Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1470 E. 2021/1173 K. 17.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1470
KARAR NO : 2021/1173

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/07/2015 (Dava) – 09/01/2018 (Karar)
NUMARASI : 2015/794 Esas – 2018/7 Karar
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 17/11/2021
KARARIN YAZIM TARİHİ : 17/11/2021
İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/01/2018 tarihli, 2015/794 Esas – 2018/7 Karar sayılı dosyasından yapılan yargılama neticesinde verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya Dairemize gönderilmiş olmakla, HMK 353. madde uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili, müvekkili şirkete ait olan rüzgar türbin kanatlarının yurtdışından ithal edildiğini, 26 Ocak 2015 tarihinde gemi ile … ne it limana getirildiği, liman işletme yetkililerinin gösterdiği gümrüklü sahasına gösterilen yere istiflendiği, türbin parçaları oldukça büyük ebatlı ve ağır tonajlı olduğundan ve yine aynı gemi içerisinde başka şirketlere de ait büyük ebatlı türbin, vagon ve ekipman olduğundan geminin boşaltımının uzun süreceğinin bildirildiği, gemideki tüm tahliye tamamlanmadan gümrük işlemleri de yapılamayacağı için tüm emtiaların liman işletme müdürlüğüne ait gezici vinçler ile istiflenip depolandığı, tüm bu işlemlerin bizzat … Müdürlüğü insiyatifi doğrultusunda ve kendi usul ve esaslarına göre yapıldığını, hergün ton başına depo bedelinin de müvekkilince liman işletme müdürlüğüne ödendiğini, sözkonusu türbinler davalı … Müdürlüğünün muhafaza ve koruması altında iken sahada bu davalı tarafından istiflendiği alanda bulunduğu sırada ilk olarak 01.02.2015 tarihinde … Müdürlüğüne ait forkliftin çarpması neticesinde 156 nolu türbin kanadının hasar gördüğünü, bunun müvekkiline başka bir nakliye şirket çalışanı … tarafından bildirildiğini, kamera kayıtları istenmesine rağmen çalışmadığı gerekçesiyle liman yönetimince verilmediğini, türbin kanatlarının tam ve sağlam olarak gemiden indirildiğinin survey gözetim raporları ile sabit olduğunu, bu sebeple 156 nolu türbin kanadındaki hasardan davalı … Müdürlüğünün sorumlu olduğunu, yine 08.02.2015 tarihinde de … Müdürlüğünde bulunan 153 ve 181 nolu türbin kanatlarına davadışı sürücü … ‘in sevk ve idaresindeki, davalı …. ‘nin maliki olduğu … plakalı aracın çarpması ile hasar oluştuğunu, buna ilişkin tutanak tutulduğunu, müvekkili tarafından üretici yabancı firma ile onarım konusunda irtibata geçildiğini, tamir masrafının yanısıra bu çalışmanın yapılması için gerekli çadır, iskele, jeneratör, vinç, nakliye işlemleri için de firmalardan teklif alındığı ve en uygun teklif olan şirketin teklifi de onarım bedeline eklendiğinde 230.354,88-TL tutarında zararlarının olduğunu, davalılardan bu hasarın talep edildiğini, ancak halen ödenmediğini, davalı …’nin belirttikleri aracın ZMM’si, diğer davalı … ‘nin de İMMS’sı olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla türbin kanadında oluşan hasarların onarım bedeli olan 230.354,88-TL’nin davalılardan müşterek ve müteselsilen (sigorta şirketlerinin poliçe limiti ile sınırlı olarak) tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili, davalı … nin kamu hizmeti yürüten bir idare olup işbu davanın hizmet kusuru sebebi ile bu davalı yönünden idari yargıda görülmesi gerektiğini, hasardaki tek sorumlunun da bu davalı olup müvekkilinin bir kusuru ve sorumluluğunun olmadığını, kaldı ki 01.02.2015 tarihinde meydana gelen forklift kazası ile müvekkilinin hiçbir ilgisi dahi bulunmadığı halde davacının taleplerini ayrıt etmeden müşterek ve müteselsilen