Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1513 E. 2022/1389 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1513
KARAR NO : 2022/1389

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/06/2015 (Dava) – 19/06/2019 (Karar)
NUMARASI : 2015/374 Esas – 2019/375 Karar
DAVA : Alacak – Menfi Tespit
BAM KARAR TARİHİ : 28/09/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 28/09/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/06/2019 tarihli 2015/374 Esas ve 2019/375 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı kooperatifin, işyeri edindirmek amacıyla kurulmuş bir kooperatif olduğunu, müvekkillerinin 1994 yılında kurulan davalı kooperatifin üyesi olduklarını, kooperatif içinde yaşanan sorunlar ve diğer davalı ile çıkan hukuki ihtilaf nedeniyle, 27.04.2003 tarihli Genel Kurul’da alınan kararlar sonucu kooperatiften borçsuz olarak ayrıldıklarını, paylarına isabet eden işyeri tapularını kooperatiften aldıklarını, davalı …’ın davalı kooperatif ile proje müellifi-kontrolörlük anlaşması yaparak yüklenici sıfatı ile işi üstlenen kişi olduğunu, aralarında çıkan hukuki ihtilaf sonucu kooperatifin, diğer davalıya Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 1999/287 E.sayılı dosyasında “sözleşmenin feshi” davası açtığını, yüklenicinin de aynı mahkemede kooperatife tazminat talepli karşı dava açtığını, mahkemenin kooperatifin davasının reddine karar verdiğini, yüklenicinin karşı davasının ise kısmen kabulü ile toplam 361.233.239.608-TL yüklenici alacağının kooperatiften tahsiline karar verdiğini, yüklenicinin Karşıyaka 1. İcra Müdürlüğü’nün 2002/3224 sayılı dosyasıyla takip çıkışı 969.072.971.812-TL olan icra takibi başlattığını ve kooperatife ait taşınmazları haczettiğini, kooperatifin büyük bir borç yükü altına girmesinin üyeler ve kooperatif yönetimi arasında ciddi soruna yol açtığını, kooperatifin yerel mahkeme kararını temyiz etmesi üzerine, Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin sözleşmenin feshi isteminin reddi yönündeki yerel mahkeme kararını onadığını, yüklenici lehine hüküm verilen kısmi kabul kararını ise bozduğunu, Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nde yeniden yapılan yargılama sonucu mahkemenin 2004/57 E.-2012/226 K. sayılı ilamıyla karşı davacı yüklenicinin karşı davasının kısmen kabulüne karar verdiğini, kararın taraflarca temyiz edildiğini, Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 2013/4734 E. 2013/6940 K sayılı ilamıyla yerel mahkemenin reddettiği hususları onadığını, kısmi kabul kararını ise kararında belirttiği mahsup işlemi yapılmadığı için bozduğunu, Karşıyaka 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde bozma kararına uyularak 2014/243 E.-2014/249 K. sayılı kararla yüklenicinin karşı davasının kısmen kabulüne karar verdiğini, kararın taraflarca temyiz edildiğini, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2014/7331 E- 2015/1853 K. sayılı ilamıyla onandığını, yüklenicinin karar düzeltme yoluna başvurduğunu, dava dosyasının Yargıtay incelemesinde olduğunu, yargı kararının kesinleşmesinin yakın zamanda muhtemel olduğunu, davalıların aralarındaki hukuki ihtilafın doğrudan tarafı olmayan müvekkillerinin, davalılarla hiçbir borç-alacak ilişkisinin de olmadığını, ancak, 3. şahsın edimini taahhüt eden hukuki durumları ve İİK hükümleri nedeniyle davalılardan …’a karşı bir sorumluluk üstlendiklerini, genel kurulda kooperatif yönetiminin yüklenici ile aralarında dava olması sebebiyle taşınmazları hacizli olarak devredeceklerini, dava bittikten sonra eğer borçlu çıkarlarsa mahkemenin vereceği karara göre icra dosya borcunu ödeyip kapatacaklarını, dolayısıyla taşınmaz devralıp kooperatiften ayrılan üyelerin ilerde doğacak olası borçtan dolayı hiçbir sorumluluklarının olmadığının kararlaştırıldığını, ayrılan üyelerin kooperatifin 3. şahsa olan ve olası borçlarından dolayı hiçbir sorumluluklarının olmadığını ve olamayacağını, bunun üzerine üyelerin fark ödemelerini yaparak 2003 yılında taşınmazlarını üzerinde haciz şerhiyle birlikte kooperatiften aldıklarını ve borçsuz olarak ayrıldıklarını, işyeri tapularını da aldıklarını, böylelikle diğer davalı-yükleniciye karşı davanın sonucuna bağlı olarak asıl borçlunun taahhüdünü üstlenen, borçlu ile birlikte müteselsil sorumlu 3. şahıs durumuna geldiklerini, müvekkillerinin hacizlerin kaldırılması için davalıya başvurduklarını, ancak taleplerin haciz alacaklısı- olan ve bu davanın da davalısı olan yüklenici şahıs tarafından reddedildiğini, müvekkillerinin taşınmazları üzerindeki kısıtlılık halinin giderilmesi ve tasarrufta bulunabilmeleri için davalı yükleniciye müracaatta bulunarak bir anlaşma yolu aradıklarını, bunun üzerine davalı … ile 14.03.2008 tarihli sözleşmenin yapıldığını, bu sözleşmeye göre; haczin fekki anlaşması yapıldığını, davacıların her birinin hacizli parsel başına 5.500,00-TL’yi “emaneten-teminat olarak” haciz alacaklısına vermeyi kabul ettiklerini, sözleşmenin 5. maddesi gereği, haciz alacaklısının, Karşıyaka 1.