldüğünde de davacının ancak ve ancak dava tarihinden itibaren faiz talep edebileceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Taraflar arasındaki kredi sözleşmesi, davalı bankanın BDDK’ya bildirdiği ve yayınladığı masraf komisyon oran ve tutarlarına ilişkin cetveller, davalı bankanın davacıya tahsis ettiği kredi limitleri ve emsal bankaların aynı konulardaki masraf kalemlerine ilişkin belgelerin incelendiği, dosyanın bankacı bilirkişiye tevdi edilerek kök ve ek raporlar alındığı, tüm dosya içeriğine göre; davalı bankanın BDDK’ya bildirdiği ve yayınladığı masraf komisyon oranları ve tutarlarına uygun olarak davacıdan tahsis edildiği ve makul olduğu, davacıya sağlanan kredi karşılığında alınan masrafların davalının yayınladığı ve ilan ettirdiği masraf komisyon oranı ve tutarlarına göre tahsil edildiği ve makul olduğunun anlaşılmasına göre, istirdat edecek bir miktar bulunmadığından DAVANIN REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı vekili tarafından, “…Öncelikle, müvekkili şirketle aynı grup bünyesinde bulunan davadışı … A.Ş. tarafından, aynı banka (davalı) aleyhine İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/943 E. sayılı dosyasından aynı iddialarla açılan diğer davada alınan bilirkişi raporunda ‘…davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği..’ yönünde kanaate ulaşıldığını ve mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19.03.2019 tarihli, 2017/943 E.- 2019/258 K. sayılı ilamınında diğer bankalarla yapılan yazışmalar sonucunda kredili mevduat hesaplarından kredi limit tahsis ücreti, dönemsel hizmet komisyonu ve bunların BSMV’lerinin kullandırılan ve peşin alınan kredi komisyonları sonrasında kredinin devamı süresince tekrar alınmadığı yönünde genel bir işleyiş olduğu kanaatine varıldığını, davacıdan 2. kez tahsil edilen tutarın da iadesinin talep edilebileceğinin belirtildiğini, dosyada mevcut bilirkişi ek raporunda da müvekkili şirketten iradesi dışında yapılan tahsilatlara yönelik iddianın doğrulandığını, tahsilat yapıldığına ilişkin olarak herhangi bir tartışma olmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere, bir an için müvekkili şirketin bu bedelleri ödemekle yükümlü olduğu düşünülse bile, davalı banka tarafından yapılan tahsilatların bir hizmete ya da masrafa dayandığının ispatlanmasının şart olduğunu, ancak, bu husus değerlendirilmeksizin varılan yerel mahkeme kanaatinin hatalı olduğunu, hiçbir somut delil de gösterilmediğini, bu tahsilatların hiçbir dayanağının bulunmadığının ortada olduğunu, bilirkişi ek raporunda belirtilenin aksine, salt davalı bankanın kendisinin belirlemiş olduğu hizmet masraf cetvellerine istinaden -ki bu cetvellerin müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini- hiçbir hizmet ya da masrafa dayanmayan bir tutarı müvekkili şirketten, yetkililerinin iradesi ve rızası dışında, el koymak suretiyle tahsil ettiğini, nitekim, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin konuya ilişkin E.2015/14300-K.2016/4609 sayılı ilamında; ‘…İstirdatı istenen alacak kalemleriyle ilgili davalı bankaca bir hizmet ve masraf yapıldığının iddia ve ispat edilememiş olmasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir…’ denilmek suretiyle meseleye ışık tutulduğunu, yapılan tahsilatların BSMV’lerinin de haksız olduğunu, zira, haksız olarak tahsil edilen tutarlar sebebiyle BSMV’lerin hukuki dayanağı olduğunun iddia edilemeyeceğini, bankaların uygulamada ‘vergi sorumlusu’ gibi hareket ederek bu vergileri diğer kişilere (mudilere ve tüketicilere) yansıttıklarını, ancak yasada açık bir şekilde BSMV mükellefi olarak tanımlanan bankaların, bu vergiyi kendi kazançlarından ödemeleri gerektiğinin açık olduğunu, BSMV’nin, mudilere ve tüketicilere yükletilemeyeceğini, bankaların müşterilerinden faiz dışında sağlayacakları menfaatlere ilişkin usul ve