tüm zararını müvekkilinden de talep etmiş olmasının hatalı olduğunu, 08.02.2015 tarihli kazada da müvekkilinin kusuru bulunmadığını, sözkonusu alanda hiçbir uyarı işareti, levha bulunmadığını, liman sahası içindeki trafikte tehdit oluşturacak şekilde dikkatsizce istiflenen rüzgar güllerine ilişkin önleyici işaret ve uyarı konulmamış olmasından dolayı liman işletmesinin asli ve tam kusurlu olduğunu, rüzgar güllerinin boyutlarının sürücülerin öngöremeyeceği ebatta olmasına rağmen istiflendikten sonra korumasız şekilde açıkta bırakılmış olduğunu, kaldı ki 01.02.2015 tarihinde bir kaza meydana geldikten sonra davalı idarenin bu kazadan kendisine sorumluluk çıkararak başka kazaların da oluşmasına engel olmak adına gerekli tedbirleri alması beklenirken bunun da yapılmamış olduğunu ve davalı idarenin ağır kusurlu olduğunu, talep edilen hasar bedellerinin de çok fahiş olduğunu, türbinlerin hasarsız limana geldiğinin ve istiflendiğinin davacı tarafça ispata muhtaç olduğunu, davacının teklif aldığı bedellerin fahiş olduğunu beyanla, davanın usulden ve esastan reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili; 01/02/2015 tarihinde 156 nolu tribüne forkliftin çarpmadığını, zira müvekkili idareye böyle bir kaza bildirimi yapılmadığını, 153 ve 181 nolu türbin hasarında da müvekkilinin ilgisinin olmadığını, … plakalı aracın sürücüsünün dikkatsizliği sonucunda çarpması ile hasarın oluştuğunu, meydana gelen hasarlar sebebi ile müvekkili kuruma kusur isnadının yerinde olmadığını, bahse konu yerin araçlarca manevra yapılacak bir yer de olmayıp stok sahası olduğunu, geniş bir alan olduğundan her köşesinin kameralarla izlenmesinin mümkün olmadığını, limanda gerekli uyarı levhalarının asılı olup ilgili odalara bu konudaki talimatnamenin gönderilmiş olduğunu, limanda değişik ebat ve türde yükler olup her yük için özel koruma sağlanamayacağını, kabul anlamına gelmemek üzere talep miktarının da fahiş olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Diğer davalılar … Şirketi ve … A.Ş’ne usulüne uygun davetiyeler tebliğ edildiği halde davaya cevap vermedikleri anlaşılmıştır.
YEREL MAHKEME KARARI; Mahkemece, “…Dinlenen tanıklar itibariyle davacıya ait türbin kanatlarının liman sahasında hasarlandığı, 156 nolu türbin kanadının liman işletmesinin sorumluluğunda gerçekleştiği, ancak kazanın forklift tarafından yapılıp yapılmadığı hususunun tam olarak tespit edilemediği, 153 ve 181 nolu türbin kanatlarının … şirketine ait … plakalı kamyonun çarpması ile hasara uğradığının anlaşıldığı, alınan asıl ve ek rapor kapsamına göre 156 nolu türbin kanadı bakımından hasarın liman sahası içinde meydana geldiği, liman sahasında kontrol, denetim ve idarenin … Müdürlüğüne ait olduğu, liman sahasına konulan eşya ve emtianın korunmasından sorumlu olduğu, ayrıca dinlenen … Müdürlüğü tanığı …’nün dolaylı anlatımından da hasara forkliftin sebebiyet verdiğini beyan etmiş olmasına göre hasar bedelinden … Müdürlüğü’nün sorumlu olduğu, 153 ve 181 nolu türbin kanatlarının hasarlanmasına … Şti’ne ait davalı …’ ne ZMMS ile sigortalı, … A.Ş İMMS ile sigortalı olan … plakalı aracın çarpması ile sebebiyet verdiği, meydana gelen kazada davadışı araç sürücüsü …’in %70 oranında kusurlu olduğu, davalı … Müdürlüğünün %30 oranında kusurlu olduğu, …. Müdürlüğünün liman sahasında gerekli düzenlemeyi yapmakla sorumlu olduğu ve rapor kapsamına göre türbin kanatlarının yerleştirilmesinde kusurlu olduğu görüşünün mahkemece de uygun görüldüğü, son oluşan zarardan … ‘nin … plakalı araç işleteni sıfatıyla 2918 Sayılı Yasanın 85- 88. maddesine göre, … Müdürlüğü liman sahasını işletmesi sebebiyle zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, … A.