İcra Müdürlüğünün 2002/3224 sayılı takip dosyasındaki alacağını asıl borçlu kooperatiften tahsil etmesi halinde 3. şahıs-davacıların parsel başına ödedikleri parayı davalının geri iade etmeyi kabul ve taahhüt ettiğini, ancak sözleşmede hüküm altına alınan “parsel başına tekabül eden proje müelliflik bedelinden ve fer’ilerinden davacıların sorumlu olduğu”na dair bu hususun hükümsüz kaldığını, zira davalılar arasında görülen davada verilen kısmi kabul kararının proje müelliflik hizmetlerine ilişkin kısmının davacıların parselleri dahil tüm parseller için hesaplandığını, davalı …’ın bu kısım alacağını da yargı kararı kesinleştiğinde asıl borçludan tahsil etme olanağına sahip olduğunu, sözleşme uyarınca; ihtilafın kapsamının Karşıyaka 1.icra Müdürlüğü’nün 2002/3224 sayılı dosyasıyla sınırlandığını, haciz alacaklısının olası alacağının miktarının davalılar arasındaki görülen davada mahkemenin vereceği kesin hükme ve bu hükme dayalı takip dosya borcunun hesabına bağlandığını, haciz alacaklısı ile yapılan anlaşma gereği davacıların … parsel için çeşitli tarihlerde toplam 5.500,00-TL X 54=297.000,00 -TL’yi haciz alacaklısına ödediklerini, sadece … parsel maliki olan davacı … ‘in 5.500,00-TL ödemediğinden taşınmazı üzerindeki haczin halen devam ettiğini, bu nedenle, bu müvekkili ile ilgili işbu davanın borçlu olmadığının tespiti talebi ile sınırlı olduğunu, diğer müvekkillerinin ise edimlerini yerine getirdiklerini ve sözleşmedeki ödeme prosedürü dahilinde emaneten parsel başına 5.500,00 TL ödeyerek taşınmazlar üzerindeki hacizlerin kalkmasını sağladıklarını, sözleşme hukuku gereği esasen, davalılar arasındaki hukuki ihtilafın yargıda kesin neticeye bağlanmasının ve alacağının tamamını asıl borçlu olan davalı kooperatiften tahsil edilmesinden sonra, müvekkillerinin emaneten ödedikleri paranın iadesi için davalı …’a başvurması ve iade yapmadığı takdirde dava açmaları gerekirken, davalı tarafça sözleşmeye uyulmaması nedeniyle işbu davayı bu aşamada açmak durumunda kaldıklarını, şöyle ki; emaneten ödenen paranın iadesi hususunda davalıların takip dosyasında kötü niyetli eylem ve işlemleri nedeniyle müvekkillerinin iade alacaklarının tahsilinin tehlikeye düştüğünü, bu nedenle dava açmanın zorunlu hale geldiğini, zira, davalı … vekilinin icra dosyasına vermiş olduğu müvekkillerine ait parseller üzerindeki haczin fekki talepli dilekçelerinde, kasıtlı ya da kasıtsız olarak usul ve esastan hata yaptığını tespit ettiklerini, bu dilekçelerinde, bahse konu sözleşme gereği parayı emaneten aldığını belirtmekle birlikte, davalı vekilinin alacağa mahsuben bir kısım parayı tahsil ettiği şeklinde işlem yaptığını ve gerçek tahsilatmış gibi tahsilat miktarlarını da beyan ederek haricen tahsilatta alınacak harç oranı üzerinden harçlarını ödediğini, oysa, hacizlerin fekki için icra müdürlüğüne yapacağı talepte ”yeterli teminatımız olması sebebiyle şu adalar şu parsellerdeki haczin fekkine karar verilmesini talep ediyoruz” demesinin yeterli olduğunu, bu işlem ve eylemlerinin 14.03.2008 tarihli sözleşmenin 5. maddesinde şartlar başlığı altında yer alan (c) ve (d) maddelerine açık aykırılık teşkil ettiğini, davalı …’ın, daha sonra dosya borcu hesabının çıkarılması isteminin, müvekkillerinin verdiği paranın asıl borçlunun borcuna mahsup edilerek yapılması karşısında da kötü niyetini devam ettirdiğini ve bu hesaba itiraz etmediğini, icra dosyasında olan ve aleyhlerine olan bu işlemleri de kendilerine ihbar etmeyerek müdahil olmalarına da engel olduğunu, davalı haciz alacaklısının müvekkillerinden aslında emaneten aldığı parayı gerçek tahsilatmış gibi dosyaya bildirmesi üzerine, diğer davalı kooperatifin de benzer şekilde icra müdürlüğüne kötü niyetli bir talepte bulunarak, kendisinin ödemediğini bildiği halde bu paraların dosya borcundan düşülerek hesap çıkartılmasını istediğini, davalı kooperatifin mamelekinde haksız zenginleşmeye yol açan bu durum karşısında müvekkillerinin iade alacaklarının tahsilinin tehlikeye düştüğünü, kooperatifin mal varlığının zaman içinde boşaltıldığını, dolayısıyla, emanet olarak verilen paranın haksız olarak asıl borçlunun borcundan düşülmesi sonucu doğal olarak kalan dosya borcunun azalacağını, takibin kapatılıp diğer taşınmazlar üzerindeki hacizlerin kalkacağını, bu durumda müvekkillerinin bir hak talebinde bulunmalarının mümkün olmayacağını, bu kapsamda davalı kooperatifin icra mahkemesine dava açarak borca yeter miktarın çok üzerinde taşınmaz haczi olduğunu beyanla bu hacizlerin kaldırılmasını da talep ettiğini, İcra Hakimliğinin bir kısım taşınmaz üzerinden haczin fekkine karar verdiğini ve bu kararın uygulandığını, müvekkillerinin emanet olarak davalı …’a yaptıkları ödemenin, borç alacak ilişkisinin konusu olamayacağını ve takip dosya borcundan düşülemeyeceğini, aksi düşüncenin, haksız zenginleşmeye yol açıcı ve müvekkillerini zarara uğratıcı nitelikte olduğunun tartışmasız olduğunu, davalılar arasındaki Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/243 E.