Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1497 E. 2023/327 K. 02.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1497
KARAR NO : 2023/327

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/05/2014 (Dava) – 19/09/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/421 Esas – 2019/543 Karar
DAVA : İşletme Hakkınının Devrinden Kaynaklanan Alacak
BAM KARAR TARİHİ : 02/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 02/03/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/09/2019 tarihli 2017/421 Esas ve 2019/543 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri ile davalılar arasında Aliağa İlçe Belediye kamyon garajı içerisinde bulunan akaryatık istasyonuna alınan akaryakıt ürünlerinden kaynaklanan borçlarının tasfiyesi amacıyla 17/12/2008 tarihinde borç temdit ve işletme devri sözleşmesi imzalandığını, davalılara ait işletmenin müvekkilleri tarafından beş yıl süre ile işletilmesi konusunda anlaşmaya varıldığını, istasyonun ruhsat devri mümkün olmadığından, müvekkillerinin davalı …’den alınan vekalet ile akaryakıt istasyonunu işlettiğini, sözleşmeye göre, işletmenin müvekkilleri tarafından işletilmeye başlamasından sonraki dönemde tahakkuk edecek resmi vergi ve sair harçların müvekkilleri tarafından ödenmesinin, 17/12/2008 tarihinden önceki dönemde işletme sebebiyle doğan tüm resmi borçların ise davalılar tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalı …’in sözleşme öncesi döneme ait borçlarından dolayı işletmenin hesaplarına haciz şerhi işlenerek hesaplardaki paraların Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından tahsil edildiğini, sözleşme öncesi döneme ait hafta sonu çalışma ruhsatı harç bedelinin de müvekkilleri tarafından ödendiğini, bu hususların sözleşmeye aykırı olduğunu, müvekkillerinin davalılar adına 25.221,64 TL ödeme yaptığı, ayrıca sözleşmeye aykırılık sebebiyle de müvekkillerinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000,00 TL cezai şart alacağı olduğunu bildirerek; 25.221,64 TL’nin ihtarnamenin davalılara tebliğ tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte yine davalıların sözleşme yükümlülüklerine aykırı hareket etmeleri sebebiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000,00 TL cezai şart alacağının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Aliağa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/12 esas sayılı dosyasında davacılar tarafından tarafları ve konusu aynı olan dava açıldığını ve iş bu dosyasının talepleri dahilinde Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verildiğini, iş bu karara ilişkin olarak davacılar tarafından süresi içerisinde dosya gönderme talebinde bulunulmadığından davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, iş bu ek kararın henüz kesinleşmeden 28/05/2014 tarihinde iş bu davanın açıldığını, bu nedenle Aliağa 2. Asliye Hukuk Mahkemesini 2013/12 esas sayılı dosyasının celp edilerek iş bu davanın esasına girilmeksizin usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca davalılardan …’in herhangi bir işletmeci sıfatının bulunmadığını, bu itibarla … açısından anılan davanın husumetten reddine karar verilmesi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla 17/12/2008 tarihinde borç temdit ve işletme devri sözleşmesi imzalandığını, davacıların davayı iyi niyet kuralına ve dürüstlük kaidelerine aykırı olarak iş bu davayı açtıklarını, bu nedenle haksız açılan davanın öncelikle derdestlik nedeniyle olmadığı takdirde davalı … yönünden husumetten ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “….davalıların, sözleşmeyi kısmî ihlal ettikleri, davacı … tarafından, taraflar arasındaki sözleşme konusu işletmenin, sözleşme gereğince kendisine verilen vekaletnameyi kullanarak ve vekaletnamedeki yetkisinin sona ermesinden 5 gün öncesinde 09.12.2013 tarihinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Petrol Piyasası Daire Başkanlığına başvurarak, sözleşme konusu akaryakıt istasyonunun lisansının iptal edildiği, böyle bir durumun ise taraflar arasındaki sözleşmenin varlığını ve sözleşme konusu davalı tarafa ait hakkın özünü ortadan kaldırdığı, sözleşme konusu işletmenin