Ş. trafik sigortası yapması sebebiyle 2918 sayılı yasanın 91. maddesine göre poliçe limiti ile sorumlu olduğu, … Şirketi İMMS yapması sebebiyle 6102 sayılı yasanın 1473 maddesine göre İMMS poliçesi gereğince sorumlu olduğu, tespit edilen zararın sorumluluk esaslarına göre davalılardan tahsili gerektiği, sonuç olarak; DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE, 153 ve 181 nolu rüzgar tribün kanatlarında meydana gelen 203.469,76-TL hasar bedelinin tamamından davalı … Müdürlüğü ve … Şti, 58.000-TL’sinden … A.Ş, 100.000-TL’sinden … A.Ş sorumlu olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 156 nolu rüzgar tribün kanadında meydana gelen hasar sebebiyle 25.935,30-TL hasar bedelinin davalı … Müdürlüğünden alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ait istemin reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI: DAVACI VEKİLİ TARAFINDAN, “….Fazlaya ilişkin talepleri yönünden mahkemece usul ve yasaya aykırı karar verildiğinden, kararın düzeltilerek onanması gerektiği, kararda reddedilen kısmın ayrıntılı olarak belirtilmediği ve ret gerekçesi yazılmadığı, reddedilen miktarın sadece hükmün 4. bendinde yer alan, reddedilen kısım olan 949,82-TL üzerinden hesaplanan karşı yan vekalet ücretinden anlaşılabilmekte olduğu, bilirkişi raporunda hesaplanan hasar onarım bedeli ile … Şirketi tarafından yapılan hasar onarımına ilişkin teklif miktarının aynı olup, her ikisinin de talepleri gibi olduğu, ancak mahkemece bilirkişi raporunda hesaplanan miktar dikkate alınmadan taleplerinin kısmen reddine karar verildiği ve gerekçesinin belirtilmediği, ayrıca fazlaya ait istemin reddi denilmek suretiyle üstü örtülü biçimde faiz istemlerinin de reddine karar verildiği, ancak kararın gerekçesinde bunun da yer almadığı, oysaki reeskont faizine ilişkin istemlerinin gerekçeli kararın iddia başlığı altında belirtildiği, dava dilekçelerinde, konu kısmında fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak hasar bedeli ve reeskont faizine ilişkin taleplerini belirttikleri, dilekçe içeriğinde ve talep kısmında, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğunu da belirtmekle birlikte, sehven, talep kısmında reeskont faizine ilişkin talebe yer verilmemiş olduğu, ancak 10.03.2016 tarihli ön inceleme duruşmasında fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuklarını belirterek, onarım bedeli ile reeskont faizine ilişkin taleplerini tekrar ettikleri ve karşı tarafın iddianın genişletilmesi hususunda itirazı olmaksızın, öninceleme tutanağının hep birlikte imza altına alındığı, HMK’nın ilgili maddesinde de karşı yanın muvafakati halinde iddianın genişletilmesinin mümkün olacağının belirtildiği, ayrıca daha sonra reeskont faize ilişkin taleplerinin gerek 08.09.2016 tarihli bilirkişi raporuna beyan dilekçesinde gerekse 26.10.2016 tarihli beyan dilekçelerinde tekrarlandığı ve fer’i nitelikteki faizin, davanın her aşamasında talep edilebileceğine ilişkin Yargıtay kararlarını da sundukları, buna rağmen mahkemece hukuka aykırı karar verildiği ve faiz istemlerinin dikkate alınmadığı, Yargıtay kararlarının da kendilerini desteklediği, kararın gerekçeden yoksun olup düzeltilerek onanması gerektiği” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DAVALI … MÜDÜRLÜĞÜ VEKİLİ TARAFINDAN, “….Müvekkili idarenin liman sahasının kamuya açık bir alan olmadığı, liman işletmesinin özel izinle girilen gerek liman içi trafiğin düzenlenmesi gerekse can ve mal emniyeti açısından zorunlu olarak uyulması gereken kuralları olan bir işletme olduğu, bu kuralların