Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1514 E. 2022/1279 K. 08.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1514
KARAR NO : 2022/1279

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/07/2017 (Dava) – 14/05/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/758 Esas – 2019/573 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
BAM KARAR TARİHİ : 08/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/09/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 5 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/05/2019 tarihli 2017/758 Esas – 2019/573 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; sürücü …’nin sevk ve idaresindeki … plakalı motorsikletiyle kavşağa çıkış yapan … plakalı araca çarpmamak için manevra yaparak düşmesi ve motorsikletin yuvarlanması neticesinde yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, meydana gelen trafik kazasında sürücü olan müvekkilin ağır derecede yaralandığını, fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydı ile 100,00 TL kalıcı iş göremezlik tazmitanı, 100,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 200,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … şirketinden kusuru oranında tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Davacı vekili 13/02/2019 tarihli dilekçesinde özetle; talep etmiş oldukları kalıcı işgöremezlik tazminatını arttırmak suretiyle 56.316,86 TL olarak fazlaya ilişkin tüm talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; 2918 Sayılı KTK Mad. 97’ye göre usulüne uygun şekilde davalı şirkete başvuruda bulunulmadığı, bu nedenle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddinin istendiği, davaya konu kazaya karışan … plaka sayılı aracın müvekkili nezdinde 0001-0210-19340010 numaralı trafik poliçesi ile 21/01/2017-21/01/2018 tarihleri arasında sigortalı olduğu, dava konusu zararlara ilişkin olarak sorumluluğunun poliçe limiti ile sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve zararı nispetinde olduğunu, kusur durumunun net olarak tespitinin gerektiği, özürlülük ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkındaki yönetmeliğe göre kişinin tüm tedavileri tamamlandıktan sonra sakatlığın 12 ay boyunca stabil ve kalıcı olması gerektiği, kaza tarihinden 12 ay geçmediğinden kalıcı sakatlık iddialarını kabul etmediklerini, poliçenin 01.06.2015 tarihli genel şartlara tabi olduğunu, maluliyet tazminatına ilişkin hesaplamanın TRH-2010 tablolarının esas alınarak yapılması gerektiğini, %1,8 teknik faizin esas alınması gerektiğini, geçici iş göremezlik giderinden SGK’ nın sorumlu olduğunu teminat dışında olduğunu, gelir durumunun somut belgelerle ispatı gerektiğini, sigorta bedelini ödeme yükümlülüğünün dava tarihinde muaccel olacağını, faize hükmedilmesi halinde dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilebileceği belirtilerek davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece; ”…davanın kalıcı iş göremezlik tazminatı yönünden KABULÜNE, 56.316,86 TL kalıcı iş göremezlik tazminatının 14/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, geçici iş göremezlik tazminatı yönünden davanın REDDİNE…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. Maddesinde zarar görenin dava yoluna gitmeden önce sigorta şirketine başvuru yapılmasının dava şartı haline geldiğini, başvuru sırasında ibrazı zorunlu olan evrakların belirtildiğini ancak başvuru ile beraber gerekli evrakların ibraz edilmediğini, dolayısıyla başvuru şartları yerine getirilmeden ikame edilen davanın usulden reddi gerektiğini, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 86. maddesi gereğince araç işleteninin ve sürücünün kusursuz olduğu hallerde sigortacının da tazminat ödeme yükümlülüğü bulunmadığını, dava konusu kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün kusur oranı yeterli inceleme yapılmadan %75 kusurlu kabul edilerek hesaplama yapılmış olup hazırlanan rapor doğrultusunda eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, olayın meydana geliş şekli göz önüne alındığında sigortalı sürücünün %100 kusurlu olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığını, mahkemece alınan 24.09.2018 tarihli Akdeniz Üniversitesi tarafından hazırlanan raporda, özürlülük ölçütünün esas alınmaması sebebiyle hatalı olduğu, sürekli sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporunun dikkate alınacağını, dava konusu sigortalı araç poliçesi genel şart değişikliği sonrasında 25.01.2016 tarihinde tanzim edilmiş olduğundan yeni genel şartların uygulanması gerektiğini, poliçe ve kaza tarihinin 01.06.2015 tarihli genel şart değişikliğinden sonra olduğu dikkate alındığında, özürlülük ölçütü üzerinden değerlendirme yapılması gerekirken, usule ve yasaya uygun olmayan yönetmelik esas alınarak belırlenen maluliyet oranı üzerinden ve kusur tespiti yapılmadan tazminat hesaplanmasının hukuka aykırı olduğunu, ayrıca müvekkili şirketin geçici iş göremezlik tazminatı yönünden sorumluluğu bulunmadığını, müvekkili şirketin zorunlu karayolu mali sorumluluk sigorta poliçesi kapsamında ancak gerçek zararı tazminle yükümlü olduğunu, kanuni başvuru şartları yerine getirilmediğinden temerrütün gerçekleşmediğini, mahkemece temerrüt tarihinden itibaren yasal faize hükmedilemeyeceğini, kaldı ki temerrüt tarihine hangi tarihlerin esas alındığının gerekçeli kararda belirtilmediğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla hükmedilmesi gereken faizin dava tarihinden itibaren yasal faiz olduğunu belirterek usule ve yasaya aykırı ilamının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi yargılama harç ve giderleri ile vekâlet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazasından kazasından kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir .
