Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1489 E. 2022/1408 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1489
KARAR NO : 2022/1408

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/03/2016 (Dava) – 19/06/2019 (Karar)
NUMARASI : 2016/300 Esas – 2019/688 Karar
DAVA : Acentelik sözleşmesine dayalı alacak
BAM KARAR TARİHİ : 28/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/09/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/06/2019 tarih ve 2016/300 Esas – 2019/688 Karar sayılı sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile arasında İzmir Pınarbaşı kargo acentesi olması yönünde 11 Kasım 2012 tarihli acentelik sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşmeye göre davacı … ‘ın davalı şirketin 11/11/2012-31/08/2013 tarihleri arasında kargo acenteliğini yaptığını, acentelik sözleşmesinde hiçbir hüküm olmamasına rağmen davacıdan fazladan 12/11/2012 tarihinde 6.250,00 TL, 31/08/2013 tarihinde 4.000 TL ve 31/08/2013 tarihinde yine 2.300 TL olmak üzere toplam 12.550 TL marka bedeli isim hakkı adı altında para tahsil edildiğini, hak edişlerinden kesildiğini, davacının sözlü görüşmelerde paranın iadesini talep etmesine rağmen iade edilmediğini, davacının rızası dışında, sözleşmeyi feshetme gücü kullanılarak tahsilatların yapıldığını, paranın iadesi için İzmir 4.Noterliği’nin 04/02/2016 tarih 794 yevmiye numarasıyla ihtar çekildiğini, ihtara cevap verilmediği ve ödeme yapılmadığını, yapılan acentelik sözleşmesinde hiçbir hüküm olmadığı halde usule ve yasaya aykırı olarak davacıdan tahsil edilen 12.250 TL’nin tahsil tarihinden itibaren bankalarca kısa vadeli kredilere uygulanan faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket ile Pınarbaşı Kargo Acentesi olması yönünde anlaşıldığını, davacı ile önce 07/11/2012 tarihli Kargo Taşımacılığı Ticari Vekillik Sözleşmesi imzalandığını, ardından 11/11/2012 tarihli Acentelik Sözleşmesi ve aynı tarihli Cari Hesap Sözleşmesi imzalandığı, imzaladığı sözleşme gereği şirkete marka bedeli ödendiğini, acentelik ilişkisi sona erdikten sonra marka bedelinin iadesi için ihtarname gönderildiğini, bu bedelinin ödeneceği ve iade edilmeyeceği de açıkça 07/11/2012 tarihli Kargo Taşımacılığı Ticari Vekillik Sözleşmesinin 31. Maddesinde düzenlenmiş olduğunu, davacının bedeli geri isteme hakkının bulunmadığını, davanın haksız olup reddi gerektiğini, davacı yanın ihtarnamede ve dava dilekçesinde acentelik sözleşmesinden bahsettiğini fakat Ticari Vekillik Sözleşmesi ve Cari Hesap Sözleşmesinden bahsetmediğini, çalışması boyunca kendisinden marka bedeli adı altında para kesildiğini beyan edip bu benim sözleşmemde yok dememesine rağmen acentelik ilişkisi bittikten sonra sözleşmede olmadığını beyan edip paranın iadesini istemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının imzaladığı sözleşmeyi ve bu sözleşmediki marka bedelini ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmeden önce yapılan görüşmelerde de konuşulduğunu, davacının bunları kabul ederek sözleşmeyi imzaladığını, hangi sektörde olursa olsun marka isim hakkı alındığını, iddialarını gerçekten uzak, haksız ve yersiz olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece Mahkemesince; “…davacı tarafından davalı ile aralarındaki imzaladıkları Kargo Taşımacılığı Ticari Vekil sözleşmesinde hiçbir hüküm olmadığı halde farklı dönemlerde toplam 12.550,00 TL marka bedeli isim hakkı adı altında haksız olarak tahsil edilerek bir kısım hak edişlerinden kesinti yapıldığından bahisle haksız olarak tahsil edilen paranın davalıdan tahsiline yönelik olarak eldeki davanın açıldığı, 07/11/2012 kargo taşımacılığı ticari vekillik sözleşmesi başlıklı 11 sayfadan ibaret belgenin davacı tarafından son sayfası kaşelenip imzalandığı, diğer sayfalarında davacının imzasının bulunmadığı ancak sözleşmenin son sayfasında 36 ve 37 maddelerin bulunduğu önceki sayfalardaki 1-35 maddelerin yer aldığının açık olduğu, sözleşme sayfaları arasında metin içerik anlam ve devam eden maddelerle başlıklı bakımından mantıksal sıralama (silsile) ve bütünlük bulunduğu, davacının sözleşmenin 31. maddesi uyarınca 12.550,00 TL tutarında marka bedelini davalıya ödemeyi taahhüt ettiği, taraflar arasında aktedilen dava konusu 07/11/2012 tarihli Kargo Taşımacığı Ticari Vekillik Sözleşmesi’nin Borçlar Kanununa, Yargıtay’ın konu ile ilgili içtihatlarına ve Marka Hukukuna uygun olduğu, sözleşmede Borçlar Kanununa aykırı bir uygulamanın da tespit edilemediği, bu