yazı ile deklare edildiği gibi, limanın muhtelif yerlerinde bilgilendirme tabelalarının da mevcut olduğu, her ne kadar dosya kapsamında kazanın vuku bulduğu mahale ait kamera kayıtları istenmiş olsa da (bu durumun bilirkişi raporunda müvekkil idarece verilmediği şeklinde ifade edildiği) liman sahasının 650.000 m2’lik çok amaçlı kullanılan bir alana sahip olması ve kazanın gerçekleştiği alandaki kameraların harekete duyarlı olmaması nedeni ile görüntü alınamadığından kamera kayıtlarının verilemediği, rüzgar gülü kanatlarının boyutları itibari ile bulunduğu alanın liman stok alanı olduğu, araçların manevra sahası olmadığı, limanda bulunan araç sürücülerinin gerek araçlarını kullanırken gerekse manevra yaparken limanda bulunan uyarı ve ikaz levhalarına uymak zorunda oldukları, ayrıca bu kurallara riayet edilmesi amacıyla … Odasına ve … Odasına uyarı yazıları yazılmış olduğu ve ekinde talimatnamenin de gönderildiği, bundan dolayı müvekkili idarenin kusur ve sorumluluğunun bulunmadığı, uyarı levhalarını dikkate almayan araç şoförü ve bağlı bulunduğu nakliye firmasının 1.dereceden sorumlu olduğu, kazanın tamamen sürücünün dikkatsizliğinden, önüne bakmayıp başka şeylerle ilgilenmesinden kaynaklandığı, müvekkili aleyhine sorumluluğunda olan emtiayı koruma ve kollama yükümlülüğünü yerine getirmediği iddiası ile %30 kusur isnadının hukuki olmadığı, müvekkilinin olayda hiç bir kusur ve sorumluluğunun bulunmadığı, 153 ve ve 181 no.lu tribünlerin hasarıyla müvekkili idarenin hiç bir kusur ve sorumluluğu bulunmadığı gibi, 156 nolu tribün hasarı ile de hiç bir kusur ve sorumluluğu bulunmadığı, defaten ifade ettikleri üzere müvekkiline böyle bir kaza bildirimi olmadığı, müvekkiliyle hasar arasında illiyet bağının da sözkonusu olmadığı, kabul anlamına gelmemek üzere olsaydı bile bu illiyet bağının sürücünün(3.kişi) ağır kusur ile kesilmiş olacağı, ayrıca limanda daima değişik ebatta ve türde bir çok yük bulunduğundan her yüke özel koruma alınmasının mümkün olmadığı, ancak buna rağmen raporda belirtilenin aksine dava konusu pervanelerin gerektiği ölçüde korunup kollandığı, bu nedenle müvekkiline kusur isnat edilemeyeceği, kabul anlamına gelmemek kaydı ile; hesap bilirkişisinin hesaplamalarını da kabul etmedikleri, miktarın çok fahiş olduğu, raporun hasar bedeli ile ilgili yapılan değerlendirmelerin son paragrafında ”Türkiye’de bu onarımların daha düşük fiyatlara çıkabileceği anlaşılmakla birlikte bu konuda uzman olan imalatçı firmaya onların bedelleriyle bu onarımların yapılması hem onarımların daha sağlıklı yapılmasını, hem de elektrik üretiminde kayıpları azaltması ve ilerideki garanti haklarını korumaları adına bir makine mühendisi gözü ile bakıldığı doğrudur’ denilmekte olup, …’de rüzgar kanadı üretimi yapan firmalar (… A.Ş ve … A.Ş firmaları…) bulunmasına rağmen bu firmalardan hiçbir teklif alınmadan çok fahiş bir fiyatla faturalandırmanın kabulünün mümkün olmadığı, ayrıca bilirkişi raporunda 156 nolu türbin hasarının liman sahasında meydana geldiği ispatlanamamışken müvekkilinin sorumsuzluğuna gidilmesi gerekirken müvekkil idare aleyhine hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DAVALI … VEKİLİ TARAFINDAN, “…Talebin teminat dışı olup yerel mahkeme kararının kaldırılmasının gerektiği, müvekkili şirket nezdinde açılan hasar dosyası kapsamında gerekli inceleme ve araştırmaların yapıldığı ve talebin teminat dışı olması sebebiyle ödemenin reddedildiği, zira, bir trafik kazasına konu zararın zorunlu mali mesuliyet sigortası kapsamında görülebilmesi için, kazanın karayolunda ( KTK m.1 ) veya kanunda sayılan yerlerde ( KTK m 