-2014/249 K. sayılı davasının kesinleşmesini takiben miktarın belirlilik kazanacağını belirterek, teminat olarak verilen müvekkillerine ait paranın icra dosya borcundan mahsup işleminin iptali ile, müvekkillerinin bu davanın açılmasına kötü niyetli işlem eylemleri ile sebebiyet veren davalılara borçlu olmadıklarının tespitine ve 231.000,00-TL alacaklarının dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, öncelikle belirtilmesi gereken hususun; dava dilekçesinde belirtilen davanın Yargıtay aşamasında olduğu hususu olduğunu, bu nedenle sonucunun beklenmesi gerektiğini, taraflar arasında bir sözleşme imzalandığını, müvekkilinin ana sözleşmeye bağlı olduğunu, sözleşmenin ilgili maddesinde ”iade edilecek bedelden dava, haciz kaldırma ve avukatlık bedelleri düşülür” denildiğini, yasal faiz hesabında bu bedeller düşüldüğü için, yasal faiz kaybına uğrandığının sabit olduğunu, bedeller banka hesaplarına yattığı için yatan bedellerin vergisinin de ödenmiş durumda olduğunu, bu meblağların da düşülmesi gerektiğini, davacıların müvekkilinden talep ettiği bedelleri kooperatiften almaları gerektiğini, dava sonucu kesinleşmediğinden söz konusu bedellerin de belli olmadığını, ana sözleşmede taraf olan 50 kişi ile yapılan sözleşmenin geçerli olduğunu, müvekkilinin hiçbir şekilde kötü niyetli olmadığını, kötü niyetli olanların davacılar ve de diğer davalı olan kooperatif olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Kooperatifi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların dosyaya ibraz ettikleri 14/03/2008 tarihli ana sözleşme ile 27.03.2008 tarihli ek sözleşmenin taraflarının; davacılar ile davalı … olduğunu, dava konusu paranın, davacılar tarafından ‘emaneten’ davalı …’a verildiğini, müvekkili kooperatifin, sözleşmenin tarafı olmadığı gibi, dava konusu paranın da kendisine ödenmediğini, müvekkilinin bu sözleşmelere muvafakat etmediğini, hatta davacıları, yargılamanın devam ettiği ve yargılama sonucunda …’ın bir alacağı ortaya çıkarsa kooperatifin mal varlığının bu borcu ödemeye fazlasıyla yeterli olduğunu belirterek ödeme yapmamaları yönünde uyardığını, buna rağmen davacıların kendi iradeleriyle sözleşme yaptıklarını ve parayı davalı …’a ödediklerini, şayet bir alacak söz konusu ise, bu alacağın borçlusunun davalı … olduğunu, dolayısıyla müvekkiline husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddini talep ettiklerini, alacağın muaccel hale gelmediğini, davacıların alacak ve hak talep edebilmeleri için; öncelikle, davalı … ile müvekkili kooperatif arasında devam etmekte olan dosyanın kesinleşmesi, ardından davalı …’ın kesinleşen karara göre alacağını müvekkili kooperatiften tahsil etmesi, kooperatiften tahsil ettiği halde davacılardan emaneten aldığı parayı iade etmemesi gerektiğini, sayılan bu şartların henüz hiçbirinin gerçekleşmediğini, yani davacıların alacağının muaccel hale gelmediğini, müvekkilinin aşkın haczin tek bir taşınmaz üzerinde toplanması talebiyle dava açtığını, yargılama sonunda haciz şerhinin müvekkilinin taşınmazı üzerinde toplanmasına karar verildiğini, bu taşınmazın değerinin 2.228.000,00-TL olarak tespit edildiğini, davalı …’ın en son mahkeme kararına göre, müvekkili kooperatiften alacağının 41.565,30-TL olduğunu, dolayısıyla, …’ın müvekkili kooperatiften alacağını tahsil etmesinin garanti olduğunu, davacıların alacaklarını riske sokan bir durumun kesinlikle olmadığını, davalı …’ın ise, davalılardan aldığı parayı inkar etmediği gibi, geri iade etmeyeceği yönünde bir beyanı ve eyleminin de olmadığını, davacıların işbu davayı açmalarında hukuki yararları olmadığından davanın esastan reddi gerektiğini, davacılar tarafından davalı …’a emaneten verilen paralar bir banka hesabında depo edilebilecekken, icra dosyasına ödeme olarak bildirildiğini, bu bildirimin müvekkilinin bilgisi dışında yapıldığını, davacılarla diğer davalının kendi aralarında yaptıkları sözleşme ve işlemlerdeki hata ve kusurlardan müvekkilinin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin, borcun ödenmesi hususunda, davacılardan herhangi bir talepte bulunmadığını, ödeyebilecek ekonomik güce sahip olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…HMK’nın 77/1 madde hükmüne göre; ‘Vekâletnamesinin aslını veya onaylı örneğini vermeyen avukat, dava açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar doğabilecek hâllerde mahkeme, vereceği kesin süre içinde vekâletnamesini getirmek koşuluyla avukatın dava açmasına veya usul işlemlerini yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde vekâletname verilmez veya asıl taraf yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçeyle mahkemeye bildirmez ise dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır’, olayda, dava dilekçesinde … davacı olarak gösterilmiş olup vekaletnamesinin ibraz edilmediği, davacılar vekiline vekaletnameyi sunmak üzere 2 haftalık kesin süre tanındığı, davacı vekilinin 14/07/2015 uyap tanzim tarihli dilekçe ile davacı …’a ait vekaletnameyi ibraz etmediğini, zira bu kişinin adının davacılar arasında sehven gösterildiğini, ilgili kişinin dava açılması yönünde bir talimatı bulunmadığını bildirdiği, bu durumda, anılan yasal hüküm karşısında, davacı … adına vekaletnamesiz olarak açılan davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerektiği, diğer davacılar tarafından açılan dava ile ilgili olarak; taraflar arasındaki 14/03/2008 tarihli sözleşme ve 27/03/2008 tarihli protokol ile davalı kooperatifin borcu için davacıların teminat verdikleri, sözleşmenin 5.maddesinde açık şekilde alacak miktarının kooperatiften tahsil edilmesi durumunda alınan paraların