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, davanın kalıcı iş göremezlik tazminatı yönünden talebinin kabulüne, geçici iş göremezlik tazminatı yönünden reddine karar verilmiş olup, karar davalı vekilince istinaf edilmiştir.
Somut olayda; 10/04/2017 tarihinde tescil maliki ve sürücüsü davacı …’nin sevk ve idaresindeki … plakalı motorsikletiyle kavşağa giriş yaptığı sırada, kavşağa giriş yapan dava dışı sigortalı araç sürücüsü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araca çarpmamak için manevra yaptığı esnada motosikletin yan yatması sonucu düşmesi neticesinde davacının yaralandığı trafik kazası meydana geldiği, … plaka sayılı aracın tescil maliki … Şirketi adına düzenlenen ZMMS trafik poliçesi ile 21/01/2017-21/01/2018 tarihleri arasında sigortalı olduğu, kazanın teminat süresinde meydana geldiği anlaşılmıştır.
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen 24/09/2018 tarihli 3165 sayılı maluliyet raporunda özetle; Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre, davacının %15 oranında iş göremezliğinin oluştuğu, ayrıca iyileşme süresinin 50 gün olduğu yönünde kanaat bildirildiği görülmüştür.
Kusur bilirkişisi ve aktüer bilirkişiler tarafından düzenlenen 31/01/2019 tarihli raporda özetle; meydana gelen kaza da sigortalı araç sürücüsü …’ın %75 oranında davacı …’nin %25 oranın da kusurlu olduğu, davacının geçici iş göremezlikten kaynaklı zararını SGK tarafından karşılandığı, bu nedenle talep edilebilir bir zararının olmadığı, kalıcı iş göremezlik yönünden ise bundan kaynaklı tazminat alacağının 56.316,86 TL olduğu belirtilmiştir.
1-Dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuruyu düzenleyen 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde “sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması” gerektiği belirtilmiş, bu yazılı başvuruya eklenmesi zorunlu olan ve dava şartı olan başvurunun yapılmamış sayılmasına neden olacak belgeler belirtilmemiştir. Dosya kapsamına göre, davacı tarafından dava açılmadan önce, sigorta şirketine başvuru yapıldığı davacının tazminat istemli başvurusunun 30/05/2017 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, davalının başvuru üzerine 24/06/2017 tarihli cevabi yazısı ile kaza nedeniyle hasar dosyası açıldığını, belirtilen eksik belgelerin sunulması halinde ödeme yapılacağının davacıya yazılı olarak bildirildiği; dolayısıyla davacının dava öncesinde başvuru dava şartını yerine getirdiği anlaşıldığından, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmediğinden reddi gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin itirazına konu olan ve mahkemece hükme esas alınan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen 24/09/2018 tarihli 3165 sayılı maluliyet raporunda uygulanan yönetmelik hükümlerinin doğru olmadığı anlaşılmıştır. Şöyle ki; haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde,zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir (Bu yönde bknz. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/3575 E.-2021/4193 K) Buna göre, somut uyuşmazlıkta kaza tarihi 10/04/2017 olduğundan, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arasında uygulanması gereken Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre maluliyet raporu alınması gerekirken, kaza tarihi itibariyle yürürlükte olmayan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uyarınca düzenlenmiş maluliyet raporuna göre hüküm kurulması doğru görülmemiş, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının kabulü gerekmiştir.