2/2 ) gerçekleşmesi gerektiği, karayolu dışında; kamuya açık alanlarda, park, bahçe, park yeri, garaj, garaj yolu eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında faydalanılan yerler ile erişme kontrollü karayollarında ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarının karayolu olarak kabul edildiği, hadisenin meydana geldiği mahallin kamuya açık yer veya karayolu olarak kabulü mümkün olmadığından talebin reddedildiği, rüzgar türbini kanatlarının depolandığı bölümün liman trafiğine açık bir alan olmadığı, dolayısıyla karayolu olarak değerlendirilemeyeceği, hatalı ve eksik inceleme ile karar verilmiş olduğu” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DAVALI …. ŞTİ VEKİLİ TARAFINDAN, “…Sözkonusu yerin liman işletmesinin sorumluluğunda olmasına karşın herhangi bir levha ve işaret ile uyarı yapılmadığı, müvekkiline ait aracın karıştığı kazada müvekkilinin kusursuz olduğu, illiyet bağının gerek davalı idarenin ağır kusuruyla, hizmet kusuruyla gerekse davacının ağır kusuruyla kesilmiş olduğu, asli kusurlunun liman idaresi olduğu, dikkatsiz, tedbirsiz biçimde istiflenen rüzgar güllerinin olduğu bölgeye kazaları önleyici gerekli işaret ve uyarıları koymaması nedeniyle kazanın oluştuğu, rüzgar tribünlerinin boyutları itibarıyla oldukça geniş bir alanı kapladığı, ekli fotoğraflardan da bunun görüldüğü, taşıma konteynırlarından dışarıya taşan şekilleri dikkate alındığında, hem ürünlerin güvenliği hem de o bölgede seyredecek araçların güvenliği açısından gerekirse etrafını çevirmek suretiyle etkin ikaz işaretleriyle, diğer araçların bu bölgeye belli mesafede yaklaşmasının önüne geçilmesi gerekirken bunun yapılmadığı, istiflenen rüzgar güllerinin, sürücülerin öngöremeyeceği boyut ve şekilde olup istiflendikten sonra korumasız şekilde açıkta bırakıldığı, gerek İdare ve gerekse davacının tedbir, dikkat ve özen gösterme yükümlülüğüne uymayarak kazaya kendi ağır kusurlarıyla sebebiyet verdikleri, bu nedenle müvekkiline yüklenen kusuru kabul etmedikleri, raporlardaki kusur oranının da fahiş nitelikte olduğu, araç sürücüsünün rüzgar kanatlarına gereğinden ve lüzumundan fazla yaklaştığı şeklindeki bilirkişi görüşüne de katılmanın mümkün olmadığı, türbin kanatlarının stoklandığı alan ile motorlu taşıtların hareket alanı arasında herhangi bir ayırıcı bariyer bulunmadığından, sürücüleri uyaran işaret ve uyarılar da bulunmadığından araç sürücüsünün tehlikeli bir şekilde kanatlara yaklaştığını fark edememesinin olağan olduğu, kaldı ki raporda belirtildiği üzere dava konusu türbin kanatlarının uçları istif alanından dışarı taşmış olmakla, diğer davalı tarafça istifleme ve depolama işlemlerinin de gereği gibi yapılmadığı ve adeta kazaya davetiye çıkarıldığı, diğer davalı …’nin asli kusurlu olduğu, bu nedenle illiyet bağının da kesilmiş olduğu, 3.kişinin ağır kusurundan müvekkilinin sorumlu tutulmasının hakkaniyete aykırı olduğu, bilirkişilerin davacı tarafça dosyaya sunulan tek taraflı ve her zaman istenilen şekilde düzenlenebilecek bilgi ve belgeler doğrultusunda olası bir kanaatle zarar hesabı yapmalarının da hiçbir hukuki dayanağı bulunmadığı, davacı tarafın kaza sonrasında tespit yaptırmadığı için hangi kanatta ne kadar hasar oluştuğu, bu hasarların maliyeti ve hasarın giderilmesi için gereken işlemlerin bilirkişilerin varsayımsal zarar hesabıyla belirlendiği, herbir zarar hesabının fahiş olduğu, zarar hesabında daha az hasarın olduğu belirtilen 153 nolu kanat için 17.499 Euro tutarında işçilik ve 8579 Euro tutarında malzeme bedeli belirtildiği, bunca hasar tespiti olan 156 nolu kanat için ise yalnızca 1944 Euro