kapsamda davalının davacıdan marka kullanım bedeli adı altında tahsil ettiği paranın sözleşme ve mevzuat gereklerine uygun olduğu …” gerekçesiyle davanın REDDİNE karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosyaya sundukları ve müvekkilde örneği bulunan Acentalı Sözleşmesi ile Cari Hesap Sözleşmelesinde marka bedeli veya isim hakkı ödenmesine ilişkin hiçbir hüküm olmadığını, bu sözleşmelerin her sayfasının müvekkil ve karşı sözleşmeci tarafından paraf edildiğini ve imzaladığını, müvekkilden alınan 12.11.2012 tarihinde 6.250 TL, 31.08.2013 Tarihinde 4.000 TL ve 31.08.2013 tarihinde 2.300 TL paraların haksız tahsilat olduğunu ve müvekkile iadesi gerektiğini, kesilen ve tahsil edilen bu bedeller için müvekkile fatura yada marka bedeli tahsilatı adı altında belge de verilmediğini, tahsil edilen bedelin marka bedeli olmasının taraflar arasında sözlü ya da yazılı olarak görüşme konusu yapılmadığını, bu konuda anlaşma yapılmadığını, bu tahsilatlara ilişkin bilirkişilerinde tespit ettiği üzere uygun faturanın düzenlenmediği davalı defter ve kayıtlarında yapılan inceleme ile bilirkişi tarafından da tespit edildiğini, Kanunda hüküm bulunmadığı hallerde örf ve adet kuralları uygulanacağını, TMK 1/2′ ye göre ‘somut bir olayda ”KANUN BOŞLUĞU” ile karşılaşan hakimin, bu boşluğu doldurmak için, örf ve adet hukukuna başvurmak zorunda olduğunu ancak ticari örf ve adet ile ilgili durumun farklı olduğunu, söz konusu kurallari genel nitelik taşıyan Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu hükümlerinden önce geldiğini, kanunda hüküm bulunmayan hallerde ticari örf ve adet kuralları uygulanması gerekirken bu durum gözetilmeden doğrudan Yargıtay içtihatlarına dayanılarak müvekkilden alınan marka bedelinin hukuka uygun olduğu yönünde karar verilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, taraflar arasında ki örf ve adet gereği sayfaların tümünün imzalanması gerektiğini, taraflar arsındaki diğer sözleşmelerinde bu örf ve adeti kuralına uyduklarını ancak Kargo Taşımacılığı Ticari Vekillik Sözleşmesinde bu kurala UYULMAdığını, bu yüzden geçersiz olduğunu, bu sebeplerle kararın kaldırılması gerektiğini beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, acentelik ilişkisine dayalı olarak marka bedeli-isim hakkı adı altında haksız yapıldığı iddia edilen kesintilerin iadesi istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Davacı, davalı ile yaptığı 11.11.2012 tarihli sözleşme ile davalının acenteliğini 11.11.2012-31.08.2013 tarihleri arasında yaptığını, acentelik sözleşmesinde hüküm olmamasına rağmen davalının haksız şekilde marka bedeli – isim hakkı adı altında kendisinden toplam 12.550,00 TL kesinti yaparak tahsilatta bulunduğunu ileri sürmüş, davalı ise davacı ile aralarında imzalamış oldukları ve dosyaya sunduğu 07.11.2012 tarihli “Kargo Taşımacılığı Ticari Vekillik Sözleşmesi”nin 31. Maddesi uyarınca bu bedelin kesintisinin haklı olduğunu savunmuş, davacı ise bu sözleşmenin son sayfasında kendi imzasının olduğunu, diğer sayfalarında imzasının bulunmadığını, dolayısıyla önceki sayfaların değiştirilmiş olduğunu ileri sürmüştür.
Uyuşmazlık, 07.11.2012 tarihli sözleşmenin tüm sayfalarında davacının imzasının bulunmasının gerekip gerekmediği noktasındadır. Yargıtay uygulaması ve öğretide, tacirler arasında düzenlenmiş olsa bile birden çok sayfadan oluşan yazılı sözleşmelerin devam eden sayfalarının taraflarca imzalanması veya paraf edilmesi zorunluluğu kabul edilmemektedir. Ancak, sözleşme metninin birden çok sayfadan oluşması halinde her sayfanın imzalanması zorunlu değil ise de, metin içerik, anlam ve devam eden maddeler ile başlıkları bakımından mantıksal sıralama (silsile) ve bir bütünlük arzetmesi gerekmektedir. ( bknz. Yargıtay 3. HD, 2021/273 E. – 2021/12613 K. Sayılı ilamı) Davalının dayandığı 07.11.2012 tarihli sözleşme 11 sayfadan ibaret olup, maddelerin başlığı, sırası, içeriği sözleşmenin tüm sayfalarının birbiri ile bağlantılı olduğunu ve bir bütünlük taşıdığını göstermektedir. Buna göre, tarafların karşılıklı ve birbirlerine uygun irade açıklamalarına kesinlik ve bağlayıcılık kazandıran imzaya itiraz edilmediğine, sözleşmede içerik ve anlam birliği bulunduğuna ve imzasız sayfaların farklı içerik taşıdığının davacı tarafından ispatlanamamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/300 Esas – 2019/688 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 36,30 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 28/09/2022