davalılar tarafından yürütülmesini imkansız kıldığı, Aliağa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/348 Esas, 2017/798 Karar sayılı kararı ile davacı tarafın ağır kusuru, hatta kastı ile ortaya çıkan bu sonuç, aynı zamanda davacı tarafın sözleşmeyi ağır şekilde ihlal ettiğini gösterdiği, herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumayacağı, bu bağlamda, ağır kusurlu olan ve sözleşme konusu işletmenin devamını imkansız kılan davacı tarafın bu ağır kusuruna dayanarak ticari ilişkinin mahiyetine ve kapsamına göre sözleşmeyi kısmen ihlal eden- davalı taraftan dava konusu alacağı, cezai şartı (ıslah sonrası tazminatı) talep etmesinin açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğu gerekçesiyle “…davanın reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı, davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/421 Esas-2019/543 Karar sayılı gerekçeli kararında, davanın reddine gerekçe olarak Aliağa 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/348 Esas-2017/798 Karar sayılı kararı ve dosya içeriği gösterildiğini, söz konusu mahkeme kararının davalı tarafın cevap dilekçesinde ve delilleri arasında yer almadığını, ön inceleme aşamasında da ileri sürülmüş bir delil olmadığını, Hukuk Muhakemeleri Yasası’nın 141. maddesinde ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemeyeceğinin yahut değiştirilemeyeceğinin belirtildiğini, hukuk yargılama usulünün ana kuralının her davanın açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirilmesi gerektiğini, eldeki davanın açılış tarihinin 28.05.2014 olup, dava açıldıktan çok sonra yapılan bir yargılamanın davaya delil olarak kabul edilip gerekçe olarak kullanılmasının yargılama ilkelerine aykırı bir durum olduğunu, müvekkilleri ile davalılardan …’in ve davalının babası müteveffa …’in Aliağa İlçesi Belediye Kamyon garajı içerisinde bulunan akaryakıt istasyonuna alınan akaryakıt ürünlerinden kaynaklanan borçlarının tasfiyesi amacıyla 17.12.2008 tarihinde borç temdit ve işletme devri sözleşmesi imzaladıklarını, bu sözleşmeye göre tarafların, müvekkillerinin alacak tutarının 1.350.000 TL olduğu ve bu bedele, davalılardan …’in … Bankası Aliağa Şubesi’nden kullanmış olduğu kredinin 397.000 TL ‘lik kısmının eklenmesi ayrıca asıl alacağa aylık %1 faiz oranından 60 aylık faiz tutarının eklenmesi ile birlikte 1.755.000 TL olduğu konusunda mutabakat sağladıklarını, bilirkişi heyeti tarafından yapılan inceleme neticesinde ayrıca; davacı müvekkilleri tarafından yapılan kredi taksit ödemeleri toplamı 410.588,09 TL ve sözleşmeye göre fazla yapılan ödeme toplamı ise 13.588,09 TL olarak tespit edildiğini, sözleşme gereğince davalılar tarafından ödenmesi gerektiği halde davacı müvekkilleri tarafından ödenen 25.251,64 TL’nin bilirkişi raporunda tespit edilen hususlarca desteklendiği üzere, müvekkilleri tarafından keşide edilen ihtarnamenin davalılara tebliğinden itibaren işleyecek yasal faizli ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile müvekkillere ödenmesi gerekmekte olup, bu durumun mahkemenin gerekçeli kararında da yer aldığını, yerel mahkemenin, sözleşmenin davalılar tarafından ihlal edildiğini kabul etmesine rağmen, davalıların delilleri arasında bulunmayan, savunmanın genişletilesi yasağı kapsamında ve dava açıldığı tarihte bulunmayan bir ceza yargılamasına göre karar tesis etmek suretiyle önemli bir hukuki hata yaptığını, dava konusu uyuşmazlıkta sözleşme hükümlerinde belirlenen ceza koşulu hukuki niteliği itibari ile bir tür geciktirici koşula bağlı edim borcu olduğunu, bu ceza koşulunun kaynağının ise, sözleşmenin diğer hükümlerine nispeten farklı nitelik arz eden bu hükmünün borçlu tarafından kabulü ile taahhüdü olduğunu, bu anlamda ceza borcunun konusu her türlü edimi içerebileceği gibi ceza koşullarının belirlenmesinde kanunen belirli bir üst sınır bulunmadığını, ceza koşullarının iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde tarafların koşula bağlı zarara uğrama ve sözleşme beklentilerinden mahrumiyet sebebiyle uğranılan zarar ihtimaline karşılık zararın meydana geldiği tarihte ispat yükümlülüğünü üstlenmemek adına sözleşme