tutarında işçilik ve 954 Euro tutarında malzeme bedeli belirtildiği, daha fazla hasara uğrayan kanat için toplamda 2.898 Euro tutarında işçilik ve malzeme ücreti belirlenmişken, daha az hasara uğrayan 153 nolu kanat için neredeyse diğerinin 10 katı tutarında zarar hesabı yapılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu,üretici firmanın fahiş nitelikte fiyatlandırma yaptığına ve işçilik – malzeme arasında fahiş nitelikte bedel farkı bulunduğuna yönelik itirazlarının esas alınmadığı, kök raporda Türkiye’de bu onarımların yapılmasının daha düşük fiyatlara çıkabileceğinin açıkça belirtildiği, kusuru ve zararı kabul anlamına gelmemek kaydıyla; bir an için aksi düşünülse dahi müvekkilinin sorumluluğunun gerçek zararla sınırlı olmasının gerektiği, nitekim bu zarar daha düşük bedele yaptırılabilecekken üretici firmanın fahiş nitelikte vermiş olduğu fiyatlardan müvekkilinin sorumlu tutulamayacağı, yine vinç indirme, bindirme, çadır bedeli, iskele kurulumu ile ilgili olarak dava dilekçesinde bunlarla ilgili olarak tekliflerin alındığının belirtildiği, ancak dosyada diğer firmalardan alınan tekliflere ilişkin herhangi bir bilgi ve belge bulunmamakla birlikte, bu aşamadan sonra sunulanacak belgelere muvafakatlerinin de olmadığı, ancak hesaplamaya esas alınan bu bedeller rayiç değerlerinin oldukça üzerinde olduğundan bu hususun gerekli görülmesi halinde mahkemece araştırılması gerektiği, kanatların hasarsız teslim edildiğine yönelik itirazlarının da bilirkişilerce nazara alınmadığı, dosyada dava konusu kanatların hasarsız teslim edildiğine dair herhangi bir belge bulunmamasına rağmen, bu hasarın tamamından müvekkilinin sorumlu tutulmasının hakkaniyetle bağdaşmadığı, dava konusu hasarlı türbinlerin limana geldiğinde ve istiflendiğinde, kaza olana dek geçen süre bakımından sağlam, çalışır durumda, ayıpsız ve hasarsız olduğu varsayımının kendilerince kabul edilmediği, bunun davacının ispatına muhtaç olup, ispatlanamadığı, raporda da açıkça ‘Davacı türbin kanatlarının eksiksiz ve hasarsız olarak gemiden indirildiğinin survey gözetim raporları ile sabit olduğunu iddia etmiştir. Dosyada survey gözetim raporları bulunmadığından inceleme konusu olmamıştır.’ denilmek suretiyle davacının dava konusu kanatları ayıpsız ve hasarsız aldığını ispatlayamadığının açıkça ortaya konduğu, kamera kayıtları olmaksızın eksik inceleme yapıldığı, sözkonusu alanda kamera olmasına rağmen görüntü alınamadığı cevabının kabul edilir gibi olmadığı, hükmünün sonuç kısmı usulün aradığı niteliklere haiz değildir. taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere gerekçeli karar oluşturulmadığı, kararı yorumlayamadıkları” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
UYUŞMAZLIĞIN TESPİTİ, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, liman istifleme sahası içinde rüzgar tribün kanatlarının hasar bedelinin tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davacı vekili, davalı … vekili, davalı …. Şti vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Dava konusu rüzgar tribün kanatlarının yurtdışından gemi ile getirildikten sonra gemideki tüm malların gümrük işlemlerinin uzun süreceği gerekçesiyle davalı … Müdürlüğü’nün gözetim ve denetiminde liman sahası içerisinde istiflenerek depolandığı, bu bekleme süreci içerisinde 01.02.2015 ve 08.02.2015 tarihlerinde olmak üzere hasara uğraması ve zararın giderilmemesi nedeniyle eldeki tazminat istemli davanın açıldığı, uyuşmazlık bakımından davalıların TBK 61. madde uyarınca müteselsil sorumluluğuna ilişkin yargılama yapılıp buna dair bilirkişi kök ve ek raporları alındığı anlaşılmaktadır.