davalı … tarafından davacılara iade edileceğinin belirtildiği, sözleşmenin bu hükümlerinin taraflar arasındaki hukuki ilişkinin teminat amaçlı bir işlem olduğunu göstermekte olduğu, söz konusu karma inançlı bu işlemde, davalı …’ın menfaatleri de korunmakta, hatta onun menfaatlerinin korunmasının çok daha ön planda olduğunun görüldüğü, zira alacak miktarının davalı kooperatiften tahsil edilmemesi durumunda teminat olarak verilen değerler inanılan konumunda olan …’a kalacağı, davacıların kooperatifin borcu için teminat verdikleri, sulh sözleşmesinde ise uyuşmazlığın kesin olarak çözümlenmesinin amaçlanması nedeniyle taraflar arasında akdedilen sözleşmenin bir sulh sözleşmesi olarak nitelendirilemeyeceği, taraflar arasındaki temel uyuşmazlığın; davalı …’ın sözleşmeye aykırı davranmış olup olmadığı hususu olduğu, taraflar arasındaki 14/03/2008 tarihli sözleşmenin 5.maddesinde alacaklının Karşıyaka 1.İcra Müdürlüğünün 2002/3224 sayılı takip dosyası alacağının takip borçlusu kooperatiften tahsil edilmesi halinde üçüncü şahısların her birinin parsel başına ödediği para ile ilgili olarak üçüncü şahıs borçluların parsellerine tekabül eden proje müelliflik bedelinden ve bu miktara isabet eden yargılama ve vekalet ücreti düşüldükten sonra kalan miktarın iade edileceğinin kabul ve taahhüt edildiğinin belirgin olduğu, devamına göre alacaklı ile takip borçlusu kooperatif arasındaki borç-alacak ihtilafında esas alınacak olan takip dosyasının Karşıyaka 1.İcra Müdürlüğünün 2002/3224 sayılı dosyası olduğu, bu takibe bağlı olarak Karşıyaka (Kapatılan) 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/243 E.-2014/249 K.sayılı davanın sonuçlanması, kararın kesinleşmesi, dolayısıyla icra takibindeki alacak miktarının kesinleşmesiyle ortaya çıkan dosya borcunun alacaklının tahsil etmesi gereken alacak miktarı olduğu hususunda tarafların mutabakata vardıkları, sulh yapılması, alacaklının tek taraflı olarak borcu sona erdiren işlemi, dava veya icra takibini takipsiz bırakarak işlemden kaldırması veya takibin yahut davanın düşmesi durumlarında da paranın iadesi şartlarının gerçekleşmiş olacağının kabul ve taahhüt edildiği, davacılar ile davalı yüklenici … arasında yapılan inanç sözleşmesinin iki tarafa borç yükleyen, tarafları bağlayan ve geçerli bir hukuki işlem olduğu, bu sözleşmenin inanan tarafı olan davacıların borçlarını inanılana ifa ettikleri, bundan sonra inanılan tarafından sözleşmenin şartları gerçekleştiğinde alınan bedellerin iadesinin gerektiği, iade için sözleşme şartının kooperatiften borçların tahsil edilmiş olması olduğu, davalı … vekilinin emaneten alınan para ile ilgili olarak Karşıyaka 1.İcra Müdürlüğünün 2002/3224 sayılı dosyasına ibraz ettiği 26/05/2014 tarihli dilekçede haczin fekki talebi ile birlikte 5.500,00 TL harcın yatırılacağı beyanı üzerine müdürlüğün 27/05/2014 tarihli karar tensip tutanağında harcın hesaplanarak 5.500,00 TL paranın borçtan mahsubunun yapıldığının görüldüğü, bu işlem davalı … vekilinin ihmali veya hatası sebebiyle gerçekleşmiş olsa dahi, borçtan mahsup edilmemesi gereken paranın borca mahsup edildiği, böylece davalı … vekilinin borca aykırı işlem yaptığının anlaşılmakta olduğu, yine diğer davalı kooperatifçe Karşıyaka 1.İcra Müdürlüğünün 2002/3224 sayılı dosyasına ibraz edilen, aşkın haciz yapıldığı gerekçesiyle bazı taşınmazlarından haczin kaldırılmasına yönelik 25/08/2014 tarihli dilekçede; yaklaşık 400.000,00 TL gibi bir rakamı dosyaya ödediklerinin ifade edildiği, yine 06/02/2015 tarihli dilekçede de, kooperatifin icra dosyasına olan borcunun hesaplanmasının talep edildiği ve bu hesaplamada icra dosyasına 2008, 2009 ve 2011 yıllarında muhtelif tarihlerde kısım kısım olmak üzere toplamda 291.500,00 TL ödeme yapıldığı belirtilerek, hesap yapılırken tüm ödemelerin hesaptan düşülmesinin talep edildiği, bu ödemelerin gerçekte kooperatif tarafından yapılmadığı, nitekim bu hususun davalıların kabulünde olduğu, bu durumda kooperatifin gerçekte kendi ödemesi olmamasına rağmen dosya borcunun hesabında mahsup edilmesini talep ettiği paraların davacıların emanet ödemeleri olduğu, kooperatif tarafından yapılan bu talebin hukuka aykırı ve davacıların zarara uğramasına yol açan haksız fiil niteliğinde olduğunun anlaşıldığı, davalı …’ın borca aykırılığının yaptırımını sözleşme hukukuna göre diğer sözleşenin zararlarını tazmin etmesi, diğer davalı kooperatifin de haksız fiil yükümlerine göre tazmin etmesi gerektiği, bu durumda aynı zarardan ötürü birden fazla kimsenin çeşitli sebeplere dayalı olsa da müteselsilen sorumluluğu söz konusu olduğundan, davacıların yapılan ödemeleri zararın tazmini olarak davalılardan müteselsilen talep edebileceği, bu kapsamda davalı kooperatifin husumet itirazının yerinde olmadığı, davacılardan Alattin Bozdemir tarafından davalı …’a sözleşme çerçevesinde henüz 5.500,00 TL ödenmemiş olmasına göre, adı geçen davacının davalı …’a 5.500,00 TL borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerektiği, buna karşılık, davacılar … ve … dışında kalan 39 davacının davalıya ödedikleri 39×5.500,00 TL=214.500,00 TL tutarın davalılar tarafından davacılar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve …’ya iadesi gerekmekte olup, fazlaya ilişkin talebin yersiz olduğu anlaşılmakla, sonuç olarak; HMK’nun 77/I, 3.cümle madde hükmü uyarınca, davacı … adına vekaletnamesiz olarak açılan davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA, Davacı … tarafından açılan menfi tespit davasının KABULÜ ile davalı …’a 5.500,00 TL borçlu olmadığının TESPİTİNE, Diğer tüm davacılar tarafından açılan davanın KISMEN KABULÜ ile, 214.500,00 TL alacağın dava tarihi 26/06/2015′ den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılar … ve … dışındaki diğer tüm davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, mahkemece 10/12/2018 gün 2015/374 E.sayılı kararına konu ve Karşıyaka 1.