3-Davalı vekili kusur oranı yönünden yapılan tespite itiraz etmiş ise de, bu itirazı yerinde görülmemiştir. Zira, mahkemece alınan kusur raporunun, dosya kapsamıyla, kaza tespit tutanağıyla ve olayın oluşumu ile uyumlu bulunduğu, dava dışı sürücünün kaza tutanağında ve bilirkişi raporunda belirtilen şekilde davacı aracına çarpması suretiyle meydana gelen kazada davalı … şirketine sigortalı olan araç sürücüsüne asli ve tam kusur izafesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmış, bu yöndeki istinaf itirazının reddi gerekmiştir.
4-Davalı vekilinin geçici işgöremezlik tazminatından SGK’nın sorumlu olduğu ve sigorta şirketlerinin artık sorumluluğu kalmadığına dair istinaf itirazı; KTK’nın 98.maddesi hükmü uyarınca kazadaki yaralanmadan kaynaklanan geçici işgöremezlik zararından sorumluluğun, zarara neden olanlar ile bu kişilerin sorumluluğunu poliçe ile üstlenen sigorta şirketine ait olmasına ve buna göre davalı vekili itirazının aksine sözkonusu tazminattan sigorta şirketlerinin sorumluluğunun devam etmekte olmasına göre yerinde görülmemiş ise de (Bu yönde bknz. Yargıtay 4 HD 2021/2511 E.- 2021/2452 K); Mahkemece, SGK ‘nın davacıya geçici iş göremezlik ödemesi ödemesi yapmış olduğu ve yapılan ödemenin hesaplanan zararı karşıladığı gerekçesiyle davacının tazminat talebinin reddine karar verilmiş olduğu nazara alındığında, davalı vekilinin bu hususa ilişkin itirazının reddine karar verilmiştir.
5-Davalı vekili, cevap dilekçesinde TRH-2010 ve 1.8 teknik faize göre hesaplama yapılmasını talep etmiştir. Mahkemece hükme esas alınan aktüer raporunda, TRH 2010 Tablosuna göre ve ancak hatalı bir şekilde 1,8 teknik faiz uygulanmak suretiyle hesap yapılmış olup, davalı vekili istinaf itirazında sürekli iş göremezlik tazminatının afaki olup taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını belirtmiştir. Hal böyleyken, mahkemece yapılması gereken iş; usulüne uygun maluliyet raporu alındıktan sonra maluliyet oranının değişmesi halinde gerektiğinde yeni alınacak aktüer raporunda yapılacak tazminat hesabında, TRH 2010 Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömrün belirlenmesi ve % 1,8 teknik faiz uygulanmadan tazminatın hesaplanması; bilinmeyen/işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması; tazminat hesaplamasının davalı lehine oluşan usuli kazanılmış haklar gözetilerek (işlemiş/işleyecek devre belirlemesi için) baz alınarak yapılması için, daha önce rapor düzenleyen aktüer bilirkişiden ek rapor alınıp, istinafa gelen tarafın sıfatı ve aleyhe bozma yasağı da nazara alınarak oluşacak sonuca göre (usuli kazanılmış haklar dikkate alınarak) bir karar verilmesinden ibarettir (Bu yönde bknz. Yargıtay 4. HD. 2021/13097 E.- 2022/8497 K).