Davalı … vekilinin talebin teminat dışı olduğuna, kazanın meydana geldiği yerin KTK kapsamında bulunmadığına ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Zira, KTK 2.maddesinde; “Bu Kanun, karayollarında uygulanır. Ancak aksine bir hüküm yoksa; a) Karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile, b) Erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, Bu Kanun hükümleri uygulanır.” denilmiştir. Somut olayda hasarın meydana geldiği yer giriş çıkışları kontrollü ve özel güvenlikli de olsa, sürekli yükleme ve boşaltma yapılan, araç giriş çıkışına müsait, limanın “karayolu ile bağlantılı” yeri olması karşısında sigorta şirketinin poliçeye dayalı sorumluluğu bulunmaktadır (Bu yönde bknz.Yargıtay (kapatılan) 17. Hukuk Dairesi 2014/25063 E. – 2017/6130 K., Yargıtay HGK 2011/17-499 E.- 2011/557 K. ) .
Davalı … Müdürlüğü vekilinin istinaf itirazlarının değerlendirilmesinde; limanın muhtelif yerlerinde bilgilendirme tabelaları asılması ve ilgili odalara liman kurallarına dair talimatnamelerin gönderilmesi faydalı ise de, somut uyuşmazlıktaki gibi kaza ve hasar nedeniyle liman işletmesinin sorumluluğunu bertaraf edecek nitelikte olmayıp, davacıya ait rüzgar türbin kanatlarının istiflenmesinde ve gümrük işlemlerinin tamamlanmasına kadarki süreçte depolanmasında davalı …’ye bağlı liman işletmesinin rolü dikkate alındığında, sözkonusu malzemelerin korunup gözetilmesinde sorumluluğunun bulunduğu açıktır. Yine, dava konusu hasara uğrayan 156 nolu türbine dair anılan davalı vekili, müvekkiline bir forklift kazası bildirimi bulunmadığından, bu kazadan da sorumlu olmadıklarına dair itirazda bulunmuş ise de, davalının liman işletmesindeki koruma yükümlülüğünün forklift kazası ve başkaca sair kazalar bakımından geçerli olması, istifleme ve depolama işlemlerinin anılan davalı tarafça yapılıp bu hususta gereken özenin gösterilmesi sorumluluğunun kendisinde olması, ilk kazadan kısa bir süre sonra ikinci kazanın gerçekleştiği de gözetildiğinde, davalının sorumluluk sahası içinde gereken önlemleri almadığının anlaşılması karşısında kusura yönelik itirazları yerinde görülmemiştir.
Kusur yönünden davalı …. Şti vekilinin, müvekkili şirketin kusursuz olduğuna, davalı …’nin tek kusurlu olduğuna yönelik itirazları da, anılan davalının işleten sıfatına, maliki olduğu araç sürücüsünün dikkatsizliğine dayalı olarak kazanın meydana gelmesinde izafe edilen kusur oranına, dosya kapsamına ve kazanın meydana geliş şekline göre yerinde görülmemiştir.