İcra Müdürlüğünün 2002/3224 sayılı icra takip dosyasında bulunan ve üzerine tedbir konulan 94.679,58 TL’ nin kararın kesinleşmesi halinde -214.500,00 TL asıl alacak ve fer’ilerinin tahsili ile tekerrür teşkil etmemek kaydıyla- davacılar … ve … dışındaki diğer tüm davacılara verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı … vekili tarafından, “….Davacıların, diğer davalı kooperatifin üyesi bulundukları dönemden kaynaklanan alacak davası sürmekte iken hacizli taşınmazları devralmakla alacaklıya karşı sorumlu olduklarını bildiklerinden müvekkilinin kooperatiften doğan alacağının muhatabı olduklarını, bu nedenle müvekkilinin alacaklı olduğu tutardan sorumlu olmadıkları iddialarının gerçeği yansıtmadığını, ödedikleri bedelin istirdatı taleplerinin öncelikle bu nedenle reddi gerekirken kısmen kabulü yönündeki ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiğini, davacıların müvekkiline ödedikleri iddia edilen paraların hangi şartlarla iade edileceğinin sözleşmenin 5. maddesi ve sonrasında yer alan ‘Şartlar’ başlıklı bölümde düzenlendiğini, bu şartlar yerine gelmediğinden iade koşulunun da oluşmadığını, şöyle ki, ilk şartın, müvekkilinin alacağını diğer davalı kooperatiften tahsil etmesi olduğunu, sabit olduğu üzere, müvekkilinin diğer davalı kooperatiften alacağını henüz temin edemediğini, diğer şartın müvekkilinin alacak miktarının kooperatifle devam eden davanın kesinleşme tarihindeki icra dosya borcu olduğu hususu olduğunu, iade koşullarının ancak müvekkili ve kooperatif arasında sürmekte olan davanın kesinleşmesinden sonra oluşacağının açık olduğunu, anılan davanın 21.04.2016 tarihinde kesinleştiğini, davacıların davayı ikame ettikleri tarih olan 26.06.2015 tarihinde bu dava kesinleşmediğinden dava şartının da oluşmadığını, alacaklının (müvekkilinin) tek taraflı olarak borcu sona erdiren işlemi ya da dava veya icra takibinin takipsiz bırakılarak işlemden kaldırılması ve takibin ya da davanın düşmesi gibi bir durumun da sözkonusu olmadığını, icra takibinin halen derdest olduğunu, diğer davalı kooperatifin taşınmazlarını üçüncü kişilere temlik etmesi, kooperatifin kötüniyetli talepleri ile davacılar tarafından ödenen bedellerin borçtan mahsup edilmesine yol açması, mahsup nedeniyle dosya hesabına ilişkin İcra Hukuk Mahkemelerinde açılan davaların halen derdest olması nedenleriyle müvekkilinin halen davalı kooperatiften alacağını tahsil edemediğini, ancak halen alacağını tahsil etmeye çalıştığını, ilk derece mahkemesince ve karara dayanak yapılan bilirkişi raporlarında bu hususların hiç bir şekilde irdelenmediğini, eksik inceleme ile karar verildiğini, sözleşmenin müvekkili tarafından ihlali (sözleşmeye aykırılık) söz konusu olmadığından davacıların alacağının muaccel hale gelmediğini, ödedikleri bedellerin istirdatı (iadesi) taleplerinin haksız ve yersiz olduğunu, kabullerinde olmamakla birlikte, istirdat talebi kabul görse dahi ilk derece mahkemesinin, sözleşmenin 5. maddesinde yer alan hususları hiç değerlendirmediğini, buna göre, müvekkilinin iade ile yükümlü olduğu tutardan davacıların parsellerine tekabül eden proje müelliflik bedelleri ve bu miktara isabet eden yargılama giderleri ile vekalet ücretinin mahsubunun gerektiğini, sözleşmenin bu şartı halen geçerli olduğuna göre, müvekkilinin iade ile yükümlü olması gereken tutardan parsellerine düşen oranda proje müelliflik bedelleri ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin mahsubunun sözleşmesel bir zorunluluk olduğunu, ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında bu hususlara hiç değinmediğini ve bu savunmanın red gerekçelerini de ortaya koymadığını, ayrıca, sözleşmenin bilirkişilerce de doğru bir nitelendirmesinin yapılamadığını düşündüklerini, anılan sözleşmenin şartlı ‘dış üstlenme sözleşmesi’ niteliğinde olup olmadığının ve doğuracağı sonuçların da irdelenmesi gerekmekte iken gerekçeli kararda bu hususa hiç değinilmediğini, davacılardan … hakkındaki davanın HMK 77/1-3. cümle uyarınca açılmamış sayılmasına karar verildiğini, dava açılmamış sayılmasına karar verildiğinde, HMK 77/2.madde uyarınca karşı yanın yargılama giderlerine mahkum edilmesi gerektiğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