akdedilmesi sürecinde belirledikleri geciktirici koşullara bağlanmış sözleşme hükümleri olduğunu, yapmış oldukları açıklamalar doğrultusunda ve bilirkişi incelemesinin de taleplerini destekler surette neticelendirilmesi gereği; müvekkillerinin sözleşmeden doğan yükümlülüklerin davalılarca ihlalleri sebebiyle yapmış oldukları toplamda 25.251,64 TL fazla ödemenin 29.05.2013 keşide tarihli ihtarnamenin tebliğinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte ve teslim edilmeyen icra dosyalarından kaynaklı 57.165,86 TL.nin davalılardan tahsili ile müvekkillerine ödenmesine karar verilmesi gerektiğini beyanla kararının kaldırılması gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, işletme hakkı devir sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacılar vekili tarafından
istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hakiminin, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof. Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61 ) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.02.2012 gün 2011/19-639 Esas, 2012/30 Kararı; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 gün ve 2009/4-13 Esas, 2009/12 Karar; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06.04.2010 gün ve 2010/2-76 Esas, 2010/77 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere düşme, takipsizlik, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar kesinleşmiş mahkûmiyet kararları olarak kabul edilemeyecektir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden, davalılardan … vekilinin şikayeti ile davacılardan … hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan Aliağa 1. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, anılan mahkemece sanık …’nın eylemi sabit görülerek mahkumiyeti ile 5271 sayılı CMK’nun 231/5. fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, mahkemece anılan ceza dosyası nazara alınarak davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. “Ceza mahkemesi kararının hukuk hâkimini bağlayabilmesi için TBK’nın 74. maddesi uyarınca, ceza mahkemesi kararının maddi olgu yönüyle kesinleşmiş olması gerekir. Eğer bu yönden kesinleşmiş bir ceza mahkemesi kararı bulunmuyorsa, hukuk hâkimini bağlayacak bir ceza mahkemesi kararından da söz etmek mümkün değildir. Bu nedenle somut olayda ceza hukuku anlamında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü bulunmadığından, ceza mahkemesi kararı TBK’nın 74. maddesi uyarınca hukuk hâkimini bağlamayacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.11.2014 tarih, 2013/4-1183 E. 2014/960 K. sayılı ilamı)
Bu durumda, mahkemece, davalılardan … adına davacılarca işletilen petrol istasyonu ile ilgili EPDK’ ya davacılardan … tarafından verilen dilekçeler ve EPDK’ ca davalı … adına kayıtlı bulunan petrol istasyonu ile ilgili ne gibi tasarruflar yapıldığı hususu müzekkere ile sorulup, gelen cevabi yazılar dosya kapsamına alınarak, Mali müşavir … ve Dr. Öğrt Görevlisi …nun yer aldığı bilirkişi heyetine EPDK konusunda uzman bir bilirkişi ile sektör bilirkişisi de katılarak, taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca davacıların davalılardan alacaklı olup olmadıkları, varsa miktarı, dosya arasında bulunan davalı …’in alacaklısı bulunduğu icra takiplerinin büyük bir kısmın da borcun dayanağının kambiyo senetleri olduğu, kambiyo senetlerinin temel borç ilişkisinden mücerret oldukları hususlarının dikkate alınarak, davacıların sözleşme uyarınca tazmini gereken bir zararları bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerden ötürü, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ile, kararın açıklanan sebeplerden ötürü kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/09/2019 tarihli 2017/421 Esas ve 2019/543 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacılarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde davacılara iadesine,
4-İstinaf aşamasında davacılarca harç gideri dışında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın kaldırılması sebep ve şekline göre istinaf edenlerin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 02/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.