Davalı … Müdürlüğü ve davalı …. Şti vekillerinin hasar hesaplamasının çok fahiş olduğuna dair itirazları ise eksik incelemeye dayalı olarak yerinde görülmüş olup, bu hususta kararın kaldırılması gerekmiştir. Şöyle ki, esasen mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya ve denetime elverişli nitelikte değildir. Öncelikli olarak konunun uzmanlığı bakımından mahkemece içerisinde enerji (özellikle rüzgar alanında) mühendisi ve gümrük uzmanı bilirkişilerin de olduğu heyetten, tarafların tüm itirazlarının ayrıntılı olarak karşılandığı bir rapor alınması gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm tesis edilmesi yerinde olmamıştır. Mahkemece, 156 nolu türbin bakımından alınan ek raporda hesaplanan tutardan farklı bir tutara herhangi bir gerekçe de belirtilmeksizin hükmedilmesi, mahkeme kararlarının gerekçeli olması gereği karşısında doğru olmadığı gibi, kök raporda hesaplanan toplam zarardan diğer iki türbin bedelinin düşülmesiyle mahkemece varıldığı düşünülen 156 nolu türbin bakımından hükmedilen tutar da kabule göre hatalı olmuştur. Zira, kök raporda üretici firmanın düzenlediği faturaya göre hesaplanan toplam onarım ücreti hesaplanırken KDV’nin eklenmesiyle bulunan rakamda toplama hatası olduğu görülmektedir. Yine, üretici firmanın davacı şirketten karşılamasını istediği ek masraflar olan vinç, çadır, iskele, jeneratör, nakliye bedelleri bakımından davalı tarafların itirazlarının karşılanmadığı görülmüştür. Gerçek zararın belirlenmesinde türbinlerin garanti kapsamından çıkmaması adına ve işin özel niteliğine ve uzmanlığına göre üretici firma tarafından onarımının talep edilmesinde dosya kapsamına göre bir aykırılık yok ise de, yukarıda bahsedilen ve Türkiye’deki bir firmaya yaptırılacak olan ek masraflar bakımından dava dilekçesinde en uygun teklif denilerek sunulan teklif dışında başka bir teklif bulunmaması ve bilirkişilerce de sözkonusu masrafların piyasa şartlarına göre uygunluğunun hiç denetlenmemiş olması eksik inceleme olup bu yöndeki itirazların kabulü gerekmiştir.
Yine, davalı …. Şti vekilinin, bilirkişi heyet raporunda 153 nolu türbinde daha az hasar olduğu şeklindeki saptamasından sonra, 156 nolu türbine göre daha fazla maliyet çıkarılmış olmasının raporu kendi içinde çelişkili hale getirdiğine yönelik itirazı da yerinde görülmüştür. Mahkemece alınacak raporda onarım detaylarının daha ayrıntılı ve çelişki içermeksizin belirlenmesi gerekmektedir. Bu inceleme yapılır iken, davadışı üretici firmanın türbin nolarının ilk faturada hatalı bildirildiğine ve yeniden düzeltilmiş faturayı gönderdiklerine dair evrakların da titizlikle irdelenmesi gerekmektedir.
Davacı vekilinin istinaf itirazlarının değerlendirilmesinde; mahkemece davanın kısmen kabulü yönünde karar verildiği anlaşılmakla birlikte kararda reddedilen tutara ve red gerekçesine dair bir açıklama bulunmadığı gibi, davacı tarafından talep edilen reeskont faizine ilişkin olarak da bir karar verilmemiş olması yerinde görülmemiştir. Zira, davacı vekilinin dava dilekçesi incelendiğinde reeskont faiz talebinde bulunmuş olduğu görüldüğünden bu talebin mahkemece karşılanması gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü gerekmiş, ancak karar kaldırma nedenine göre mahkemece yeniden araştırma yapılıp hüküm tesis edilecek olduğundan yeniden tesis edilecek hükümde gözetilmek üzere bu yönden de kararın kaldırılması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulüne, davalılar … Şirketi ve … Müdürlüğü vekillerinin itirazlarının kısmen kabulüne ve davalı … vekilinin istinaf itirazının ise reddine karar verilerek, yerel mahkeme kararının yukarıda belirtilen hususlar yönünden yeniden inceleme yapılmak üzere HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Davalı … vekilinin istinaf itirazlarının ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ve davalılar … Şirketi ve … Müdürlüğü vekillerinin itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/794 Esas – 2018/7 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalılar … Şirketi ve … Müdürlüğü vekillerinin sair itirazlarının REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a) İstinaf yoluna başvuran davacıdan başlangıçta alınan 170,00 TL istinaf karar harcının davacıya iadesine,
b) İstinaf yoluna başvuran davalı … Sigortadan alınması gerekli 3.961,98-TL karar harcından, başlangıçta alınan 3.917,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 44,28-TL’nın anılan davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
c) İstinaf yoluna başvuran davalı … Müdürlüğü’nden başlangıçta alınan 35,90 TL istinaf maktu ile 3.881,76 TL nispi karar harcından oluşan toplam 3.917,66 TL’nin kendisine iadesine,
d) İstinaf yoluna başvuran davalı …. Şirketinden başlangıçta alınan 3.918,00 TL istinaf nispi karar harcının kendisine iadesine,
5-İstinaf aşamasında taraflarca yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 17/11/2021