Davalı … Kooperatifi vekili tarafından, ”…Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2004/57 Esas sayılı dosyasında verilen henüz kesinleşmemiş ilamın davalı … tarafından Karşıyaka 1.İcra Müdürlüğü’nün 2002/3224 sayılı dosyasıyla icraya konulması üzerine kooperatifin bütün taşınmazlarına haciz konulduğunu, davacıların taşınmazları üzerinde haciz olduğunu bilerek satın aldıklarını, kooperatif ile davalı … arasında devam eden davada karar kesinleştikten sonra kooperatifin …’a borcu çıkarsa, kooperatif tarafından bu borcun ödeneceğinin ve üyelerin (davacıların) borçtan sorumlu olmayacağının kararlaştırıldığını, Genel Kurul sonrasında davacıların taşınmaz tapularını hacizli olarak almak suretiyle borçsuz olarak kooperatif üyeliğinden ayrıldıklarını, ancak tapular üzerindeki hacizlerin devam etmesi nedeniyle davacıların, hacizlerin bir an önce kalkması için müvekkili kooperatife bilgi vermeden, davalı … ile sözleşme imzaladıklarını ve 297.000,00-TL’yi davalı …’a ödediklerini, bu sözleşmenin taraflarının davacılar ile davalı … olduğunu, müvekkili kooperatifin sözleşmenin tarafı olmadığı gibi, dava konusu paranın da kendisine ödenmediğini, müvekkilinin bu sözleşmelere muvafakat etmediğini, şayet bir alacak söz konusu ise, bu alacağın borçlusunun davalı … olduğunu, müvekkiline husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, davanın müvekkili açısından husumet yokluğu nedeniyle reddi gerekirken, mahkemenin bu taleplerini dikkate almadığını, davacıların alacak ve hak talep edebilmeleri için öncelikle, davalı … ile müvekkili kooperatif arasında devam etmekte olan dosyasının kesinleşmesini, ardından davalı …’ın kesinleşen karara göre alacağını müvekkili kooperatiften tahsil etmesini, davalı …’ın alacağını müvekkili kooperatiften tahsil ettiği halde, davacılardan emaneten aldığı parayı iade etmemesini beklemesi gerektiğini, sayılan şartların işbu dava açıldığı sırada henüz gerçekleşmediğini, yani davacıların alacağının muaccel hale gelmediğini, her ne kadar gerekçeli kararda müvekkilinin haksız fiil sorumluluğu olduğu söylense de, haksız fiil sorumluluğunun doğması için gerekli şartların meydana gelmemiş olduğunu ve müvekkili kooperatifin söz konusu borca ilişkin sorumluluğunun da bulunmadığını, davacıların icra dosyasına yatırdığı para nedeniyle müvekkilinin borcunun kapanmadığını, kooperatif üzerine kayıtlı taşınmazlar üzerindeki haczin kalkmadığını, kısacası bu işlemden davacıların zarar görmediğini, zarar oluşmadığına göre haksız fiilden söz edilemeyeceğini, davacılar tarafından davalı …’a emaneten verilen paralar bir banka hesabında depo edilebilecekken, icra dosyasına ödeme olarak bildirildiğini, bu bildirimin müvekkilinin bilgisi dışında yapıldığını, davacıların kendi aralarında yaptıkları sözleşme ve işlemlerdeki hata ve kusurlardan müvekkilinin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin, borcun ödenmesi hususunda, davacılardan herhangi bir talepte bulunmadığını, borçlarını ödeyebilecek ekonomik güce sahip olduğunu, kesinleşen mahkeme kararına göre müvekkili kooperatifin …’a borcunun 41.565,30-TL olduğunu, müvekkilinin 214.500,00-TL’den sorumlu tutulması durumunda müvekkiline, hiçbir şekilde almadığı bir parayı iade etme ve borcunu aşan miktardan sorumlu olma külfeti yüklenmiş olacağını, davalı …’ın ise, davalılardan aldığı parayı inkar etmediği gibi, geri iade etmeyeceği yönünde bir beyanı ve eyleminin de olmadığını, davacıların işbu davayı açmalarında hukuki yararları olmadığından davanın esastan reddi gerektiğini, 09/01/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda da kooperatifin haksız fiil sorumluluğu için gerekli şartların meydana gelmediği ve haksız fiil sorumluluğunun bulunmadığı belirtilerek, davacıların istemiş oldukları 231.000 TL’yi davalı …’dan talep edebileceğinin açıklandığını, bu şekilde bilirkişi kök rapor ve ek raporlarında müvekkili kooperatifin sorumluluğunun bulunmadığı yönünde görüş bildirilmiş olup bu raporların dosyadaki son raporlar olduğunu, mahkemenin bilirkişi raporlarını dikkate almadan yasaya aykırı olarak müvekkili aleyhine karar verdiğini, davanın müvekkili kooperatif yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, sözleşmeler uyarınca emaneten ödendiği ve iadesi gerektiği iddia edilen ödemelerin iadesi istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalılar vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.
1-Somut uyuşmazlıkta, davacıların kooperatif üyeliğinden edindikleri taşınmaz bağımsız bölümleri üzerinde davalı … ile diğer davalı kooperatif arasındaki hukuki ihtilaflar ve davalar nedeniyle haciz bulunduğu, davacıların kendi taşınmaz paylarını bu şekilde hacizli olarak almak suretiyle kooperatif ortaklığından ayrıldıkları, ancak davalı … lehine hacizler devam ettiğinden, davacıların davalılardan … ile sözleşme ve ek sözleşme yaptıkları, bu sözleşmelere göre davacıların herbirinin payına karşılık 5.500-TL’yi davalı …’a emaneten ödeyeceği, bu davalının da ödeme sonrasında taşımazlardaki hacizlerini kaldıracağı, asıl borçlunun kooperatif olup kooperatif ile davalı arasındaki devam eden dava sona erdiğinde kooperatif tarafından ödeme yapılmasını müteakip davalı …’ın davacıların ödedikleri meblağları proje müelliflik bedelli ve bu miktara isabet eden yargılama gideri ve vekalet ücretini düşerek davacılara iade edeceği, alacaklı olan davalı … ile borçlusu kooperatif arasındaki esas alınacak olan takip dosyasının Karşıyaka 1. İcra Md.lüğünün 2002/3224 sayılı dosyası olduğu anlaşılmaktadır.