esasların, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve 2006/11188 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı çerçevesinde T.C.M.B. tarafından yayımlanan tebliğler ile belirlendiğini, her ne kadar bu hususlarda ‘sözleşme serbestisi ilkesi’ benimsenmiş olsa da, bankaların faiz dışında sağlayacakları diğer menfaatlere, sair adlar altında talep edebilecekleri ödemelere ilişkin sözleşme hükümlerinin, genel hukuk kurallarına, emredici hukuk kurallarına, ahlâka ve adaba uygun olmasının zorunlu olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin konuya ilişkin 25.04.2016 tarihli ve E.2015/14300-K.2016/4609 sayılı ilâmında da; ‘…bu ücretlerin alındığı tarihlerde yeni bir kredi tahsisi bulunmadığı, bankaca 3 ayda bir tahsil edilen maktu bir ücret olduğu, genel işlem koşulları olarak nitelenmesi gerektiği…’ denilmek suretiyle meseleye açıklık getirildiğini, müvekkili şirketin bilgilendirildiğinin ispat yükünün davalı bankaya ait olduğunu, müvekkili şirketin tacir olmasının durumu değiştirmeyeceğini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kredi sözleşmesine istinaden haksız tahsil edilen masraf ve ücretlerin iadesi istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Bankalar tarafından TCMB’ne bildirilen ücret-masraf tutarları uyarınca bankaların müşterilerinden talepte bulunması mümkün ise de, bundan bu rakamların keyfi olarak her dönem süreklilik arz edecek şekilde veya herhangi bir kredi işlemi olmaksızın tahsil edilebileceği sonucu çıkmamaktadır. Bu kapsamda banka tarafından hangi aralıklarla ve koşullarda bu ücretlerin tahsil edileceğine dair TCMB’na yapılmış bildirimde bir açıklık olup olmadığı da irdelenmedir.
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece bankacı bilirkişiden kök ve ek rapor alınmışsa da, raporun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşılmakla eksik inceleme ile hüküm tesis edilemez. Şöyle ki, bankacı bilirkişiye bankada yerinde inceleme yetkisi verilmişse de, rapor içeriğinden yerinde inceleme yetkisinin kullanılmayıp dosyaya sunulu belgeler üzerinden inceleme yapılmış olduğunun anlaşılmakta olduğu, bu şekilde açıkça kök raporda da belirtildiği üzere eksik evraklarla inceleme yapıldığı, davacıya kredinin kullandırımına dair evrakların dosyada bulunmadığının açıkça ifade edildiği, ancak eksiklikler giderilmeden ek rapor alındığı, ek raporda bilirkişi tarafından davalı bankanın dört dönem için 5.000’er TL’den 20.000-TL alabileceği belirtilen “dönemsel hizmet komisyonu” ücretinin TCMB’na bildirilen cetvelde dört dönem alınabileceğine dair bir bildirimin dosyada mevcut evraklarda yer almadığı, bilirkişinin bu tespitinin dayanağının denetlenemediği, davalı banka tarafından tahsil edilen dava konusu tutarların kredilerin ilk kullandırımında peşin olarak tahsil edilen tutarların haricinde yeniden tahsil edilmiş miktarlar olup olmadığının, bu şekilde belli aralıklarla tahsilat yapılabileceğine dair TCMB’na bildirimde bulunulup bulunulmadığının dosya kapsamından ve bilirkişi raporundaki eksik incelemelerden anlaşılamadığı, buna göre tahsil edilen tutarların bir hizmet karşılığı mı olduğu ve yine mükerrer olup olmadığının da tespit edilememiş olduğu, ayrıca davalı bankanın savunmasında dayandığı ve dava bakımından incelenmesi gerekli “tacirler için bankacılık hizmet sözleşmesi”nin de dosyada olmadığı, bu haliyle verilen kararın eksik incelemeye dayalı olduğu anlaşılmış, kararın mahkemece belirtilen hususlarda yeniden inceleme yapılmak üzere kaldırılması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜNE; İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/934 Esas – 2019/1131 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılan 44,40-TL istinaf karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
4-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 21/09/2022