6-Davalı vekili, davacı tarafından başvuru şartları yerine getirilmediğinden temerrütün gerçekleşmediğini, mahkemece temerrüt tarihinden itibaren yasal faize hükmedilemeyeceğini, kaldı ki temerrüt tarihine hangi tarihlerin esas alındığının gerekçeli kararda belirtilmediğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla hükmedilmesi gereken faizin dava tarihinden itibaren yasal faiz olduğunu belirterek faize ve faiz başlangıç tarihine itiraz etmiş ise de; yukarıda belirtildiği üzere davacı tarafından başvuru şartı yerine getirilmiş olup; 2918 sayılı KTK’nun 99. maddesi uyarınca, rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 işgünü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Davacının dava öncesinde davalı … şirketine yaptığı tazminat istemli başvurusunun 30/05/2017 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu, davacı vekilince dava dilekçesi ile hüküm altına alınacak tazminata olay tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesinin talep edildiği, ancak daha sonra davacı vekilinin 13/12/2019 tarihli değer arttırım dilekçesi ile bu sefer dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesini talep ettiği halde; mahkemece talep değişikliği nazara alınmaksızın dava dilekçesindeki talebe göre değerlendirme yapılarak, olay tarihi yerine başvuru tebliğ tarihinden itibaren 8 iş günü hesap edilerek 10/06/2017 tarihinden itibaren faiz işletileceği yerde davalı lehine olacak şekilde 14/06/2017 tarihinden itibaren faiz işletilmiş ise de; davacı vekilinin 13/12/2019 tarihli değer arttırım dilekçesindeki talebi ile bağlı kalınarak 06/07/2017 dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği halde kararda yazılı olduğu şekilde 10/06/2017 tarihinden itibaren faiz işletilmiş olması doğru olmamış; talepten fazlaya karar verilmeme ilkesine aykırı olarak, mahkemece talepten fazlasına karar verildiği anlaşıldığından, davalı vekilinin bu hususa yönelik itirazının kabulü gerekmiştir.
7-Kabule göre de, 6098 sayılı Borçlar Yasasının, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Kanununun 52.maddesinde (Borçlar Kanunu 44. madde) öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurunda kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın 52.maddesinde düzenlenmiştir. Mağdurun kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir. Müterafik kusura ilişkin savunma bir defi olmadığından mahkemece bu yönde bir savunma olmasa dahi resen araştırılması ve tartışılması gerekmektedir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/21203 Esas, 2021/6808 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır)
Somut olayda; davacının motorsiklet sürücüsü olduğu, kaza tespit tutanağında koruyucu tertibatının bulunup bulunmadığına ilişkin tespite rastlanmadığı, ancak trafik kazası sonucu davacının maluliyetine ilişkin Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen 24/09/2018 tarihli 3165 sayılı maluliyet raporuna göre;” kişinin 10.04.2017 tarihinde Antalya Akdeniz Şifa Hastanesine müracaat ettirildiği, sol diz BT’de; tibia lateral kondilde kırık olduğu, 11.04.2017 tarihinde Ortopedi tarafından spinal anestezi altında tibia üst uç parçalı kırığının skopi altında redükte edilip eksternal fiksasyonun yapıldığı, diz içi suprapatellar bölgeden hematom boşaltıldığı, sol uyluğun ve sol bacağın sağa göre atrofik bulunduğu, sol diz fleksiyonunun kısıtlı olduğu ve davacıda diz eklem hareketlerinde kısıtlanmaya neden olan sertlikler nedeniyle sürekli maluliyet meydana geldiği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamından, açıklanan vakıalar karşısında, davacının yaralanmasının niteliği gözetildiğinde, koruyucu ekipman/dizlik takmamasının zararın artmasına sebebiyet verip vermediği ve davacının müterafık kusurunun bulunup bulunmadığı, koruyucu ekipmanların takılmamış olmasının maluliyetle illiyeti bulunup bulunmadığı mahkemece müterafik kusur yönünden indirimi yapılması gerekip gerekmediği hususunun gerekçeli kararda tartışılmadığı gibi dosya kapsamından, mahkemece bu hususta herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadığı anlaşılmıştır; bu durumda mahkemece davacının yaralanmasının niteliği de nazara alınarak gerekli inceleme ve araştırmaların yapılarak sonucuna göre, hesaplanan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılıp yapılmayacağı hususunun değerlendirilerek gerekçeli kararda tartışılmak suretiyle tazminatın belirlenmesi gerektiği halde, bu husus üzerinde durulmaksızın eksik incelemeye dayalı olarak yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı bulunduğundan kaldırılması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 355/1 ve 353/1-a-6 maddeleri gereğince kısmen kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının belirtilen hususlara ilişkin olarak kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle KISMEN KABULÜNE; 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/05/2019 tarihli 2017/758 Esas – 2019/573 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a-)-6) maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine, istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
7-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
Dair; 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi. 08/09/2022