Bahse konu sözleşmeye kooperatif taraf değildir. Bununla birlikte, icra dosyasına da davacılar taraf değildir. İcra takip dosyasındaki alacakla ilgili olarak davalılara arasında yargılama yapılmış olduğu, Karşıyaka 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 10.09.2014 gün ve 2014/243 E-2014/249 K. sayılı hükmün, Yargıtay 15. HD’nin 09.04.2014 gün ve 2014/7331 E-2015/1853 K. sayılı ilâmı ile onandığı ve karar düzeltme isteminin de 21.04.2016 tarihinde 2015/3431 E.-2016/2436 K.sayılı ilam ile reddedildiği anlaşılmıştır. Buna göre, davalı …’ın kooperatiften alacağı hakkında, “….41.565,30 TL’ nin karşı dava tarihi 12.11.1999 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı kooperatiften alınarak, karşı davacı …’a verilmesine…” şeklinde verilen karar ile davalılar arasındaki ihtilaflı alacak karara bağlanmıştır.
Eldeki davada, davalı taraflar davacıların “emaneten” ödeme iddialarını kabul etmektedirler. Ancak uyuşmazlık; davacıların eldeki dava ile ödemelerini bu aşamada davalılardan talep edip edemeyecekleri ve iade edilecek miktar hususundadır.
Davacıların imzaladığı sözleşme ve ek sözleşme içeriği incelendiğinde; 3.kişinin edimini taahhüt içeren bir sözleşme olmadığı, garanti sözleşmesi ya da sulh sözleşmesi olarak da adlandırılamayacağı, içeriğine göre karma nitelikte bir inanç sözleşmesi olup, davacıların davalı kooperatifin, diğer davalıya olan borcunu emaneten ödeyip, davalılar arasındaki uzun yıllara yayılan hukuki ihtilaf çözümlendiğinde sonucuna göre davalı kooperatifin davacılarca ödenen borcunun davacılara geri iade edileceği kararlaştırılan, ağırlıklı olarak teminat içerikli bir sözleşmedir. Bu sözleşme uyarınca davacıların ödemelerine karşılık, taşınmazları üzerindeki hacizler davalı … tarafından kaldırılmıştır. Sözleşme hükümlerine göre, davacılar, davalılar arasındaki hukuki ihtilaf çözümlenip davalı kooperatif tarafından diğer davalıya ödeme yapıldığında, ödedikleri paraları (kısmen masrafların mahsubuyla) geri iade alacaklardır. Davacıların, kooperatifin yerine geçip, borçlu olma, borcu üstlenme iradeleri ise sözkonusu olmayıp, ödemelerini geri alma iradeleri açıktır. Bu husus esasen, davalıların da kabulündedir.
Dava tarihi 26.06.2015 olup, Yargıtay 15. H.D tarafından davalılar arasındaki davadaki kararın onandığı tarih 09.04.2014’dir. Bununla birlikte, karar düzetme yoluna gidilmiş olmasından dolayı Yargıtay 15 HD’nin 21.04.2016 tarihli karar düzeltme isteminin reddi kararına kadar henüz kararın kesinleştiğinden söz edilemez. Davalılarca da, davacıların bu davayı erken açtığından henüz sözleşmedeki iade şartlarının gerçekleşmediğinden bahisle itirazda bulunulmuş, sözleşmeye göre henüz kooperatifin ödeme yapmadığı, davalı …’ın da ödemeleri iadesinin koşullarının henüz oluşmadığı savunulmuştur.
Sözleşme hükümlerine göre davanın açılma şartları oluşmamış görünmekle birlikte, davacıların işbu davayı açmakta hukuki yararları olup olmadığı gözetilerek, somut dava dosyası içeriğindeki bilgi ve belgelere göre bu itirazın değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davacılar vekili, davalı …’ın sözleşme hükümlerine aykırı davranışları nedeniyle, müvekkillerinin mağduriyetlerinin önüne geçmek amacıyla işbu davanın açıldığını, zira, sözleşme uyarınca açıkça ödemelerin “emaneten” yapıldığı kararlaştırılmış olmasına rağmen, davalı … vekilinin davalılar arasındaki icra takip dosyasına müvekkillerinin ödemelerini takip borcunun tahsilatı gibi bildirip, tahsil harcı da yatırmak suretiyle bu ödemelerin gerçek borçlu adına yapılmış ödemeler gibi takipte işleme alınmasına neden olduğunu, bu suretle asıl borçlu davalı kooperatif icra dosyasına hiçbir ödeme yapmadığı halde, müvekkillerinin sözleşme gereği “teminat” ödemelerinin icra dosyasında borçlu ödemesiymiş gibi işlem gördüğünü, borçlunun takip borcundan düşüldüğünü, takibin ödeme nedeniyle kapatılması durumunda kooperatif taşınmazları üzerindeki tüm hacizler de kalkacağından bu defa müvekkillerinin ödedikleri meblağları tahsil imkanlarının kalmayacağını, borçlusu olmadıkları takibin müvekkilleri ödemesiyle kapatılmasının hukuka aykırı olacağını, ayrıca sözleşme gereği borçlu kooperatifin ödeme yapması şartıyla iade edileceği kararlaştırılan emanet ödemelerin de, kooperatif ödeme yapmadığından bu defa müvekkillerine iadesinin tehlikeye düşeceğini ileri sürerek, sözleşmeye aykırılıktan dolayı işbu davayı açtığı, nitekim davalı …’ın da dava dosyasındaki dilekçelerinde sehven-hataen icra doyasına davacıların ödemelerini bu şekilde bildirdiğini beyan ettiği görülmekle; davanın davalı … yönünden “sözleşmeye aykırılık” nedenine dayalı olduğu, diğer davalı kooperatif bakımından bu davalı zaten sözleşmenin tarafı olmamakla birlikte icra doyasındaki borcun kooperatif borcu olmasından dolayı “sebepsiz zenginleşme” hükümleri uyarınca davacıların talepte bulundukları anlaşıldığından, eldeki davada dava açma şartlarının oluşmadığından ya da erken açılmış bir dava olduğundan bahsedilmesi mümkün değildir.
2-Esasa yönelik olarak yapılan incelemede, davalılardan kooperatife yönelik talep değerlendirildiğinde; davalı kooperatif bahse konu sözleşmeye taraf değildir. Bununla birlikte, davacılar vekilince dosyaya da sunulan kooperatif vekilinin icra dosyasına sunduğu talep dilekçelerinde (09.02.2015 havale tarihli, 11.12.2018 tarihli..), davacıların yaptığı ödemelerin (kendi ödemesi olmadığını belirtmeden) kendi borcundan mahsup edilmesini ve hatta fazla ödeme var ise kendilerine iade edilmesinin talep edildiği, bilirkişi raporlarıyla da belirlendiği üzere kooperatif tarafından takip dosyasına hiçbir ödeme yapılmamış olduğu, buna rağmen davacı tarafın emaneten takip dışı yaptıkları ödemelerinin icra dosyası borcundan mahsubu sonucunda davalı kooperatifin sebepsiz zenginleşmesine neden olunduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece bu husustaki nitelendirme “haksız fiil” olarak yapılmış ise de, buradaki davalı kooperatife karşı sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca davacıların işbu dava ile talepte bulunmaları mümkün olup, bu kapsamda kooperatif bakımından husumet yönünden yapılan itirazlar da yerinde görülmemiştir.
3-Mahkemece verilen karar incelendiğinde; her ne kadar mahkemece birden fazla heyetten kök ve ek raporlar alınarak hüküm kurulduğu anlaşılmış ise de, karar eksik incelemeye dayalı olup kaldırılması gerekmektedir. Şöyle ki; icra takibinde yapılan işlemler gözetildiğinde davanın açılmasında hukuki yarar olmakla birlikte, davalılar arasında görülen davada kesinleşen ilamdaki miktar fer’ileriyle dikkate alınarak, davalı kooperatifin ne miktarda diğer davalıya karşı takip kapsamında sorumlu olduğu hesaplanmamıştır. Davacılar ile davalı … arasındaki sözleşmede, kooperatif borcunun belirlenmesinde icra takip dosyasının esas alınacağı belirtilmiş olup, taraflar arasında kesinleşen ilam kapsamında bu takip dosyasında davalı kooperatifin asıl borç, faiz ve fer’ilerinden dolayı ne miktarda sorumlu olacağı hesaplanmalıdır. Bu hesaplama yapılırken, ihtilaf konusu olan davacıların emanet ödemeleri (esasen takip borcundan düşülmemesi gereken ödemeler) dikkate alınmadan hesap yapılmalıdır. Bu hesap yapılıp miktarlar belirlenmeden mahkemece, kooperatif de tüm borçtan sorumlu gibi hüküm kurulmuş ise de, kooperatifin, diğer davalıya borcu kesinleşen ilamdaki miktar ve takipteki fer’ileri kadar olup, icra dosyasına bu kapsamda fazla ödenen meblağın kooperatife iade edildiğine dair de bir bilgi ve belge, iddia olmadığından, mahkemece bu hususların da araştırılarak, kooperatifin takip dosya borcundan sorumlu olduğu tutarın davacılara herhangi bir takip borç ve fer’isi yüklenmeden hesaplatılması, sonucuna göre davacılarca ödenen meblağlar ile karşılaştırılarak sonucuna göre kooperatif yönünden belirlenecek miktar uyarınca sebepsiz zenginleşmeye neden olunmayacak şekilde hüküm kurulması gerektiğinden, bu kapsamda davalı kooperatif vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü gerekmiştir.
4-Davalı … vekilinin, hesaplama yapılırken sözleşmede belirtilen mahsup kalemleri (proje müelliflik bedelleri ve bu miktara isabet eden yargılama giderleri ile vekalet ücreti) bakımından bir değerlendirme yapılmadığına dair itirazı da dosya kapsamına göre eksik inceleme nedeniyle yerinde görülmüştür. Zira, bilirkişi raporlarında hiçbir hesap işlemi yapılmadığı gibi, mahkemece de bu konuda itirazlara rağmen olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme yapılmamıştır. Davacıların bu husustaki iddiaları ise, diğer dava dosyasında bu kalemlerin de davalıya ödenecek tutar içinde hesaplandığı yönündedir. Bu durumda, eldeki dava ile bağlantılı kesinleşen diğer dava dosyası da bu yön bakımından incelenmek suretiyle, davalı …’ın davacılardan bu konuda bir talepte bulunulup bulunamayacağının ve miktarının değerlendirileceği kooperatif ve gayrimenkul konusunda uzmanların da bulunduğu farklı bir bilirkişi heyetinden ayrıntılı, itirazları karşılayacak şekilde rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi için kararın kaldırılması gerekmiştir.
5-Davalı … vekilinin, açılmamış sayılan dava bakımından istinaf itirazı değerlendirildiğinde ise; vekaletnamesi sunulmayan davacı …’ın dava açılması yönünde bir talimat vermemiş olması ve vekili tarafından diğer davacılarla aynı anda sehven bu davacının da adının dava dilekçesine yazılmış olması karşısında, bu kişinin davada hiçbir aşamada taraf sıfatı kazanmamış olduğu, bu yönde yapılmış ayrı bir yargılama gideri de bulunmadığı anlaşılmakla, itirazın reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalılar vekillerinin istinaf itirazlarının ayrı ayrı kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine, sair itirazlarının ise reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalılar vekillerinin istinaf itirazlarının ayrı ayrı KISMEN KABULÜNE; Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/374 Esas – 2019/375 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalılar vekillerinin sair istinaf itirazlarının ayrı ayrı REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davalı … tarafından yatırılan 3.801,45-TL istinaf karar harcının istek halinde bu davalıya iadesine,
b-Davalı … Kooperatifi tarafından yatırılan 3.757,05-TL istinaf karar harcının istek halinde bu davalıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 28/09/2022